MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Montrö bildirisi yayımlayan emekli amirallere sert bir dille tepki gösterdi. Bildiriden "gece yarısı muhtırası" diyerek bahseden Bahçeli, "Beyinlerinin ve gizli emellerinin esiri olan 104 emekli amiral Türk demokrasi tarihinin kara bir lekesidir. Bu lekeyi temizlemek demokrasinin, milli iradenin tarihe karşı namus, şühedaya vefa borcudur" diye konuştu. "Bu çağrı bal gibi darbe çağrısıdır" diyen Bahçeli, "Demokrasi düşmanlarına yeşil ışık yakan, gel gel yapan 104'lükler suç işlemilerdir. Bu suç cezasız kalamaz kalmayacaktır" dedi.
Söz konusu bildiriyi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirenleri de eleştiren Bahçeli, "Buna demokrasi ve ifade özgürlüğü diyenler vesayetçi odaklar, emperyalizmin piyonları, damgalı darbe çığırtkanlarıdır. Akılları sıra 15 Temmuz'un rövanşını almaya çalışan utanmazlara Türk milleti haddini bildirecek güce de cesarete de fazlasıyla sahiptir. Hiç kimse sinir uçlarımızla oynamasın. Darbeler sayfası kapanmıştır" ifadelerini kullandı.
Öte yandan Bahçeli’nin hedefinde bir kez daha HDP’nin kapatılmasına ilişkin iddianameyi usul gerekçesiyle iade eden Anayasa Mahkemesi vardı. "Anayasa Mahkemesi'nin HDP'yi kollayan tutumu bizim nazarımızda hükümsüzdür. Dağda elde edilen stratejik üstünlüğü TBMM'de kaybettirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. AYM adil ve hakkaniyetli bir karar vermemiştir" diyen Bahçeli, AYM'nin bir darbe mirası olduğunu ifade ederek, "AYM ayet hükmü değildir. Zamanın ruhuna, milletimizin beklentilerine müzahir şekilde yapısı değişebilecektir" dedi.
Bahçeli'nin konuşması sırasında kullandığı, "Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasıyla ilgili teklifimizi sulandırmaya çalışanları, bu görüşümüzün yalnızca bizi bağlayacağını ifade edenleri şaşkınlıkla izlediğimizi, alayının sözlerini not ettiğimizi, sırası geldiğinde önlerine koyacağımızı herkesin bilmesinde yarar olacaktır" ifadeleri dikkati çekti.
Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Ülkemiz ve milletimiz üzerinden kirli hesaplar yapanların mahcup ve mağlup olacağı günler uzakta değil. Her gecenin bir sabahı vardır ve o sabah yaklaşmıştır. Eğer başkalarının oyunlarına gelirsek, estirilen işbirlikçi rüzgâra kapılırsak kaybederiz. Fakat biz teslimiyetçi değil Türk Milliyetçisiyiz. Çok şükür ferasetimizi de kaybetmiş değiliz. Durduğumuz yer savunduğumuz fikir karmaşık meselelerin düğümünü çözecektir.
Çelik ve çevik bir diyaretin tarafıyız. Doğudan batıya, kuzeyden güneye var olan istikrarsızlık sarmalının neye tekabül ettiğini bilmekteyiz. Bu okuma sonucunda tehditlerin seyri defterini analiz etmek, ak ile karayı tefrik etmek zor değildir."
"Türkiye 4 Nisan'da 104 emekli, amiralin bir nevi muhtırası ile sarsılmıştır. 1936 tarihli Montrö boğazlar sözleşmesi Lozan'ın tamamlayıcı bir parçasıdır. Aynı zamanda bizim kırmızı çizgimizi, Karadeniz'in barış ve istikrar güvencesidir. Kaldı ki kimsenin de Montrö'yü tartışmaya açtığı, fesih edelim dediği de yoktur. Bu zorlama zekâ özürlü yaklaşımın failleri herkesi kendileri gibi aptal ve ahmak mı zannediyorlar. Beyinlerinin ve gizli emellerinin esiri olan 104 emekli amiral Türk demokrasi tarihinin kara bir lekesidir. Bu lekeyi temizlemek demokrasinin, milli iradenin tarihe karşı namus, şühedaya vefa borcudur.
Demokrasi düşmanlarına yeşil ışık yakan, gel gel yapan 104'lükler suç işlemilerdir. Bu suç cezasız kalamaz kalmayacaktır. Hayret etmemek elde değildir. Mavi vatanımızı bu çürüklerle nasıl savunmuşuz! Bu 104 emekli amiral bozuntusunu bir araya getiren ortak bir bildiriye imza attıran, gece yarısı muhtıra ihtimasına sokan asıl motivasyon nedir? İplerini tutan zihniyetin eşgali ve robot resmi kimleri göstermektedir?
