T24 - MHP lideri Devlet Bahçeli, 2010 yılının son grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Başbakan Erdoğan'ı çok sert bir dille eleştiren Bahçeli, "Başbakan bizi şerefsizlikle suçladı. Ancak bugün kimin şerefli, kimin şerefsiz olduğu ortaya çıktı. Hiçbir mazeret ve gerekçe hükümetin teröre kol kanat gerdiğini kapatamaz." dedi.
İşte Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları:
Cemevine saldırı
Terör örgütü yandaşları Başakşehir’de bulunan cemevine saldırmaları üzücüdür. Kapıdaki Türk Bayrağı’nı tahrik unsuru sayarak taş ve sopalarla içerideki kardeşlerimiz hedef alınmıştır.
Bölücülerin artık her milli değerden tahrik olmaları üzerine AKP hükümeti şapkasını önüne koyup düşünmelidir. Saldırganların bir an önce yakalanarak adalet önüne çıkarılmasını bekliyorum
Maçta futbolculara dayak
Diğer konu ise spor müsabakalarında artmaya başlayan şiddet eğilimleri ise tehlikeli gelişmelerin habercisi niteliğindedir. Herkesi sağduyulu ve aklıselim davranmaya davet ediyorum.
Son meclis toplantısı
3 gün sonra 2010 bitecek. Son Meclis toplantımızı da bugün yapıyoruz. Bu dönemde gelir dağılımındaki adaletsizlik arttı, yatırım durdu. 2010’da AKP’nin kurumsal markası hale gelen yolsuzluk hız kazanarak sürmüştür, kanunsuzluk çığ gibi büyümüştür.
AKP, İsrail'in peşinden koştu
Türk toplumu cephelere bölünen hasarlı bir toplum olarak kendi kaderine terkedilmiştir. AKP’nin devlet ve toplum hayatını etkileyen tahribatı, 2010’da da hız kesmeden sürmüştür.
Bu yıl da yaşanan gelişmelerle Erdoğan ve hükümetinin, milli bilincin zayıflatıldığı, adaletin teslim alınarak siyasi otoriteye teslim alındığı açığa çıkmıştır. AB ile ilişkiler, Kıbrıs ipoteğinden kurtulamamıştır.
Erivan’ın peşinden koşan AKP hükümeti, Ermenistan ile imzaladığı teslimiyet protokollerini onay için sevk ettiği TBMM’den çekmek cesaretini gösterememiştir.
Mavi Marmara barbarlığı karşısında söylemleriyle mangalda kül bırakmayan AKP hükümeti 6 ayda İsrail’in özür için bir şey yapmasını sağlayamamış, ilişkilerin yoluna girmesi için İsrail’in peşinden koşmuştur.
AKP’nin Rumları tatmin için gaflet politikalarında özde bir değişiklik yaşanmamıştır. Füze kalkanı projesi ile İsrail, İran’a karşı korumaya alınmıştır. 2010 olan bu olaylar nedeniyle milletimizin hafızasından silinmeyecektir.
AKP iktidarının yaşattığı hayal kırıklıklarına koca bir yıl daha eklendi. Türk Milletine düşmanlıkta birleşenlerin foyaları geride kalan aylarda bir bir ortaya çıkmıştır. Milli kimliğimiz, üniter devlet yapımız AKP hükümeti altında ağır bir saldırıya uğramıştır. Milletimiz söz de barış maskesiyle boy gösterenlerin hedefinde yer almıştır.
İleri demokrasi fırtınası
Türkiye ileri demokrasi fırtınasına böyle bir atmosferde tutulmuştur. Saklı kalmış kinlerini kusmak isteyen kim varsa hızla mesafe almaya başlamıştır. Dağdaki cani AKP ile birlikte umutlanmıştır
Terörist ele başısı Erdoğan’ın hükümetinde huzura ermiştir, devlet teröre boyun eğmiştir. AKP hükümeti İmralı sahillerine beyaz bayrakla çıkarak milletimizin haysiyetini iki paralık etmiştir.
Egemenlik haklarına sahip Türk milleti kendi cezaevinde yatan bir mahkumun tehditlerine maruz kalmış ancak hükümet her defasında topu devlete atmıştır
Kim şerefli kim değil ortaya çıktı
Biz görüşmeleri açıklayınca Başbakan bizi şerefsizlikle suçladı. Ancak bugün kimin şerefli, kimin şerefsiz olduğu ortaya çıktı. Hiçbir mazeret ve gerekçe hükümetin teröre kol kanat gerdiğini kapatamaz.
Çirkefliğin adı dik duruş oldu
Yeni anayasa vaatleriyle bölücülüğe umut verilmiştir. Bugün vatanımızın bir bölümü özerklik zırvalarına konu oluyorsa bunun tek sorumlusu AKP hükümetidir. AKP ile birlikte çirkefliğin adı dik duruş, sırnaşmanın adı ezberleri bozmak olmuştur.
