MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun danışmanlığına getirilen Etyen Mahçupyan'ı eleştirerek, "Başbakan'ın, kalemini millet aleyhine kullanan ve Mahçupyanlığıyla tanınan danışmanı PKK'nın süreç boyunca çok şey kazandığını açıklamış" dedi. Bahçeli, "Bu danışman dikişi patlayan yama gibi açıldıkça açılmış, kamu düzeninin bölgede PKK'da olduğunu büyük keyifle duyurmuştur" diye konuştu.
Muharrem Ayı'na da değinen Bahçeli, "1375 yıl önce Kerbela'daki vahşet hala ilk günkü kadar keder vericidir. 10 Muharrem gününde Kerbela'da İslam'a, Efendimiz'e ve tüm inananlara kılıç çekilmiştir" dedi. "Mezhepçi yaklaşımlar İslam dünyasının iliğini kurutmaktadır" diyen Bahçeli, "IŞİD gibi terör örgütleri böyle bir zeminden yeşermiştir. Şii de Müslüman Sünni de müslümandır" ifadesini kullandı. Bahçeli, "Mezhep kavgalarının Türkiye'ye de sıçraması için yoğun çabalar sarfedilmektedir. AKP yıllardan beridir Alevi çalıştayları düzenlemekte umut tacirliği yapmaktadır. Halen bu alanda bir arpa boyu mesafe alınamamış oyalama taktikleriyle zaman geçirilmiştir" diye konuştu. "Artık Alevi sorunlarının kökünden bitirilmesi gerekliliğine" dikkat çeken Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi, bu konuda yapılacak her girişim ve teklife önyargısız şekilde destek vermeye vardır ve hazırdır" diye belirtti.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında milletvekillerine ve toplantıyı izlemeye gelenlere seslendi.
Bahçeli'nin açıklamalarından satırbaşları şöyle:
1375 yıl önce Kerbela'daki vahşet hala ilk günkü kadar keder vericidir. 10 Muharrem gününde Kerbela'da İslam'a, Efendimiz'e ve tüm inananlara kılıç çekilmiştir. Dün bu olayı bir kez daha hatırladık. Yeniden Hazreti Hüseyin'in şehit edilişinin hüznünü yaşadık.
Efendimizin reyhanım dediği, cennet gençlerinin efendisi olarak gösterdiği Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilmesi tüm Müslümanların hala kanayan yarasıdır. Yüz yıllardır Kerbela'nın haklı matemi tutulmaktadır.
Kerbela mümin ile münafığın, hakikatle yalanın, hak ile batılın keskin ve kesin çizgilerle ayrıldığı bir kader noktasıdır.
Hazreti Hüseyin Efendimizin gül yüzlü torunu, ashabı kiramın kutlu isimlerinden biri olarak hepimizin örnek aldığı bir şahsiyettir. Suya hasret bırakılarak şehit edilmesi bizler için çok büyük ders ve öğütler içermektedir. 14 Asır önceki Kerbela vahşeti maalesef her gün yaşanmaktadır. Mezhep kutuplaşması pimi çekilmiş bomba gibi neredeyse saat başı patlamaktadır.
Mezhepçi yaklaşımlar İslam dünyasının iliğini kurutmaktadır. IŞİD gibi terör örgütleri böyle bir zeminden yeşermiştir. Şii de Müslüman Sünni de müslümandır. Paylaşılamayan nedir? Cami ve türbeleri havaya uçurmak, cana kastetmek yüce Allah'ın hangi buyruğunda vardır. Allah diyerek kafa kesmek, besmele çekerek hırsızlığa ortak olmak nasıl bir anlayışın ürünüdür.
Yüce dinimiz İslam bir operasyon altındadır. Haçlı seferleri ile maksadına ulaşamayanlar, şimdi de farklı senaryolarla saldırmaktadır. Mezhepçi aymazlık bu kapsamda silah gibi kullanılmaktadır. Sırf Şii veya Sünni olduğu için insanlar katledilmektedir.
Arka tarafta haritalarla oynanmakta kaynaklar sömürülmektedir. Washington'da, Londra'da, Berlin'de, Paris'te Müslümanlar için defin merasimi sürmektedir.
Mezhep kavgalarının Türkiye'ye de sıçraması için yoğun çabalar sarfedilmektedir. Alevi Sünni, Türk Kürt, laik antilaik, inanan inanmayan, doğulu batılı gibi suni ayrımlarla Türk milletinin çözülmesi planlanmaktadır. Bilhassa Alevi islam inancına mensup kardeşlerimiz istismar edilmekte, hassasiyetleriyle oynanmaktadır. AKP yıllardan beridir Alevi çalıştayları düzenlemekte umut tacirliği yapmaktadır. Halen bu alanda bir arpa boyu mesafe alınamamış oyalama taktikleriyle zaman geçirilmiştir. Davutoğlu yeni bir çalışmadan bahsedilse de, hükümetin Alevi kardeşlerimizin beklentilerine cevap bulması mümkün görülmemektedir.
