DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Millet İttifakı'nın ortak politikalar metni üzerinden "Açıkladıkları programı, millete hizmet etmek için değil, Batılı efendilerinden aferin almak için hazırladıklarını açıkça ikrar etmekten çekinmiyorlar. İçlerinden biri, 'batı bize aferin diyecek' diyor. Yazıklar olsun. Buna bu kadar muhtaç mıydın ya! Düştükleri hale bak" eleştirisi yapmasına yanıt verdi. Babacan, "Sayın Erdoğan 2003’te, 2004’te Avrupa Birliği müzakereleri sırasında, ‘Avrupa’dan aferin aldım’ diye çok övünüyordu. Müzakerelere başlama kararı alındığında Ankara’da gündüz gözüyle havai fişekler atılıyordu. Kendisi çok seviniyordu. Ne oldu? Beceremeyince tu kaka. ‘Batı’ falan filan. Kusura bakmasın da gençlerimiz Türkiye’de Avrupa Birliği standartlarını istiyor. Erdoğan’ın sarmaş dolaş olduğu otokrat liderlerin ülkesine gitmek istemiyor" dedi.
Babacan, orta sınıfın çöktüğünü belirterek, "Bunun kasıtlı olabileceğiyle ilgili çalışmalar yapılıyor. ‘Acaba Erdoğan orta direği kasıtlı mı çökertti?’ diyorlar. ‘Orta direği çökerteyim, demokrasi talebi falan olmasın’. İnşallah öyle bir şey yoktur. Eğer varsa, bu ülkeye en büyük ihanettir orta sınıfı çökertmek. ‘Zengini daha fazla zengin yapayım, yoksulu daha fazla yoksul yapayım, demokrasi talebi kalmasın. Ben de ülkeyi kafama göre yöneteyim’ diye bir şey varsa bu en büyük ihanettir. Umarım yoktur" dedi.
FOX TV’de gazeteci İlker Karagöz’ün sorularını yanıtlayan Babacan, gündemi değerlendirdi.
İktidarın ekonomi politikasını eleştiren Babacan, şunları söyledi:
“Türkiye’de orta direk çöktü. Rahmetli Özal’ın bir tabiri vardı, orta direk. Bir çadırı taşıyan orta direktir. O çadırın direği hem çadırın tamamının aydınlık olmasını sağlar hem de o çadırın direği çadırın en ücra köşelerinin bile ısınmasını sağlar. Sayın Erdoğan’ın son 4-5 yıllık yaptığı orta direği tamamen çökertmek. Özellikle enflasyon yoluyla sabit gelirli herkesin satın alma gücünden kepçe ile topladılar götürdüler. Son 2 yıldır ciddi bir refah kaybı var.
Orta direk, yani orta sınıf aynı zamanda demokrasi talep eder. Daha iyi şartlarda yaşamayı talep eder. Kendi sözünün, kendi iradesinin ülkenin nasıl yönetileceğine yansımasını ister. Zengin zaten zengin; ‘Ben işimi zaten görürüm, iş başındaki ile aramı iyi tutayım yeter’ diyor. Orta sınıf çöktü. Bunun kasıtlı olabileceğiyle ilgili çalışmalar yapılıyor. ‘Acaba Erdoğan orta direği kasıtlı mı çökertti?’ diyorlar. ‘Orta direği çökerteyim, demokrasi talebi falan olmasın’. İnşallah öyle bir şey yoktur. Eğer varsa, bu ülkeye en büyük ihanettir orta sınıfı çökertmek. ‘Zengini daha fazla zengin yapayım, yoksulu daha fazla yoksul yapayım, demokrasi talebi kalmasın. Ben de ülkeyi kafama göre yöneteyim’ diye bir şey varsa bu en büyük ihanettir. Umarım yoktur.