Demokratik yıkım projesinin temeli Gölbaşı'nda atıldı
Özerklik projeleri ortaya çıktı. Bu tehlikeli projeler ne yeni ne de ilk defa ortaya çıktı. Başbakan Erdoğan’ın mihmandarlığında başlatılan demokratik yıkım projesi Türkiye’yi uçurumun kenarına kadar getirdi.
İçişleri Bakanı yıkımın ilk adımını 2009’da Gölbaşı’nda Polis Akademisi’nde gerçekleştirilen toplantı ile attı. Sözüm ona terörün sonlandırılması, birlik ve dirliğin pekiştirilmesi amacıyla PKK açılımını başlattıklarını açıklamışlardır.
PKK açılımının üniter yapımıza kastedecek projelere prim vermesi Türkiye’yi yıkımın alacakaranlık ortamına sürüklemiştir. Geçtiğimiz yıl açılım sürecinin iki somut sonucunun gerçekleşeceğinden bahsetmiştir Bakan: Terörün sonlanması ve demokratik standartların yükselmesi. Açılım peşinden koşan AKP teröre kollarını açmıştır.
Bakan Atalay'a yanıt
Partimizi zan ve töhmet altında bırakarak ‘’Terör biterse MHP de biter’’ diyen çürümüş zihniyetlere diyeceğim şudur: MHP kandan, kavgadan beslenen bir çarpık anlayışa hiçbir zaman sahip olmamıştır.
İftiraları atanlar yalpalayıp düşmekten başka bir sonları olmayacaktır. Amacımız Türk milletinin bağımsız yaşaması ve huzurlu olmasıdır. Bize gıybette bulunanlar müfteridir ve kötü niyetlerine esir olanlardır. Bizim ekmeğimiz de suyumuz da Türk’tür ve Türkçedir.
Yüce Divan'a gidecek
Önce hesap versinler sonra yüzleri kalırsa bize laf yetiştirmeye çalışsınlar. PKK açılımının koordinatörlüğünü yapan bu şahsın da Yüce Divan’a gitmesi artık kaçınılmazdır.
Demokratik özerk Kürdistan zırvası kendini bilmezlerin yaptığı bir proje değil. Egemen Türk devletinin cezaevinde yatan bir mahkum Türkiye’nin bölünmesine yönelik fikirlerini, dışarıdaki yandaşlarına ulaştırabiliyorsa akla iki şey gelir. Ya muazzam bir kontrol zafiyeti vardır ya da çok ciddi bir hükümet operasyonu vardır. Devlet kendini yıkacak girişimlere müsaade edebilir mi?
Ameliyatı Erdoğan yaptı
Bugün Türkiye’yi geren hıyanetin cesaretlendiricisi AKP’dir, projenin mimarı ABD’dir, taşeronu Kandil’dedir, uygulayıcısı Recep Tayip Erdoğan’dır.
‘’Türkiye’yi ameliyat yaptırmam’’ diyen Erdoğan eline neşteri almış Türk’e dair ne varsa kesmiş ve kanatmıştır. Bundan zerre kadar rahatsızlık duymamıştır. Türkiye bugün bölücülük çıkmazına aşama aşama getirilmiştir.
Kürt değil terör sorunu var
2005 Ağustos’ta Erdoğan Diyarbakır’da Kürt sorununu demokratikleşme sorunu olarak gördüğünü söylüyor. Bugün de Erdoğan ‘’Kürt sorununu savunuyorum ve savunmaya devam edeceğim’’ demiştir.
Gül de aynı şeyleri söylemiştir.
Bu değerlendirme hataları Türkiye’de bölücülüğün ateşini yükseltmiştir. Türkiye’de Kürt sorunu değil terör ve bölücülük sorunu vardır.
Erdoğan kurulmuş plak gibi sayıyor
22 Temmuz 2009’da açılışı yapılan 1 Ağustos 2009’da Polis Akademisi’nde faaliyete geçen projenin ardından çirkin bir koalisyon vardır. AKP hükümetinin dışardan ısmarlama ile yürüttüğü açılım projesinin Kürt sorununa indirgenesi ayıptır.
Erdoğan’ın alt kimlikleri kurulmuş plak gibi sayıp, ardından Kürt sorununu dile getirmesi çelişkidir. Sabah kalkarken başka, akşam yatarken başka konuşan Erdoğan’ın çelişkileri manidardır. Türkçe dışındaki bir dilin öğrenilmesi için kurslar açan Erdoğan’dır.
Türkçe’nin dışındaki dillerin yayılması ve kamusal alana çıkması konusundaki çabaları görünmektedir.
Milli devlet anlayışımızı arkadan hançerleyen hükümetin ismi AKP olmuştur.