Biz öteden beri milli ve manevi değerlerimizin toplumsal çatışma konusu yapılmaması hususunda özel bir gayret sergiledik. Türkiye'nin inanç ve mezhep temelinde ayrışmaması içine limizden geleni titizlikle yaptık.
Siyasetin ilgi sahasına giren her konu TBMM'de konuşulur. Ortak akıl yardımıyla her zorluk giderilebilir. Alevi İslam inancını benimseyen kardeşlerimiz aziz milletimizin yeri dolmaz fertleridir. Yıllardan beri seslendirdikleri sıkıntıları hepimizin bildiği gerçeklerdendir. Bu sıkıntıları ötelemek doğru ve adil bir durum olmayacaktır. Alevi kardeşlerimizin ağırlaşan sorunlarını milli birlik ruhuyla ele alıp karşılıklı hoşgörü ile paylaşmak ve kapsamlı çözümler üretmek kaçınılmaz bir görevdir. Hiç kimse alevi kardeşlerimizin vatana bağlılığını tartışmaya açamayacaktır. Kimse Türk kültürüne yaptıkları yeri dolmaz katkıları yok sayamayacaktır. Alevi kardeşlerimizin istek ve arzularını doğru ve yanlış diye tasnif edilmesi haddi aşan bir saygısızlıktır.
Alevi İslam inancı dairesinde neyin doğru ve zorunlu olduğunu bilecek ve tayin edecekler bellidir. Alevi kardeşlerimiz sadece inançlarının kültürel miras ve geleneklerinin doğrultusunda yaşamak istemektedir. Bizi millet yapan muhteşem değerler manzumesinin içinde alevi kardeşlerimiz de vardır ve milli kimliğimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Alevilik ne inançlarımızdan ayrı görülebilir ne de milletimizden ayrı tutulabilir. Biz onlarla birlikte bir milletiz ve millet olmamızın mayasında onlar da vardır.
Mesele cami cemevi karşıtlığı olarak değerlendirmemelidir. Mesele bir tarafın diğerine lütfu olarak ele alınamamalıdır. Hazreti Muhammed hepimizin peygamberi, Hz. Ali hepimizin iftihar kaynağıdır. Kerbela hepimizin müşterek teessürü, Hz. Hüseyin hepimizin kahramanı hepimizin şehididir. Cem de bizimdir, Semah da bizimdir, Cemevi de bizimdir, saz da bizimdir, söz de bizimdir. Erenler, 12 imamlar, dedeler de bizim göz nurumuzdur. Hz. Yesevi'nin dergahında diz dize oturan bizim ecdadımızdır. Bütün kutup yıldızlarımız, Anadolu'nun bağrına nakış nakış Türk milletini dokumuştur.
Biz aramızda ayrımcılık yoktur. Ayrık otları tutunamaz. Ne Sünni'den geçeriz, ne Alevi'yi iteriz, ne 36'ya kanarız ne milletten vazgeçeriz. Ne Yavuz'u unutur ne de İsmail'e yüz çeviririz.
Alevi kardeşlerimizin sorunları kökünden bitirilmelidir.
Ermenek'te bir maden kazası yaşandı. Madende çalışan işçi kardeşlerimiz yerin altında öğlen yemeklerini yerken su baskınına uğramışlar 18 madencimiz içerde mahsur kalmıştır. Ne üzücü ki, onlara hala ulaşılamamıştır. Kurtarma çalışmaları günlerdir sürmektedir. Bu maden kazası duyulur duyulmaz partimizi temsilen milletvekilimiz Mustafa Kalaycı başkanlığındaki heyet olay yerine gitmiştir. Arkadaşlarımız geniş çaplı inceleme yapmıştır.
Su baskını o sahada bulunan linyit kömürü ocağında meydana gelmiştir. Ermenek başsavcılığı kazanın eski imalat bölgesinde yıllar içinde birikmiş olan suların zaman içinde basınç eşik değerlerini aşarak zayıflayan topuktan çalışma alanlarına ani su baskınıyla gerçekleştiğini ileri sürmüştür. Yani kaza göz göre göre gelmiştir. Denetimlerin iyi yapılmadığı açıktır. Yeraltı suyu olup olmadığı belirlemek için kontrol sondajının yapılmadığı hatta bu cihazın madende olmadığı partimiz heyeti tarafından belirlenmiştir.
