İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hakan Güneş NATO Zirvesi’nin Türkiye açısından ne anlama geldiğini yorumladı. Güneş, “Türkiye’nin bağımsız bir dış politika izlemesi mümkün değil” ifadelerini kullandı
Birgün'de yer alan haberde 11-12 Temmuz tarihlerinde Brüksel'de gerçekleşen zirve hakkında konuşan Güneş, “NATO Zirvesi’nin dünyada öne çıkan yanı; Trump’ın NATO’yu Amerika’nın sırtında bir yük olarak tarif etmesiydi hatta NATO’nun lağvedilmesini ya da ABD’nin NATO’dan çekilmesini ima etmişti. Şimdi onun aslında sıkı bir pazarlık olduğunu, maliyeti Avrupalılara da bir parça yüklemek istediğini görmüş olduk” dedi.
Güneş ABD Başkanı Donald Trump’ın söylemlerinin Amerikan emperyalizminin yeni dönemdeki ihtiyaçlarını yansıttığını belirterek, ''Bu noktada da Trump’ın bütün o tuhaflıklarına karşın, belirli bir uluslararası siyasal programı temsil ettiğini görüyoruz. Örneğin Kuzey Kore’de de benzer hallerden sonra olayın ciddi bir noktaya getirilmesi ona bir tür başarı sağladı. Dolayısıyla, anlaşılıyor ki Trump’ın ifade biçimlerini aşacak şekilde artık Amerikan müesses nizamının da Trump ile olan mesafesinin biraz çözmeye başladı. Yani NATO zirvesi bu açıdan Trump’ın kendisini başarılı bir şekilde ortaya koyabildiği bir zirve izlenimi çizdi denilebilir” diye konuştu.
Güneş şöyle devam etti: “Merkezileşen Yeni Dünya Düzeni içerisinde ABD’nin gücünün aşağıya doğru indiği diğer güç merkezlerinin yukarı doğru tırmandığı koşullar altında, ABD durumun farkında olduğunu ve maliyeti tek başına karşılamak istemediğini ortaya koydu. Bu Almanya, Fransa gibi önemli ülkeler açısından bir takım ek yükler anlamına gelecek. Şimdiye kadar Rusya üzerinden tartışıldı belki ama önümüzdeki dönemde daha çok göreceğiz ki Çin’le olan ilişkiler açısından Avrupa’nın biraz daha Trump’a yakın tutum almasını sağlayacak sert bir uyarı anlamı da taşıyordu.”
Güneş, konunun Avrupa ile ilgili kısmına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulundu:
"Avrupalılar telaşını ise güncel olarak Ukrayna genişlemesi dediğimiz şeyde aramalıyız. Çünkü bu son birkaç yüzyılın en önemli toprak genişlemesidir. Bunun üzerine Gürcistan’ın serbest ticaret ve vize anlaşmalarıyla Karadeniz’in öbür kıyısında yine önemli bir partner olarak sürece dahil olduğunu görüyoruz. Bu tür gelişmeler Avrupa açısından oldukça önemlidir ve bunlar ABD’nin askeri maliyetlerini ödeyip liderliğini yaptığı bir sürecin Alman, Fransız, İtalyan büyük sermayesinin hanesine yazılan hamleler"
Bölgesel denklemin politik arka planını yorumlayan Güneş çarpıcı bir noktaya işaret etti:
“Bu noktada, Rusya’nın elinden pek çok şey almış oluyorlar. Rusya da buna direnebilen ülke değil. Avrupa genişlemesi düşünülerek tüm bu durumun konsolide edilmesi gerekiyor. Ukrayna’nın durumu, Gürcistan’ın Batı ittifakı içerisindeki yerinin sağlamlaşması, hatta belki Azerbaycan ve Ermenistan’a kadar uzanacak bir hatta tutabilmeleri Batı ittifakı açısından oldukça önem arz ediyor. Mesela buraya Moldova’yı da ekleyin, önemli bir kazanç olarak yine Rusya’dan alındı. Gürcistan’la serbest vize anlaşması da eklendiğine Avrupa Birliğinin Rusya ile sert bir noktaya gelmeksizin maliyeti de daha çok ABD’ye yüklemek suretiyle hala esas itibariyle genişleme planları olduğunu ve Amerika’ya müthiş ihtiyaçları olduğunu görüyoruz.”
