MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “PKK, AKP ve HDP iş birliği ile bu süreç devam ettiriliyorsa o zaman bu sürecin 400 milletvekilini de hedefleyen ve belli bir amaca ulaşmak için özerklik, federal veya bağımsızlığa doğru bir kayışı da dikkat aldığınız vakit, genel kabul görebilen bir şahıs etrafından buluşmak ihtiyacı hissedilmiştir” dedi.
Bahçeli, sözlerini “Onu dikkate alındığı vakit, o zaman 7 Haziran sonrası oluşabilecek olan bir hükümet başkanlık sistemini bir sağlayabilecek bir çoğunluğa temel teşkil eden bir hükümet geldiğinde o zaman ‘çatı başbakan’ acaba MİT Müsteşarı Hakan Fidan mı olacak. Bu önemli. Bunu de ilk defa dillendiren biz olduk. Böyle bir gelişme olacaksa bu büyük bir tuzak. Yeni bir senaryonun hayata geçirilmesi konusudur” şeklinde sürdürdü.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dün Meclis’teki gurup toplantısından sonra bir grup gazeteciyle odasında çay ve kahve eşliğinde sohbet etti.
Yelekli pozu ile beğeni kazanan Bahçeli, bunu hatırlatan gazetecilere, “O kadar söz söylüyorum yer bulmuyor. Artık sözlere yelek giydireceğim” dedi. Başbakan Davutoğlu’nun “Güzel şeyler olacak” sözüne Bahçeli, “Abdullah Gül’den başlayan bir güzellik var. Ama ortada hiç de güzel bir şey yok. Şırnak’a kimse gidemiyor” yanıtı verdi. Şırnak vurgusu hatırlatılınca Bahçeli, “ Şırnak'a gidilemeyecek durumu bugünkü kamu düzeni ve açısından ve siyasallaşma sürecinde verilen tavizlerin boyutu açısından da söylüyoruz” diye açıklık getirdi. Bahçeli, MHP olarak istedikleri yere gideceklerini de ifade etti. Sohbette Bahçeli’nin televizyonda boy gösteren ‘araştırmacı yazarlara’ olana tepkisi de dikkat çekti. AKP ve hükümetin algı yönetimini de gündeme getirerek, “Bu konularda, televizyonlarda güçlü bir yapıları var. Sonra her kavramı derinlemesine bilen ve saatlerce televizyonlarda konuşan bir araştırmacı yazarlar gurubu var. Bu çok enteresan. Hani bilemiyorum bu seviyeye kaç yılda gelinir bir gazeteci olarak. Bu araştırmacı yazarlar her konuyu biliyor. Kentsel dönüşümden tutun depreme, depremden kar yağışına kadar. Bilmedikleri bir konu yok. MİT Müsteşarı bu ekipten çok güzel bir bakanlar kurulu çıkartabilir.”
Devlet Bahçelinin sohbetteki değerlendirmelerinin bazı başlıkları şöyle:
Aktif siyasete girmek istiyor ise bu demokratik hakkını kullanabilir. Demokratik hakkı. İstifası bize göre normaldir. Çünkü siyaset yapmak istiyor. Bütün bürokratlara açısından çok tabii olan bir hali abartarak MİT Müsteşarlığı üzerinden farklı bir biçimde yorumlamaya kalkmak, acaba başka düşünceleri beraberinde getiriyor mu sorusunu getiriyor. 7 Şubatta MİT Müsteşarıyla ilgili bir sorgulamanın başlatılmasına dönemin başbakanı müsaade etmemişti. . Şimdi 7 Şubatta istifa ettiğini açıkladı. Acaba bu iki 7 Şubat tesadüf müdür? Yoksa bir şeyleri hatırlatarak bazı mesajlar mı vermektedir.
Sayın Cumhurbaşkanın tartışmayı çok daha derinleştiren bir ifadesi olmuştur. ‘uygun bulmuyorum’ demiştir. Bu Cumhurbaşkanının geçmişten bu yana ortaya koymuş olduğu gündem konularını ben yokken de beni tartışın anlamında hep yapılmaktadır. Bir istifayı yalnızlaştırma, sahiplenmeme hali inandırıcı olmaktan öte gözükmektedir. Çünkü çözüm sürecinde kendisiyle birlikte çalışmış önemli etkinlikte birlikte kara almış ve uygulamış olan şahsiyetin siyasete girmesi hali için en azından nezaketen Cumhurbaşkanını ziyaret edip benim düşüncem böyledir deyip takdiri ona bırakmak gerekirdi. Cumhurbaşkanı bu gibi konudan habersizmiş gibi davranıyor ve başbakana sorumluluğu atıyor.
