Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’in başını çektiği Körfez ülkelerinin "IŞİD ve El Kaide'yi güçlendirmekle" suçladığı Katar’a uyguladığı ambargo ve izolasyon, bu ülkeler arasında evlilikler yapmış olan aileleri böldü. Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in Katar’daki vatandaşlarını iki hafta içinde ülkelerine geri dönmeye zorlaması nedeniyle özellikle BAE ve Bahreyn’den gelip Katarlılarla evlenmiş olan binlerce kadın, ülkelerine geri dönmek zorunda bırakıldı. Ülkelerine dönmeyenler ise vatandaşlıktan çıkarılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış durumda. Katarlılarsa, "Biz Körfez’de altı ülkeye bölünmüş bir büyük aileydik, şimdi bu aileyi dağıttılar" diyor.
Hürriyet gazetesinden İpek Yezdani'nin izlenim haberi şöyle:
Doha’nın merkezindeki tarihi çarşı ‘Souq Vakıf’dayız. Katar’da ‘Baba Emir’ olarak bilinen Katar’ın eski emiri ve şimdiki emirin babası Şeyh Hamad bin Halife el Sani’nin özel meclisi olan ‘Dama Meclisi’nden içeri giriyoruz. Duvarlarda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi dahil kulübü ziyaret eden birçok devlet başkanı ve bakanın fotoğrafları asılı. Türkiye’den geldiğimizi duyunca büyük bir tezahürat oluyor, başköşeye oturtuluyoruz, hemen çaylar, bisküviler ikram ediliyor.
Katarlıların ambargo ve izolasyonla ilgili en büyük sıkıntıları, Körfez ülkelerinin çoğuyla akrabalık bağları olması nedeniyle ailelerin bölünmüş olması.
Ekonomist Faraj el Muhammed, "Suudi Arabistan’ın sınırı kapatması ve ekonomik ambargo bizi rahatsız etmiyor, biz her türlü gıdayı, malzemeyi de temin ederiz. Ama bizi en çok ailelerin bölünmesi üzüyor” diyor ve şöyle devam ediyor: “Katar, Bahreyn, Suudi Arabistan BAE ve Kuveyt; aşiretlerle, akrabalıklarla ve evliliklerle birbirine bağlanmıştır. Biz altı ülkeye bölünmüş bir büyük aileydik, şimdi bu aileyi dağıttılar. Benim Bahreyn’deki yeğenlerimi ya da Dubai’deki torunlarımı görmeme izin vermeyecekler, kimsenin bize bunu yapmaya hakkı yok” diyor.
Mühendis İbrahim el Sweydi’nin ise hem Suudi Arabistan’da, hem Bahreyn’de hem de BAE’de akrabası var. "Şimdi Ramazan Bayramı geliyor, biz her bayramda birbirimizi ziyaret ederdik ama şimdi ne ben onların yanına gidebiliyorum ne de onlar bizim yanımıza gelebiliyor" diyor.
Emekli asker Hasan el Muhammed’in eşi Bahreyn vatandaşı. Onun da ailesini bırakıp ülkeyi terk etmesi gerekiyor. “Eşim Bahreynli, 4 çocuğumuz ise Katar vatandaşı, eşimi ülkesi geri çağırıyor ama ben gitmesini istemiyorum çünkü giderse bir daha geri gelemez, o da kendi ülkesinin vatandaşlığını kaybetmek istemiyor, çok zor durumda kaldık” diyor. Muhammed, “Şu ana dek bu şekilde çok fazla aile ayrıldı, çok kişi eşini ve çocuklarını bırakıp Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’e geri dönmek zorunda kaldı, böyle saçmalık olur mu?” diyor.
Peki, Katarlılar, ülkelerinin içinde bulunduğu bu zor durumda Türkiye’nin politikasını nasıl görüyorlar? Farac el Muhammed, “Biz Türkiye’yle olaylara aynı açıdan bakıyoruz. Biz Türkiye’yi sadece bir ülke değil, aynı zamanda kardeşimiz olarak görüyoruz, Türkiye’nin bizim yanımızda olması, kardeşin kardeşe destek vermesidir” diyor. Naji el Nami ise “Türkiye’nin buraya asker gönderiyor olmasından dolayı çok memnunuz, bu askeri işbirliği her zaman devam etmeli” diye konuşuyor.
Türk işletmeci Ahmet Demet’in, Katar’ın başkenti Doha’da dört ay önce açtığı ‘Nişantaşı Başköşe’ adlı restoran, lezzetli yemekleri ve ilginç dans şovlarıyla sadece Katarlıların değil, ülkede yaşayan Batılıların da uğrak yeri olmuş durumda.
Daha önce Reina’daki ‘Köşebaşı’ adlı restoranı işleten Ahmet Demet, her hafta perşembe-cuma geceleri yeni mekânında ‘Bosphorus nights’ (Boğaz geceleri) düzenliyor, bu gecelerde daha önce İstanbul Reina’da DJ’lik yapan Ali Arsan ve Şenol Aycan çıkıyor. DJ’ler çaldıkları müziklerle şimdi Katarlıları coşturuyor. Demet, Doha’daki Melia Otel’in içinde açtıkları restoranın mutfağında Türk şef ve aşçıların çalıştığını söylüyor.
Katar’da birkaç gün önce süt ürünleri ve tavuğun bittiği ülkede market rafları Türkiye’den giden ürünlerle dolarken, Katarlılar özellikle süt ürünlerine hücum etmiş durumda. Doha’da ziyaret ettiğimiz bir süpermarketin süt ürünleri bölümünün önü oldukça kalabalık. Katarlılar, Türk olduğumuzu anlayınca üzerinde Türkçe yazan süt, yoğurt ve ayranı bize gösterip “Burada ne yazıyor?”, “Bu süt yağsız mı?”, “Kaymaksız yoğurt ne demek?” diye sormaya başlıyor. İlk kez Türk ürünlerini deneyenlerle konuştuğumuzda “Bu krizin tek iyi yanı Türk ürünlerinin gelmesi oldu, önceden katkı maddeli süt içiyorduk” diyorlar.
Bu arada güvenlik görevlileri ‘izinsiz çekim yaptığımızı’ öne sürüyor. Daha sonra yanımıza gelen ve son derece nazik bir şekilde bizi sorgulayan Katarlı polis Muhammed Hamad, birdenbire cep telefonunu çıkarıp Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karakalem bir portresini gösteriyor: “Bunu ben çizdim, Erdoğan’a göndermek istiyorum, nasıl gönderebilirim?”
Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad el Sani’nin birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Twitter’dan teşekkür mesajı olarak gönderdiği ve Katar-Türk dostluğunu anlatan videoyu, meğer Katar’daki Turkish Hospital’ın kurucusu, Dr. Volkan Uygunuçarlar yapmış.
Doha’da dört ay önce ‘Türk hastanesi’ni kuran Uygunuçarlar, videonun hikâyesini şöyle anlattı:
“15 Temmuz sonrası Katar’ın Türkiye’ye verdiği destekten dolayı Katar’daki birkaç Türk arkadaşımla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Katar Emiri el Sani’nin dostluğunu anlatan bir video hazırladık. Geçen hafta Katar’da kriz ve ambargo olayı başlayınca bu videoyu bizim hastanenin sitesinde ve kendi sosyal medya hesaplarımızda yeniden paylaştık, ancak bu sefer video Katarlılar arasında yayıldıkça yayıldı. Neredeyse sosyal medyada paylaşım rekorları kırdı. En sonunda Emir’e kadar ulaşmış olmalı ki o da kendi Twitter hesabında kullandı.”