Bahçeli: AKP ile PKK'yı kuytu köşelerde görüşürken yakalarsak onlara bu iktidarı dar ederiz

Bahçeli: AKP ile PKK'yı kuytu köşelerde görüşürken yakalarsak onlara bu iktidarı dar ederiz

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hükümet yetkilileri ile PKK yöneticileri arasında görüşmeler yapıldığı iddialarına ilişkin olarak, "AKP ile PKK'yı kuytu köşelerde görüşürken yakalarsak bu iktidarı onlara dar ederiz, dünyayı da başlarına yıkacağız. süreç bitmiştir, en azından söylenenlere inanmak istiyoruz" dedi.

50 kişinin hayatını kaybettiği Orlando'daki LGBTİ gece kulübüne yönelik saldırıyı kınayan Erdoğan, "PKK'ya göz kırpan, sıcak mesajlar veren ülkelerin terörden şikayet etmesi aslında ikircikli ve inandırıcılığı zayıf bir sızlanmadır. Umarız, Orlanda katliamı Ortadoğu'da yeni stratejilerin bahanesi olmaz" diye konuştu.

Bahçeli, ekonomik verilere dikkat çekerek, "AKP diyorki ekonomi büyüdü, milletimiz diyor ki ekonomi büyülendi. Kim ne derse desin, büyüme ekonomide değil, ahlaksızlıktadır. Ekonomideki yırtık, yama götürmeyecek kadar büyük" dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli'nin konuşmasından satır başları şöyle:

Türkiye'de ekonomik daralma hali hayatın etki ve sonuçlarını göstermektedir. Türkiye'de sürekli artan bir gelir dağılımı adaletsizliği vardır. Veren el alan elden üstündür diyen iktidar zihniyeti emekliye, işçiye yağmurlu hava su vermediğine göre bu aziz milletin kaynakları kimlerin eline gitmiştir? 

Onlar açken tıka basa yiyemeyiz. Onlar muhtaç ve ihtiyaç sahibiyken duyarsızlık gösteremeyiz. Bir kap sıcak çorbaya hasret kalmış yüz binlerce kardeşimiz karşımızda dururken biz dünyaları yiyemeyiz.

 

"Ekonomideki yırtık, yama götürmeyecek kadar büyük"

 

Ekonomik daralma ve gerileme hali hayatın her alanında sonuçlarını göstermektedir. Ramazanda bu açmazın daha da açık görülebildiği gerçektir. Gelişen, kalkınan, zenginleşen, refahına refah katan bir ülke değildir, aksini iddia edden yalancıdır. Türk-İş'in yaptırdığı bir araştırmaya göre açlık sınırı 1378 lira, yoksulluk sınırı ise 4380 liradır. Asgari ücret alan bir insan bırakın yoksulluğu, açlık sınırının bile altındadır. Gerek Cumhurbaşkanı, gerek AKP'li bakanlar dönem dönem milli gelire göre insani yardım yapan ülkeler arasında Türkiye'nin ilk sırada yer aldığını pişkince iddia etmektedir. Hazinemiz sanki dolmuş, taşmıştır da geriye sadece 5.2 milyar doları başka ülkelere yardım olarak vermek kalmıştır. AKP'lilerin durumu özetle şudur; "Evde ayranları yoktur içmeye, gümüş köprü ister geçmeye."

Aylık 100 lira kesmeyi planlayan hükümet, tasarruf açığını kapatayım derken vicdanından açık vermiş, haysiyet boşluğu yaratmıştır. Doğal olarak son 14 yılık zaman diliminde cari açık diliminde 478 milyon dolarlık açık vermiştir. Yabancılar, çalışmış kazanmış, biriktirmiş ve AKP hazıra konmuştur. Dış borç, AKP'liler döneminde bırakın artmayı, adeta patlama yaşamıştır. Vatandaşların reel gelir seviyesi, yani cüzdanındaki para miktarı devamlı erimiştir.  Hortumcular parlarken millet sönmüştür. Rüşvetçiler ilerleyip kasalarını doldururken milletin kasasındaki para azalmıştır.