Bir bürokrat akımı var. Büyük bir atmaca saldırısı ile karşı karşıyayız. Bunun da sebebi AKP'de 70'e yakın bir üç dönem milletvekilliği yapmış olanların tekrara aday olmama halinden doğan tabii bir boşluk var. Meclis’te her dönemle yenilenme katsayısını ilave ettiğiniz vakit demek ki AKP milletvekilliği adayları için önemli bir hazine olarak karşımıza çıkıyor. herkesin bir müracaatının normal karşılandığı bir ortamda Türkiye’nin gündemini MİT Müsteşarının istifasına dayalı olarak geliştirmek bazı soruların cevabını bulmaya bağlıdır. Bu iki 7 Şubat neyi amaçlıyor böyle bir tercih neden yapılmış.
Sayın Cumhurbaşkanı 400 milletvekili talebinde bulundu. Bununla ilgili anayasal suç işleyerek bir süreçte anayasal aşan faaliyetlerin içinde bulunduğu bir süreçte böyle bir istifa acaba ne gibi sonuçlar doğurur. 400 milletvekili başkanlık sistemine göre talep ediyor.
( Erdoğan’ın Fidan için ‘sır küpü benzetmesi) Oslo’dan bu yana beraberce çok şeyi düşündükleri için sır küpü olması normal. Bazı kararları ben alırken bana katkıda bulunan en yakınım budur anlamını taşır. Çünkü sır t sır küpü çok nadirdir. Kolay olmaz. Bütün bunlardan çıkan sonucu değerlendirdiğimizde demek ki Türkiye'de bir çözüm süreci var. Bu çözüm sürecinin sonuna gelindiği kanaati var. Mücadeleden müzakereye dönüş var. PKK’nin siyasallaşma süreci gittikçe artırılmakta. Bazı gelişmelerde PKK'nin talepleri ve hedefleri doğrultusunda kendini göstermektedir. Eğer bu müzakere süreci bilmediğimiz bir uzlaşma zemini varsa bu uzlaşma zeminini 7 Haziran seçimlerinden sonra hayata geçirebilmek için bu manada müzakereyi çok iyi bilen Cumhurbaşkanını ı kafasını çok iyi okuyan bir siyasi misyon yüklenmesini düşünülüyor acaba. Bu önemlidir.
PKK, AKP ve HDP iş birliği ile bu süreç devam ettiriliyorsa o zaman bu sürecin 400 milletvekilini de hedefleyen ve belli bir amaca ulaşmak için özerklik, federal veya bağımsızlığa doğru bir kayışı da dikkat aldığınız vakit, genel kabul görebilen bir şahıs etrafından buluşmak ihtiyacı hissedilmiştir. Onu dikkate alındığı vakit, o zaman 7 Haziran sonrası oluşabilecek olan bir hükümet başkanlık sistemini bir sağlayabilecek bir çoğunluğa temel teşkil eden bir hükümet geldiğinde o zaman ‘çatı başbakan’ acaba MİT Müsteşarı Hakan Fidan mı olacak. Bu önemli. Bunu de ilk defa dillendiren biz olduk. Böyle bir gelişme olacaksa bu büyük bir tuzak. Yeni bir senaryonun hayata geçirilmesi konusudur.
Başbakan Başkanlık sistemi konusunda ısrarcı gözüküyor. Başkanlık sistemine geçtiği takdirde toplumsal talepleri özellikle etnik temelli toplumsal taleplere karşı çözüm üretebileceğini zannediyor. Bu talepler yoğunlaşırsa birinci aşama özerklik devam ederse federal devam ederse bağımsız bir devletin oluşması için kendisini daha yetkili hale getirmek ve o yetkiyle de yasama üzerinde ok etkin olmaya çalışıyor. 1980 ihtilalini modelidir. 80'den sonra siyasi hayata geçiş sürecinde bir çalışma yapılmıştı. O siyasi çalışmaya paralel olarak da kurumlar oluşturulmuştu. Hangi seçim sistemi uygulanırsa Milli Selamet ve Milliyetçi Hareket Partisinin dışında iki partili bir rejimi uygulayabiliriz. Burada amaç Adalet Partisi karşısında MDP’yi harekete geçirmek. CHP’nin karşısında Halkçı Partiyi harekete geçirmekti. Bu oyun bozuldu. Çünkü MDP yerine halkın sağduyusu ile Anavatan Patisi oluştu. Bu sistem 12 Eylül ara rejiminin iki partili bir demokratik parlamenter sistemini öngörmesiydi. Şimdi iki partili bir başkanlık sistemini uygulamaya çalışıyor. Bunun da 400'ünü kendisi alıyor. 100'ü de ne yaparsa yapsın diyor.