Bahçeli: Erdoğan edepsiz; ya milleti ya HDP'yi aldatıyorlar

Bahçeli: Erdoğan edepsiz; ya milleti ya HDP'yi aldatıyorlar

Seçim sürecinde yürütttüğü kampanyanın sert olduğu eleştirisini "Edep dışına çıkmadım" diyerek savunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a edepsiz mi diyorsunuz?" sorusuna "Edepsiz' diyorum" yanıtını verdi.

Bahçeli, çözüm süreci ve HDP'nin barajı geçmesiyle ilgili olarak, "13 yıl birbirleriyle didişenler veya buluşanlar, çözüm yolunu bir kenara bırakmışlar, “çözüm konusunda hızlı olunmasını” istiyorlar. Dayatmada bulunuyorlar. Siz 63’lerden biri değil miydiniz? Buyrun, size fırsat doğdu. Böyle bir tabloyla nereye varmak istiyoruz, çözümün amacı nedir, kapsamı ne olacak, siyasi iktidar aracılığıyla uygulaması ne olacak? Bunu millet de görmelidir. MHP de görmek istiyor. Birinci istediğimiz şey bu. Böyle bir durum karşısında ya HDP’yi aldatıyorlar, ya milleti aldatıyorlar" diye konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun koalisyon için MHP'ye yapacağı ziyaretle ilgili de konuşan Bahçeli, "Buyrun, bir hükümet kurun, görmek istiyoruz' diyeceğim. Kendileri açısından çok büyük bir risk taşıdığı şeklinde kabul ediliyorsa, yeni bir formül bulmaları gerekir. Toplumsal yarılmayı kaynaştıracak, istikrar sağlayacak... Belli ilkeler bütünü içinde kendileriyle özdeşleştirecek model olarak da AKP-CHP modeli vardır" dedi.

7 Haziran'da yüzde 13,02 oy alarak 80 milletvekili çıkaran HDP'yle ilgili eleştirilerini sürdüren Bahçeli, "HDP 80 milletvekili aldı. Biz ise HDP’yi yok farz ediyoruz. Bir 'siyasi kurum' olarak algılamıyoruz" ifadelerini kullandı. Bahçeli, "Ortaya çıkan tabloyu izlediğimiz şekliyle baktığımızda PKK’nin bir siyasal kurumu olarak görüyoruz. Biz, Meclis’te o tarafı flu görüyoruz" diye konuştu.

Bahçeli, seçim sonuçlarının partisine “ana muhalefet görevi verdiğini” belirterek, “Milletimiz bize böyle bir yapılanma içinde, çözümü ana eksen kabul ederek, özgürlükler, ekonomik sorunların çözümü gibi konularda ana ekseni devam ettirmek isteyenlere karşı diyor ki, ‘Siz ana muhalefetsiniz” (...) Millet AKP-CHP-HDP koalisyonu istedi” sözleriyle, partisinin içinde yer alacağı koalisyon formüllerine “mesafe” koydu. 

Koalisyon tahminini, HDP’nin de destekleyeceği “AKP-CHP olarak ifade eden” Bahçeli, bu formülü “çözüm süreci”nin devamını isteyenlerin yaşama geçirebileceğini ifade etti. Bahçeli, çözüm sürecini “zürafa”ya benzeterek, “Çözümü bugüne kadar tanımlayan olmamıştır. Zürafa gibi... Tanınması kolay, tanımlanması zordur” dedi. Bahçeli, milletvekillerinin TBMM’de yemin ettiği gün PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yeğeni Dilek Öcalan’ın “katip üye” olarak Başkanlık Divanı kürsüsünde yer almasını ise “Başka formül bulunabilirdi, İmralı canisinin yakınının Divan’da olması Gazi Meclis’e yakışmadı” sözleriyle eleştirirken, CHP TBMM Başkan adayı ve geçici TBMM Başkanı Deniz Baykal’a da sitem etti.