Sen bugün başbakan olmazdın
26 Aralık 2010 tarihli konuşmasında da acı bir kıyaslama yapmıştır. Kürtçülüğe karşı olduğu kadar Türkçülüğe karşı olduğunu söyleyen Erdoğan’a hatırlatırım: Karşı olduğun Türkçülük kan dökmek için dağlara çıkmamıştır. Zaten farklı bir durum olsaydı sen bugün Başbakan olmazdın
Sen Türkçülüğün esaslarını yazan Ziya Gökalp’in şiirini okuduğun için kısa süreli hapishaneye girdin ve bu mağduriyeti hep kullandın. Aklının bir köşesinde Türklerle Kürtlerin çatışması için niyet mi taşıyorsun. Biz bu tuzağa düşmeyeceğiz.
Türklük sahipsiz değildir, Türk Milleti yalnız değildir. Hiçbir güç Türk milletini kaosa sürükleyemeyecektir. Başbakan Erdoğan’ın çabaları beyhudedir.
Umarız Ankara konuşması Diyarbakır konuşmasına cevaptır
Bütçe’nin son görüşmelerinde dile getirdiği son görüşleri kendisi açısından bir gelişme olsa da sanaldır. 12 Kasım 2005’te Diyarbakır’da bölücülere cesaret verdiği konuşmaya Ankara’dan verdiği cevap olarak görmek istiyoruz.
Hükümetten 8 beklenti
Hükümetten beklediğimiz şeyler var. Bunlar: Milli devlet olarak üniter yapıda kurulmuş devlet ilkelerinin hiçbir şekilde sulandırılmayacağı Başbakan tarafından ortaya konulmalı.
Başbakan Türk Milletini 36 etnik millet olarak tasnif etmekten vazgeçmeli. Türkçe’nin resmi dil değil eğitim dili olduğunu da açıkça söylemeli.
12 Haziran 2011’de yapılacak seçimler sonrası yeni anayasa PKK’nın milli birlik taleplerinin karşılanmayacağını ilan etmeli. İmralı ile pazarlık sürecini kesmeli. Başlattığı PKK açılımını sonlandırmalı. Barzani ve Talabani’nin peşinden sürüklenerek, onarla söz söyleme imkanı vermekten vazgeçmeli. Terörle mücadele için kararlılık sergilemeli.
1 Ağustos 2009’da Polis Akademisi’nde PKK açılımı sürecinin İçişleri Bakanı’nın da istifa etmesi ya da görevinden alınması gerekmektedir. Buna rağmen Başbakan’ın sicili bölücülükle mücadeleye yeterli değildir. Erdoğan’ın gerçek yüzünü gören milletimizin desteklerini azaltması üzerine bütçe görüşmelerinin son gününde konunun üzerine atlaması inandırıcı değildir.
CHP genel başkanına eleştiri
CHP Genel Başkanı’nın gecikmeli olarak yaptığı Belçika örnekli dil açıklaması kuşkuları gidermeye yetmez.
Talabani'nin sözleri aymazlıktır
Talabani Türkiye’de iç politikamıza yönelik açıklamalar yapmıştır. Bu adamın sözleri Hükümet nezdinde karşılık bulmamıştır. Bir yabancının Türkiye’nin iç politikası ile ilgili yorumda bulunması aymazlıktır.
Herkes işine bakmalı ve kendi ülkesine odaklanmalıdır. Burada bu düşüklüğe onay veren hükümet öncelikli sorumlu olacaktır.
İki dilli hayata müsaade edilemez
Başbakan Erdoğan’ın bazı belediyelerde ikinci dilin kullanılmasından rahatsızlık duyması tam bir kara mizah örneğidir. Diyarbakır’da anayasal konumuna ve yeminine uygun olarak Gül’den gerekli hassasiyetleri beklediğimizi hatırlatırım.
İki dille hayata müsaade edilemez. Eğer özerklik talepleri ayrı bayrak ve dil istekleri şirazesinden çıkarsa milletimiz ayrılacaktır. Millet olmazsa tam bir karanlık yaşanacaktır.
Türk milletinin içinden kim farklı bir millet çıkarmanın arayışındaysa unutmasınlar ki karşılarında dağ gibi bir MHP vardır ve bu emellerine asla geçit vermeyecektir. Türk milletinin birliği ve bütünlüğü hibe edilmemiştir.
Milletimizin kutlu emanetini parçalayacak birileri daha anasının karnından doğmamıştır.Türkiye Cumhuriyeti’nin içinden yeni bir devleti çıkarmak için seferber olanlar karşılarında her zaman vatansever Türkiye sevdalılarını bulacaktır.
Türk milletinin pamuk eldiven içindeki çelik yumruğunu mutlaka yiyeceklerdir. Bizim ne verecek çakıl taşımız var ne de arkamızı dönüp gideceğimiz toprağımız.