Madende çalışılması tedbirsizlik olduğu kadar ölüme davetiye çıkarmak anlamına da gelmektedir. Soma'daki 301 kaybımızdan sonra yapılan yasal düzenleme maden şirketlerinin işine gelmemiştir. Yer altında 6 saatten fazla çalışmama kuralına riayet edilmemiştir. Firmaların dayatmasıyla işçiler yerin altında karınlarını doyurmaya zorlanmışlardır. Madende asansör olmayışı, giriş çıkışların 1 saat zaman alması işçilerin kötü şartlarda çalıştıklarını göstermektedir.
Bu bakan Ermenek'teki maden için kimlerin sıraya girdiğini, göz göre göre kimlerin işçileri ölüme sürüklediğini açıklamak zorundadır. Yoksa bu bakan işçi ölümlerine sebep olan bir şahıs olarak hatırlanacaktır. Başbakan Davutoğlu'nun maden denetimlerine gönderme yaparak denetimcinin işverenin çayını içmesi haramdır sözü hiçbir anlam taşımaktadır. AKP'nin görünürdeki genel başkanı Davutoğlu imar rantının haram olduğunu söylemektedir. Davutoğlu ya hayal aleminde yaşamakta ya da milletin aklıyla alay etmekteidr. Rant demek AKP demektir, haram demek AKP'nin kartvizitinide en göze çarpan ibaredir.
Tavsiyem kapatmaya çalıştığı 17-25 Aralık soygun sayfalarına baksın. Davutoğlu 21. yüzyılın Davut el Kayseri'si olduğunu iddia ediyorsa haramzadelerden yakasını kurtarması ahlaken tutarlı olacaktır. Aksi takdirde gelecek seçimde boyunun ölçüsünü sandıkta alacaktır. Haram kadroları, mezara dönen kadrolara fakir fukarayı doldurarak haksız kazanç peşindedir. Başbakan menfaat çetelerini ne zaman görecektir. Müfettişleri kafasına takan Başbakan asıl suçluları ne zaman farkedecektir. Sayın Davutoğlu çay içmek haramdır da, kapanması gereken madenleri açtırmak için hatırlı kişiler koymak helal midir
Madencinin annesinin "oğlum yüzme bilmezdi, şimdi ne yapıyordur" sorusuna hükümet ne cevap verecektir? Sayın Davutoğlu bu su meşhur havuzunuzda biriken yağma hasılatı değildir. Bu su, sizlerin ihmalkarlığıyla emeğe alın terine bir dilim ekmeğe bir parça umuda çöreklenmiş gelinleri, anaları babaları ağlatmış, evlatları derinden yaralamış kabustur. Güneş yüzü görmeden nasibini arayan vatan evlatlarının perişanlığı hepimizi kaygılandırmaktadır. Taşeronlaşma can yakmaktadır. Dayıbaşı isimli çirkef sisteme mahkum edilen kardeşlerimizin sözcüsü biz olacağız. 23 kişilik minibüse 46 kişinin binmesine yol açan çarpıklığı biz düzelteceğiz. Çiftçimizi biz teskin edeceğiz, esnaf kim var dediğinde biz varız diyeceğiz. Memur çile ne zaman bitecek diye sorduğunda tereddütsüz biz ileri atılacağız. İşsizin yoksulun yetimlerin muhtaçlarımızın emekli ve yaşlılarımızın hep birlikte 76 milyonun davasını şeref bileceğiz. Türkiye'yi uçurumun kenarından çekip çıkaracağız. Çünkü biz Türklük aşığı millet sevdalısı huzur ve güvenlik adresi MHP'yiz.
AKP'nin gitmesine az kalmıştır. Millet bu karabasandan kurtulacaktır. 12 yıldır süren bozgun dönemi demokrasi destanıyla kapanacaktır. Manevi mefta olan AKP kadroları Türkiye'nin üzerine saldırmıştır. AKP iktidarlarında büyük düşünmekten bahsedilmiş büyük büyük götürülmüştür. İşimiz hizmet gücümüz millet denilmiş, gerçek işin talan, gerçek gücün yalan olduğu görülmüştür. Hedef 2023 yutturmacıyla, büyük zaaf, 36 etnik parça hedef dağılma denilmiştir. Hayaldi gerçek oldu kandırmacasıyla ihanet gövde gösterisi yapmıştır. Sevindirici gelişme ki AKP'ye oy veren vatandaşlarım vahametin farkına varmıştır. Hükümetin tek ayak üzerinde 40 yalan söylediğini millietimiz anlamıştır. Milli kimliğe sabote düzenlenmiştir. PKK AKP ile birlikte parsayı toplamış voleyi vurmuş altın yıllarını yaşamıştır. İmralı adasındaki cani başı pazarlıklarla belini doğrultmuştur.
