Babacan'dan seçim tarihi açıklaması: Anayasayı çiğnemenin affı olmaz

Babacan'dan seçim tarihi açıklaması: Anayasayı çiğnemenin affı olmaz

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, 10 ili etkileyen, Kahramanmaraş merkezli depremin ardından seçimlerin ertelenip ertelenmeyeceğine yönelik yürütülen tartışmalar hakkında, "Anayasa çiğneme, tanımama gibi bir cesareti kimse kendinde görmesin. Çünkü hukuku, anayasayı çiğnemenin affı olmaz" dedi. Depremler nedeniyle göçün büyük sorunlar doğuracağını söyleyen Babacan, "Çok sayıda insan iş aramaya gelecek. Bu sadece ekonomik değil sosyal sorun ayrıca" diye konuştu. Babacan, ülkenin bu ağır yükü nasıl kaldıracağıyla ilgili bir çalışma yaptıklarını da kaydetti. 

Halk TV’de deprem gündemine ilişkin olarak gelişmeleri değerlendiren Babacan, seçim tarihi tartışmalarında anayasayı işaret etti. Babacan, DEVA Partisi’nin depremin ekonomik ve sosyal etkileriyle ilgili geniş kapsamlı bir çalışma yürüttüğünü söyledi.

Babacan, şu ifadeleri kullandı:

“‘Seçimi konuşmanın şimdi zamanı değil’ söylemi tehlikeli, kolayca ‘seçimin zamanı değil’e evrilebilir”

“Diyorlar ki; ‘Seçimi konuşmanın şimdi zamanı değil’. Bu, tehlikeli bir söylem. Bir süre sonra bu söylem şuna kolayca evrilebilir: ‘Seçimin zamanı değil’. Evirip işi o noktaya getirebilirler. Asla. anayasa hükümleri çok açık. Burası, Kurtuluş Savaşı’nın ortasında TBMM’yi işleten topraklar. Bu kadar teknolojinin ilerlediği, bu kadar adrese kayıtlı nüfus sisteminin olduğu, T.C. numarasıyla bütün vatandaşın kaydının bir şekilde bir yerlerde olduğu bir ülkede siz neyin bahanesini arıyorsunuz? Kurtuluş Savaşı’nın ortasında hukuk diyen, meclisi çalıştıran ülke afet zamanında ne hukuktan ne anayasadan sapmalı. Asla kimse buna cesaret etmesin. Anayasa çiğneme, tanımama gibi bir cesareti kimse kendinde görmesin. Çünkü hukuku, anayasayı çiğnemenin affı olmaz.

"Sektör sektör bir çalışmayı yoğun bir şekilde hazırlıyoruz"

Bu afetten çıkış için çok iyi bir çalışma gerekiyor. Biz, konusunda uzman pek çok insanla ve kendi bünyemizdeki her alanda yetkin arkadaşlarımızla beraber kapsamlı bir çıkış planı hazırlıyoruz. Makroekonomik dengeleri, finansı dikkate alan ama aynı zamanda mikro bazda, sektör sektör konuyu inceleyen, işin sosyal boyutunu da kapsamlı bir şekilde ele alan bir çalışmayı şu an yoğun bir şekilde hazırlıyoruz.

"Ülkenin bu ağır yükü nasıl kaldıracağıyla ilgili çalışmalarda yapıyoruz"

Biliyorsunuz, 2001-2002 krizinden çıkışı, 2008-2009 krizinden çıkışı gerçekleştiren ekip şu an bizlerle. 1999 depreminin ekonomik etkileriyle ilgili referans niteliğinde raporlar hazırlandı. DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) DPT iken hazırlayan arkadaşlarımızın çalışmasıdır. Şimdi o raporlara da bakarak depremin etkilerini, bu ülkenin bu ağır yükü nasıl kaldıracağıyla ilgili çalışmalarda yapıyoruz. Bunların hepsini zamanı geldiğinde açıklayacağız. Çok geniş katılımla olması gerekiyor bunun.

"Göç, büyük sorunlar doğuracak"

Göç, büyük sosyal sorunlar doğuracak. Çok sayıda insan iş aramaya başlayacak. Türkiye zaten şu anda büyük bir ekonomik krizden çıkmaya çalışan bir ülke. Kendi memleketinde işini gücünü kaybetmiş ve gelip büyükşehirlerde iş aramaya başlayacak belki yüz binlerce insandan bahsediyoruz. Bu sadece ekonomik değil, sosyal sorun aynı zamanda. Göç veren illerin bazılarında, mesela Malatya ve Kahramanmaraş’ta sanayi tesisleri var. Bu tesisler tekrar açılamayacak. İşçilerin oturdukları evler yıkılmış durumda. Tesislerin sahipleri, fabrikalar tekrar devreye girmek istediğinde bakacaklar ki kıymetli elemanları yok. Nasıl açacaklar? Bu, göç veren iller açısından ekonomik çöküş demek. Pek bahsedilmiyor ama bu deprem ve sonrasında büyükbaş ve küçükbaş hayvan da zarar gördü. Bunları konuşmanın şu an zamanı değil ama hem tarımda hem de hayvancılıkta ciddi bir üretim düşüşü söz konusu olacak.

"İktidar bütün dünyaya ‘herkes yardım etsin’ dedi, kendisi ne yaptı?"

Depremin daha üzerinden 1 saat geçmeden 4. derece afet uyarısı ve çağrısı yapıldı. Bütün dünyaya, ‘bu çok büyük bir afet, herkes yardım etsin’ denildi. Bunu şu anda ülkeyi yöneten iktidar yaptı. Peki, dünyayı yardıma çağırırken kendisi ilk iki gün, ilk üç gün ne yaptı? Herkes talimat bekliyor. Herkes korkuyor. Madencilerin, kimseden çağrı beklememesi lazım. Deprem olduğu anda bunların 1 saat içerisinde otobüse binip yollara düşmeleri lazım. Silahlı Kuvvetler personeli askerlerimiz... Zamanında çok iyi yetiştirilmesi, birkaç saat içerisinde görevinin başına gelmesi lazım. Bunlar zor şeyler değil.

"Büyükşehir merkezlerine gücünüz yetmiyor, ilçelere nasıl yetişmeyi düşünüyorsunuz?"

Niye bu vatandaşın birbiriyle olan yardımlaşmasını dayanışmasını siz engelliyorsunuz? Adları bile anılmayan şu an onlarca ilçe var, binlerce köy var. Bakın, Diyarbakır koskoca şehir. 11. gündeyiz. Topu topu 6 bina yıkılmış, hâlâ 60 cenaze enkaz altından çıkarılabilmiş değil. Büyükşehirlerin merkezlerine sizin gücünüz, imkânınız yetmiyor da koskoca ülkenin bütün ilçelerine, köylerine nasıl yetişmeyi düşünüyorsunuz bu zayıf kapasiteyle? Mümkün değil.”