MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kobâne eylemlerine ilişkin olarak "PKK şubesi HDP yandaşlarını sokağa alan tutmaya harekete geçmeye çağırarak olayların fitilini ateşlemiştir" dedi. "HDP anayasa ve yasalara alanen karşı gelmiş şiddet ve vahşete çok net bulaşmıştır" diyen Bahçeli, "Kobani düşerse Ankara düşer diyenlerin Yunan işgal kuvvetlerinden ne farkı vardır? Bu memleketin suyunu içen ekmeğini yiyen güruhun kan dökmesinin özgürlükle insan haklarıyla nasıl bir bağı olacaktır?" ifadelerini kullandı.
Bahçeli, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'na ağır eleştiriler yöneltti. Erdoğan'a "Tiran" benzetmesi yapan Bahçeli, "Türk milleti 10 Ağustos'ta Tiran mı yoksa Cumhurbaşkanı mı seçmiştir?" diye sorarken, Davutoğlu için de "fotokopi başbakan" nitelemesi yaptı.
Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısından konuştu.
Bahçeli'nin açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Bugünkü konuşmamda yer vermeyi düşündüğüm ana gündem konularına geçmeden evvel, arka arkaya yüreğimize ateş düşüren şehadetlere değinmek istiyorum. Önceki gün bir bir helikopter dört kişilik mürettebatıyla havalandıktan sonra kaza kırıma uğramıştır. Ciğerlerimizi dağlayan bir diğer acı haberde Sivas’tan gelmiştir Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gümüşhane programında görev yapan polislerimizi malatya’ya götüren üç otobüsten biri devrilmiştir. Bu kahredici kazada polis mensupları şehit olmuş, 35 polisimiz de yaralanmıştır.
Türkiye’nin iç huzurunu çekemeyen, iç barış ortamını hazmedemeyen odaklar Kobani bahanesiyle sokaklara dökülmüştür. 6 Ekim’den 11 Ekim’e kadar süren şiddet yağma vakaları milletimizi endişeye sevk etmiştir. Kontrollü ve planlı sokak eylemleri vatanımızın tertemiz havasını kirletmiştir. Mübarek kurban bayramını idrak ettiğimiz 6 ekim akşamı PKK şubesi HDP yandaşlarını sokağa alan tutmaya harekete geçmeye çağırarak olayların fitilini ateşlemiştir. Terörizmin siyasetteki piyonları her yer kobani açıklamalarıyla Türkiye’yi karıştırmak için alçakça provokasyon yapmışlardır. HDP anayasa ve yasalara alanen karşı gelmiş şiddet ve vahşete çok net bulaşmıştır.
Bir siyasi partinin anayasa ve yasaları kasten çiğnemesinin hukuk devletinde bir karşılığı demokrasi nezdinde bir diyeti vardır ve bellidir. Dört günlük karanlığa sürüklenmesinde mazbatalı bölücülere başta gazi meclis ardından adalet ve yargı camiası inanıyorum ki suskun kalmayacaktır. PKK ile arasına mesafe koymayan milli ve üniter devletimizi yıkmaz, vatanımızda kaos çıkarmak için fitne yayanlara hukuku öğretmek kaçınılmazdır.
Kobani düşerse ankara düşer diyenlerin Yunan işgal kuvvetlerinden ne farkı vardır? Bu memleketin suyunu içen ekmeğini yiyen güruhun kan dökmesinin özgürlükle insan haklarıyla nasıl bir bağı olacaktır? Askeri taşlayan polise tokat atan omurgasızların, gazi meclis’te bulunmaları demokrasiye ihanettir. Kandil’deki terör şeflerinden emir alanlarla aynı çatıyı paylaşmak bizim için başı başına züldür.
Her şey berraktır kıvırmaya çarpıtmaya kimse karıştırmamalıdır. Ülke içinde yuvalanmış kapalı devre çalışan örgüt ve güçler AKP’nin yolundan giderek şehirlerimizi ateşe vermişlerdir. Bu süreçte ne dediği ne söylediği nereye gizlendiği belli olmayan başarısız ve yetersiz içişleri bakanı vahim bilançoyu açıklamıştır. Misliyle cevap vermekten bahseden bu bakan geri plana çekilmiştir. PKK’lılar kobani bahanesiyle 37 ilimizde 1419 olay çıkarmıştır. 212 okul binası, 67 emniyet binası, 25 kaymakamlık binası, 29 parti binası kundaklanmıştır. Şu caniliğe barbarlığa bakın ki çocuk yuvaları bile saldırıya uğramıştır. Hırsız ve hainler haramla kursaklarını doldurmuştur.
