Açık Toplum Vakfı’nın desteğiyle Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecini izlemek amacıyla kurulan ve kamuoyunda “Akil Adamlar” olarak da bilinen Bağımsız Türkiye Komisyonu, üçüncü Türkiye raporunu “Avrupa’da Türkiye: Değişimin Kaçınılmazlığı” başlığıyla açıkladı. Başkanlığını 2008 yılında Nobel Barış Ödülü'nü alan eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Athisaari'nin yaptığı komisyonun raporunda, Türkiye'deki otoriterleşme eğilimine yönelik eleştirilere işaret edildi ve Türkiye ile AB arasındaki mesafenin arttığına dikkat çekildi. Gezi Parkı sürecinde Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "uzlaşmaz bir tepki gösterdiği" vurgulanan raporda, "Gezi Parkı’nın gözler önüne serdiği şey, Türkiye’de müzakere, açıklık ve hoşgörüye dayalı bir siyasi kültürü pekiştirecek yeni bir toplumsal sözleşmeye duyulan ihtiyaçtır" dendi. Raporda, yolsuzluk iddiasıyla yürütülen soruşturmaya ilişkin olarak 17 Aralık'ta başlayan operasyonların ardından yaşanan gelişmeler için, "Yüzlerce emniyet mensubunun görev yerlerinin değiştirilmesi gerçeklerin üzerini örtmek üzere yapılmış bir harekettir, öte yandan soruşturmanın hükümetle Gülen arasındaki anlaşmazlığın alevlenmesinden ancak birkaç hafta sonra başlaması da tesadüf olamaz" değerlendirmesi yapıldı. "Güvenilir bir katılım süreci olmadığı sürece Türkiye kendisini Avrupa Birliği ile işbirliği yapmaya ve uyumlu hareket etmeye zorunlu hissetmeyecektir" denilen raporda, AB de "Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yönelik güvensizliği ve hoşnutsuzluğu artarken kendi iç krizleriyle meşgul olan Avrupa Birliği Türkiye’nin katılım sürecini neredeyse tamamen gözardı etti" ifadesiyle eleştirildi.
Athisaari başkanlığındaki Bağımsız Türkiye Komisyonu, AB ülkelerinde cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, dışişleri bakanlığı ve Avrupa Komisyonu üyeliği gibi görevlerde bulunan önde gelen devlet ve uluslararası kuruluş görevlileri ile aydınların katılımıyla oluşturuldu. Üçüncü Türkiye raporu Athisaari'nin yanı sıra eski Hollanda Dışişleri Bakanı ve AB Komisyonu üyesi Hans van den Broek, eski İtalya Dışişleri Bakanı Emma Bonino, eski Avusturya Dışişleri Müsteşarı Albert Rohan ve Roma Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Direktörü Nathalie Tocci'in katılımıyla İstanbul'da (7 Nisan 2014) açıklandı. Toplantıya Açık Toplum Vakfı Danışma Kurulu Başkanı emekli büyükelçi Murat Sungar da katıldı.
Komisyonun raporunda, “Yaşadığımız türbülans ortamında, istikrarlı, demokratik ve müreffeh bir Türkiye, hem Türkiye, hem de AB’nin yararınadır. Türkiye’ye demokratikleşme sürecini yeniden başlatmasını ve siyasi sorunlarını aşması çağrısında bulunuyoruz. Katılım sürecinin inandırıcı bir şekilde yeniden canlandırılmasının Türkiye’nin iç çatlaklarını giderebilmesine ve siyasi reformları hızlandırabilmesine destek vereceğine kuvvetle inanıyoruz” ifadesi kullanıldı.
Haziran 2010 ile Ekim 2013 arasında AB ile müzakere sürecinde tek bir başlık açılmadığına dikkat çeken komisyon, “Müzakere sürecinde düşme hızına varan duraklama sadece AB’den kaynaklanmamaktadır, Türkiye de üzerine düşen sorumluluğu üstlenmelidir” görüşünü dile getirdi.
Önceki raporlarda olduğu gibi, üçüncü raporda da son 5 yılda AB’de ve Türkiye’de gerçekleşen olayların ve Türkiye’nin katılım sürecine ilişkin önemli gelişmelerin analizi yapıldı. 2004 ve 2009 yıllarında hazırladığı iki raporu Brüksel’de açıklayarak AB ülkelerinde Türkiye’nin üyeliği konusunda olumlu yönde bir kamuoyu baskısı hedefleyen komisyon, bu kez İstanbul’da açıklamayı tercih ettiği raporla öncelikle Türkiye kamu yönetimi ve fikir önderlerine gelişmelerle ilgili değerlendirmelerini ve önerilerini aktarmayı tercih etti.