MHP lideri Bahçeli, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, yazarlar Emre Kongar ve Çiğdem Toker ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül, Ankara Haber Müdürü Ayşe Sayın’ı makamında kabul ederek, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

- CHP, eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ı Meclis Başkan adayı olarak gösterdi. MHP de karşısına Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday olarak çıkardı. Kulislerde MHP’nin İhsanoğlu’nu ‘bilinçli’ olarak, ‘CHP’ye karşı ön alma adına’, Baykal’ın karşısına aday olarak çıkardığı konuşuluyor. Baykal’ın adaylığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Meclis’teki milletvekilleri partilerinin genel eğilimi olarak tercihlerini ortaya koyarlar. CHP’nin tecrübeli bir siyasetçi olarak Baykal Bey’i aday olarak göstermesi, partinin temel tercihidir. Siyasi partiler de adaylarını ortaya koyacaktır. Ancak Meclis Başkanlığı seçimlerinde, ilk iki turda 367 arandığı için genel bir eğilimi ortaya koymaktan ziyade, üçüncü ve dördüncü turlar anlamlıdır. O nedenle koalisyonlarda yönetilme zorunluluğunda bırakılmış bazı ipuçları elde edebilmeyi salı değil de çarşamba günü yapılacak oylama ortaya koyabilecek. Biz, bugüne kadarki uygulamamızda hep arkadaşımızın arkasında durmayı tercih etmişizdir.

 

Erdoğan'ın tavrı

 

- İhsanoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın karşısına rakip olarak çıkmıştı. Sizce İhsanoğlu’nun adaylığı karşısında AKP’nin ve Erdoğan’ın tavrı ne olmuştur?

AKP’nin tavrı olmaz ancak Erdoğan’ın emri olur. (Gülüyor.)

- Basında AKP-MHP koalisyonunun kurulacağına yönelik haberler yer aldı. Bu haberlere yaklaşımınız ne oldu?

Basınımızın bugün geldiği nokta, değerlendirme açısından, en önemli sorunlardan biri olmuştur. Gerçeklerden çok uzak, belli merkezlerin yönlendirmeleri doğrultusunda program uygulamaktadır. Basının bu yönüyle ortaya koymuş olduğu yönlendirmeleri, haberleri, ciddiye almıyoruz.

 

Sihir değil ilke

 

- Seçim sürecinde AKP, kendisinin başlattığını iddia ettiği barış sürecine bile karşı çıktı. Erdoğan, milliyetçi propaganda yaptı. MHP bu durumdan ayrı kalmayı nasıl becerdi? Bunun bir sihri mi var?

- Bir sihri yok. Sadece ilkeli, dürüst ve gerçekleri esas alan politikayı savunmaktan kaynaklı bir durum bu. Biz, çok net konuşuyoruz. Bazı şeyleri de ilk söyleyen partilerden bir tanesiyiz. Ancak, eleştiri yapmak gerekirse, düşüncelerimizi kamuoyuna duyurmakta güçlük çeken de bir partiyiz. Milliyetçilik söylemi açısından AKP ile çok büyük farklarımız var. Milliyetçi söylemleri yok onların. Milliyetçiliği istismar ederek, ülkücü hareketin genel tabanı üzerinde taraftar bulma çabaları vardır. Kendi kadrolarımız üzerinde, oy verme potansiyelimiz üzerinde, kendilerine destek arayışı içinde olma gayretleridir bunlar.

 

Millet, AKP-CHP-HDP koalisyonunu istedi

 

- Seçim gecesi yaptığınız ilk açıklamada tavrınızı net olarak ortaya koydunuz. Şu an gelinen noktada sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Balkon konuşması, yarım balkon konuşmasına dönüştü. Zafer çığlıkları kursaklarında kaldı. Azınlık hükümeti kurabiliriz, erken seçime gidebiliriz yorumları yapıldı. Diğer siyasi partilerde de başlıca yorumlar kendini gösterdi. Biz o gece sadece seçim sonuçlarının bütün partiler tarafından iyi okunması gerektiğini vurguladık.

Koalisyonların içinde uzun ömürlü olanı DSP ve o dönemki Milliyetçi Çalışma Partisi ve ANAP arasında gerçekleşen koalisyondur. O da 3.5 yıl sürmüştür. AKP, 327 milletvekilinden 258 milletvekiline düşmüştür. 258’e düşen bir siyasi partiyi (AKP) muhatap aldığınız vakit, 18 milletvekili sağlamak yönünde bir gayret, “yozlaşmış bir siyasete ek yozlaşma gelirse” felaket olur. Bu tür şeylere de çok yatkın olan bir siyasi parti var. Onun haricinde koalisyonları vekil sayısına göre şekillendirdiğiniz vakit, belli bir denklemi kurabilirsiniz. Ortak akıl, görüş ve sorunları çözme gayretlerini konuşmamız lazım.

Böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımızda AKP’nin tek dostu, Türkiye’yi bölmek isteyen unsurlarla birlikte hareket eden unsurdur. AKP-HDP’dir. İkisini bir araya getirdiğiniz vakit, 338’dir. Referandum yoluyla da olsa bir hükümet kurulabilir. AKP-CHP-HDP’yi düşündüğümüzde yüzde 78.9 oy oranı, yani 470 vekil. Dünya tarihinde bu kadar güçlü bir iktidar kurulamaz. “Siyasi çözüm” diye yıllardır arkasından koştukları tüm taleplere karşı konuşabilecekleri bir alan doğdu şimdi. Kanaatim, millet de bunu istemiştir.

 

Güçlü koalisyon

 

1 Ağustos 2009’da, Beşir Atalay, İçişleri Bakanı olarak bir toplantı yaptı. “Açılım” kavramını Türkiye’ye yerleştirdi. Önce “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” dediler. Gele gele süreç, “çözüm süreci” oldu. Aydınlarımız, siyasilerimiz tarafından özellikle benimsenip, bugünkü siyasi iktidara destek veren unsurlar halini aldı. Şimdi çok güçlü bir koalisyonu oluşturabilirler. Ama bunu hiç dillendiren yok. Ne 2009 yılındaki “kötü adam”,- ben onlara “kötü adam” diyorum (gülüyor)- ne de 63’ler (akil insanlar) . Çözümü destekleyecek gayret içinde olanlar, AKPHDP koalisyonunu hiç aklına getirmiyor.

 

Erdoğan gerilim stratejisi izledi

 

- Peki AKP ile HDP sizce neden koalisyon yapmıyor?

Çünkü bunu başaramayacaklarını biliyorlar. Böyle bir koalisyon kurulması durumunda MHP’nin çok yüksek puan alabileceği kanaatindeler. “Bunları kanaat bulanıklığına nasıl sokarız, sonra da nasıl devre dışı bırakırız, istediğimizi yaparız” diye düşünüyorlar. MHP’yi yozlaştırma, bulanıklaştırma çelişkisine düşebilecek bir konuma getirmek için bir siyasi taktiktir bu. Ama siyasi strateji ise “çözüm süreci”dir. Strateji taktiği keser ama taktik stratejiyi kesemez. Ayrıca bu faaliyetler toplumsal yarılma yaratmıştır. Kamplaşma, cepheleşme... Erdoğan da bu kamplaşmayı derinleştirme konumunda bir gerilim stratejisi takip etmiştir. Gerilim stratejisini bir güç haline getirmiştir.

- Sizin de meydanlardaki diliniz sertti...

Benim sertleşmemde edep var.

- Erdoğan’a ‘edepsiz’ mi diyorsunuz?

 “Edepsiz” diyorum.

 

Çözüm süreci zürafa gibi

 

-MHP’nin konumu nedir?

Biz ana muhalefet konumuna düşmüş oluyoruz. Milletimiz bize böyle bir yapılanma içinde, çözümü ana eksen kabul ederek, özgürlükler, ekonomik sorunların çözümü gibi konularda ana ekseni devam ettirmek isteyenlere karşı diyor ki, “Siz ana muhalefetsiniz.” Burada benim de beklediğim, partimizin de arzuladığı konu şudur: Çözümü bugüne kadar tanımlayan olmamıştır. “Zürafa gibi.” Tanınması kolay, tanımlanması zordur. Bu çözüm de neyin nesidir? Çözümden yana tavır izleyenlerin ziyaretleri sırasında da gördük. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği bizi ziyaret ettiği zaman, “Hızlı bir koalisyon olsun, erken seçimi önermiyoruz. Taşın altına elinizi koyacak mısınız, koymayacak mısınız? Tespit ve önerileriniz nedir?” denildi. Biz de “Çözümün ekonomik ayağına sahip çıkıyorsunuz, siyasi ayağına neden sahip çıkmıyorsunuz? Bana AKP’nin HDP’yle koalisyonunu TÜSİAD olarak çok daha hayırlı buluyoruz demiyorsunuz da MHP’yi bu taşın altına sokmaya çalışıyorsunuz?” dedik.