Türkiye silahlanan hainlerin nefretiyle sarsılmıştır. Bitiyor denen terör şehirlere üşüşmüş, övülen sözde çözüm süreci haydutları yüreklendirmiştir. Her şey bunlarla sınırlı kalmamıştır. Türk bayrağı Atatürk büst ve heykelleri peş peşe ateşe verilmiştir. MHP olarak milletin kutsal miras ve kazanımlarına saldıranlara şiddetle kınıyor lanetliyoruz. HDP başkanının batıdan doğuya destek gelmesin diye söylediklerini bir bölücünün kurnazca dile getirdiği sızlanma olarak görüyorum.
Türkiye’nin sahipsiz olduğunu düşünmesin. Aziz milletimizin korktuğunu sananlara tavsiyem geçmişimizdeki en karanlık dönemlerde milli ruhun nasıl ayağa kalktığına bakmalarıdır. AKP’nin çözüm ortakları, çözüm kadrosu, Kobani aşısıyla çılgına düşünmüştür. Kobani için timsah gözyaşı dökenler milli servete ihanet etmiştir. Ne Erdoğan ne Davutoğlu milli değerlerimizin arkasında duramamıştır. 63 sözde akilden tek bir ses işitilmemiştir. IŞİD Kobani’yi vurduğu zaman etek giyen maske takan taşı sopalı molotoflu militanlar kanlı ellerini Türk bayrağına uzatmışlardır.
Erdoğan bunları pışpışlarken varlığımıza diş bileyen şerefsizler meydanı boş bulmuştur. Bayrak yakılıyorsa sağ duyulu kardeşlerim ellerini vicdanlarına koyup düşünme zamanı gelmiş demektir. Cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde al bayrağımız bu kadar düşmanlık görmemiştir. Türk milleti bunu hak etmemektedir. Bayrak namustur bayrak şereftir. Namustan şereften onurdan haberi olmayanların bayrağı sevmesi savunması akla ziyandır.
PKK ile yürütülen pazarlıklarda ipliği pazara çıkanların, 17-25 aralık’ta kirli çamaşırları villalardan taşanların türk milletinin yanında durması hayal mahsulü bir beklentidir. Bugüne kadar millet vatan ve bayrak kaybetmiş hain niyetler kazançlı çıkmıştır. AKP CHP PKK PYD ve küresel örgütler halka halka dizilip birbirini doyururken yalnızca MHP hakkın adaletin milli olmanın ve dün başkent oluşunun yıl dönümünü kutladığımız ankara’nın hizasında durmuştur.
Artık Türkiye kazanmalıdır. Türk bayrağı inmeyecek şekilde dalgalanmalıdır. Türk milleti hak ettiği medeniyet seviyelerine çıkmalarıdır. Tek çare MHP’dir. Yegane umut ışığı üç hilalin bağrından yayılarak milliyetçi demokratik ve kardeşlik vizyonudur. Kalplerinde insan sevgisi olmayan barbarlar Kobani’deki IŞİD zulmüne sözüm ona tepki olarak sokaklara yığılmıştır. Lafın gelişi IŞİD terörü reddedilirken aynı terör yöntemi vatanımızda kullanılmıştır. Şiddetten yakınanlar şiddette sınır tanımamıştır. Kobani için ağlayanlar Türkiye’ye ölüm saçmıştır. Bunların asıl meseleleri Kobani değildir. Bu ahlaksızların maksadı Türkiye’nin düşürülmesi bölünmeye Kürdistan’a razı edilmesidir. Bunun içinde silahlı militanlar devreye girmiştir. Bingöl Emniyet Müdürü'ne, yardımcısına, koruma görevlisi komisere suikast düzenleyen katillerin ne insanlıkla ne de Kobani ile ilgileri vardır. Bingöl Emniyet Müdürümüz ağır yaralanırken, yardımcısı ve komiser şehit olmuşlardır. Şehitlerimiz toprağa verilmiştir.
