Babacan: İstanbul'u finans merkezi yapmak istiyoruz İSTANBUL (A.A)

-Babacan: İstanbul'u finans merkezi yapmak istiyoruz İSTANBUL (A.A) - 03.12.2011 - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İstanbul'un, tarih boyunca girişimcilik tarihinin, ruhunun yeşerdiği bir şehir olduğunu bildirdi. Babacan, II. Küresel Girişimcilik Zirvesi'nin ''Küresel Ekonomik Krizin Sürdürülebilir Kalkınma Üzerine Etkileri ve Girişimcilik'' konulu oturumunda yaptığı konuşmada, İstanbul'u finans konusunda dünyanın 10 küresel finans merkezinden birisi yapmak istediklerini ve hedeflerinin 2023 yılı olduğunu bildirdi.  Babacan, ''Bugün pek çok uluslararası kuruluş İstanbul'u baz alıyor ve buradan bölge operasyonlarını yönetiyor. Örneğin Coca Cola, İstanbul merkezinden 92 ülkedeki operasyonunu yönetiyor. IFC, Washington dışındaki ilk ofisini İstanbul'da açtı. EBRD, bölgesel ofisini burada açmayı tercih etti'' diye konuştu. Dünya ekonomisinin geçmekte olduğu bu zor dönemde girişimciliğin ne kadar önemli olduğunu, bu zor dönemden çıkmak için pek çok ülkenin şiddetle reform yapma ihtiyacında bulunduğunu ve bu reformların önemli bir kısmının verimliliğin artması ve girişimciliğin önünün açılmasıyla ilgili reformlardan oluştuğunu ifade eden Babacan, ''Bugünün dünyası artık çok çalışmayı, koşturmayı gerektiriyor. Yerinde oturanın hızla geriye doğru zemin kaybettiği bir dönemdeyiz'' dedi.  Babacan, Türkiye'nin, özellikle G-20 ve OECD gibi platformlarda küresel koordinasyonun önemini hep vurguladığını belirterek, şunları kaydetti:  ''2008'den bu yana artık G-20'nin Liderler Zirvesi de var. Maalesef biz hala temel konularda, temel sorunların çözümünde o dayanışma ruhunu göremiyoruz. Ülkeler kendi milli menfaatleri doğrultusunda hareket ettiğinde ve sadece kısa vadeli çıkarlarını düşündüğünde bu, maalesef dünyayı her yıl daha da riskli, tehlikelerin daha büyük olduğu bir ortama sürüklüyor. Bu, hem finans sektörü, hem küresel dengesizlikler, hem de çevre ile ilgili konular için geçerli.''  -''Melek yatırımcı''- Ali Babacan, ''melek yatırımcı'' konseptine değinirken de ''Bu, girişim sermayesinin de önceki aşaması... Bununla ilgili ne yapabiliriz, bununla ilgili nasıl bir hukuki düzenleme yaparız ki Türkiye de bu alanda gelişsin? Bu konuya ayrılan fonların rasyonel bir şekilde kullanılması... Devlet olarak 'Ben şu kadar para harcadım, görevimi yaptım' değil. Biraz daha işin içine girmemiz gerekiyor'' diye konuştu.  Bunu eğitim sistemine de yerleştirmek gerektiğini belirten Babacan, 2003'den bu yana bütçenin yapısını değiştirdiklerini, bu tarihten itibaren eğitimin bir numaralı harcama kalemi olduğunu bildirdi. Babacan, konuşmasını ''Ne kadar iyi yetişmiş nüfusunuz varsa, ne kadar dünyaya açık nüfusunuz varsa, o nüfusun ürettiği katma değer daha fazla oluyor ve o ülkenin toplam ekonomik büyüklüğü de daha büyük oluyor. En önemli kaynağımız olan genç nesillerimizi mutlaka en iyi şekilde yetiştirip geleceğin dünyasına hazırlamak için adımlar atmak gerekiyor. Burada devletlerin ve hükümetlerin çok önemli sorumluluğu ve ağır bir yükü var'' şeklinde tamamladı.  -''Hızla çöken bir kulübe kim üye olmak ister ki?''- Ali Babacan, ''AB'deki durum sizi ne kadar endişelendiriyor?'' sorusu üzerine, AB'de bir şeylerin bozulması durumunda bunun sonuçları olacağını belirterek, şöyle dedi: ''AB'nin çöktüğü kadar hızla çöken bir kulübe kim üye olmak ister ki? AB'ye baktığımızda, Türkiye hala süreci sürdürüyor. Biz, AB'yi bir fikirler ve değerler birliği olarak görüyoruz. Siyasi kriterler ve Türkiye'nin katılım sürecinde, bu süreçle ilgili gerekli olan şeyleri yerine getirmesi, Türkiye'ye daha fazla demokrasi, özgürlükler, hukukun üstünlüğünü getirecektir ki, bunlar ekonomiden de daha önemli şeyler. Ekonomi açısından zaten her ölçüte göre, çok iyi durumdayız. Dolayısıyla bize bir örnek değil orası. Kim bilir, 9 Aralık'taki zirveden sonra belki her şey daha farklı olur. Ne olacağını görmemiz gerekir ama biz hala inanıyoruz ki, AB'nin bütünlüğünü koruması çok önemli. Bir fedakarlık yaparak, bir araya gelerek çözüme ulaşacaklar.'' Türkiye'nin bankacılık sektörünün güçlü olduğuna değinen Babacan, ''2008-2009'da bankalarımızın her biri piyasada bir testten geçti ve hiçbir Türk bankası negatif etkilenmedi olanlardan. Bütçe açığı açısından da bütün dünyanın en düşüğüyüz, borçla, GSYH oranı AB'dekilerin en alt düzeyinde. Dolayısıyla bu ana sorunların hiçbiri bizde yok. Türkiye ile Avrupa'nın durumuna baktığımızda siyah-beyaz gibi birbirine ters, birbirinden farklı'' diye konuştu.