Üzerinde durulması ve sorgulanması gereken bir diğer muamma da; meshul kokuşmuş bildiri günü birlik ve lokal bir tepki midir? Bir tür kripto haberleşme midir? Yoksa zincirleme bir reaksiyonun ilk etabı mıdır? Bir süredir ülkemizin maruz kaldığı siyasal ve ekonomik sorunlar birbiriyle kopuk değil aynı kriz güzergâhına ortaklaşa sadece farklı yollardan ulaşma gayretidir. Bize göre 4 Nisan çıkışını detaylarıyla ele almak şarttır. Bunlar denizci değil denizciliğin yüz karalarıdır. Söz konusu muhtıra emeklilikle canı sıkılan, biraz da adımızdan söz ettirelim diyen bir meczubun işi değildir. Bunları deniz nasıl tutuyorsa hukuk da öyle tutmalı, cüretlerinin bedelini ödemelidirler. Gece yarısı bildirisi hangi mihrakların bildirisidir? "
"Neymiş düşünce ve ifade özgürlüğüne saygı esasmış. Bu çağrı bal gibi darbe çağrısıdır. Bu bildiri demokrasiyi hedef alan torpidodur, bu bildiri hukuk gaspı milli iradeye doğrultulmuş silahtır. Emekli ve erdemsiz bu amiraller bu bildiride aynen şöyle tehdit savurmuşlardır 'Aksi halde TC tarihte örnekleri olan bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidiyle karşılaşabilecektir' Bu ifadeler neyin dayatmasıdır? Neresi ifade özgürlüğüdür? Buna demokrasi ve ifade özgürlüğü diyenler vesayetçi odaklar , emperyalizmin piyonları, damgalı darbe çığırtkanlarıdır. Akılları sıra 15 Temmuz'un rövanşını almaya çalışan utanmazlara Türk milleti haddini bildirecek güce de cesarete de fazlasıyla sahiptir. Hiç kimse sinir uçlarımızla oynamasın. Darbeler sayfası kapanmıştır.
Darbe demek uçurum demektir, hiyanet demektir. Darbe demek akan, gözyaşı demektir. Darbe demek tarihin gerisine düşmek demektir. Darbe heveslileri, bildiri başında zaman öldüren hayasızlar, muhtıracı münafıklar elindeki silahı millete çevirmeyi aklından geçiren vatansızlar önce bizim b edenimizi çiğnemek mecburiyetindedir. Böyle bir an geldiğinde ya şerefimizle şehit oluruz ya da şerefsizleri birer birer toprağa gömeriz. Sayın Cumhurbaşkanımızın yine Marmaris'ler bulunduğu bir zamanda kamuoyuyla paylaşılan 4 Nisan bildirisi ayaklarımızın altında çiğnenmiştir. Şimdi bu bildiriye imza atanların hesap verme vakti gelmiştir.
İbreti alem için 104 emekli amiralin rütbeleri sökülmeli, emeklilik hakları ellerinden alınalı maaşları kesilmelidir. Bildiri ile ilgili adli ve idari soruşturma derinleştirilerek tekamül ettirilmelidir. Arkasında önünde kimler var alayı ortaya çıkarılmalıdır. "
Bizi bir başka dehşete düşüren husus ise 4 Nisan bildirisine yönelik muhalefet partilerinin aldığı sakat ve sancılı pozisyondur. CHP, geçmişiyle müsemma tavrını yine sürdürmüştür. Hatırlatmak isterim ki, merhum İsmet İnönü, 7 Mayıs 1960’da bazı yabancı gazetecilere verdiği demeçte şunları söylemişti: “Siyasi rejim baskıya yönelirse ordu mensupları vaziyeti vatandaş olarak, entelektüel olarak incelerler. Değerlendirme sonucunda ne olacağını kimse bilemez.” Bu beyanattan 20 gün sonra 27 Mayıs darbesi yaşanmıştır. İnönü’nün, “Şartlar tamam olduğunda ihtilal meşru bir haktır” sözü CHP’nin engebeli yol haritası, dağınık ana fikri, esasen tarihi yanılgısı ve yozlaşmış düşüncesidir.
Darbeler tarihi bir bakıma CHP tarihidir. Darbelerle yüzleşmek CHP’yle yüzleşmektir. Statükocularla, vesayetçi mihraklarla hesaplaşmak CHP’yle hesaplaşmak demektir. Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz’a tiyatro demiş, FETÖ’ye zeytin dalı uzatmıştı. Bir ara darbe olursa “Tankın üzerine ilk ben çıkarım” diyen bu yandan çarklı, 15 Temmuz gecesi korkakça, atlaya zıplaya tankların arasından sıyrılıp Bakırköy Belediye Başkanı’nın evinde soluğu almıştı.