Sözlerine NATO Zirvesi’ni Türkiye açısından değerlendirerek devam eden Güneş “Erdoğan, yeni bir seçimi daha garantiledi, dolayısıyla onunla çalışmak zorunda kalacaklar. Haliyle kısmen uyumsuz bir dönemin ardından daha uyumlu bir döneme geçilmek durumunda kalınacak. AB’nin Erdoğan’a yönelik güvenilmez ve öngörülemez oluşundan kaynaklanan endişelerini kaldırdıkları sonucunu da çıkarmamak lazım. Sadece mevcut durum, bundan bir ay öncesine oranla, yani Suriye krizinin yoğun olduğu döneme oranla daha, uyumlu olabileceklerinin sinyali veriliyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin Rusya ve ABD ile izlediği denge politikasının sınırlarına gelindiğinin altını çizen Güneş şunlar söyledi:
“Yine Türkiye açısından dikkat etmemiz gereken konulardan bir tanesi, NATO’nun Karadeniz’e doğru Ukrayna’yı, Moldova’yı, Gürcistan’ı da katacak derecedeki büyük ölçekli genişlemesidir. Bunun NATO’daki karşılığı; Romanya ve Bulgaristan’daki deniz kuvvetleridir. NATO’nun çok kapsamlı bir deniz gücü var. Peki, bu nokta Türkiye açısından neden önemli? Çünkü Türkiye bu gücün içerisinde değil''
''Türkiye hem batıyla olan ekonomik ve askeri ilişkilerinin kaymağını yemek istiyor hem de bir olumsuzluk yaşadığında da Batı’nın önemli rakiplerinden Rusya’dan faydalanmak istiyor. Bu bir denge oyunu olduğundan buradan her zaman kazançlı çıkamayabilirsiniz. Türkiye bu strateji noktasında belli sınırlara gelmiş durumda”
Türkiye’nin Ortadoğu politikası nedeniyle NATO’daki ağırlığının da azaldığına değinen Güneş şöyle devam etti: “Hükümet; şimdi yeniden Batı’ya oldukça yakın bir politika izlemeye çalışıyor fakat NATO’da eskisi gibi bir ağırlığı da yok. Örneğin Avrupa’nın, Doğu Avrupa ve Karadeniz hattındaki genişlemesinde Türkiye’ye bir rol de biçilmiyor. Türkiye’ye daha çok Ortadoğu’da bir rol çizildi ama İhvancı çizgiyi gözden çıkardığımızda Erdoğan bunu başaramadı. Hükümetin de tercihi İslami yönelimleri nedeniyle, yani Osmanlıcılığı Ortadoğu sahasında yapabilecekleri için bu yöndeydi. Fakat uyumlu ve başarılı bir politika izleyemediler. Batı ittifakı ile yaşanan sorunların çıkış noktası tam da burasıdır. Hâlâ da bu sorunu çözebilmiş değiller, Batı ile ittifakında daha geleneksel ilişkileri olan Suudi Arabistan, İsrail, Ürdün gibi ülkelerle daha uyumlu bir siyaset izlendi ve izlenmesi bekleniyor”
“Türkiye’nin mevcut rejiminde bağımsız bir dış politika izleyemeyeceğini” savunan Güneş, Türkiye’nin beklentilere yanıt verme zorunluluğunu şu sözlerle ifade etti: “Büyük resim içerisinde Türkiye’nin nasıl bir tercih yaptığını Putin de görüyor. Ayrıca Türkiye’nin kararsızlığı ne Trump’ın ne Merkel’in ne de Macron’un kabul edeceği şeyler. Nasıl ki AB, Doğu Avrupa’da Rusya aleyhine genişleyip toprak, saha ve nüfuz kazanırken bunun maliyetini Amerika ödediği için beklentileri oluşuyorsa, Türkiye’den de çeşitli sahalarda batı ittifakında olmaktan kaynaklanan genişlemesi, ticareti karşılığında bekledikleri şeyler var. Dolayısıyla ya dış politikanızda bu beklentilerin yerine ya da tam bağımsız bir dış politika çizeceksiniz ki bunu yapacak en ufak bir ihtimal bu rejimde yok.”