T24 - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dışarıda haktan, hukuktan, adaletten, insanlıktan bahseden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, içeride ''totaliter bir siyasetçi görüntüsü çizdiğini, kendisine yapılan muhalefeti sindirmek için elinden geleni arkasına koymadığını'' savunarak, ''Öğrencilere, işçilere yönelik sert müdahaleler, eğer gelişmiş bir demokrasinin göstergeleriyse, diyebileceğimiz sadece 'olmaz olsun böyle demokrasi anlayışı' olacaktır'' dedi. Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, yaptığı yurt gezilerinde ''milletimizin AKP'den umudunu kestiğini ve sorunlarının artık bu iktidarla çözülemeyeceğine kesin kanaat getirdiği'' neticesine ulaştığını söyledi. AKP'nin ''istismardan ve mağduriyetten güç alan siyasi duruşunun çatırdamaya yüz tuttuğunu ve milletin, bu zihniyetle arasına mesafe koymaya başladığını'' ifade eden Bahçeli, ''Gelişmeler bize iktidarın yorulduğunu, heyecanını ve dermanını tükettiğini kanıtlamaktadır. AKP'nin yapacakları bitmiş, ufku kararmış ve bir kısır döngüye hapsolmuş durumdadır'' diye konuştu. ''Olmaz olsun böyle demokrasi"''AB ile sarmaş dolaş olmanın ve ayakta kalmak için ABD'nin himmetine sığınmanın faturasının AKP'nin önüne çıkmaya başladığını'' ileri süren Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Başbakan Erdoğan, gittiği yabancı ülkelerde, ülkemize dönük eleştiri odaklı değerlendirmelerini fütursuzca yapmış, gösterilen her ilgiyi, sunulan her ödülü ve verilen her desteği bu şekilde duruş sergileyerek karşılıksız bırakmamıştır. Bunun en son örneğini ise kendisine ikram edilen 'Kaddafi İnsan Hakları Ödülü' vesilesiyle yaptığı konuşmada görmek ve şahit olmak mümkün olmuştur. Nitekim dünyanın neresinde olursa olsun zulme, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı çıktığı ve sesini yükselttiği için ülkemizde de eleştiriye maruz kaldığını söyleyen Başbakan, vicdandan, ahlaktan ve dürüstlükten azade olduğunu bir kez daha göstermiştir. Zannedersiniz ki ülkemiz zulüm taraftarıdır, haksızlıklardan ve adaletsizliklerden memnundur. Yalnızca Recep Tayyip Erdoğan bundan istisnadır ve karşısında dikilen yersiz, mesnetsiz ve insanlık dışı engelleri aşmak için çaba göstermektedir. Pusuda bekleyen ve milletimizi yok etmek için uygun zemin kollayan küresel mihraklar, AKP'nin güçlenmesi uğruna emek ve mesai harcadığı işbirlikçi anlayıştan dolayı ümitlidirler ve devamını dilemektedirler. Bu sürecin parolaları arasında da -bildiğiniz üzere- daha çok demokrasi, daha fazla özgürlük ve sözde barış hezeyanları şimdilik rakipsizdir. Dışarıda haktan, hukuktan, adaletten, insanlıktan bahseden Başbakan, içeride totaliter bir siyasetçi görüntüsü çizmekte, kendisine yapılan muhalefeti sindirmek için elinden geleni arkasına koymamaktadır. Coplanan ve yerlerde süründürülen öğrenciler, haklarını aramaktan başka bir kaygısı olmayan işçilere yönelik sert müdahaleler, eğer gelişmiş bir demokrasinin göstergeleriyse, diyebileceğimiz sadece 'olmaz olsun böyle demokrasi anlayışı' olacaktır. Ülkemiz artık kanunsuzluğun, asayişsizliğin, adaletsizliğin, tarafgirliğin, kaba kuvvetin, toplumsal suçların, en aşağılık cinayetlerin boy attığı bir yer haline gelmiştir.'' Devlet Bahçeli, ''vatanın, AKP ile birlikte kan ağladığını'' öne sürerek, konuşmasını şöyle tamamladı: ''Manzara vahimdir, her yönüyle endişe ve utanç vericidir. İşte böylesi bir karanlık Türkiye tablosu varken, Başbakan Erdoğan'ın yabancı ülkelerde demokrasi ve özgürlük savunucusu haline gelmesi tek kelimeyle münafıklık alametidir. AKP'nin milli ve ahlaki bir zihniyeti olmadığından dolayı, dışarıdaki dostlarıyla kol kola girerek ülkemizde çevirmeyeceği dolap, kurmayacağı düzen, atmayacağı iftira ve çalmayacağı kara yoktur. Bu kötü ve iğrenç manevraların bazılarına en başta biz maruz kaldık ve hedef haline geldik. MHP'siz bir Meclis'in yalnızca iktidarın gündeminde ve kafasında olmadığını elbette iyi biliyoruz. AKP'nin bu şirretliğin feyzini, hangi mahfillerden aldığını basireti ve feraseti olan herkes bilmekte ve görmektedir.'' İsrail ile ilişkilerBahçeli, yabancı bir internet sitesinin en son yayınları