 

Türkiye'nin sattığı tesis ve varlıklardan elde ettiği paralarla yabancıların getirdiği sermayeler nerededir? Balıkesirli Hatice'de görülmeyen, Yozgat'taki Mehmet'te olmayan paralar kimlerin kasasındadır? IMF'deki borcu bitirmekle övünenler, dünya bankasından, oradan buradan alınan yüksek faizli kredilerin hesabını nasıl verecektir? 2002'deki hane halkı borçları yaklaşık 50 kat fazlalaşmıştır. Türkiye ekonomisi yüzde 4.8 büyümüştür. AKP'li bakanlar ağız birliği etmişçesine bu büyümeyi övmüşlerdir. Buna göre Türkiye, Avrupa'nın en hızlı büyüyen ülkesi olmuş, OECD raporunda ilk 3'e girmiştir. Türkiye ekonomisi büyüdüyse refah, ekmek ve güven nasıl küçülmektedir? Sokağa bakıyoruz, büyüyen bir ekonomi göremiyoruz. Emekliye soruyoruz, "Gözün aydın" diyoruz, "Büyüme var ama öfkem, ağrım" cevabını veriyor. Çiftçiye soruyoruz, bomboş mazot varillerini, boğazına sarılmış borç ve protesto senetlerini, kapıya dayanmış haciz memurlarını işaret ediyor. AKP diyor ki, "Ekonomi büyüdü", milletimiz diyor ki "Ekonomi büyülendi, büyük bir aldatmanın aracı oldu". Büyük büyük götürenlerin nerede olduğunu, nerelerde gizlendiklerini yüreği olan hangi devlet adamı söyleyecektir?

Tüketim cephesinin zayıflaması için AKP, kısıtlayıcı tedbirler geliştirdi. Kaçak sarayda ekonomi kurmaylığı yapan birisi "Ekonomik büyüme böylesine bir ortamda anlamlı" diyebilmiştir. Türkiye ekonomisi, AKP'yle beraber geriye sarmaya başlamış ve belirsizlik sarmalına girmiştir. Büyüme ekonomide değil, ahlaksızlıktadır. Büyüyen, ekonomiden ziyade sayıları 95 milyonu bulan milyarderlerdir.  Sayın Cumhurbaşkanı uzaklara gitmesin, dolar milyarderi avına girmesin. Türkiye'nin dünyadaki eşitsizliğin aynısına nasıl mahkum olduğunu görsün. Cesareti varsa kokuşmuş durumdan kendisine pay çıkartsın.

Mutlak adalet belki dünya üzerinde zordur, ama mutlak ahlak ve insanlık değerlerini egemen kılmak hepimizin elindedir. Obama açıklama yapınca sallanan, FED açıklama yapınca duran ekonomi, ülkelerarası etnik, milli meselelerle oynayarak faiz artırıp indiren çetelerle mücadele etmeyen iktidarın başarılı olması mümkün değildir. Milletimizin tamamının milli gelirden payını alacağı bir yapıya kavuşmak istiyoruz. Ekonomiye sadece sayılar değil, ahlaki değerlerimiz de yol versin istiyoruz. Londra'nın tüketim kalıplarıyla, tercih ve hayata bakış sistematiğini Ankaralının da benimsemesi istenirse büyük bir vebale ve cinayete ortak olunmuş olur. 

Değerli milletvekillerim,

İnsanlık hiç bitmeyen bir arayışın içindedir. Bu arayış çetin geçmekte, küresel ve bölgesel bozuklukların giderek tırmanmasına neden olmaktadır. Siyasal tirbülanslar, ekonomik krizler her ülkeye temas etmekte, sarsmaktadır. Bunun getirmiş olduğu olumsuzluklar serisi dünyanın her yerinde az veya çok hissedilmektedir. Bir zamanlar "Umut" olarak adlandırılan Avrupa'daki ekonomik belirsizlikler artık sokağa taşmaktadır. Fransa'da yaşanan ve 3'üncü dünya ülkelerinde yaşananlardan farksız olan olaylar, bunun en önemli göstergesidir. EURO 2016'ya ev sahipliği yapan Fransa'da yaşananlar incelenmelidir. Demokratik içerikli tepkiden ziyade gizlenmiş nefret duygularının ortaya çıkması her ülkeyi tehdit etmektedir. Şiddet ve terör olayları yayılmakta, sınır tanımamaktadır.