Altı partinin yarınlarla ilgili hazırlığını kapı gibi ortaya koyduk. Sayın Erdoğan’a soruyorum. Biz hazırız. Sizin hazırlığınız nerede? 2 bin 300 tane eylem var. Siz de kendi eyleminizi koyun ortaya. Eliniz armut mu topluyor? Ne yapıyorsunuz?
Hepsini bu ülkenin yetiştirdiği donanımlı bilim insanları, akademisyenler, iş dünyası temsilcileri, sivil toplum örgütleri, bu ülkenin yetiştirdiği kendi vatandaşlarımız yazdı. Binlerce kişinin emeği var. Kendileri ortaya bir şey koyamıyor, ortaya koyulan bir esere çamur atmaya çalışıyorlar. Kimse kusura bakmasın, bu eser çamur tutmaz. Çünkü ortak akıl ve siyasi mutabakat ürünü.
(Ortak Politikalar Mutabakat Metni) Biz öyle bir şey yaptık ki bunu Avrupa’da bile başaran çok az. Avrupa bile Türkiye’ye gıptayla bakacak. ‘Pek çok Avrupa Birliği ülkesinde yapılamayanı Türkiye başardı’ diyecek. Demokrasi isteyen herkes için Türkiye umut kaynağı olacak. Türkiye’yi gidip de Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Suudi Arabistan’ın 3-5 milyar dolarına muhtaç eden, direkt devlet başkanlarından, emirlerden, krallardan, veliahtlardan para istemeye muhtaç duruma düşüren kendisi. Kendisi Türkiye’yi muhtaç hale düşürdü.
Sayın Erdoğan 2003’te, 2004’te Avrupa Birliği müzakereleri sırasında, ‘Avrupa’dan aferin aldım’ diye çok övünüyordu. Müzakerelere başlama kararı alındığında Ankara’da gündüz gözüyle havai fişekler atılıyordu. Kendisi çok seviniyordu. Ne oldu? Beceremeyince tu kaka. ‘Batı’ falan filan. Kusura bakmasın da gençlerimiz Türkiye’de Avrupa Birliği standartlarını istiyor. Erdoğan’ın sarmaş dolaş olduğu otokrat liderlerin ülkesine gitmek istemiyor. O ülkelerdeki sistemi istemiyor. Gençler Avrupa Birliği standartlarında bir demokrasi, ekonomi ve hayat kalitesi istiyor. Gençler nerede, biz oradayız.
Bu milleti yıllar sonra tekrar ekmek kuyruğunda bekletenler utansın. Diyecek başka bir şey yok. Et fiyatları… Böyle bir şey yok. Bu kadar pahalı, bu kadar fahiş fiyat olabilir mi? Yanlış yerden uğraşıyorlar.
Enflasyonu nasıl düşürecekler? Tarım Kredi’ye marketler açtırıp o markette ucuz satınca fiyatlar mı düşecek? Çok beklerler. Böyle enflasyon düşürmeyi rüyalarında görürler. Enflasyon; tarımda, hayvancılıkta maliyetleri aşağı çekince düşecek.
128 milyar dolar vardı ya. Geçen sene en az 100 milyar dolar daha arka kapıdan gizli saklı döviz sattılar. Arka kapıdan gizli saklı döviz satıyorlar. Kuru öyle bastırmaya çalışıyorlar. Kur hareketlenecek, üzerine oturup bastırmaya çalışıyorlar. Nereye kadar? Seçime kadar. Hepsini düzeltiriz inşallah. Biz bu ülkenin çalışkan öğrencileriyiz. Ekibimizle beraber çalışmaya alışığız.
Şu anda Merkez Bankası’nın net döviz pozisyonu tarihin en dip noktasında, eksi 60 milyar dolar. SWAP anlaşmalarıyla Birleşik Arap Emirlikleri’nden şuradan buradan ne kadar döviz aldılarsa satmış durumdalar. Diyor ki, ‘Elimde şu kadar döviz var’. Sen Merkez Bankası’nı borçlandırdın, döviz senin kendi dövizin değil ki. Elindekinden daha fazla borcun var çünkü aldığını da arka kapıdan sattın. Sen net döviz pozisyonunu söylesene. Cüzdandaki parayı gösteriyor. Aynı cüzdanda kredi kartına borç takmışsın. Parandan daha fazla kredi kartı borcun var.
