Babasından kalma araziye Kıbrıs Taşkent Doğa Parkı ve Yaban Hayatı Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi’ni kuran Kemal Basat, kâr amacı gütmeden yaralı yaban hayvanlarını kurtarıyor. Kıbrıs’ın her yerinden gönderilen hayvanlar, tedavi edildikten sonra doğaya bırakılıyor.
Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'ın izlenim haberi şöyle:
Kıbrıs Taşkent’te bir doğa parkı. İçerisinde onlarca yabani hayvan var. Hepsinin buraya geliş öyküsü farklı. Kimisinin başına balıkçılar çekiçle vurmuş kimisini avcılar yaralamış kimisi ise ülkeye kaçak getirilirken sınırda yakalanmış. Bu parka gelen yaralı yaban hayvanları, tedavi edildikten sonra doğaya bırakılıyor. Babasından kalma 220 dönümlük araziye bu parkı ve Yaban Hayat Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi’ni kuran Kemal Basat kâr amacı gütmediğini belirtiyor. Basat’a merkezi kurma amacını sorduğumuzda ise “doğa, insan ve çocuklarımız için...” diyor. Kıbrıs Taşkent Doğa Parkı bildiğimiz parklara benzemiyor.
İçerisinde Yaban Hayat Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi ve Taşkent Piknik Alanı var. Gölet Projesi gibi birkaç projenin çalışmaları da sürüyor. Bizi merkezin kurucusu 38 yaşındaki Kemal Basat karşılıyor. Parkı gezmeden önce onunla merkezin kuruluş hikâyesini konuşuyoruz:
"Bir kitaptan merkezi kurduk"
Kıbrıslı Kemal Basat, İstanbul’da doğmuş, Kıbrıs’ta büyümüş. ABD’de bilgisayar mühendisliği okuduktan sonra da Kıbrıs’a dönmüş. İletişim ve internet üzerine çalışmaları sürüyor. Basat, 2014 yılında kıbrıs Taşkent’te babasından kalma 220 dönümlük araziye eşi Yasemin Basat’la birlikte yerleşmiş. Önce küçük bir ev yapmışlar bu kocaman araziye. Üç de köpek dostları varmış. Basat o küçük evin geldiği bu noktayı şöyle anlatıyor: “Eşimle yaşayıp giderken bir gün bir arkadaşım aradı, ‘Magosa’da bir eşek var, annesi onu doğururken öldü. Elle besledik, fazla büyümedi. Çoban bunu istemiyor. Sizin yeriniz var, alabilir misiniz’ dedi. Biz de aldık. Sonra köyden bir komşumuz geldi. ‘Oğlumun iki atı var. Oğlum çalışıyor, atlara bakamıyor. Ben bakmak zorunda kalıyorum. Sizin yeriniz var, alabilir misiniz’ dedi. Onları da aldık. Sonra bir gün anneannem geldi, ‘Oğlum bu kadar faydasız hayvanı ne yapacaksınız, bari üç beş tavuk alın, yumurtasını yersiniz’ dedi. Onu da mutlu etmek izin kümes yaptık. Sonra ‘Bizim kocaman arazimiz var ama bu hayvanları buraya tıktık.
İki keçi sahibi tarafından bakılamadığı için merkeze gönderilmiş.
Onlara doğal yaşam ortamları oluşturalım diye düşündük. Bizi çeşitli yerlerden aramaya başladılar. ‘Yuvasından düşmüş bir baykuş bulduk, siz ilgilenir misiniz’ diye telefonlar gelmeye başladı mesela. Biz de alıp ilgilendik. Kerkenezler geldi, onlarla da ilgilendik. Büyütüp doğaya salmaya çalıştık. Baktık ki Kıbrıs’ta yabani hayvanlarla ilgilenen, onların rehabilitasyonlarıyla uğraşan böyle bir yer yok. Uluslararası Vahşi Yaşam Konseyi’nin çıkardığı bir kitap olduğunu öğrendik.
Kıbrıs’taki bir belediyede kafeste tutulan maymunlar yaşam şartları düzeltilinceye kadar merkezde misafir. Şartlar düzelmezse merkezin kalıcı üyeleri olacaklar.