kapsamında, Başbakan Erdoğan ve yakın çalışma arkadaşlarıyla ilgili takındıkları tavrın ve duruşun anlaşılmadığının ortaya çıktığını ifade etti. Devlet Bahçeli, ''Başbakan Erdoğan hala malum internet sitesinin yayınlarına itibar etmeyeceğimizi, AKP'yi ve kendisini buradan edineceğimiz bilgiler ışığında değerlendirmeyeceğimizi kafasına sokamamıştır'' dedi. Adalet ve Kalkınma Partisi'ni tanıyıp, bildiklerini, bu nedenle hiç kimseden ve hiçbir yayın organından öğrenebilecekleri, duyabilecekleri ''yeni bir şey olmadığını'' ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti: ''Biz, Recep Tayyip Erdoğan'ın ve yakın çalışma arkadaşlarının zor durumlarından faydalanacak kadar ve düştükleri zaman üzerlerine basarak geçecek kadar siyasi terbiyeden yoksun değiliz. Çok eleştirsek de milletimizin oylarıyla siyasi sorumluluk alan AKP hükümetini, fırsatı ganimete çevirerek hedefimize almamız doğru olmayacaktır, milliyetçilik anlayışımızla da asla bağdaşmayacaktır. Aynı tutum ve siyasi nezaketi, kararlı milli duruşu, Başbakan'dan ve partisinden görmek bizim hakkımızdır ve bu konuda da rüşdünü ispatlama sırası kendilerindedir.'' ''İkircikli ve tutarsız yaklaşım"Değişik dönem ve zamanlarda Başbakan Erdoğan'ın İsrail ile olan kavgası ve bu ülkeye dönük sert sözlerinin herkesin hatırında olduğunu belirten Devlet Bahçeli, ''Şüphesiz İsrail yönetiminin Müslüman kardeşlerimize yönelik devlet terörü dünya durdukça kabul etmeyeceğimiz bir insanlık suçudur. Ancak Başbakan Erdoğan'ın, Ortadoğu sokaklarında meşhur olmak ve bu meseleyi ülkemizde istismar etmek için İsrail düşmanlığını ileri bir aşamaya götürdüğü malumlarınızdır'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan'ın Lübnan'da ''katil'' dediği İsrail'den ''hesap bile soracağını ağzından kaçırdığını'' ifade eden Bahçeli, ''Ortadoğu'da kendisine 'sultan' denilmesinden büyük keyif alan Başbakan, şuurunu kaybetmiş ve aklına ne geliyorsa Müslüman kardeşlerimizi aldatmak için sarfetmiştir'' dedi. İsrail'in Hayfa kentinde çıkan yangına iki uçak gönderilmesinin, yıpranan ilişkilerin tekrar düzeltilmesi amacına matuf olduğunu belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Neresi olursa olsun, elbette doğal bir afet sonucunda yaşanan dramlar ve facialar üzüntü vericidir ve imkanlar nispetinde yardımda bulunmak yerinde olacaktır. Ancak AKP iktidarının İsrail karşıtlığı bu kadar yoğun ve aşırıyken, birden bire ilişkileri normalleştirmek adına adım atılması bizim açımızdan tuhaf bulunmuştur. Nitekim Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'den gönderdiği uçaklar İsrail'e ulaşmış, bunlardan birisine binen İsrail Başbakan'ı, AKP'nin uzattığı eli tutmuş ve üstü kapalı barışma teklifini kabul ederek iyi niyet temennisinde bulunmuştur. Lübnan'da, İsrail'den hesap soracağını haykıran Başbakan Erdoğan, ülkemizden iki uçakla yangın söndürmeye koşmuş, bu iltifata mazhar girişimi sayesinde İsrail Başbakanı'nın takdirini kazanmıştır. İsrail hükümetine, çok değil, yakın bir zaman içinde; zorba, korsan, katil, terörist, kural tanımaz, pervasız, sorumsuz, alçak, yalancı, hileci, zulüm eden, saldırgan, hukuk tanımaz, katliamcı diyen kişinin ismi Recep Tayyip Erdoğan'dır. İsrail'i lanetleyen, elinde kan olduğunu söyleyen, öldürmeyi, cinayeti iyi bildiklerini ifade eden de yine ayını kişidir. İsrail'e bedel ödetmekten bahsedip, uçak göndererek ölüm döşeğindeki ilişkilere can simidi atan da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Bunu da insani ve İslami açıdan gerekçelendirmeye çalışan Başbakan'ın bu sözleri öteki yüzünü gizlemeye yetmeyecektir. İsrail'deki orman yangınına insani yardım gönderilmesi son derece doğru ve yerindedir. Ancak eleştirdiğimiz nokta hükümetin ikircikli ve tutarsız yaklaşımlarıdır. El uzatanın elini havada bırakmayacaklarını, adım atana adım atacaklarını, ama önce samimiyete bakacaklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, İsrail'in özür dilemesi ve tazminat ödemesi gerektiğine de vurgu yapmıştır. Görülmektedir ki Başbakan Erdoğan daha önce şart olarak koştuğu, 'İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ambargoyu kaldırması'' gerekliliğini unutmuştur.''