 

Ya HDP ya da millet aldatılıyor

 

Diğer kuruluşlar için de aynı şey geçerli. 13 yıl birbirleriyle didişenler veya buluşanlar, çözüm yolunu bir kenara bırakmışlar, “çözüm konusunda hızlı olunmasını” istiyorlar. Dayatmada bulunuyorlar. Siz 63’lerden biri değil miydiniz? Buyrun, size fırsat doğdu. Böyle bir tabloyla nereye varmak istiyoruz, çözümün amacı nedir, kapsamı ne olacak, siyasi iktidar aracılığıyla uygulaması ne olacak? Bunu millet de görmelidir. MHP de görmek istiyor. Birinci istediğimiz şey bu. Böyle bir durum karşısında ya HDP’yi aldatıyorlar, ya milleti aldatıyorlar.

 

HDP’yi yok sayıyoruz

 

- AKP, önce PKK ile bir görüşmenin olmadığını söyledi, sonrasında ise Oslo’da yapılan görüşmeler ortaya çıktı...

Bize göre HDP ile AKP son yıllar içinde rol paylaşımındalar. Toplumu belli şeylere hazırlama peşindeler. Bakalım nereye kadar gidecek? Aldatmayı kim yapıyor, göreceğiz.

- Başbakan Davutoğlu kapınızı çalarsa neler söyleyeceksiniz?

Burada ne anlatıyorsam, aynısını anlatacağım. “Buyrun, bir hükümet kurun, görmek istiyoruz” diyeceğim. Kendileri açısından çok büyük bir risk taşıdığı şeklinde kabul ediliyorsa, yeni bir formül bulmaları gerekir. Toplumsal yarılmayı kaynaştıracak, istikrar sağlayacak... Belli ilkeler bütünü içinde kendileriyle özdeşleştirecek model olarak da AKP-CHP modeli vardır.

 

Seçime hazırız

 

- Siz AKP-CHP koalisyonunu mu öngörüyorsunuz?

HDP’ye destek bir kanat var ki CHP’nin içinde. Milletin elinde de bir aritmetik cetvel yok ama bir sağduyu var. Çözüm nedir onun da cevabını alamıyor. Millet, “İşin içinden çıkamazsanız tekrar bana gelin” diyor. Erken seçim dayatması varsa, erken seçime varız. Ben 15 Kasım’dır dedim. Pazar gününe denk geliyor. Gayet güzel bir gün.

- Koalisyonun içinde yer alsanız, çözüm sürecini de koalisyondayken durdurmak isteseniz... Böyle bir durum olamaz mı?

Olamaz efendim. Biz, kendimizle çelişiriz. Biz etnik temelli bölücülükle Kürdistan kurulmasına yönelik faaliyetin olduğunu düşünüyoruz. Onlar ise “Kürt sorunu vardır, bunu çözelim” diyerek, yola çıkıyorlar. Bunun içine giremeyiz.

 

Meclis’te o taraf flu

 

- Ama CHP ile MHP’nin bazı vaatleri ortak... 17-25 Aralık gibi...

CHP ile söylemde birleşiyoruz ama içerikte birleşmiyoruz. CHP’nin seçim beyannamesi burada. Orada çözümle ilgili, ileri demokrasiyle ilgili, insan haklarıyla ilgili belli söylemleriyle de örtüşüyor. AKP’nin beyannamesinin 22 sayfasının da yolda düştüğünü söylediler. CHP açıkladıktan sonra o sayfaları matbaada buldular. Biz, eğer bu tuzağa düşersek, Kandil ve İmralı Ankara’da buluşur. HDP 80 milletvekili aldı. Biz ise HDP’yi yok farz ediyoruz. Bir “siyasi kurum” olarak algılamıyoruz.

- ‘Yok sayıyoruz’ dediğiniz HDP 80 milletvekili aldı. Sizce bu kadar seçmen ne demek istiyor?

Daha önce 25-30’u bulmuşlardı. Şimdi birçok kanadı bünyelerine aldıkları iddiasıyla TBMM’de temsil ediliyorlar. Biz milli iradenin bu bölümüne saygılıyız. Ortaya çıkan tabloyu izlediğimiz şekliyle baktığımızda PKK’nin bir siyasal kurumu olarak görüyoruz. Biz, Meclis’te o tarafı flu görüyoruz.

