T24 Haber Merkezi
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Merkez Bankası'nın faiz artırma kararını değerlendirdiği açıklamasında Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'a seslenerek, "Fakirleşmesine sebep olduğunuz milletimize de bir açıklama yapmak zorundasınız. Yüksek faiz vatana ihanettir' diyordunuz, şimdi ne oldu?" diye sordu. Merkez Bankası'nın yaptığı “Önümüzdeki dönemde parasal duruşun sıkılığı, enflasyonu etkileyen tüm unsurlar dikkate alınarak, enflasyonda kalıcı düşüş sağlanana kadar kararlılıkla sürdürülecektir” açıklamasını da hatırlatan Babacan, "Tercüme edelim; parasal sıkılaştırma demek, faizi artırmak demektir. Merkez Bankası diyor ki; 'faizi epeyce yükselttim, enflasyon düşene kadar da yüksek tutacağım' diyor. Yani yüksek faiz enflasyonu düşürecek diyor" diye konuştu.
TIKLAYIN - Erdoğan'dan faiz yorumu: Gerekirse şu aşamada bazı acı ilaçları içmemiz gerektiğinin farkındayız
DEVA Partisi lideri Babacan, güncel ekonomik ve finansal gelişmeleri DEVA Partisi Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında değerlendi.
Erdoğan'a seslenen Babacan, "'Vatanı satmak, yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle, ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur' dediniz, siz 'enflasyonun anası da babası da faizdir. Bunu bilmeyenler bilsin' dediniz. Siz, 24 Haziran cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce 'siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle nasıl uğraşılır göreceksiniz' dediniz. Fakirleşmesine sebep olduğunuz milletimize de bir açıklama yapmak zorundasınız" ifadesini kullandı.
Babacan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Merkez Bankası, dün politika faizini yüzde 10,25’ten yüzde 15’e yükseltti. Yani iki ayda Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 6,75 artmış oldu. Şu anda Türkiye, dünyada en yüksek politika faizi uygulayan ülkelerden birisi oldu.
Merkez Bankası dünkü açıklamasında “Önümüzdeki dönemde parasal duruşun sıkılığı, enflasyonu etkileyen tüm unsurlar dikkate alınarak, enflasyonda kalıcı düşüş sağlanana kadar kararlılıkla sürdürülecektir” demiştir.
Tercüme edelim; parasal sıkılaştırma demek, faizi artırmak demektir. Merkez Bankası diyor ki; “faizi epeyce yükselttim, enflasyon düşene kadar da yüksek tutacağım” diyor. Yani yüksek faiz enflasyonu düşürecek diyor.
Daha birkaç gün öncesine kadar “faiz sebep, enflasyon neticedir” diyen ve dünkü kararla faizin yüzde 15’e yükseltilmesine onay veren Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum:
Sayın Erdoğan; siz “vatanı satmak, yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle, ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur” dediniz, siz “enflasyonun anası da babası da faizdir. Bunu bilmeyenler bilsin” dediniz. Siz, 24 Haziran cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce “siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle nasıl uğraşılır göreceksiniz” dediniz.
Fakirleşmesine sebep olduğunuz milletimize de bir açıklama yapmak zorundasınız.
Eğer bugün yıllardır savunduğunuz bu tezin çöktüğü kabul ediliyorsa -ki faiz artırımı bu anlama gelmektedir- niçin bugüne dek bu yanlışta ısrar ettiniz? Niçin paramızı pul ettiniz? Bu milletin alın teriyle yıllardır biriktirdiği 130 milyar doların üzerindeki döviz rezervini iki yılda niçin ve ne uğruna heba ettiniz? Niçin döviz rezervimizi “eksi 39 milyar dolara” düşürdünüz?
2018 yılında partili cumhurbaşkanı olarak göreve başlayıp, en yakın akrabanızı ekonomi yönetiminin başına getirdiğiniz günden hazinenin borcu iki yılda neredeyse ikiye katlandı. Niçin ülkemizde her üç kişiden birisi işsiz ya da atıl?
