MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP ile devam eden anayasa değişikliğine dair görüşmelerde "bir kaç pürüz"ün çıktığını, çözülmesi halinde anayasa değişikliği teklifinin TBMM'ye geleceğini belirtti. Bahçeli "Yakın bir süre içerisinde bir iki pürüz de aşıldıktan sonra TBMM'ye gelecektir" dedi.
AP'nin AB'ye yaptığı "Müzakere durdurulsun" çağrısının ardından Türk lirasının ABD Doları karşısında değer kaybetmesiyle ilgili olarak "Sıcak para lobisi ve arkasındaki güçler ekonomik krizle ülkemizi terbiye etmeye çalıştı, aynı tezgah yine kurulmaktadır. Türkiye ekonomisi dar boğaza düşmüştür. Kur, faiz, enflasyon döngüsü birbirini teşvik ederek ekonomiyi rehin alacaktır. " dedi. "Aç yatıp aç kalkanlara dövizleri bozdurun demek mağdur ve mazlumlara alay etmektedir" diyen Bahçeli, "Banka hesapları kabarık kaymak tabaka fedakarlık yapsın, bi zahmet bankalar daha az kâr etsin" ifadesini kullandı.
AP'nin kararına değinen Bahçeli, "AP madem idam cezasını istemiyor, bunu ilişkilerin sonlandırılması için bahane olarak görüyor, o zaman AKP, idam cezasının geri getirilmesi teklifini yarından tezi yok TBMM'ye getirmelidir. Türkiye'nin kukla devlet olmadığını ispat edelim" dedi.
Ekonomiyle ilgili AKP hükümetine seslenen Bahçeli, "Hani tüm dünya bizi kıskanıyordu? Hani gıpta ile bakıyordu? Hani 14 yılda 3 Türkiye olmuştu? Türkiye ekonomisi yıprandıkça yalnızlaşmaktadır. Sorunlar ağırdır. Ekonomideki sorunlar hepimizi ilgilendirmektedir" diye konuştu.
Bahçeli grup toplantısının çıkışında gazetecilerin sorularını cevapladı:
Sayın Genel Başkan, Başbakan ile ne zaman görüşeceksiniz?
Anayasa değişikliği üzerine AKP'nin önerileri daha önce de ifade ettiğim gibi MHP'ye ulaşmıştır. MHP, değerli bir hukukçu kardeşimizi görevlendirmiş, AKP'nin aynı anlamda görevlendirdiği kişisiyle çalışmalarını sürdürmüştür. Yakın bir süre içerisinde bir iki pürüz de aşıldıktan sonra TBMM'ye gelecektir.
Ne zaman görüşeceksiniz?
En kısa zaman diyelim isterseniz.
Tuğrul Türkeş'in sizinle ilgili açıklamaları vardı
Bir kere okudum değerlendirmeyi AKP'ye bırakıyorum, özellikle 64. hükümetinin kuruluşu sırasında MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevlendirilirken Ahmet Davutoğlu'nun yardımcısı olması görevine giden süreci Ahmet Davutoğlu anlatırsa her şey gün yüzüne çıkacaktır.
OHAL'in uzatılacağına dönük iddialar hakkında ne düşünüyorsunuz?
15 Temmuz terörizmi darbe teşebbüsü veya kalkışma hareketinin kökü kazanıncaya kadar, terör örgütleri Türkiye'den atılıncaya kadar OHAL devam etmeli ve ülke istikrara kavuşmalıdır. OHAL'in süresi hükümeti ilgilendiren bir konudur, OHAL'e desteğimiz tamdır. Devamından yanadır
OHAL sürecinde referandum yapılabilir mi?
OHAL olduğu zaman evlerinizden çıkıyorsunuz, gazeteye geliyorsunuz, birtakım teşebbüslerde bulunuyorsunuz, bir arada sandığa uğrayıp oyunuzu verebilirsiniz ne mahsuru var acaba?