Bu kitabı örnek alarak buradaki yaban hayvanları için minimum standartları oluşturmaya başladık. Gerekli izinlerimizi aldık. Protokollerimizi imzaladık ve 27 odalı bir yaban hayat rehabilitasyon merkezi kurduk. Her hayvanın ihtiyaç duyduğu minimum kafes büyüklüğünü, genişliğini, yüksekliğini, içinin düzenini bu kitaptan faydalanarak oluşturduk. Birinci hedefimiz hasta, yaralı, yardıma muhtaç hayvanları burada tedavi ve rehabilite ettikten sonra doğaya bırakmak üzerine kurulu.” Basat’a bu işi neden yaptığını ve bu merkezin maddi giderlerinin nasıl karşılandığını soruyoruz:
“Taşkent Doğa Parkı kendi kendine yetemiyor şu an. Sürdürülebilir olması ve giderlerini karşılayabilmesi için bir piknik alanı ve küçük bir restoran gibi çalışmalarımız var. Buradan elde edeceğimiz gelirle operasyon giderlerini karşılamayı planlıyoruz. Şu an ben karşılıyorum. Çocuklarımıza daha güzel ve doğa dostu bir kıbrıs bırakmak için çalışıyoruz. Sanki her şey insan için hayvanların hiçbir özgürlüğü yok. Hayvanlarla ilgili bir farkındalık yok. Doğanın dengesini bozuyoruz. Bunu değiştirmek istiyoruz.”
Sahibinin “hırçın” diye istemediği eşeğin şiddet gördüğü ortaya çıkmış.
Merkezde 25 kişilik bir ekip çalışıyor. merkez için ayrıca bir de 1190 numaralı Yaban Hayat Destek Hattı’nı kurmuşlar. Buradan gelen telefonlara göre gidip yaralı ve hasta hayvanları merkeze getiriyorlar. Hayvanları tedavilerinin ardından doğaya bırakıyorlar. Mesela merkezdeki kuşlara uçma kasları kuvvetlensin diye fizik tedavi benzeri bir tedavi uyguluyorlar. Çekirdek kadrosuyla birlikte merkezi geziyoruz. Bu sırada Basat’ın eşi Yasemin Basat’a 1190 Yaban Hayat Destek Hattı’ndan bir telefon geliyor. Telefondaki kişi bir yılanın kediyi ısırdığını ve kediyi merkeze alıp alamayacaklarını soruyor. Basat ise kediyi veterinere götürmeleri gerektiğini bu merkezin bir yaban hayatı kurtarma rehabilitayon merkezi olduğunu anlatarak “yılan yaralıysa onu alabiliriz” diyor. merkezKKTC Turizm ve Çevre Bakanlığı ile de 10 yıllık bir protokol imzalamış. Çevre yasasına göre hayvanları kurtarma, barındırma, rehabilitasyon ve tedavi konusunda yetkilendirilmiş.
Yaban Hayat Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi, telefonla yapılan ihbarlara da koşuyor.
Denizkaplumbağalarının olduğu alana doğru ilerliyoruz. Deniz kaplumbağalarının yaşayabilmesi için filtreli havuzlar kurulmuş. Yaban Hayat Rehabilitasyon Uzmanı Ulaş Şeherlioğlu bize caretta carettaları gösterirken hepsinin buraya geliş öyküsünü anlatıyor. Mesela “astirit” ismini verdikleri caretta carettanın başına balıkçıların çekiçle vurduğunu ve başının açılmış bir şekilde merkeze geldiğini söylüyor. Şu an batma sorunu olduğunu anlatan Şeherlioğlu “Yakında tedavisi sona erecek ve doğasına dönecek” diyor. Şu anda 4 deniz kaplumbağasına ev sahipliği yaptıklarını belirten Şeherlioğlu “Üçünün doğaya geri dönebileceği kesin ama kaplumbağaların tedavi ve rehabilitasyon süreçleri oldukça yavaş ilerliyor. Bazılarının 18 aya kadar sürüyor.
Bir vakayla karşılaştığımızda en iyi kimbilir diye dünya araştırmasına başlıyoruz ve kim o konuda bilgiliyse ona ulaşıyoruz. Mesela bir denizkaplumbağası geldi. Ön ayakları bir balık ağı takılmış ve tüm kemikleri kırılmıştı. Et ve kasları yok olmuştu. İtalya’da onun için bir üniversiteden deniz kaplumbağası cerrahı geldi. Bize eğitim vererek tedavisine başladı. Şimdi durumu çok iyi. Yakın zamanda denize bırakacağız” ifadesini kullanıyor.
Taşkent Doğa Parkı Bilim Kurulu Üyesi ve Çevre Eğitimi Danışmanı / Yakın Doğu Üniversitesi Çevre Eğitimi ve Yönetimi öğretim görevlisi 33 yaşındaki Yrd. Doç Dr. Nazım Kaşot parkta çocuklara ve gençlere yönelik eğitim projelerinin danışmanlığını yapıyor. Bu kapsamda çocukların ve gençlerin Taşkent Doğa Parkı’na gelip uzman bir kadro eşliğinde yerinde gözlemleyebildikleri doğa ve yaban hayat konusunda bilgi ve bilinç sahibi olmaları amaçlanıyor.