Bankacılardan aldığım bilgi; bugünlerde sadece saat 10 ile 12 arasında büyük döviz işlemlerine izin veriyorlar. Seçime kadar döviz kurunu bastırmaya çalışıyorlar; ‘seçime kadar şu döviz kurunu buralarda tutalım da ondan sonrası tufan’.
SPK diye bağımsız çalışması gereken bir kurum var. Oradaki görevli arkadaşlara sesleniyorum. Hükümetin zoruyla bugün yaptıklarınızın vebali var. Yazık insanlara. Vatandaşlarımıza sesleniyorum. Sağlam ve güvendiğiniz danışmanlar olmadan, sağlam ve güvendiğiniz aracı kuruluşlar olmadan, sağlam bir yatırım danışmanlığı almadan sadece hükûmetin dediğiyle, sağdan soldan duyduklarınızla iş yapmayın. Yazık olur.
Bahçeli, sanki anlarmış gibi borsadan bahsetmiyor muydu? Bahçeli’nin dediklerine güvenip borsaya yatırım yapan herkes zararlı çıktı. Bunların dediğine güvenip iş yapan herkes zararlı çıktı. Söylediklerinin hiçbir kıymeti yok. İster cumhurbaşkanından gelsin ister bakanlardan gelsin… Ekonomiyle ilgili açıklamaların hepsini ne yapıyoruz biliyor musunuz? Yırtıp çöpe atıyoruz. Çünkü değersiz, anlamı yok. Çoğu yalan, yanlış.
(Dünya dolardan uzaklaşıyor mu?) Akla ziyan haberler bunlar. Hem Amerikan Merkez Bankası hem Avrupa Merkez Bankası faiz artırma döneminde. Faiz artırma ne demek? Paranın fiyatı demek. Paranın fiyatı arttıkça para değerlenir. Hem avro hem de dolarda bütün dünyada bir değerlenme söz konusu. Dolar endeksindeki uzun vadeli trendler ortada.
Türkiye’de hali vakti yerinde olan bir kesim var, varlığı olan kesim. Onlar varlıklarına varlık katıyor. Çünkü devlet şimdiye kadar ödemediği bir faiz ödedi. Kur Korumalı mevduatlara şimdiye kadar ödenmemiş ilave faiz ödedi. Yani faiz yetmedi, faiz üstüne faiz ödedi. Katmerli faiz ödedi. Böylece zaten parası var olanın üzerine para eklendi. Ama geniş kesimler yoksullaştı.
Bir yandan da lüks otomobil satışları rekor kırıyor. Zengin daha zengin olunca gidiyor, ‘20 milyona araba mı var?’ diyor. ‘Çek kardeşim’ diyor, alıyor. Çünkü varlığına varlık eklenmiş. Milli gelirden sermayenin aldığı pay sadece 2 yılda yüzde 43'ten yüzde 54'e çıkmış. İşgücünün aldığı pay yüzde 37’den yüzde 25’e düşmüş. Zenginle fakir arasındaki makas açılıyor, orta direk çöküyor, sermayesi olan parası olan varlığına varlık katıyor. ‘Büyüdük’ diyorlar. İyi de bu büyümeden işgücünün aldığı bir pay yok. Büyümeden sermayesi olan, parası olan, varlığı olan mutlu olmuş. Bu büyümeden parası olan faydalandı.
Bir saat, bir buçuk saat konuşuyoruz; içinde cımbızlıyorlar. Son 2-3 ayda birden her gün Ali Babacan haberleri… Demek ki artık korkuyorlar. Demek ki bizim üzerimizi kapatamıyorlar, örtemiyorlar. Artık DEVA Partisi yükseliyor.”