DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, iktidarın ekonomiyle ve turizmle ilgili konularda aceleci davrandığını savunurken, "Esnaftan, küçük işletmeden tedbirli olmasını bekleyin ama koskoca devleti tedbirsiz yönetin. Böyle bir şey kabul edilebilir mi?” dedi.
Babacan, Sakarya’da partisinin 1. Olağan Akyazı İlçe Kongresi’nde konuştu. Babacan, demokrasi ve bir arada yaşama vurgusu yaparken iktidarın pandemi kararlarını ve aşı konusundaki tutumunu da eleştirdi.
Babacan, “Biz her zaman farklılıklarımızla birlikte birbirimize saygı içerisinde ortak bir ülke, ortak bir toplum, ortak bir yaşamı savunacağız. Biz bir arada güçlüyüz. Farklılıklar içinde birbirimize saygı göstererek, birlik ve beraberlik içinde yol yürümeyi önce kendi partimiz içinde yaşayacağız; ardından bunu tüm Türkiye’ye yaşatacağız. Geçmişte farklı siyasi tercihleri desteklemiş, farklı ideolojileri benimsemiş arkadaşlarımız, bugün DEVA çatısı altında toplandı, toplanıyor. Geçmiş üzerinde anlaşmamız her zaman kolay olmuyor. Bu bütün toplumlar için geçerlidir. Biz, ülkemizin yarınları için mutabakata varanların partisiyiz. Aynı Türkiye vizyonuna sahip, aynı Türkiye hayali ve hedefi etrafında kenetlenenlerin partisiyiz" ifadelerini kullandı.
Babacan, şöyle devam etti:
“Geçmişte bu topraklarda nice acılar yaşandı. Nice göz yaşları döküldü. Kuşkusuz bu topraklarda yaşanan acılardan, dökülen gözyaşlarından mutlaka ders alacağız. Ancak siyasetçilerin asli görevi ülkenin yarınlarını inşa etmektir. Birbirimizi dinleyeceğiz, ilişkilerimizde özenli hareket edeceğiz. Demokrat bir duruş, farklı düşüncelere saygı demektir. Diğerini anlama gayretidir. Demokrat olmak, aynı zamanda saygı, müsamaha, katlanmak, diğerkamlık demektir.”
“BionTech aşısı daha yeni gelmeye başladı. 6 aydır niye temin etmediniz? Dedikodu, söylenti var: “Çin aşısında aracı vardı, onun için hızlı yürüdü. Bu firma ise aracı kabul etmediği, ‘Doğrudan devletle çalışırım’ dediği ve aracı sokamadıkları için bu anlaşmayı yapmadılar.” Aylarca can kaybı verdik. Hükûmetin açıklaması lazım. Yanlışsa ‘Böyle bir şey olmadı’ demeliler. Doğruysa bunların yatacak yeri yok. Her alanda oraya ortak sok, oraya aracı sok anladık ama bu can ya.”
“Ağustos ayı pandemiyle mücadelede çok kritik bir tarih. Risk altındaki 65 yaş üstü vatandaşlarımız ile sağlık çalışanlarımıza mutlaka 3. doz rapel (pekiştirme aşısı) yapılmalıdır. Bu pekiştirme aşıları da mutlaka RNA aşılarından olmalıdır. Mesela, gurur kaynağımız olan, kendi insanımız iki bilim insanının Almanya’da ürettiği cinsten aşılar. Bu pekiştirme aşılarına neden en geç ağustos ayında başlanmalı? Çünkü 2. doz aşının ardından 6 ay dolmuş olacak. Aşının etkinliği azalacak. Ağustos ayında risk altındaki vatandaşlarımız ve sağlık çalışanlarımız öncelikli olmak üzere mutlaka pekiştirme aşılamasına başlanmalıdır.”
“Sayın Erdoğan katıldığı bir televizyon programında ‘3. doz aşımı da oldum’ dedi. Üstelik o dönemde daha halkımızın çoğu birinci doza ulaşamıyordu. Ülkenin cumhurbaşkanı, kendine hak gördüğünü, bu milletten esirgememeli. Bu millete hizmet demek öncelikle aşı sağlamak demek. Bir numaralı konu bu.”
“Bu dönemde salgının yayılmasında yeniden bir artış görmeyi hiçbirimiz arzu etmeyiz. Kapalı mekanlara girişte ilave bir tedbir olarak aşı zorunluluğunun düşünülmesi gerektiğini ortaya koymak istiyoruz. Bu işte rehavet olmaz. Özgürce, serbestçe hareket edebilmeliyiz. Bu esnada gereken tedbirlerin alındığından da emin olmalıyız. Böylece toplum olarak kendimizi güvende hissetmeliyiz.”
“Bizler serbestçe hareket ederken, özellikle uluslararası bazı geliş-gidişlere de dikkat etmek gerekiyor. Bu virüsün delta diye bir varyantı var. Bu varyantın kaynağı Hindistan. Bu varyantın en çok yayıldığı ülkelerden birisi ise Rusya. Hükûmet, Rusya’dan girişleri serbestleştirip karantina uygulamasını kaldırdı. Her gün bir başka genelge çıkıyor. İşi ciddiye alarak değil, bilime dayanarak değil, anlık kararlarla yönetiyorlar. Çocuk oyuncağına çevirdiler. Salgını kontrol etme yolunda ilerlerken, turizm gelirlerini önceleyen kararı rehavet çerçevesinde alınmış bir karar olarak değerlendiriyoruz.
“Ekonomiyle ilgili, turizmle ilgili konularda aceleci davrandılar. Pandemiden önce ülkenin kaynaklarını tükettiler. Ekonomide tedbirli olmak gerekir. İşler iyiyken, ekonomi hızlı büyürken, gelirleriniz varken kötü günler için birikim yaparsınız. Devlet böyle yönetilir. Hatta ticaretle ilgili mevzuatımızda ‘müdebbir tüccar’ kavramı vardır. Bakkal dükkânı, manav açan vatandaştan müdebbir olması beklenir. Esnaftan, küçük işletmeden tedbirli olmasını bekleyin ama koskoca devleti tedbirsiz yönetin. Böyle bir şey kabul edilebilir mi?”