Senelerdir haksızca iftira attığınız, suçladığınız, hakkına girdiğiniz hatta miting meydanlarında yuhalattığınız arkadaşlarımızın hepsinin hakkını teslim etmeniz gerekmiyor mu? Eğer hak, hukuk, kul hakkı kavramları sizin için önemliyse, itham ettiğiniz, yuhalattığınız, rencide ettiğiniz tüm bu insanlardan helallik dilemelisiniz.
Fakirleşmesine sebep olduğunuz milletimize de bir açıklama yapmak zorundasınız. Adeta kibrit çakılıp yakılan 130 milyar dolarlık döviz rezervini, hazinenin 1 trilyon 860 milyar liraya çıkan borcunu, yaşanan tüm kayıpları, mağduriyetleri açıklamak zorundasınız.
Bir kez daha hatırlatıyoruz. Bakan olarak görevlendirdiğiniz akrabanızın ortadan kaybolmasıyla, milletimizin ödediği bu ağır bedelin sorumluluğu buharlaşmaz, ortadan kaybolmaz.
Bu sistemde yetki sizdedir, sorumluluk da sizdedir. Siyasi sorumluluğunuz gereği olarak vatandaşlarımıza bir açıklama borcunuz var.
DEVA Partisi olarak her zaman vurguladığımız gibi asıl önemli olan, Merkez Bankası’nın bağımsızlığına saygı duyulacağının, Banka’nın kararlarına müdahale edilmeyeceğinin ve Banka’nın elindeki araçları hiçbir baskı altında kalmadan kullanabileceğinin ortaya konulmasıdır. Bunun söylemle değil gerekli yasal ve kurumsal düzenlemeler ile güvence altına alınması gerekmektedir.
Son dönemde BDDK ve diğer kurumlar tarafından uygulamaya konulan aktif rasyosu gibi yanlış ve müdahaleci adımların da süratle ve köklü bir biçimde düzeltilmesi gerekmektedir.
Unutmamak gerekir ki, Merkez Bankası’nın, BDDK’nın ve diğer kurumların atacağı adımlar, ancak bütüncül bir programın parçası olduklarında ve kurumsal bağımsızlığı sağlayacak kalıcı adımlarla desteklendiğinde, kendilerinden beklenen sonucu verirler.
Türkiye ekonomisinde yaşanan sorunlar teknik bir mesele olmaktan çıkmıştır. Para ve maliye politikalarının iyileştirilmesi gereklidir. Ancak para ve maliye politikaları Türkiye’nin köklü ve yapısal sorunlarını tek başına çözmek için yeterli değildir. Gelinen noktada Türkiye çoklu bir sistem krizi yaşamaktadır. Bu durum adeta bazı hastalarda görülen çoklu organ yetmezliğine benzemektedir. Partili cumhurbaşkanlığı hükümet sistemindeki tıkanma, hukuk ve kamu yönetim sistemine, oradan da ekonomiye yansımaktadır. Bu sistem krizi ve kötü yönetim anlayışı giderilmeden teknik revizyonlarla bu sıkıntıları aşmak mümkün değildir.
DEVA Partisi olarak ekonomide yaşanan sorunların kalıcı bir biçimde çözülebilmesinin ancak topyekûn bir değişim ile mümkün olabileceğine inanıyoruz. Bu kapsamda aşağıdaki adımların atılmasını çok önemli görüyoruz:
Sayın Erdoğan “bize ders vermeye kalkmayın” diyerek kulaklarını kapatsa da, ülkemiz için doğru politikaları oluşturup dillendirmeye ısrarla devam edeceğiz. Bu bizim toplumsal ve ahlaki sorumluluğumuzun gereğidir. Bu ülke hepimizindir. Ders almayanların ülkeyi ne hale getirdiğini hep beraber görüyoruz."