 

"Umarız, Orlanda katliamı Ortadoğu'da yeni stratejilerin bahanesi olmaz"

 

Sınır bu sefer ABD'nin Orlando şehrinde sahneye çıkmıştır. 50 kişiyi öldüren, 53 kişiyi yaralayan 29 yaşındaki haysiyetsiz, 11 Eylül'den sonra ABD'yi kana bulamıştır. ABD'nin komşu coğrafyalarda, terör örgütlerini maşa olarak kullandığı bilinen bir gerçektir. Bu ülkenin YPG'ye destek vermesi, Irak ve Suriye'nin bölünmesi için çaba harcaması vicdanlara sığmadığı gibi uluslararası hukuka da aykırıdır. Erdoğan'ın Obama'yı "Hayal kırıklığı" olarak tanımlaması, iki ülke arasındaki ilişkileri şüphesiz etkilemeyecektir. PKK'ya göz kırpan, sıcak mesajlar veren ülkelerin terörden şikayet etmesi aslında ikircikli ve inandırıcılığı zayıf bir sızlanmadır. Umarız, Orlanda katliamı Ortadoğu'da yeni stratejilerin bahanesi olmaz.

Orlando'da yaşananlar Türkiye'de de yaşanmaktadır. Ülkemizi iki hafta meşgul eden ve İzmir'de yakalanan seri katil bu çerçevede değerlendirilebilecektir. Türkiye, azılı teröristlerin hedefindedir. Ne tuhaf ki, her terör saldırısından sonra Batılı ülkeler soğuk mesajların yanı sıra hiçbir dişe dokunur yardımda bulunmamaktadır. 

Kaynağı ne olursa olsun terör ateşi kuvvetli bir şekilde yandığı müddetçe dünya asla emniyette olamayacaktır. ABD'nin terör örgütlerine kesin ve sert tepki göstermesi bölgedeki barışa hizmet edecektir. Toplumsal provakasyonların önü açılmaktadır. 6 Haziran 2016'da Vezneciler'de bomba yüklü araç teröristlerce patlatıldı. Bu alçak saldırıyı, PKK'nın şehir yapılanması olduğu öne sürülen TAK adlı cinayet sürüsü üstlendi.

 

"Fistan giyip kahpelik yapan kancıklar!"

 

Bir gün sonra Midyat'ta saldırı düzenlendi, Şerife ve Nefise kardeşlerimiz hayatını kaybetmiştir.

Edirneli Nefize, Kastamonu'lu Şerife hiç aklımızdan çıkmayacak bir kahramanlık öyküsü bırakıp gittiler. Vatan sevdasının sadece cinsiyetle değil, yürekle olduğunu göstermişlerdir. Fistan giyip kahpelik yapan kancıklar karşısında iffetleriyle ülkenin namusunu savunmuşlardır. Kim erkek, kim kalleş kim namert dünya aleme gösterdiler.  Şehit polislerimiz etek giymek yerine meydan okudular, fistanlarını başlarına geçirdiler. Hendek ve barikatlarla Türkiye'yi sıkıştırmaya çalışan hainler bilsinler ki Türk milleti bir ölürse bin dirilir, on milyonlar ayağa kalkar. PKK, doğmamış bebeklerin katilidir, PKK emzikli yavrularımızın amansız düşmanıdır. İdrak ettiğimiz Ramazan ayında cana kıyan suç ve cinayet örgütünün iki dünyası da rezil rüsva olmuştur. 207'si polis 446'sı asker, 17 sivil polis memurumuzun kanı yerde kalmamalıdır. Sakın ola hükümet, "terör örgütüyle görüşeyim, konuşayım" demesin.

 

"AKP ile PKK'yı kuytu köşelerde görüşürken yakalarsak onlara bu iktidarı dar ederiz"

 

Serok başbakan sabık başbakan olmaktan bir müddet sonra PKK'yla görüşmeye çalıştığı iddiaları kamuoyuna yansımıştır. Eğer bu söylentiler sayın Davutoğlu'nu karalamak için başlatılmış siyasi linç kampanyası değilse, bilinsin ki bu ihanetin altından hiç kimse kalkamayacaktır.

AKP ile PKK'yı kuytu köşelerde görüşürken yakalarsak bu iktidarı onlara dar ederiz, dünyayı da başlarına yıkacağız. süreç bitmiştir, en azından söylenenlere inanmak istiyoruz. 