Şimdiki başbakan yardımcısı biz terörist ile pazarlık yapan namussuz ve şerefsizlerden değiliz demişti. Erdoğan ise bizim masaya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar bunun hesabını verecektir demiştir. Sanıyorum şeref ve namusu ipe serilmiş un gibi olanlar bundan böyle iki düşünüp bir konuşacak ve ağızlarının perhizini bozmaya yanaşmayacaktır.
İmralı ve Kandil arasında tam bir pazarlık hattı kurulmuş. Başbakan'ın kalemini millet aleyhine kullanan ve Mahçupyanlığıyla tanınan danışmanı PKK'nın süreç boyunca çok şey kazandığını açıklamış. Bu danışman dikişi patlayan yama gibi açıldıkça açılmış, kamu düzeninin bölgede PKK'da olduğunu büyük keyifle duyurmuştur. İşte gerçek Türkiye tablosu budur. Daha sonra panikle inkar edilse de bu itiraf yarışına İçişleri bakanı da katılmıştır. Alan hakimiyetini kaybettik denilmiştir.
Bizim tespit ve müşahedelerimiz ihanet sürecinin Türkiye'yi çöküşe götürdüğüdür. PKK yol kesmekte, haraç toplamakta, özerklik ilan etmekte ve kanlı eylemlerini sıklaştırmaktadır. Devlet otoritesi sıfırlanmaktadır. PKK meseleyi uluslararası platforma taşımak için elinden geleni yapmaktadır. Türkiye çözülme ve kanlı savaş tehditleri arasına sıkışmıştır.
Kırmızı kitabı eline alanlar Türkiye üzerine kırmızı kalemi çekmek istemektedir. Erdoğan başbakan iken çözüm süreci umut yolculuğu demişti. Bahar kalıcı olacak demiş, neyin kalıcı olduğu bugünlerde iyice açığa çıkmıştır. Terör prangasını söküp atıyoruz diyerek pembe tablolar çizmiş sökülenin ne olduğunu aziz milletimiz görmüştür. Süreç tam bir kargaşa ve kaostur.
Cumhurbaşkanı ve başbakan süreçten ne anlaşılması gerektiğini açık açık Türk milletine anlatmalıdır. Herkes süreç ihanetinin iç yüzünü öğrenmelidir. Bu egemenliğin sahibi Türk milletinin en tabi hakkıdır. Terörist başının açıkladığı 156 sayfalık sözde yol haritasıyla ihanet sürecinin bir bağı var mıdır? Yabancı servisler tarafından eline tutuşturulan bu kanlı plana çözüm mü denmektedir? Bakanlar kurulundaki şahısların bir çoğunun öğrenemediği bu süreç nedir? PKK vatan evlatlarını ensesinden vururken hala süreçten bahsetmek hala müzakereleri şerefsizce sürdürmek nasıl olabilir? Sayın Erdoğan sayın Davutoğlu birileri sizi tehdit mi ediyor, şantaj altında mı tutuluyorsunuz? Korkmayınız, söyleyiniz, itiraf ediniz. Eğer ki siz kafa kola alışmışsanız, oyuna geldiyseniz, eğer ki hesabını veremeyeceğiniz ilişkileriniz bulunuyorsa yine de milletin şefkatine sığınınız. Emperyalist planların lord hesaplarının içinde olsanız da eğer tehdit edildiğinizi beyan ederseniz sahipsiz kalmayacaksınız.
Erdoğan PYD'ye terör örgütü diyor, ABD çatır çatır bunlara silah veriyor. Peşmergeye koridor açtırıyor. Peşmerge meydan okur gibi konvoylarla alkışla karşılanıyor. Bu ihanet geçidinin tezkereyle alakası olduğu bilinmelidir. Peşmerge yabancı asker değildir. Peşmerge yönetimi bir korsan devlettir. MHP'nin desteği milli bekanın korunması içindir. Peşmergeye alan ve koridor açmak vatan suçudur. Fistanlı teröristlerin elinde oyuncak olmuştur AKP. Kamu düzeni derken vatan toprakları çiğnendi. Abin Barzani Erbil'den füzelerle geldi. Bunu kendine yedirebildin mi? Peşmerge'nin geçişine ABD dayatmasıyla yeşil ışık yakanlar suç işlemişlerdir. Anlaşılan o ki Kürdistan'ın inşası için ABD devreye girmiştir. Obama'yı bu kadar seven kalabalıkların Türkiye'de ne işi vardır. Bunlar hem ekmeğimizi yiyecekler hem de dönüp bir yanda askerimize kurşun sıkarken diğer yanda ABD sevdasıyla yanıp kavrulacaktır. Bu nankörlüktür, bu kalleşliktir bu kahbeliktir. Bunlar Türk milletinden uzak olmalıdır.
Erdoğan bu oyun rasgele bir oyun değildir diyor.