Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun faturasını açıkladı. Operasyonu “mini darbe girişimi” olarak nitelendiren Babacan, piyasalardaki hareketliliğe dikkat çekerek, “Kimlerin önceden haberi vardı, araştırıyoruz” dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, NTV/CNBC-e ortak yayınında CNBC-e Genel Yayın Yönetmeni Servet Yıldırım'ın sorularını yanıtlıyor.
Babacan'ın açıklamalarından öne çıkan satır başları şöyle:
''17 Aralık'tan itibaren yaşadığımız süreci değerlendirirken öncelikle bir kaç konuya vurgu yapmakta fayda var. Bizim hükümet olarak 3Y ile mücadelemiz var. Yolsuzluk, Yoksulluk, Yasaklar. Hata içine düşen er ya da geç bunun hesabını verir. 17 Aralık sabahı yapılan operasyon var.
Bir de ikinci dalga var.İkinci dalgada seçilen aktörleri ele aldığınızda son derece vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Güçler ayrılığı dışında farklı bir yapılanma var. Bu yapılanmanın attığı adımlar hükümeti hedefliyor gibi gözükse de aslında bunlar ülke ekonomisinin geleceğini hedefleyen konular. En belirgin etki hisse senetlerindeki düşüş oldu. Kur artışı reel sektörün döviz borcunu artırdı. Hisse senedi piyasasından çıkış 238 milyon dolar.
Önemli olan Türkiye'nin siyasi istikrarı. 'Bu hükümet gitsin de Türkiye'ye ne olursa olsun yeter ki şu hükümetten bir kurtulalım' görüntüsü veriliyor. İçeride de dışarıda da Türkiye'nin kazanımlarından rahatsız olanlar var.
Bu ekonomi istikrarı bileğimizi gücüyle, tuğla tuğla inşa ettik. Şu anda itibarımızı sarsmak isteyen ne kadar kişi varsa hepsini bertaraf ettik. Hükümetinizin kararlılığı çok çok açık. Halkımız bunu biliyor ve anlıyor. Türkiye'nin kaderi denilen konularla mücadele ettik.
Halk Bankası çok önemli bir bankamız. Kar ve hizmet odaklı çalışıyorlar. Kamu bankaları BDDK'nın ve Sayıştay'ın denetiminde. Açık hesap verebilir bir yönetim tarzı ile idare ediliyor. Halk Bankası da böyle Vakıfbank da böyle. İran ile iş yapabilen tek banka. İran'la iş yapabilmek için tüm uluslararası düzenlemelere uymak zorundasınız, İran ve ABD'nin güvenini kazanmak zorundasınız. İçeride ve dışarıda Halk Banka yönelik bir gıpta var.
Bankanın tüzel kişiliğine yönelik bir iddia yok. Genel Müdürün üzerinden tüm banka yıpratılmaya çalışıyor. Bu günlerde bazı adaylar üzerinde çalışıyoruz. Yeni genel müdür olur mu olmaz mı olursa kim olur bu konuda net kararı henüz vermiş değiliz.
Hatalara göz göre göre izin vermeyiz. Operasyonda kimlerin önceden bilgisi var, kimler ne tür bilgiye dayanarak işlem yaptı, bunlara bakılmalı. Önceden bilgiye dayanarak kimler piyasa hareketi yaptılar? Soruşturma sonucunda bir açık bulunursa bunlarla ilgili suç duyurusu yapılacaktır.
SPK henüz Gezi olaylarıyla ilgili bilgi toplama sürecini tamamlamadı. Yatırımcılar iktidarın olayları kontrolüne bakıyor. İpler hükümetin elinde mi yoksa Türkiye başıboş bir döneme mi giriyor? En önemli değerlendirme bu.
Bu durumu e-bildiride yaşadık, parti kapatma davasında yaşadık. Askeri müdahale riski ve yargı darbesi riski yaşadık. Yargı ve polis içerisindeki bu son oluşumların, artık darbe diyemeyeceğiz ama mini darbe girişimini, yabancı yatırımcılar bununla ilgileniyor.
Gazetelere dökülen belgeler gazetelerde okunuyor fakar amirlerin haberi yok. İktidara rağmen böyle bir şey olur mu diyor dışarıdan bakan. Yatırımcı birkaç hafta içinde görecek ki hükümet işinin başında. Yargının da kendi içinde bir ahenk yakalaması lazım.''