Bağcan, Londra'da 'Vurulduk ey halkım unutma bizi' şarkısını söyleyecek

Bağcan, Londra'da 'Vurulduk ey halkım unutma bizi' şarkısını söyleyecek

2012 Londra Olimpiyatları kapsamında düzenlenen Meltdown Müzik Festivali'nde sahne alacak olan Selda Bağcan 'Vurulduk ey halkım unutma bizi' şarkısını söyleyecek.

Milliyet gazetesinden Aydil Durgun'un “Londra’da ‘Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi’yi söyleyeceğim” başlığıyla yayımlanan Selda Bağcan söyleşisi şöyle:

“Londra’da ‘Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi’yi söyleyeceğim”

Bir zamanlar günümüzün pop starları kadar ünlü olan Selda Bağcan son yıllarda biraz geri planda kalmıştı. Şimdi ise yine gündemde.

Yabancı basın sesinden ve müziğinden övgüyle bahsediyorlar. Ünlü İngiliz müzisyen ve besteci Antony Hegarty sık sık ona olan hayranlığını dile getiriyor. Sesini duyduğu an ağlamaya başladığını ve bu sesin peşine düştüğünü söylüyor. Bu hayranlığının göstergesi olarak da geçtiğimiz hafta Caz Festivali’nde verdiği konserin açılışını Bağcan’ın da söylediği “Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi” şarkısıyla yaptı. Bağcan ile Hegarty’nin davetlisi olarak gideceği 2012 olimpiyat oyunları kapsamında düzenlenen Meltdown müzik festivali öncesi buluşuyoruz. Bağcan ve ekibi Kadıköy’de bir stüdyoda son provalarını yapıyorlar. Kapıdan içeri “Sivas’ın Yolları” türküsü eşliğinde giriyoruz. Stüdyonun maskotu haline gelmiş Golden cinsi köpek de yerde yatmış kuyruğuyla ritim tutuyor türküye. Röportajımız sırasında bol bol besliyor Bağcan onu: “Evde iki tane kedim var, kapıda da 15-20 tane. Bir kedim de yeni öldü 20 yaşında. Bayağı uzun yaşadı, bana olan aşkından heralde...” Fotoğraf çekimi için stüdyonun küçük bahçesine çıkıyoruz. Bahçede tadilat var, Bağcan hemen kolay gelsin diyor işçilere, hal hatır soruyor. “Siz fark etmediniz belki ama işçiler hemen tanıdı sizi” diyorum, “Zaten hep onlar tanır önce. Benim yoksul insanlarla müthiş bir bağım vardır. Sosyete tanımaz ya da tanımamazlıktan gelir ama o en alttakiler tanır. Şarkılar amacına ulaşmış demek ki. Ama devrim yapamadık işte...” diyor gülerek.

Antony Hegarty sizi Londra’ya festivale davet etti. Nasıl oldu bu?

Hiç tanışıklığımız yok fakat öteden beri benim hayranım. Her röportajında beyan etti bunu. Amerika konserimi öğrenince gelmişken ben de onu Londra’ya davet edeyim diye düşünmüş. 12 gün boyunca devam edecek bir festival, çeşitli sanatçılar çıkacak. Antony konserde benimle birlikte sahneye çıkacak mı bilemiyorum. “Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi”yi söyleyeceğim Londra’da Antony’ye nazire olarak. Buradaki konserine beni de çağırdılar. Ben de Antakya’ya gidiyordum o sırada, katılamadım. Telefonla görüşme imkanımız oldu, çiçek yolladım, o da eline geçti mi bilmiyorum. Çiçekçi eline verdik dedi ama çiçekçi Antony’yi nereden tanısın (gülüyor)! O gece sahnede “Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi” türkümü söylemiş, çok güzel bir sürpriz oldu bize.

Nasıl keşfetmiş sizi?

Antony benimle bir röportaj da yaptı mail üzerinden. 18 tane soru sormuş, cevap vermem birkaç ayı buldu. Bütün hayatımı uzun uzun anlatmam gerekti.

O röportajda Selda Bağcan’ı ilk kez New York’ta bir kafede dinledim diye anlatıyor: “Sesini duydum ve bu kim diye çok merak ettim. Sözleri anlamadığım halde yüreğim sızladı”. Bu çok önemli. Bir de Türkiye’nin Edith Piaf’ı diyor benim için. O sokaklardan, çok büyük bir yoksulluktan gelen bir şarkıcı. Ama benim annem-babam memur, onun kadar yoksulluk çekmedik. Ayın son üç günü yoksul kaldık tabii, memur ailesi sonuçta (gülüyor).

