MHP lideri Devlet Bahçeli katıldığı bir televizyon programında, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Şükrü Karatepe'nin yazdığı bir yazıda, yeni anayasanın kabul edilmesi halinde eyelet sistemine geçileceğini söylediği iddiaları üzerine konuştu. Bahçeli, "Şimdi eyelet sistemini getireceğiz diye bir danışman, cumhurbaşkanı danışmanı olarak söylüyor, Cumhurbaşkanı da buna ses çıkartmıyor, kabulleniyor ise, o zaman 2 gün içerisinde eyelet sistemine karşı olan, üniter yapıda düşüncesi olan ülkücülerin (referendum) kararı ne olabilir? Bunları düşünmek lazım" dedi ve isim vermeden Şükrü Karatepe'nin görevden alınması gerektiğini de söyledi. Bahçeli "Geçmişte Kayseri'de bir belediye balkanlığı yapmış başka bir özelliği olmayan bir kişinin danışman olarak Türkiye'yi sabote edebilecek cümleler kullanmasını anlamakta ben zorlanıyorum ve kabul etmiyorum. Böyle danışman olmaz. Benim danışmanım olmuş olsa o saatte görevden alırdım" dedi.
Bahçeli ayrıca, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani'nin Türkiye ziyareti sırasında İstanbul ve Ankara'da Kürdistan bayrağının göndere çekilmesini "hata" olarak değerlendirdi.
Bahçeli ile aynı zamanlarda başka bir kanalda konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın üniter yapıya ilişkin iddialarını “Bu konuyla ilgili olarak danışmanımın bir açıklaması olmuş, almışlar onu çarpıtmışlar ki danışmanım sonra değişik şekilde onu düzeltmeye yönelik açıklamalar yaptı. Ben ne diyorum, sen ona bak. Böyle bir şey yok, benden duydunuz mu? Yok” sözleriyle değerlendirdi. Erdoğan, Bahçeli'nin yaptığı açıklamalara dair bir yorumda bulunmadı.
Erdoğan, 2013 senesinde CNN Türk’te verdiği bir röportajda "Eyalet yapılanması süratle kalkınmayı getirir. Bu güçlenme alametidir. Güçlü Osmanlı'da Lazistan eyaleti var Kürdistan eyaleti var. Güneyde başka eyaletler var. MHP bir taraftan Osmanlı'nın devamıyız diyeceğiz diyecek ama bir taraftan da Osmanlı'nın uygulamalarına karşı çıkacak. MHP'nin endişesi eyalette başka bir etnik unsur seçimi kazanırsa ne olacak. O zaman sen de gir kazan. Bizim öyle bir endişemiz yok. 81 ilin 81'inde belediyemiz var. Güçlü bir Türkiye asla eyalet sisteminden korkmamalı. Siz eyalet sisteminde de bu üniter yapıyı koruyabilirsiniz. Demokraside ekonomik kalkınmada güçlü bir Türkiye'den bahsediyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
Bahçeli'nin 'üniter yapı' çıkışının sosyal medyada tartışma konusu haline gelmesinden sonra MHP'nin resmi Twitter hesabından dikkat çeken bir paylaşım yapıldı. Yapılan paylaşımda şu ifadelere yer verildi:
"Biz 16 Nisan’da millet için evet, devlet için evet, Türklüğün bekası için evet diyeceğiz. MHP Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ"
Star-NTV ortak yayınına katılan Bahçeli'nin açıklamalarından bir kısım şöyle:
Referanduma 3 gün kaldı ve herkes sizin ne diyeceğinizi bekliyor. Efendim bu iş nereden çıktı?
Öncelikle 16 Nisan’da yapılacak olan referandumun hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Bu referandum milletimiz için çok önemlidir. Bazı önemli kararlar da alınmaktadır bu referandumda. Bu ülkede yaşayan ve seçmen olarak sorumluluk taşıyan her insanın sandığa gitmesini görev olarak kabul etmesinde yarar vardır. Pazar gününü mutlaka ve mutlaka sandığa giderek milletimizin geleceği için sandığa gidip tercinizi ortaya koymalarını istiyoruz. Türkiye'de 9 Ocak’tan itibaren TBMM’ye getirilen ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin değerli milletvekillerinin tamamı tarafında sunulmuş olan bir anayasa değişikliği metni üzerinde hem meclis içinde hem de meclis dışında çok yoğun tartışmalar olmuştur. Hala devam etmektedir bu tartışmalar. Bütün siyasi partilerimiz, değerli liderleri, milletvekilleri, meclisteki grup başkanvekilleri ve kamuoyunda uzman olarak bilinen başta bizim insanlarımızla birlikte basınımızın değerli temsilcileri her akşam konu üzerinde tartışmalarını sürdürmüş ve halkımızın daha iyi anlaması için gayret sarf etmişlerdir. Bugüne kadar bu değerlendirmeler ışığında milletimiz sandığa giderek kendi tercihini ortaya koyacaktır ve sonuç milletimiz açısından geleceğimizin belirlenmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Siyasi partilerimiz seçin beyannamelerinde, parti programlarında önceliklerini özellikle 82 anayasasının katı şartlarını daha demokratik ve normalleşme sürecine taşıyabilecek bir değişimi ve bir yeni anayasa anlayışı ifade etmişlerdir. Bu değişim ve yeni bir anayasa anlayışı farklı farklı topluma aktarılmıştır ama bütün siyasi partilerimizde bu görüş hakim hale gelmiştir. 82 anayasasının kesin olarak değiştirilmesi konusunda ve yeni bir anayasaya ihtiyaç konusunda kanaat ortaya koymuşlardır.
