DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, döviz rezervinin eksi 52 milyar dolara düştüğünü belirterek, "Döviz rezerviyle artık kuru kontrol edecek imkân kalmadı" dedi. Babacan, "Ne yapsalar fayda etmiyor. Faizi indiriyor, piyasa faizi yükseliyor. Faizi indiriyor, kur fırlıyor. Artık ellerinde hiçbir kontrol enstrümanı kalmadı" diye konuştu.
Aydın’da partisinin il binasının açılışında konuşan Babacan, Merkez Bankası'nın faizi düşürme kararına ilişkin olarak, "Bu faiz kararı Merkez Bankası’nın falan değil, Sayın Erdoğan faiz kararı" dedi. Babacan, Merkez Bankası Merkez Bankası'ndaki son dönemdeki görevden alınmalara atıfta bulunarak, "Gece yarısı kararlarıyla başkanı, başkan yardımcıları mevsimlik işçiye çevrilen bir kurumun bağımsızlığı ve itibarı olmaz" dedi.
Babacan, şu ifadeleri kullandı:
“Döviz rezervi eksi 52 milyar dolara düştü. Döviz rezerviyle artık kuru kontrol edecek imkân kalmadı. Merkez Bankası’nın elinde bir tane enstrüman kaldı. O da gecelik faiz. Dişli sıyırdı. Araba kullananlar bilir; dişli döner ama sıyırdı mı çevirmek boşa. Araba gitmez. Merkez Bankası da Sayın Erdoğan’ın talimatlarıyla dişli sıyırmış durumda. Ne yapsalar fayda etmiyor. Faizi indiriyor, piyasa faizi yükseliyor. Faizi indiriyor, kur fırlıyor. Artık ellerinde hiçbir kontrol enstrümanı kalmadı.”
“Merkez Bankası geçen ay ve bu ay toplam üç puanlık faiz indirimi yaptı. Sonucu ne oldu? Dolar kuru 8.30’dan 9.30’a, 9.40’a, 9.50’ye çıktı. Partili medyada, Cumhurbaşkanlığının propaganda makinesi İletişim Merkezi midir, İletişim Başkanlığı mıdır nedir, orada hiç bahsetmiyorlar. Ama çok önemli bir gerçek oluştu: Hazine’nin borçlanma faizleri bir ay içerisinde yüzde 17,5’tan yüzde 20,5’a çıktı. Hem de uzun vadeli on yıllık faiz arttı. Üstelik bu, devletin ödediği faiz. Bu milletin, bu devletin bütçesinden ödediği faiz. Merkez Bankası’nın, Erdoğan’ın düşürdüğü faiz ise gecelik-haftalık Merkez Bankası’nın aldığı faiz. Sayın Erdoğan’ın tabiriyle, Merkez Bankası’nın faiz indiriminden en mutlu olanlar faizi alan yerli, yabancı insanlar.”
“FATF diye bir kurum var, kuruluşunda bizim de emeğimiz var. Uluslararası kara para, terörün finansmanıyla ilgili konularda izleme kurulu. Paydaşı olduğumuz, konsensüsle destek vererek kurdurduğumuz kurum dün Türkiye’yi kara para ve terörün finansmanı meselesinde gri listeye aldı. Beyaz listedeydik, gri listeye alındık. Bir sonraki kademe kara liste. Bu, Türkiye’nin itibarıyla ilgili son derece tehlikeli bir durum. Gri listeye alınan ülkelere sermaye akışı yavaşlar. Bu ülkeler ileride daha zor durumlarla karşı karşıya kalabilirler. Kendi vatandaşına şeffaf olmayan, hesap vermeyen hükûmet maalesef Türkiye’nin uluslararası alanda da itibarını zedeleyecek çok işler yapıyor. Bu da başlı başına ekonomimiz açısından başlı başına bir risk unsuru olarak listeye girdi.”
“Hükûmet, güven olmadan ekonominin düzelmeyeceğini anlamıyor. Matematikte nasıl iki kere iki dört ederse, hukuk ve adalet olmadan ekonomi düzelmez. Bu kadar. Sayın Erdoğan zannediyor ki, ‘Talimat vereyim, Merkez Bankası faizi indirsin, enflasyon da piyasa faizleri de düşsün, ekonomi düzelsin’. Hayal, hayal…”
“Geçtiğimiz gün Ankara’da gezerken bazı vatandaşlarımız eleştirilerini dile getirdi. Bizi hiç haber yapmayan televizyon kanalları haber yapmış. Bakın, partili basın mensupları, biz sizin partinizin liderine benzemeyiz. Bizim tüm vatandaşlarımız bize şıp diye ulaşabiliyor. Sözü olan ulaşır. Çünkü biz sokaktayız, pazardayız, çarşıdayız. Saraylara, külliyelere kapanıp yüzlerce koruma görevlisinin içinden iş yapmıyoruz. Partili medya mensubu arkadaşlar, buyurun Sayın Erdoğan’ı, Sayın Bahçeli’yi çıkarın sokaklara. Gezsinler, şöyle bir çarşı pazara girsinler. Niye gitmiyorlar? Bir gidip görsünler, fiyat etiketlerini görsünler. Vatandaşlarımızın iki küçük torbayı doldurmak için en az 100, 150, 200 lira verdiklerini görsünler. Basın onları çekmiyor, çünkü çıkamıyorlar.”
“AK Parti Genel Başkanı artık kırk yılda bir dışarı çıkıyor. Onda da yanındaki korumaları aşıp yanına yanaşabilen biri es kaza şikâyet etse ‘Açım’ dese, ‘Abartma, al keyif çayı iç’ oluyor. Milleti azarlıyor. Kimse merak etmesin. Biz sokakta, eleştirisini dillendiren vatandaşımızın da söz hakkına sonuna dek sahip çıkacağız. Özgürlük, bizi eleştirenlerin de özgürlüğüne saygı duymak demektir.”