'Bağımsız Kürdistan’ın önündeki en büyük engel Amerika'

'Bağımsız Kürdistan’ın önündeki en büyük engel Amerika'

 

Emre Uslu

(Taraf - 28 Nisan 2012)

 

Bağımsız Kürdistan’ın önündeki en büyük engel Amerika

 

Irak’ta derinleşen kriz, Suriye-İran-PKK denklemindeki belirsizlikler ve Mesud Barzani’nin Amerika ve Türkiye ziyaretlerinin arkasından yaptığı açıklamalar Türkiye’de eski bir tartışmayı yeniden alevlendirdi: Irak Kürtleri bağımsız bir Kürdistan mı kuruyor? Mesud Barzani verdiği demeçte eylül ayına kadar Bağdat yönetimiyle sorunlar çözülmezse Kürtlerin önüne referandum sandığı koyacağını ve nerede yaşamak istedikleri yönünde tercihlerini yapmalarını isteyeceğini ifade etti. Hâliyle bu Türk basınındaki o eski korkuyu depreştirdi. Örneğin gazetelerden biri “ağzındaki baklayı çıkardı” şeklinde başlık atmış.

Köşelere yansıyan analizlerde de gerçekten Barzani’nin bağımsız devlet kurabileceğine ilişkin değerlendirmeler var. Oysa bölgesel gerçeklik ve global dengeler farklı. Barzani istese bile –bana göre Barzani sadece blöf yapıyor ve bağımsız bir Kürdistan kurmak gibi bir deliliğin içine giremez şu konjonktürde– bağımsız bir Kürdistan’ın önünde en büyük engel Amerika Birleşik Devletleri.

Zaten ABD Barzani’ye merkezî hükümetle çalışmaları konusunda telkinlerde bulunuyor. Barzani de yaptığı açıklamada ABD’nin tutumundan rahatsız olduğunu ima ediyor.

Amerikan siyaseti açısından bakıldığında bağımsız bir Kürdistan’ın kurulması birkaç nedenle çok sakıncalıBirincisi, Amerika Afganistan’dan çekilmeye çalıştığı bir dönemde Irak’ta Barzani’nin ilan edeceği bağımsızlık nedeniyle ortaya çıkacak yeni krize müdahil olmak zorunda. Amerika’nın buna hiç niyeti yok.

Amerika Ortadoğu’daki operasyonel varlığını “offshore balancing” dedikleri kıyı ötesi güç dengesi konseptine göre kuruyor. Bunun en net örneğini Libya’ya müdahalede gördük. ABD için bu coğrafyada kara birlikleriyle krizlere müdahale etmek oldukça pahalı. Bu nedenle Irak’ta yeniden kara birliklerini konuşlandıracağı bir kriz çıksın istemiyor ABD. Bunun için de Barzani’ye Bağdat yönetimiyle çalışın önerisinde bulunuyor.

İkinci neden, ABD aslında Irak’taki Şii ağırlığını Kürtler ve Sünniler ile dengelemek istiyor. Kürtler ve Sünnilerin ayrılıp kendi devletlerini kurması Irak’ın petrol açısından çok kritik bölgesi Basra’nın tamamen İran denetimine girmesi demektir. Amerika’nın en son isteyeceği şey kuzeyde Barzani’nin bağımsızlığını ilan edip Şiilerin İran denetimine girmesi ihtimali. Bu ihtimal İran’ın Humeyni döneminde uğruna savaşa girdiği Şii hilâli stratejisinin önündeki en büyük engelin kalkması demektir. Zira Irak kritik Şii-Sünni dengesinde ABD işgaline kadar hep İran yayılmacılığının önünde bir blok olarak kurulmuş ve güçlendirilmiş bir ülkeydi.