Siz yıllar boyu başkanlık sistemine karşı söylemler geliştirdiniz ve hatta Türkiye'nin parlamenter sistemle devam etmesi yönünde birçok beyanınız olmuştu. Derken bir grup toplantısında AK Parti’nin uzun süredir düşündüğü ve istediği bu teklifi siz dile getirdiniz. Ne oldu da böyle bir sürpriz çıkış oldu?
Bu konu tartışmanın odağını teşkil etmektedir aynı zamanda da Milliyetçi Hareket Partisi’ne saldırının kaynağını teşkil etmektedir. Anayasa değişikliği konusunda bu metne itirazı olanlar Milliyetçi Hareket Partisi’ni geçmişi ile bugün ve geleceği açısından aşırı derecede suçlamaya çalışmışlardır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin önceliği milletimiz ve devletimizdir. Devlet ve milletimizin bekasıdır.
Nedir efendim Türkiye'nin bekası, bir bölünme riski mi vardı bundan mı korktunuz?
Beka varoluştur. Türk milletinin ve devletinin varlığını koruma meselesidir. Eğer gelişen siyasi olayalr beka sorununu ortaya çıkartıyor, ülkemizi ve milletimizi yakın bir tehdit ve tehlike altına alıyorsa bu Milliyetçi Hareket Partisi açısından çok önem arz eder. Gelişmeleri takip ettiğimiz zaman bir beka sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
FETÖ mü bu PKK mı yoksa farklı bir şey mi?
Buna çok geniş kapsamlı yaklaşmak lazımdır. Birinci temel sorun birlik ve beraberliğimizin korunması. Bunu bozmaya çalışan her türlü terör faaliyetinin sonlandırılması. Bu esaslar halinde devam etmekte yarar görmekteyiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak başında bu yana görüşlerimiz içinde parlamenter sistemi savunmuşuzdur. 1973 yılında seçim beyannamemiz yani Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nden Milliyetçi Hareket Partisi’ne dönüştüğümüz dönemde parti programının hazırlanmasında özellikle üzerinde durduğumuz güçlü bir iktidar ve mutlu bir millettir. Güçlü iktidar kavramı içinde de o günkü şartlar içinde tarihi süreçten bu yana milletimizin benimsemiş olduğu bir yönetim anlayışı esas alınmıştır. Ancak gelişme sürecinde parlamenter rejime ve çok partili hayata geçilmiştir. Parlamenter sistemin uygulanması sırasında da Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı temel sorunları dikkate alarak bazı kararlarını ısrarlı şekilde sürdürmüştür.
Yani o dönem parlamenter sistemi destekliyorduk ve hatta başkanlık sistemi gelirse bölünme riskinin asıl o zaman kaynaklanacağını dile getiriyordunuz.
Başkanlık sistemini savunan siyasi partilerimiz olmuştur. Anayasa değişikliği çalışmaları sırasında kurulmuş olan komisyonlara sunulan önerilerde de parlamenter sistemin korunması ve güçlendirilmesinden yana olanlar olduğu gibi bir sistem değişikliğine gitmek suretiyle başkanlık sistemini önerenler de olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi parlamenter istemin korunması ve güçlendirilmesinden yana olmuştur. Parlamenter sistemi özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ortaya koymuş olduğu sorunları da göz önüne alarak bir sigorta olarak görmüştür. Bazıları halk tarafından cumhurbaşkanının seçilmesini istemiştir. Ama Türkiye'de açılım denen bir süreç, çözüm denen bir süreç başladığı sırada Türk milletinin etnik ve mezhep temelli bölünmesine gayret gösteren unsurların yoğun bir faaliyet içine girmiş olmaları karşısında biz o dönem içinde halkın cumhurbaşkanını seçmesini sağlıklı görmedik. Ama mecliste de seçilirken önemli sorunlar yaşanmıştır. 12 Eylül öncesinde 115 turdan sonra cumhurbaşkanı seçilememiştir ve hepimizi üzen büyük tahribat altında toplumu önemli yarılmalara sürükleyen bir 12 Eylül rejimi ile karşı karşıya kalınmıştır. Bütün bunları dikkate alarak hareket ettiğimiz zaman parlamenter sistemi Milliyetçi Hareket Partisi olarak hep düşünmüş ve öne çıkartmışızdır. Ancak bir anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi sonrasında farklı bir durum ortaya çıkmıştır. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini Milliyetçi Hareket Partisi erken bulmuştur ve hayır oyu kullanmıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle sürekli tırmanan terör ve terörün kat etmiş olduğu siyasal alan ve o alan içinde bölünmeye sürükleyebilecek bazı demokratik adımlar adı altında mesafe kat etmeleri ülkemiz içinde bir tehlike teşkil etmekteydi. Onun için cumhurbaşkanlığı seçiminde gerekli kılınan anayasa değişikliğinde biz hayır oyu kullandık. Netice itibariyle bizim oylarımız yetersiz kaldı. 18 maddenin üzerinde her maddenin üzerinde başka tartışma yapacağımız yerde bu noktayı ele alarak ve aradaki farklılaşmayı, ayrışmayı, dayatmaları göz önüne alarak Türkiye'yi daha sağlıklı ve demokratik bir topluma nasıl götürebileceğimizi düşünmek gerekmektedir. Türkiye'deki istikrarsızlık, kaos, kriz, kargaşa, darbe, kalkışma bütün bunların hepsini dikkate alarak hareket etmek lazım.