Bahçeli'nin grup toplantısındaki açıklamalarından satır başları şöyle:
Ülke olarak sıkıntılarla perçinlenmiş bir dönemden geçiyoruz. Meseleler birikiyor, biriktikçe yaygınlaşıyor, yaygınlaştıkça hareket alanımızı daraltıyor. Sanki yarınsız bir hayatın bütün ağırlığını sırtımızda taşıyoruz. Önümüzü görebilmemiz, geleceğimizi kurtarabilmemiz için hem sorumlu davranmalı hem de istismar tuzağından uzak durmamız mecburiyet halini almıştır. Ülkemiz birçok çevreden saldırıya uğramıştır. Türkiye'nin tükenişi projelendirilip bunun için faaliyet içinde olanlara göz açtırmamak için inançlarımızdan vazgeçmeyeceğiz.
MHP varken, Türkiye'yi ayağa düşürmeye, hor ve hakir görenlere geçit vermeyeceğiz. Zalimler Türkiye'yi hafife almanın bedelini ödediler, yine ödeyecekler. 15 Temmuz ihanet girişimiyle yurdumuzu teslim almaya çalışan alçaklar, sinsi çalışmaları devreye aldılar. Kur üzerinde baskı kurarak, ekonomik dengeleler oynanarak, sıcak para kozu kullanarak Türkiye köşeye sıkıştırılmak istenmektedir. Hevesleri kursaklarında kalan hıyanet odakları son günlerde nabız yoklamaktadır. Biz bunun bir benzerini 2000-2001 yıllarında yaşamıştık. Bir gecede faiz ve döviz fırlamıştı. Yaşanan ekonomik kriz yıllardır peşimizi bırakmadı. Türkiye'nin bağımsız ve dik duruşundan ürperen sıcak para lobisi ülkemizi terbiye etmeye zorladı. Aynı oyun, aynı tertip şimdi yeniden tedavüldedir. Hükümet kaybetsin de nasıl kaybederse kaybetsin mantığı içinde değiliz. Aynı tezgah yeniden tedavüldedir. Dün bizi acımasızca eleştirenlere, ekonomik krizlerden medet umanlara siyasi üslupla yaklaşıyoruz. Yabancılarla işbirliği yapmak Türkiye'ye ihanettir. Bizi diğerlerinden ayıran vasıflardan birisi de budur, kolayını tercih edebilir, kötü tablodan dolayı hükümeti tenkit edebilirdik. O zaman tıpkı 2001 ve devamı yıllarda görüldüğü gibi siyasi muhataplarımızın durumuna düşer, ülkemizin üzerine yük bindirirdik. Ülkemizin ekonomisi alarm vermektedir.
Hükümet çevresinin faiz indirilmesi görüşleri sıklıkla gündemdeyken Merkez Bankası'nın faiz silahına sarılması, AP'nin kararıyla ters tepmiş, dövizin artması durdurulamamıştır. Türkiye ekonomisi dar boğaza düşmüştür. Kur, faiz, enflasyon döngüsü birbirini teşvik ederek ekonomiyi rehin alacaktır. Uluslararası ilişkilerdeki gelgitler dövizin tansiyonunu canlı tutmaktadır. Dövizdeki gelişmeleri tek başına küresel gelişmelerle ilişkilendirmek doğru değildir. Daha çok demokrasi, daha çok insani hak diyerek dövizden yağma yapanlara engel olabiliriz. Yapısal reformları harekete geçirerek kriz severleri şaşkına çevirebiliriz. Milletimiz zam ve vergi artışlarına direnerek güçlükle ayakta durmaktadır. Aç yatıp aç kalkanlara dövizleri bozdurun demek mağdur ve mazlumlara alay etmektedir. Banka hesapları kabarık kaymak tabaka fedakarlık yapsın, bi zahmet bankalar daha az kar etsin.