Antony Hegarty sizin önceden tanıdığınız, dinlediğiniz bir sanatçı  mıydı?

Adını duymuştum ama dinlememiştim. Sonra bana olan hayranlığını duyunca dinledim ve çok beğendim. Çok değişik bir sesi var onun da, tiz ve parlak. Benim de tizdir ya sesim, onun için sevdi belki de benim sesimi...

'Ben o yalaka sanatçılar gibi dönmedim'

Sizin için “Hak ettiği değeri görmüyor” diyorlar. Siz katılıyor musunuz bu görüşe?

Tabii ki. Sol görüşlü olduğum için böyle bu. Halkın yüzde 70’i sağ görüşlü olduğu bir ülkedeyiz, malum. Yüzde 30 sizi gönülden desteklerken kalanı bir irkiliyor, dur bakalım diyor.

Politik görüşlerinizi saklamadınız hiç aksine hep altını çizdiniz. Sanatçıların korktuğu bir şeydir aslında bu...

Evet aynen öyle. Ben de hiç korkmam. Ben o yalakalar gibi dönmedim. Yalakalar, dönekler, hacıyatmazlar her zaman için her devrin adamıdır.

Bu yüzden yapımcı bulmakta zorlandığınız olmuştur değil mi?

Evet. Ben 84’te hapse girdim, üçüncü hapislik... Ve hep şarkılarım nedeniyle... Benimle birlikte plak şirketinin müdürü de alındı içeriye. Çıkınca dedim ki: “Ben bu insanların neden başını yakayım ki!” Başkalarının başını yakmamak için kendi müzik şirketimi kurdum. Yıllar sonra kendilerine albüm yapacak firma bulamayanlar mecbur kalıp kurdular. Bu aradaki farkı anlamak lazım. Bir de bu Unkapanı çok çektirdi bize. Telefon açarsın yok dedirtirler. Ben sanatçılarıma asla böyle bir şey yapmam. Telefonum 24 saat açıktır. Hiç kimseye yok dedirtmeyiz, alacaklı bile olsa (gülüyor)...

'Türkiye’de popüler kalmak için özel hayatını döküp saçman gerekiyor'

Bugün de sizi herkes tanır ama eskiden günümüzün pop starları kadar meşhurdunuz. Son zamanlarda geri planda kalmayı mı tercih ettiniz?

41 yıl boyunca nasıl popüler olabilirim ki? Kendimizi özellikle çekiyoruz. Türkiye’de popüler değilim belki ama dünyadaki en popüler Türk sanatçısı benim şu anda. Türkiye’de sürekli popüler olmak için çok renkli bir özel hayatın olmalı, bu özel hayatını döküp saçacaksın ortaya, bunlar hep yazılacak. Benim bir kere bir şeyim yazılmış değil. Oysa ben de onlar gibiyim, çok renkli bir özel hayatım var. Ama istemezsen yazılmaz.

'Caterina Valente’nin bir filmini seyrettim kaderim değişti'

Müziğe ilk başladığım yıllarda Connie Francis örnek alırdım kendime. İtalyan asıllı Amerikalı bir şarkıcı. Mama diye bir şarkı söylerdi, Sonra Pavoritti’den de dinledim o şarkıyı. Meğer bir İtalyan halk şarkısıymış. Ben de 15-16 yaşlarında söyledim o şarkıyı. Kardeşlerim gitar dersi alır sonra eve gelir bana öğretirlerdi. Ama ben onları solladım hemen. Hani derler ya bir film seyrettim kaderim değişti diye, ben de Caterina Valente’nin bir filmini seyretmiştim. Orada şarkı söylüyor ve onu keşfediyorlardı. Beni de böyle keşfedecek biri olacak mı diye düşünmüştüm. Yabancı müziklerle başladım şarkı söylemeye. O zaman Türkçe sözlü hafif müzik yok daha... Yani Adamo “Her Yerde Kar Var” dememiş henüz. Ailem benim yabancı müziklerle ünlü olacağımı zannettiler, ben Türk halk müziği söylemeye başladığımda çok kızdılar, oysa  doğruyu yaptım. Yabancı müzik ile ancak onların bir taklidi olabilirdim. Ulusal olmadan uluslararası olunmaz.  Özgün sözleri olan şarkıları seviyorum. Sıla’nın bir şarkısı var mesela “İki kişiden biri daha çok seviyor ve...” diyor ve başka cümleye geçiyor. Nakarat böyle ilerliyor. Bu resmen prozodi hatası. Fakat o kadar çok yakışmış ki!