- AKP ile MHP’nin tabanının birbirine daha yakın olduğu bu nedenle de özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP-MHP koalisyonunu istediğine yönelik haberler de yer aldı. Bu haberleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP ve MHP tam tersi. Daha önce de dedim millet, “HDP ve CHP’nin programını alsınlar, koalisyon kursunlar” diyor. AKP-MHP koalisyonu yanlış. Koalisyon dönemlerinde çok kişi veya kurumlar, veya başka türlü odakların olağanüstü harekete geçirildiğine şahit olduk. Aslı yok. Demin söylediğim kişi, kurum veya bazı odaklar, 4-5 partinin içinde kendilerine uygun düşebilecek bir koalisyon gücünü kabul ettirebilmek için lobileri harekete geçirdi. Birçok gayretler ortaya çıktı.

- Deniz Baykal’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmenin ardından MHP’den bazı isimlerin de ‘genel merkezin haberi olmadan’ Erdoğan ile görüşme yaptıkları gündeme geldi. Böyle bir görüşme olmuş mu? Kim bu Erdoğan ile görüşen MHP’li?

Böyle bir görüşme yapan biri var mı yok mu, bunu bilmiyoruz. Araştırılması gerekiyor. Biri Erdoğan ile görüşmeye şahitlik yapmışsa, biz onu arıyoruz. Başkanlık Divanı toplantısında arkadaşlara da söyledim. Benim bilgim olmadan yapılan bir görüşme “kaçak görüşme”dir; “kaçak sarayın kaçak görüşmesi”ne rıza göstermem. MHP ile görüşen biri var mı araştırın diye talimat verdim. Bulursam partiden ihraç ederim.

- Davutoğlu’nu nasıl değerlendiriyorsunuz?

O çok derinde kalmış. Hâlâ Osmanlı’- nın çözülme sürecinde o. (Gülüyor.)

- Neden kamuoyu yoklaması yaptır mıyorsunuz?

Çünkü inanmıyorum. Onun yapılabilmesi için bu araştırmanın yasasının çıkması lazım. Yasası olmayan, yasaya göre de faaliyetleri belirlenmemiş bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil.

 

Tarafsızlar kopmuş

 

- Erken seçim ihtimali için ne düşünüyorsunuz?

Erken seçim, tıkanmış bir demokrasinin önünün açılması için veya Türkiye’yi bir krize sokabilmek için fırsat kollayanları dikkate almaksızın millet iradesinin belirlenmesidir. Beklentiye gireceğiniz yerde, millet iradesine girmek daha doğru bir yoldur.

- Yüksek Seçim Kurulu’nun tarafsızlığı da tartışma konusu...

Türkiye’de tarafsız olanlar ruhen ve bedenen Türkiye’den kopmuş olanlardır. (Gülüyor.) Bir kurum, seçimi ben yapacak değilim, onlar yapacak. Bizim yapabileceğimiz tek şey müşaitlerimizi devreye sokmak olur.

- Erken seçim olursa Meclis’teki kompozisyon değişir mi?

Değişmezse de diyeceksiniz ki millet iradesi, ona saygı duyacağız. Bize ana muhalefet görevi verildi. Bu kadar karmaşayı denetleyecek de birinin olması lazım. Bizim açımızdan onların künyeleri var. Demokrasi derseniz kim reddeder? (HDP’yi kast ediyor) Özgürlük derseniz, kim reddeder? Cezaevindeki gazeteci arkadaşları aklına getiren hiç var mı? MHP’nin dışında çok büyük desteği olanlar var. Neden koalisyonu şu şekilde yapalım demiyorlar? HDP’yi kandırmayınız, HDP oyuncağını Türkiye’den kaldırın.

 

Deniz Baykal’a Öcalan sitemi

 

- Abdullah Öcalan’ın yeğeni Dilek Öcalan, Meclis’teki yemin töreninde Divan’da sorumluluk üstlendi. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Deniz Baykal Bey’den biraz hassasiyet beklerdim. İmralı canisinin yakını gibi birinin Divan’da yer alması Gazi Meclis’in ruhuna ters düştü. Yoksa bizim kişiyle problemimiz yok. Onlar Adana’nın Yakapınar köyünde kaldılar uzun süre. Adana’da kendilerini rahatsız eden bir durum olmadı. Güvenlik güçleri de korudular. Bizi oraya getiren zihniyetle problemimiz var bizim.