Ekonomik alaboranın külfetini vatandaşların sırtına yüklemek haksızlıktır. Hani tüm dünya bizi kıskanıyordu? Hani gıpta ile bakıyordu? Hani 14 yılda 3 Türkiye olmuştu? Türkiye ekonomisi yıprandıkça yalnızlaşmaktadır. Sorunlar ağırdır. Ekonomideki sorunlar hepimizi ilgilendirmektedir. Türkiye ekonomisinin kırılgan bünyesini tedavi etmek tek seçenektir. Küresel sermaye Türkiye'nin siyasi barometresine odaklanmıştır. Pes etmeyeceğiz. Türk lirasının kullanım alanı genişletilmeli, milli paramızın namusunu müdafaa etmeliyiz. Türk lirası Türk milletinin direncidir. Hükümet aldığı kararları daha derinleştirmelidir. Kararlı durursak hep birlikte bir millet, devlet olduğumuzu unutmazsak helal lokmamızı gaspetmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Bu kısır döngünün bitmesini yürekten istiyoruz. Kararlı olursak, hep beraber bir devlet olduğumuzu unuttuysak emeğimizi gasp etmeye kimse cesaret edemeyecektir. Bize düşen sineklerden yakınmak değil, bataklıklarını kurutmaktadır.
Askeri operasyonlarımız milli güvenliğimizi sağlamaya yöneliktir. Türk milleti ağır bedeller ödemektedir. Terörle mücadele Türkiye için geri dönüşü olmayan bir süreçtir. Bu süreçte ya istiklal ya ölüm demekten başka süreç yoktur. Karşımıza sadece eli ve vicdanı kanlı teröristler yoktur. 7 düvel tekrar silah ve bomba başı yapmış kiralık örgütler aracılığıyla fitne tohumları fırlatmaktadır. Sahte demokrasi bekçileri, sanal insan hakları savunucuları Türkiye'ye karşı kullanmakta, arkasından hak hukuk uyarısı yapacak kadar yüzsüzleşmektedir. Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devlettir. Gözü olan varsa, o gözleri çıkarmasını biliriz. Mazisi katliam olan ülkelerden öğrenecek hiçbir şeyimiz yoktur. Türkiye meşru müdafaasını yapmaktadır. Bundan hoşlanmayan varsa kendi meselesidir. Sınır komşularımız karışıktır, Irak Parlamentosu Haşdi Şabi'ye devlet adına kuvvet kullanma yetkisi vermiştir. Bu örgüt PKK ile ilişkilidir, Sincar yeni bir Kandil olma yolundadır.
"Türkiye sınır güvenliğini sağlamak için Suriye'dedir. Tehdit ve tehlikeleri odağında etkisiz hale getirmek için olağanüstü çaba sarf etmektedir. Fırat Kalkanı harekatı görülüyor ki El Bab'da yoğunlaşmıştır.
"Türkiye 98 gündür Fırat Kalkanı harekatını sürdürmektedir. 18 vatan evladını şehit verdik, daha ne kadar şehit geleceği belli değildir. Türkiye olağanüstü çaba sarf etmektedir. Fırat Kalkanı harekatı El Bab'ta yoğunlaşmıştır. Rusya Türk askerine ateş açan savaş uçaklarının kendilerine ait olmadığını açıklamıştır. El Bab'ın teröristlerden temizlenmesi için gereken müdahale yapılmaktadır. Esad ve YPG El Bab'ı ele geçirme amacındadır. El Bab kavşak noktasıdır. Türk vatanının Halep ve Şam'a açılan kapısıdır. Herkesin gözü Halep'e bağlı bu şehirdedir. Eğer El Bab alınırsa YPG/PYD'ye ağır bir darbe vurulacaktır. Bu bir anlamda Suriye'nin terör örgütlerinden temizlenmesi anlamına gelecektir. Türkiye'nin asıl amacı Suriye ile rekabet yaratmak değildir. Bu ülkenin toprak bütünlüğüne saygı asıldır. Hiç gereği yokken Suriye ile savaşa tutuşmak devasa badire ve belalara yol açabilecektir. El Bab'ın denge noktası olduğu bellidir.