PKK’lı teröristler bu insanlık dışı eylemi namertçe gerçekleştirmişlerdir. Soruyorum Akif Şahin’in şehit olması Kobani’yi kurtarmış mıdır? IŞİD terörünü durdurmuş mudur? Gaziantep’te evinde yemek yerken bedenine kurşun isabet eden Sevgi Alıcı’nın vefatı kansızları haysiyetsizleri mutlu etmiş midir? Kobani’deki karanlığı bitirmiş midir? Türkiye’nin yakılması Kobani’ye fayda sağlamış mıdır? Neymiş Mehmetçik PKK PYD hesabına kobani’ye girmeli IŞİD terörüyle mücadele etmeliymiş. CHP birden bire Kobani için yeni bir tezkereden bahsetmeye başlamıştır.
Türkiye’nin IŞİD’e karşı PKK hesabına savaşmasını isteyenlerin ya zihinleri bulanık yada milli hafızaları siliktir. Kan sadece Kobani’de akmadı. Ölümler sadece Kobani’de yaşanmadı. Kerkük’te Musul’da Telafer’de Suriye’nin muhetlif kentlerinde nehir gibi akan Türkmen kanına sırt dönenlerin sırf kobani için ayağa kalkması tarifi olmayan rezilliktir.
Kendinize güveniyorsanız; sıkıysa, yüreğiniz yetiyorsa IŞİD’in karşısına çıkın da görelim. İstanbul’da bağırmak kolaydır, Diyarbakır’da masumlara korku salmak, her yer Kobani her yer direniş demek basittir, Bingöl’de polise pusu kurduran emzikli bebekleri kurşuna dizen dağlarda fitne kazanı kaynatan hainler insanlık düşmanları size söylüyorum. Kobani’de IŞİD terörü sizi bekliyor, ne duruyorsunuz, ne korkuyorsunuz? IŞİD Kobani’de duruyor, siz Türkiye’den selamlıyorsunuz. IŞİD biçiyor doğruyor, siz Türkiye’den ortak oluyorsunuz. Kobani için koridor açılması, buna sıcak bakılması vatana ihanet olacaktır. Bazı medya organlarında peşmerge yönetiminin Kobani’deki militanlara silah yardımı yaptığı belirtilmiştir. Bu silah ve mühimmat nasıl ulaştırılmıştır? Barzani yönetimi silahları nereden temin etmiştir.
AKP’nin yeni sözcüğü 10 Ekim’de Kobani’de sadece PYD kaldığını ilan etmiştir. Madem sivil halk Türkiye’ye sığınmıştır o zaman bu giden yardımlar kimlere ulaştırmıştır? Hal böyleyken Kobani’ye giden araçların adresi kimlerdir? AKP adı konulmamış koridor açarak pazarlıklar yoluyla PYD PKK’ya yardıma ikna mı edilmiştir? Hükümetin gayri milli siyaseti güven vermemektedir. Çözüm sürecini kurban vermeyiz diyenler Türkiye’yi kurban etmektedir.
Salim Müslim 4 Ekim’de Türkiye’ye gelmiştir. Davutoğlu kafasının ne kadar karışık olduğunu ispatlamıştır. Davutoğlu diyor ki "Salim Müslim’i Türkiye’ye getiriyoruz" bir anlamda meşru görüyorum seni diyoruz. Davutoğlu’nun PKK’ya yaptığı jestlerni biliyorduk da PYD’de tavizler verdiğini ilk kez görüyoruz. BU AKP’nin bölücü fıtratına göre normaldir. Fotokopi başbakanın ağzından çıkanı kulağı duymuştur. Davutoğlu PYD terör örgütünü ne halka meşru görmüştür. PYD’yi meşru görmek şehide şühedaya küfür etmektir. Hükümette milli gururun kırıntısı bile kalmamıştır.
Terörist Müslim hükümetle yaptığı görüşmelerde kendisine sözler verildiğini söylemiştir. Özellikle Kamışlı’dan koridor açılmasını önermiş Kobani’nin düşmemesi için gerekli yardımı yapmasını talep etmiştir. Bir başbakan yardımcısı Suriye’li kürtleri Türkiye’nin doğal müttefikleri olarak tanımlamıştır. Davutoğlyu PYD PKK terörüne güvence vermiştir.