Kılıçdaroğlu 4 Nisan bildirisine karşı duruşuyla da bizi şaşırtmadı. Dedi ki, “Bu sahte gündemler tutmaz, halkımızın tek gerçek gündemi sofrasıdır.”Be hey kendini bilmez, be hey demokrasiden bihaber; 4 Nisan bildirisinin neresi sahte gündemdir? Sahte olan sen misin yoksa gündem midir? Ekmeğimize kan doğramak isteyen darbe meraklılarına daha hangi hallerde tepki göstereceksin? Soğan, patates, patlıcan kadar; milli iradenin onuru, hayat ve varlık hakları yok mudur?
Kılıçdaroğlu’nun iskelesi hasarlıdır, rotası savruktur, dümeni kırıktır, pusulası bozuktur, çarmığı kopuktur, halatı kesiktir, güvertesi göçüktür, zihniyeti batıktır. 104 emekli amiral arasında bulunan ve güney sınırlarımızda PYD’nin olmasını isteyen muhtıracı Türker Ertürk’ü CHP’ye alan, parti saflarına katan, heyecanla yakasına rozeti takan kimdir? CHP yönetimi bir kere daha demokrasiyle ters düşmüştür. Bir kez daha darbe hasreti çeken çapulcularla birleşmiştir. Ve 4 Nisan bildirisinin görünmeyen imzası Kılıçdaroğlu’na aittir.
CHP’li bir Grup Başkanvekili de emekli amiralleri kast ederek, “Vatansever eleştirileri tebrik ediyorum” diyecek kadar alçalabilmiş ve seviyesizliğin markası olmuştur. Türk milletine parmak sallamanın adı ne zamandır vatanseverlik olarak tanımlanmaktadır? Bu dil kepaze bir dildir, bu dil zehir ve zillet dilidir.
Darbe dönemlerinin asil kadrosu olan Öztrakların CHP’ye yuvalanmış bugünkü temsilcisi de diyor ki, “Amirallerin açıklamasından darbe çıkarmak olsa olsa sivil darbecilere mahsus bir özelliktir.” Bu tiplerin alameti farikası; utanmaz bir yüz, yaşarmaz bir gözdür. Kemal Derviş’le dar alanda kısa paslaşmalar içinde olan Öztrak’ın aldığı kripto bir mesaj mı vardır?
4 Nisan bildirisine tepki göstermek, itiraz etmek için daha neyin olması beklenmektedir? CHP yönetimi, demokrasi için ağır bir tehdittir. CHP yönetimi, Türkiye siyasetinin ayrık otu, çıbanbaşıdır. CHP yönetimi, darbeci genetiğini, cuntacı özelliklerini saklamakta beis görmeyen faziletsiz, faşist ve fuzuli bir zihniyetten başkası değildir.
İP yönetiminin trajik ve tenakuz dolu açıklamaları ise rezaletin daniskasıdır. Hatta 104 emekli amiralin içinde İP’li bir yöneticinin de bulunması tam bir suçüstü halidir. İP’in bir milletvekili “Bu metinden bir darbe çıkarılamaz” derken, bir başka yöneticisi “Bildiride kullanılan dilin rahatsız edici” olduğunu ifade etmiştir. Hıyarım var diyene tuz alıp koşan İP’in Başkanı ise 104 emekli amirali zevzeklikle, yani gevezelikle suçlamıştır. Bu ifadeler hüsran vericidir. Yani demokrasiyi karalamak, kundaklamak ve kapısına kilit vurmak için alt yapı çalışması yapan 104 şuursuz sadece gevezelik mi yapmıştır?Bu nasıl bir açıklamadır? Bu nasıl bir lakaytlıktır?
İP’in Başkanı, zevzek arıyorsa, önce etrafını kolaçan etmelidir. Şu anda Meclis grubunda değil, parti yönetiminde bu zevzeklerden bol miktarda bulunmaktadır. 4 Nisan bildirisine zevzeklik demek asıl ve su katılmamış zevzekliktir. Darbe heveslileri zevzek değil, zillettir, zelildir, demokrasi muhalifidir. CHP ile İP tencere kapak misali, yuvarlana yuvarlana birbirlerini bulmuşlardır. 4 Nisan bildirisine karşı milletin yanında duramayanlar, zulmün yanındadır. 4 Nisan bildirisine karşı, amasız fakatsız cümle kuramayan kim varsa; PKK ittifakında kucaklaşan, terörist Demirtaş’a övgüler yağdıran, FETÖ’ye toz kondurmayan siyasi kadavralardır.