Halep'te cinayet vardır. Halep'in ölüme terk edilmesi tarihimize yüz çevirmek demektir. Esad bir yandan Türkiye'nin sabrını test etmekte, diğer yandan teröre sahip çıkmaktadır. Başladığımızı bitirmekten başka yolumuz kalmamıştır. 24 Kasım katilleri Türkiye'ye teslim edilmelidir. Bir kıvılcım Türkiye-Suriye gerilimini çatışmaya dönüştürecektir. ABD'nin yeni seçilmiş başkanı Suriye politikasında güçlü değişiklikler yapacağını açıklamıştır. Fırat Kalkanı ile terörizmin belini kırmak Türkiye için altın fırsattır. Terör koridoru düşünülen alanlar teröristlere mezar yapılmalıdır. Türk milleti gazidir, kahramandır, çileye katlanır, tertemiz kanını kutlu varlığının ispatı için seve seve döker. Herkes ayağını denk alsın, aziz milletimiz yeri geldiğinde pireyi gözünden çakalı göğsünden vurmaktan geri durmayacaktır.
AP yozlaşmış niyetini bir kez daha göstermiştir. 15 Temmuz'da Türkiye'yi duymayan, darbe teşebbüsüne tepki göstermeyen yanlı ve çarpık Avrupa zihniyeti, Türkiye'nin içişlerine karışıp müzakerelerin durdurulması için tavsiye kararı almıştır
Aralık ayında toplanacak AB Konseyi, parlamentonun tavsiyesini görüşecek kesin bir karara bağlayacaktır. Tavsiye kararında OHAL uygulamaları eleştirilmiş, idam cezasının yasalaşması halinde müzakerelerin askıya alınacağı bildirilmişti. AP madem idam cezasını istemiyor, bunu ilişkilerin sonlandırılması için bahane olarak görüyor, o zaman AKP, idam cezasının geri getirilmesi teklifini yarından tezi yok TBMM'ye getirmelidir. Er mi yaman bey mi yaman hepsine gösterelim. Türkiye'nin kukla devlet olmadığını ispat edelim. AP, OHAL'i eleştirirken hiç utanmıyor mu. Aynı dozdaki eleştiriyi Fransa'ya yapmak parlamentonun aklından geçmiş midir?
Müslüman Türk olmaktan vazgeçseydik AB'ye kabulümüz gerçekleşmişti. Terör örgütlerine vatanı peşkeş çekseydik övgülerden başımızı kaldıramazdık. AB müzakerelerinin ne tadı ne tuzu kalmıştır. Türkiye AB karşısındaki tutumunda yerden göğe kadar haklıdır. AP kararının Kapıkule'den giremeyeceğine göre sınır kapılarımızı açıp "Gelen gelir, giden gider" deme hakkımızı vardır. Ensar olmanın vakarına bu yakışmayacaktır ancak insanların seyahat özgürlüğünü engellemenin hiçbir anlamı olmayacaktır. Türkiye, AB'nin toplama kampı değildir bir devlet aklımız vardır. İthalat ve ihracatımızda ana partner olan AB ile ilişkilerimizin bozulmasında mesul olan taraf Türkiye değildir.
"Bizi onurlu ve eşit üye kabul ederlerse diyecek bir şeyimiz yok. İmtiyazlı ortaklığa da karnımız toktur. Viyana'ya kadar gidişimizin karın ağrını hala atlatılabilmiş değildir. Biz AB'ye muhtaç olmadığımız gibi Şangay meraklısı da değiliz. Türk'üz, Türkçüyüz. Ne AB, ne Şangay; biz diyoruz ki sonuna kadar Türk birliği. Hareket noktamız çift başlı Selçuklu sembolüyle ruh ve anlam kazanacaktır. Bir ayağı batıda, bir ayağı doğuda, bir başı doğuya dönük bir başı batıya çevrik kartal başı simgemizdir. MHP, yeni bir dünya tesisini kendisine siyasi bir misyon olarak benimsemiştir. bu misyon, geleceği kucaklayan bir anlayışın tezahürüdür. Kültür ve medeniyet havzalarımıza tutunmak Türk milletinin geleceği açısından önemlidir. Baş sağlam oldukça börk her zaman bulunacaktır. "