Cumhuriyet gazetesi spor yazarı Bağış Erten, Türkiye'de spor medyasında 'uzmanlık' olmadığını belirterek "Gomis, Belhanda, Dirar, Valbuena’yı geçen sezon doksan dakika izlediğim maç sayısı toplam onu bulmaz. Kim bu oyuncuların sezon boyunca maçlarını onların performansını değerlendirecek kadar izlemiştir sorusuna da spor yorumcuları içinde samimiyetle evet diyecek iki kişi çıkar mı, emin değilim" dedi.
Erten'in Cumhuriyet gazetesinde Hangi transferler iş yapar başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Beyoğlu’nun kalan kırıntılarından bir yerde arkadaşlarla sofra kurmuşuz. Tam demleneceğiz, güler yüzlü bir delikanlı yanıma yanaşıyor: “Abi Belhanda iş yapar mı?” Sabah eczaneden ilaç alıyorum, kalfa sesleniyor: “Bağış Abi, Valbuena ortalığın tozunu attırır di mi?” İstanbulkart’a dolum yapan gazete bayii “Bence Pepe gelmez, gelse de işe yaramaz.” Herkes merak içinde, herkesten yorum fışkırıyor. Baksan bu adamları tanımayan yok, ne vereceğini bilmeyen yok, ne kadar ettiklerini görmeyen yok! Her şey ortada maşallah!
Tabii ki transfer sezonu diye bir şey var. İçinde heyecan, heves, merak barındıran, umutları tazeleyen bir süreç. Özellikle kötü geçmiş bir sezondan sonra futbolsuzluğun yegâne geçim kaynağı. Hatta iddia o ki gazeteler için futbolun kendisinden bile daha değerli. Çünkü daha çok sattırıyor. İşin -kafadan olduğuna bile emin olamadığımatma- tutma işlerine geçen hafta değindik. Ama gerçekler de pek bir matah değil. Çünkü imzayı atanlar hakkında yapılan her yorum iğreti, her atıf biraz havada. Tabii ki merak etmek doğal ama bilmek, bilmişlik yapmak sorunlu. Çünkü temel bir sorunumuz var. Pardon, bir değil, iki!
Deneyim sorunu
Öncelikle spor kamuoyu olarak dünyayı çok iyi tarayan gözlerimiz çok az. Evet, genç kuşaktan pek çok akıllı insan neredeyse tüm spor yazarlarından daha iyi takip ediyor. Ama onlar da deneyim sorunu yaşıyor. Gerçek hayat ‘football manager’ gibi değil sonuçta. Buna karşın ‘yetişkin’ bir spor yorumcusunun iş yoğunluğu içinde gerçekten adı geçen oyuncuları takip edebildiğinden de hiç emin değilim. Onlar da genel bilgilerden hareketle daha genel bir yorum yapabiliyor. Yani o da eksik kalıyor. Kendi adıma itiraf edeyim. Gomis, Belhanda, Dirar, Valbuena’yı geçen sezon doksan dakika izlediğim maç sayısı toplam onu bulmaz. Kim bu oyuncuların sezon boyunca maçlarını onların performansını değerlendirecek kadar izlemiştir sorusuna da spor yorumcuları içinde samimiyetle evet diyecek iki kişi çıkar mı, emin değilim.
Bizde uzmanlık yok
Sadece bu da değil. İkinci sorun da şu: Bizde ‘uzmanlık’ pek yok. Kim Fransa ligini yalamış yutmuş deseniz soru işareti. Bir kişi zor bulabiliriz. Kim İspanyolca bilip La Liga’daki tartışmaları aktarıyor? Yine birkaç. Kim İtalyan basınına hâkim? Belki bir. Rusya Ligi’ni biraz olsun bilebilen tecrübeli bir isim var mı? Yanlış anlaşılmasın, sadece bir eleştiri değil bu. İmkânsızlık da var. Herkes yoğun ve her maçı izlemek için büyük bir efor gerek. Bu da zor.
Başta da söyledim. Tek sorun bu olsa gene iyi. Asıl derdimiz takımlar ve sistemler. Kimi, neye göre transfer ettikleri konusunda o kadar az fikrimiz oluyor ki! Arsene Wenger onca köhnemişlik eleştirisine rağmen nereye transfer istiyor, anlıyoruz. Barcelona yeni teknik adamla yola çıkacak. Ama sistem belli. Bu genelde köklü Avrupa takımlarında hep oturmuş durumda. Peki, Aykut Kocaman ne oynatacak? Nasıl bir takıma yapılıyor bu transferler? Hangi iskelet üzerine eklenecekler? Volkan Şen neden istenmiyor da Valbuena isteniyor? Dirar hangi sistemde işlevsel olacak? Bilemiyoruz.
Kahramanları seviyoruz
Ya da Tudor (ki bazen hâlâ onun bile doğru isim olup olmadığını tartışanlar dahi var) üçlü defansa mı dönecek? Çift forvet mi, tek forvet mi kullanılacak? Podolski başka bir şeydi, Gomis bambaşka. Belhanda geldiğine göre hesaplar Sneijder’in gidişine göre mi? O zaman yeni sistemde gene bir 10 numara mı gerekiyor? Ama Tudor, Sneijder’i bile çok istemiyor değil miydi? Onun yeni sisteminde oyun planı nasıl olacak? Bilemiyoruz.
Tabii ki Fenerbahçe ve Galatasaray’ın takım kurgusu yeni oluşuyor. O yüzden sert yargılamamak lazım. Bu yüzden sistem konusu tartışması hem daha iyi, hem daha zevkli değil mi? ‘Kim gelsin’den çok ‘nasıl oynasın’ tartışmalarının gazete ve TV yorumlarında başrolde olması gerekmez mi? Konu Beşiktaş olunca iş kolay. Sistem belli, teknik adamın tercihleri belli. Pepe mi söz konusu, ne için istediğini hemen anlıyorsunuz. Zaten markete ihtiyaçlarını bilerek giriyor Kara Kartal. Bu şampiyonluk adayı olmaya hazırlanan Trabzonspor için de geçerli. Ama diğer iki büyük takım akıntı içinde kaybolan bir tartışmanın esiri oluyor hep. Asıl sorulması gerekenler bir türlü sorulmuyor. Bunlar konuşulmuyor. Varsa yoksa isimler... Eminim ki, Tudor ve Kocaman da bunları konuşmayı tercih eder, ama biz kahramanları seviyoruz.
‘Nasıl yapmalı’yı bilmeden sadece spekülatif isimlerle ya da transfer edilen ama neden alındıklarını tam da anlamlandıramadığımız oyuncularla ‘ne yapmalı’yı konuşmak patinaj çekmekten başka bir şey değil. Takımlar sahaya çıkıp şekil şemal gösterene dek aslında her yaz aynı transfer sezonunu yaşıyoruz. O zaman gelsin süper starlar, gelsin asparagaslar. Transfer sezonu hayırlı olsun.