Cumhur İttifakı olarak Allah şahit bunlarla sonuna kadar mücadele edeceğiz.Milletimizin tarihi haklarını çiğnetmeyeceğiz. Gerçek demokrasiyi biz savunacağız. Sahici özgürlüğü biz sahipleneceğiz. Üstünlerin hukukunu değil, darbecilerin hukukunu değil, milletin hukukunu ve haysiyetini biz muhafaza edeceğiz."
"Meşhur bir anketçinin bir tv kanalında demedik laf kalmıyorlar yazıklar olsun sözünü de muhatabına iade ediyorum bu milletin nimetleri gözüne dizine dursun diyorum. Asıl sana yazıklar olsun. 4 Nisan bildirisi ile parlayan gözlerin milli iradeyle inanıyorum ki kararacaktır. Dilerdim ki bu 104 emekli amiral Doğu Akdeniz'deki beka mücadelemizle ilgili vatansever bir çıkış yapsalardı."
"Anayasa Mahkemesi'nin HDP'yi kollayan tutumu bizim nazarımızda hükümsüzdür. Dağda elde edilen stratejik üstünlüğü TBMM'de kaybettirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. AYM adil ve hakkaniyetli bir karar vermemiştir. Mahkeme üyelerine soruyorum bu aziz vatanda bulunmamızın da usul eksikleri var mıdır! Bugün HDP'nin iddianamesini usul eksiklikleri var diyerek gerisin geriye iade eden zevat bir saatliğine de olsa dağda ovada sınır ötesinde hainlerin karşısına çıkabilecek yürekliliği gösterebilecek midir. İddianame kapsamında yok şurası olmamı yok burası eksik kalmış diye Anayasa Mahkemesi'nin başkan ve üyeleri bunu gidin de şehit analarına anlatın. Biz millet ne diyorsa ona göre hareket ediyoruz. Biz aziz şehitlerimizin kemiklerini sızlatmamanın derdindeyiz. HDP'ye zaman kazandıran AYM'nin devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü umursamadığını görüyoruz. Halen AYM başkanlığı makamını işgal eden şahsın geçmişte polis akademisi başkanıyken 1 ağustos 2009 tarihindeki PKK açılımına nasıl ev sahipliği yaptığını, 12 kötü adamı nasıl ağırladığını o görevdeyken hangi şaibeli işlere karıştığını biz gayet iyi biliyoruz. O tarihlerde polis akademisinde sözde Kürt çalıştayı düzenleyen şart bugünün AYM başkanıdır. Bu şahsın halkın demokrasi partisi duyarlılığı ihanet le çözülmeye teşneli yeni bir vaka değildir. AYM'nin mevcut hali ile milletimizin vicdanında karşılığı yoktur. Mahkeme başkanının da tarafsızlığı söz konusu değildir. Bu mahkemenin kapısına kilit vurularak yeniden yapılandırılması demokrasi sorumluluğudur. AYM'nin bir darbe mirası olduğu ortadadır. İsmet İnönü 1954 seçimleri kampanya döneminde ilk mitingi 9 Nisan1954'te Malatya'da yapmış burada AYM ihtiyacına temas etmiştir. 12 Ocak 1959'da toplanan CHP'nin 14. büyük kongresinde yayımlanan ilk hedefler beyannamesinde AYM'nin kurulması hedeflenmiş, 27 Mayıs darbecilerin ilk icraatı da bu hedefi hayata geçirmek olmuştur. AYM ayet hükmü değildir. Zamanın ruhuna, milletimizin beklentilerine müzahir şekilde yapısı değişebilecektir. Hiç kimse bize durum hatırlatması yapmasın. Biz neyin ne olduğunun farkındayız. Bu nedenle AYM bugünkü haliyle devam edemez, inandırıcılığından güvenilirliğinden bahsedilemez. Türk milleti yeni ve tarihi özelliklerine uygun bir yüksek mahkeme kurmaya muktedirdir. Buna da hakkı vardır. AYM'nin kapatılmasıyla ilgili teklifimizi sulandırmaya çalışanları şaşkınlıkla izlediğimizi alayının sözlerini not ettiğimizi sırası geldiğinde önlerine koyacağımızı herkesin bilmesinde fayda vardır. "
"Kılıçdaroğlu çok meraklıysa olağanüstü kongreyi toplamalı, HDP'nin CHP'ye katılımı sağlamalıdır. Hodri meydan cesareti varsa buyursun denesin. HSP ile yasak ilişkiyi resmi, birlikteliğe dönüştürsün bunun vebaline de katlansın."