Şehit haberlerinin kesilmesi, anaların korku dolu bekleyişlerinin son bulması için terör örgütü yok edilmeli, parça pincik edilmelidir. Bizi bir millet yapan sevinçlerimizi paylaştığımız gibi, hüzünlerimizde de ortak olmaktır. CHP Genel Başkanı şehit cenazelerinde protesto edilmektedir. Meselenin şüphe çekici yanı, poliste sabıka kayıtlarının bulunmasının yanı sıra saldırganların sosyal medyada da sapkın fotoğrafları bulunmaktadır. İstanbul Fatih Camii'nde Kılıçdaroğlu'na saldırı olmuş, Edirne'de bu gerilimler devam etmiştir. Dün sarayda merkez karar yönetme kurulunu toplayan Cumhurbaşkanı, camiilerdeki gerilimi daha da tetiklemiştir. CHP'nin cezaevlerindeki bazı araştırmaları çarpıtılmış, saldırı için malzeme edilmiştir. Bir partinin genel başkanı mermi kovanı atmak bize göre organize ve siyasi bir hamledir. Bu edepsizliğin hesabı sorulmalı, iş birlikçileri tespit edilmelidir. Bu yapılanlar PKK'ya yapılan hizmettir, şehit ailelerine edilmiş küfürdür. Buna kimsenin hakkı yoktur. Herkesi sağ duyuya davet ediyor, sokaktan medet umulmamalıdır.

Terör örgütlerinin Vezneciler ve Midyat'ta düzenlediği saldırılar daha tazeliğini korurken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD'ye gidişi rahatsız edicidir. Kendi şehidimiz varken, acımızı yok sayıp başka ülkedeki cenaze törenine katılmasını tasvip etmiyoruz. Ülkemizde her gün kan dökülürken baka cenazelerde sırf şöhret olsun diye boy göstermenin hiçbir makul açıklaması yoktur. Ay yıldızlı bayraklara her gün şehitlerimiz sarılırken diyanet başkanıyla damadını alıp binlercem ki.

Konuşma yapmak istediniz söz verilmedi. Kabe örtüsünü tabuta sermek istediniz müsade edilmedi, tabutun başında kuran okumak istediniz onay verilmedi. Yetmedi, hediye vermek istediniz, 15 dakika beklediniz, yine beceremediniz. Kabe örtüsünü hiçbir şehidimizin önüne koymamışken siz hangi akla hizmet bunu başka bir cenaze için uygun buldunuz. Ülkemizin seviyesini nereye düşürdüğünüzün farkında mısınız? Cumhurbaşkanlığı'nın saygınlığı bunu kabul eder mi? Sayın Erdoğan dönüşte yine açıklamar yapmış, "Buraya gelişimizdeki birincil neden dini vazifelerimizi yerine getirmekti. Ülkemiz hassas bir dönemden geçiyor" demiştir. Dini vacibeleri Türkiye'de yapmanızda engel mi vardı? Ülkemiz hassas bir dönemde olduğu için döndük diyordu. Yok, kalsaydınız! Günaydın Erdoğan, sınırlı sayıdaki dostlarınız karpuz kesmese de mutlaka ikram edecek bir şey bulurlardı! 

Buralardan çok fazla ayrılmayın sayın Erdoğan, İranlı kaçakçı hepinizi ele verirse okyanus ötesinde sizi aklayacak hakim ve savcı da bulamazsınız. Şansınızı fazla zorlamayın, 17-25 Aralık'ın da okyanus ötesinde tüttüğünü herkes görüyor. Kıtalar dolaşıyor benden söylemesi Muhammed Ali'nin cenazesinde türk liderlere "Kürtleri öldürmeyi bırakın" demeye teşebbüs eden haham'a diyeceğim o dur ki, "Ölenler türk vatandaşlarıdır, öldürenler ise siyonizmin köpeği PKK'dır" Haham ahmak değilse, hemen ulaşabileceği katiller kataloğuna bir baksın. 

Yargıtay ve Danıştay yönetmeliklerindeki değişiklikler Meclis'e getirilmiştir. Birlikte çay toplayanlar, şimdi yandaşlık çayından kaçak odalarda içerek yüksek yargı organlarında operasyona hazırlanmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi makul ve uygun bulduğu değişiklik tekliflerine destek verecek, sakındıklarına muhalefet edecektir. Uygulamada nasıl sonuçlar alacak? Ayrıca, Maarif Vakfı Kanun Tasarısı hakkında gerekli çalışmaları yaptığımızı söylemek istiyorum. Maariflerin büyütülmesi hedefleniyorsa yanlış hesap milletin vicdanından dönecektir. Maarif Vakfı'nın merkezi olarak İstanbul'un seçilmesi, kurulunun Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmesi yeni bir yandaş vakfının habercisidir. Milliyetçi Hareket Partisi, olumlu muhalefetini sabırla sürdürecektir. Bu düşünceler çerçevesinde EURO 2016'da mücadele eden A Milli Takımımıza başarılar diliyorum.