O zaman hayır çıkarsa bu kaos sokaklarda devam mı edecek?
Şimdiki açıdan öyle bir riskin olduğu benim kanaatimdir. Bunun ayrıntılarını zamanımız olduğu takdirde çok yoğun konuşmak gerekir. Halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı var, halk tarafından seçilmiş bir TBMM var. Halk tarafından TBMM parlamenter sistem için yasamadan bir yürütme çıkarmak durumundadır. Yani bir başbakan ve bakanlar kurulu olacak cumhurbaşkanı da bunu onaylayacak. Fakat uygulamada cumhurbaşkanı anayasamızda belirtilen 104 ve 105. Maddelerdeki görev ve sorumluklarını aşarak kendi partisinden bir başbakan ve bakanla kurulunu oluşmuş olması ve mecliste de büyük bir çoğunluğu elde etmiş olması tabiatıyla bir yönetim şekli ortaya koyuyor. Fakat bu yönetim şekli anayasal değil. Yani cumhurbaşkanı her şeye müdahale edebilir bir konuma geliyor. Burada bir tek adamlığa gidiş bir diktatörlük kanaatleri vesaire gibi toplumda tartışılır hale geliyor. Böyle bir durumda hükümet ve bazı sorumlular ve sayın cumhurbaşkanı bir fili durumdan bahsediyor. Bu fiili durumdan bahsediliyorsa burada bir dayatma var demektir, anayasayı çiğneme vardır, cumhurbaşkanlığının görevinin aşılması vardır. Böyle bir durumun karşısında ya fiili durumu devam ettirirseniz Türkiye'de nelerin olabileceğini kestirmek zaman içinde belli olmayabilir. Ama fiili durumu hukuki bir zemine taşırsanız o zaman farklı bir anlayışı hakim kılabilirsiniz.
Bize pazarlık yaptı diyenler büyük hata işliyorlar. MHP herhangi bir partinin yedek lastiği değildir. Bize Başkan Yardımcılığı teklifi yapılamaz.
Cumhurbaşkanı ihtiyaca göre yardımcı sayısını belirler.
Seçilmiş kişinin tarafsız kalması mümkün değildir. Tarafsızlık konusunda değerlendirmeyi halk yapacak. Mevcut anayasaya göre tarafsızlık mecburidir.
Partili Cumhurbaşkanı sözkonusu partinin sorunu olur.
Yargıyla ilgili geçmişte yaşananları biliyoruz. Atanacak yargıcın hiç mi şahsiyeti yok?
Sadece olumsuzlukları konuşmak kafaları karıştırıyor. Bize karşı çıkan 4 vekil oldu, biz zayıf lider miydik?
"Ülkücü işini yarım bırakmaz" sözü tehdit değildi. Bunları yapan ülkücü değildir. Yaşananların ne olduğunu iyi incelemek lazım. Partide muhalefet yapan olacak ama seviyeli olmalı.
Eyalet sisteminden söz eden danışmanlar var. Benim danışmanım eyalet sistemi dese görevden alırım.
Benim hiçbir erken öngörüm olmaz. Fiili durumu hukuka çekmek her zaman destek değildir.
Türkiye'de K.Irak bayrağı dalgalandırması hata.
(Darbe tehlikesi geçti mi?) Kararlılık sürdüğü müddetçe risk görmüyorum. Darbecilerin mutlaka sivil kanadı vardır, bulunmalıdır. Bizim partimizin içinde olan FETÖ'cüleri biliyorum.
Kontrollü darbeyi söyleyen kontrolün kimde olduğunu da bilmeli.
Tatbikat olmadığını anlayınca genel merkeze döndüm. Başbakan'ı arattım, bunun kalkışma olduğunu ilettim.
Anayasa'nın ilk 4 maddesi bizim varlık nedenimizdir. Bu devlet çadır devleti değildir.
Bu model Avrupa için de öncülük olacaktır. Avrupa Birliği dost değil ki dostlar arasında olasınız. Avrupa'nın tavrı ilişkiler açısından sakıncalıdır.
İktidarın Suriye politikasını doğru buluyorum. Bu saldırıdan sonra Esad iktidarda kalmamalı.