Bağımsız Türkiye Komisyonu raporunda son 5 yılın gelişmelerini "Siyasi reformlar", "Ekonomi", "Enerji" ve "Dış politika" başlıkları altında değerlendirdi. Siyasi reformların değerlendirildiği bölümde, "Türkiye’deki otoriterleşme eğilimi gösteren hükümetin uygulamalarına yönelik eleştiriler ve Türkiye ile AB arasındaki farklılıkların yeniden artmaya başladığına" vurgu yapıldı. Yargının bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, özgür medya, internet erişim kısıtlamaları ile Gezi Parkı olaylarıyla kıvılcımlanan düşünce, ifade ve gösteri özgürlüğü zaafiyetleri gibi konulara dikkat çekildi. Komisyon politik reformlara ilişkin değerlendirmesinde, 2009 yılından itibaren sivil-asker ilişkilerinin dengesinin yeniden oluşturulması gibi bazı alanlarda kayda değer olumlu adımların atıldığını belirtirken, ifade özgürlüğü, yargı reformları ve Kürt sorununda barış süreci açısından ise tam tersine geri adımlar gözlendiğini kaydetti. Bazı gelişmelerin “kaygı verici” olduğuna vurgu yapıldı.
“Türkiye farklı siyasi güçler ve hükümet ile sivil toplumun önemli kesimleri arasında şiddetli kutuplaşmanın yaşandığı bir dönemden geçmektedir” ifadesine yer verilen raporda, Gülen cemaati ile hükümet arasında yaşanan son gelişmelere de değinildi ve “Türkiye’de reformların yarım kaldığı ve güçlü bir AB çıpasının bulunmadığı bu konjonktürde, mevcut kutuplaşma ve iç çatışmalar demokratikleşme sürecini tehlikeye atmaktadır” denildi.
Komisyon, AB ortalamalarının üzerinde büyüme sergileyen Türkiye ekonomisi ile AB arasındaki farkın kapanmaya devam ettiğini ifade etmekle birlikte, Türkiye’nin AB çıpasından uzaklaşmasının ekonomide kırılganlığı artırdığını da şu ifadelerle dile getirdi:
“Türkiye Avrupa’nın ekonomik dinamosu olmaya devam edebilir, ama bunun için AB Türkiye’yi kısa dönemli krizlere ya da uzun dönemde orta gelir tuzağına yakalanmaktan koruyacak bir çıpa olabilir ve olmalıdır; böylece gelecekte Türkiye ve AB ekonomileri karşılıklı bağımlılık ilişkisi içinde gelişmeye devam edecektir.”
Raporda, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada bir bölgesel merkez rolü taşıdığı enerji ve dış ilişkiler alanlarında da AB şemsiyesi altında hareket etmesinin hem AB hem de Türkiye’nin çıkarına olacağı belirtildi.
Geçtiğimiz yıllarda Avrupa ülkelerini saran ekonomik krizin Türkiye’nin AB üyeliği müzakereleri üzerindeki yavaşlatıcı etkisinin artık kaybolduğunu, Fransa gibi sürece ilişkin güçlü siyasi itirazlar sergileyen bazı ülkelerde de artık olumlu bir atmosferin ortaya çıktığına işaret eden Bağımsız Türkiyev Komisyonu, raporda önümüzdeki döneme ilişkin öneri ve tavsiyelerini de sundu. Bu çerçevede, Türkiye-AB ilişkilerinde son 5 yılda yaşanan keskin duraklamanın aşılması, Türkiye’nin ekonomik istikrar ve enerji-dış politika ortak güvenlik konuları ötesinde, özellikle politik reformlar konusunda son dönemde attığı geri adımları gidermesi ve hatta ileri taşıması açısından AB’ye düşen sorumluluğun, AB Konseyi’nde görüşülmesi halen devam eden kritik fasılların hızla müzakereye açılması olacağına işaret etti. Raporda bu perspektifle, “Enerji (15), Yargı ve Temel Haklar (23), Adalet, Özgürlük ve Güvenlik (24) ile Dış Güvenlik ve Savunma Politikaları (31) fasıllarının müzakereye açılmasının, önümüzdeki 3’lü seçim süreciyle birlikte Türkiye’nin AB şemsiyesi altında sağlıklı bir yol haritası çizmesi için kolaylaştırıcı olacağı kaydedildi.
Hem AB, hem de Türkiye açısından “değişimin kaçınılmazlığı vurgulanan raporda, Bağımsız Komisyonun’un müzakere sürecinin yeniden canlandırılmasının yaratacağı sonuçlara ilişkin beklentisi şu sözlerle ifade edildi:
“Türkiye’de yetkililerin 2001-2002’de katılım sürecinin verdiği ivmeyle dev bir reform süreci başlatmaları gibi, 2014’te AB-Türkiye katılım sürecine yeni bir başlangıç yapılması, Türkiye’nin girmekte olduğu 1 yıllık seçim süreci sonrasında iktidara gelecek yeni yönetim üzerinde benzer bir etki yapabilir.”
Bağımsız Türkiye Komisyonu raporunun tam metni için tıklayın