Amerika bu dengeyi derinden sarstı ancak bölgenin tamamen İran’ın kontrolü altına geçmesine de izin vermeyecektir. Burada en kritik konumda olan kişi Barzani. Kürtler ve Sünniler Bağdat’ta bulunduğu sürece Maliki ve İran’ın bölge siyasetinin önüne engel olarak çıkacaklardır. Bu nedenle sanırım şu günlerde İran’ın en fazla istediği şey Barzani’nin bağımsızlık ilan etmesi. ABD de buna temelden karşı çıkıyor.

Üçüncü neden ise, Amerika Kürt bölgesini hep istikrar adası olarak okudu, algıladı. Bağımsızlık ilanı demek bölgede en az onyıllar alacak istikrarsızlık ve yeni düşmanlıklar demektir. Oysa Amerika’nın orta vadedeki planı Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Kerkük’te bulunan enerji kaynaklarının Batı pazarına güvenli bir şekilde aktarılması. Hatta Irak gazının Nabucco boru hattı için alternatif kaynaklardan biri olduğunu bizzat eski ABD diplomatları ifade ediyor.

ABD İran ile ne kadar süreceği belli olmayan bir soğuk savaş stratejisi yürütüyor. Bu stratejinin en önemli ayağı da İran petrollerine konulan ambargoydu. ABD Batı pazarındaki riskleri bile göze alarak böylesi bir strateji belirlemişken Barzani’ye bağımsızlık izni verip Irak petrol bölgelerinin de belirsiz bir geleceğe kadar istikrarsızlaşmasını istemeyecektir.

Amerika için İran ile flört eden ama istikrarlı bir Irak yönetimi istikrarsız bir Irak’a göre daha tercih edilebilir bir alternatif. Tam da bu nedenle ABD, Maliki’nin İran yanlısı tutumunu idare ediyor ve İran’ın kazanımlarının Irak’ın istikrarsızlığa düşmesi durumunda ABD’nin kaybedeceklerinden daha önemsiz olduğunu düşünüyor. Zaten Maliki yönetimi de Amerika’nın eli mahkûm bu tutumunu bildiğinden daha fazla İran’a yanaşıyor ve Barzani gibi rakiplerinin sınırlarını ölçmeyi deniyor.

Dördüncü neden de, Suudi Arabistan ile ilgili. Suudi Arabistan’ın İran’a karşı tutumunun herhangi bir Arap devletinin İsrail’e karşı olan tutumundan daha düşmanca olduğu bir vakıa. Bu nedenle de bölgede asıl mücadele İran ile Suudi Arabistan arasında oluyor. Kuzeyde Kürtlerin bağımsızlığı ve Irak’ın üç parçaya bölünmesi demek İran’ın Şii bölgesindeki nüfuzunu sayesinde Suudi Arabistan ile karadan komşu olması demek. Bu İran’ın başta Suudi Arabistan’daki Şiiler olmak üzere Körfez ülkelerindeki Şii çoğunluğu hareketlendirmesi için de önemli bir fırsat sağlayacak. Muhtemel bir “Şii Baharı”nı önlemek için Bahreyn’e müdahale etmiş bir Suudi Arabistan bütün stratejik ağırlığını koyarak Irak’ın parçalanmasını istemeyecektir. Zaten Bush dönenimde üç devletli bir Irak opsiyonu konuşulmaya başladığında bu ihtimale en fazla karşı çıkan ülke Suudi Arabistan olmuştu.

Yani Barzani’nin ilan edeceği bağımsızlık sadece Irak’taki enerji kaynaklarını değil aynı zamanda Suudi Arabistan’daki enerji kaynaklarının da istikrarsızlaştırılması anlamına geliyor. Galonu dört doları bulmuş benzin nedeniyle burunlarından soluyan Amerikalılar galonuna beş veya altı dolar ödeyip araçlarına binmek durumunda kalırsa Beyaz Saray’da hiçbir başkan kalamaz. Bunun anahtarı da Barzani’nin elinde. İşte bu nedenlerle Amerika Barzani’nin ilan edeceği Bağımsız Kürdistan’ın önündeki en büyük engel. Şimdilik...