Fakat cumhurbaşkanı Erdoğan kobani düştü düşüyor diyerek pazarlıkları kızıştırmıştır. AKP, PYD PKK’yı Esad rejimine yönlendirmek istemiştir. Malum başbakan yardımcısının Kobani’ye koridor mümkün değil sözleri PYD PKK’ya karşı hükümetin mesajı olarak algılanmalıdır. Salih Müslim’in dün yayınlanan röportajında Ankara’nın askeri olmayız sözü yapılan pazarlıklara somut bir örnektir. Bu esnada PKK, Kobani düşerse çözüm süreci biter diyerek hükümeti tehdit etmiştir.
Oysaki Türkiye’nin başına ne geldiyse süreç çerçevesinde teröre verilen tavizlerden kaynaklanmıştır. İhanet serüveni bitmiş PKK, AKP’den alacağını tahsil etmiştir. Şu an gözler İmralı Canisi'nin yarın yapacağı açıklamaya kilitlenmiştir. Diyebiliriz ki isyan provalarının görünürdeki sorumlusu HDP ise arka plandaki gerçek suçlusu ihanete çanak tutan AKP’dir. Erdoğan ve Davutoğlu’nun Esad takıntısı terör örgütleriyle düşüp kalkması Türkiye’yi sorunlu bir sürece mahkum etmiştir.
Hükümet tüm enerjisini Esad’a çevirmiştir. Şimdi gündemi ne idüğü belirsiz Suriyeli ılımlı muhalefetin eğitilmesi konusu almıştır. Erdoğan ve Davutoğlu’nun Şam yönetimini devirme hesabı yapması, ABD’yi zorlama çabaları milli hedeflerimizle bağdaşmamaktadır. Elinde silah tutanların neresi ılımlı neresi soğuk nasıl bilinecektir. Sayın Başbakan neyi eğitiyor neyi donatıyorsunuz? IŞİD PKK PYD’nin ikinci plana indiğini fark etmiyor musunuz? Irak ve Suriye’yi terbiye edip bölünmelerini şiddetlendiren ABD, Erdoğan ve Davutoğlu’nu avucunun içine almıştır.
Bu kürsüden söylüyorum ki, Suriye’de Esad’la savaşan muhalif unsurlara ülkemizde askeri eğitim vermek tamı tamına Suriye ile adı konulmamış bir savaşa girmek olacaktır. Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünü tartışmaya açacak her siyasi önergeden sakınmak lazımdır. Suriye bölünürse Türkiye bundan uzak kalamayacaktır.
1988’de Halepçe Katliamının 1991’de Körfez savaşının 2003 ırak işgalinin nelere mal olduğu bilinmektedir. Bir terör örgütü aynı anda hem Irak’ta hem Suriye’de cephe açabiliyor ve dünyada bunu seyrediyorsa gerçekten oyun büyük demektir. Bunun ismi yeni sömürgeciliğin Ortadoğu tasarımıdır. Aktörler aynı senaryolar birbirine yakındır. Eğer AKP hükümeti vahşi emperyalizminin önünde yuvarlanmaya devam ederse vatanı milleti bir arada tutmak imkansızlaşacaktır. Tehlikeleri sezmek, buna uygun politikalar yapmak milli birlik ve kardeşliğimizi emniyete lamak milleti yönetenlerin asli görevleridir.
Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığına 10 Ağustos’ta seçilmiş, 28 ağustos’ta da TBMM’de yemin etmiştir. Erdoğan bu yeminde aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücüyle çalışacağına namus ve şeref üzerine and içmiştir. Yakından izliyoruz ki Erdoğan görevinin ağırlığına layık biri
Recep Tayyip Erdoğan’dan cumhurbaşkanı olmaz derken ne kadar haklı olduğumuz teyit edilmiştir. Evet Erdoğan hukuken bunu taşıyabilir. Fakat ahlaken ve vicdanen cumhurbaşkanı olamayacak kadar yanlış birisi olduğunu tarih elbette yazacaktır. Cumhurbaşkanı başbakandan rol kapmak için yarışmaktadır. Sanki TBMM askıya alınmıştır. Bu ne yaman çelişkidir? Erdoğan açılıştan açılışa koşmakta parti genel başkanı gibi açık hava toplantıları düzenlemektedir. Hafta sonu ağzını bozmuştur.