MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ayasofya'da Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı programda Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'e atfen "zalim ve kafir" diyen imam Mustafa Demirkan'a sert sözlerle yüklendi. " Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e tahammülsüzlük lafı cimi yok Türkiye Cumhuriyeti'ne tahammülsüzlüktür" diyen Bahçeli, " Suyu bulandıran bunu da Müslüman kisvesi altında yapan kişilerin Türkiye'nin huzuruyla oynamaları provokasyondur. Bunlar iyi araştırılmalıdır, maksatları derinlemesine tahlil edilmelidir. Gizli FETÖ'cü oluğu olmadıkları mutlaka incelenmelidir" ifadelerini kullandı.
Söz konusu yaşananları "AK Parti hükûmetini töhmet altında bırakmak yapılan muhteşem hizmetleri söz ve fiillerle karalamak" olarak değerlendiren MHP lideri, "Şuursuz konuşmaların hiç kimseye faydası yoktur. Atatürk'e bühtan edenlerin milletimizin gözünde zerre değeri olmayacaktır. Zira Atatürk milli birliğimizin ortak paydasıdır. Kim gazi paşaya saldırıyorsa ya soy kütüğünde karanlık bir nokta ya da mazisinde yüzünü kara çıkaracak bir mahcubiyeti vardır. Herkes bilsin ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk bizim ve milletimizin kırmızı çizgisidir" diye konuştu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu da hedef alan MHP lideri Bahçeli, erken seçim çağrılarına sert bir dille tepki gösterdi. Bahçeli, "ABD'nin bazı körfez ülkeleriyle hain bir senaryo üzerinde kafa yorduğuna dair iddialar havalarda uçuşmaktadır. Birleşik Arap Emirliklerinden İsrail'e kadar Türkiye'yi köşeye sıkıştırmayı amaçlayan ülkelerin örtülü operasyonları anlaşıldığı kadarıyla şiddet ve yoğunluk kazanmıştır. Kılıçdaroğlu ve diğer yandaşları bu operasyonların siyasi ayağıdır. Biden'ın dümen suyuna giren gazına giren kanlı teknesine binen Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP'nin erken seçim isteği sahibinin sesidir. Türk milleti böylesi bir tuzağa kesinlikle düşmeyecektir" sözlerini kaydetti.
Bahçeli, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun erken seçim için referandum çağrısını ve "Cumhur İttifakı'nın üçüncü ayağı mafyadır" ifadesini hatırlatarak, "Kılıçdaroğlu yine yalan makinesi olmakla kalmıyor organize suç çetelerini nefesi, Türkiye düşmanlarının da nesnesi olduğunu görmüyor göremiyor. Şu anda Cumhuriyet Halk Partisi yönetimine siyasi propaganda üretimini kimin yaptığı söylem ve eylem sınırını hangi suçluların belirlediği herkesçe bilinmektedir. Kılıçdaroğlu masal anlatmasın, ruh ikizi haline dönen mafyaya baksın. Bizim mafya ile ortak olduğumuzu söylemek bariz bir saptırmadır. Ülkemizin erken seçim gibi bir gündemi yoktur" dedi.
Öte yandan Bahçeli'nin CHP'nin "Mutfakta yangın var" söylemine karşın sözleri de dikkatleri çekti. Bahçeli, "Mutfakta yangın var deyip durmayın, yanan sizin iradenizdir. Yangın yerine dönen sizin imtiyazlı ve izansız siyasetinizdir. Bugün mutfak yanıyorsa yarın söndürürüz" dedi.
Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Demokrasi düşüncesi, bir ülkeyi düşürmenin, bir ülkeyi düşkün göstermenin bahanesi olarak tavzih ve tevil edilemeyecektir. Siyaset ve demokrasi mücadelesinde nihai karar mercii millettir. Bunun dışında destek arayanlar, dayanak araştıranlar, iktidar vizesi için güç merkezlerinden medet ve menfaat arzulayanlar zillet ve ziyan çukurundadır. Siyasette erdem yoksa entrika hakimdir. Hz.Mevlana iki şeyin insanı anlattığını söylemişti. Birincisi, hiçbir şey yokken gösterilen sabır, diğeri de her şey varken sergilenen tavırdır. Asırlar öncesinden kulağımıza fısıldanan bu söz aynısıyla siyasette de geçerli değil midir? Hırslarına yenik düşenler heveslerinin kurbanı olmaktan asla kurtulamazlar. CHP yönetiminin içler acısı durumunu başkaca izah etmek nasıl mümkündür? İP yönetiminin teslimiyetçi ve süngü düşürmüş hali nasıl açıklanmalıdır?
Çok değil, 2020 yılının farklı tarihlerinde erken seçime karşı olduklarını, buna gerek duymadıklarını sürekli vurgulayan Kılıçdaroğlu’na ne olmuş, nereye kaybolmuştur? Bir yıl içinde değişen veya değiştiği söylenen nedir? Kılıçdaroğlu’nun erken seçim zorlaması kimlerin talebi, hangi karanlık mahfillerin siparişidir? FETÖ’cülerin altı aylık süre içinde Kılıçdaroğlu’nun iktidarını dillendirmeleri, birden bire Mayıs ayının ilk haftasından itibaren hükümet üyelerine hedefine alan iftira kampanyaları erken seçim dayatmasıyla yakından bağlantılıdır.
ABD’nin bazı Körfez ülkeleriyle hain bir senaryo üzerinde kafa yorduğuna dair iddialar havalarda uçuşmaktadır. Birleşik Arap Emirlikleri’nden İsrail’e kadar Türkiye’yi köşeye sıkıştırmayı, bölgesel yükselişinin önünü kesmeyi amaçlayan ülkelerin örtülü operasyonları, asimetrik tahrikleri anlaşıldığı kadarıyla şiddet ve yoğunluk kazanmıştır. Kılıçdaroğlu ve diğer yandaşları bu operasyonların siyaset ayağıdır. 15 Temmuz gecesi ülkemiz aleyhine düşmanca bağlantıları bilinen ülkelerin zillete yatırım yaptıklarıyla ilgili şüpheler bir vehmin sonucu değil, tedbirli ve teyakkuz içinde olmamızı gerektiren vaki bir tespitin izharıdır. Biden’in dümen suyuna giren, gazına gelen, kanlı teknesine binen Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin, erken seçim isteği sahibinin sesi, melanetin sözüdür. Türk milleti böylesi bir tuzağa kesinlikle düşmeyecektir.
Türkiye’nin büyümesini, yeni hükümet sistemiyle derlenip toparlanmasını çekemeyenlerin paslı değirmenine su taşıyanlar vebal altındadır. Geçen hafta da söylemiştim, yine üstüne basa basa ifade ediyorum, oyun büyük, oyun sinsi, oyun karanlıktır. CHP yönetiminin makam ve koltuk uğruna Türkiye’nin karşısına geçmesi, husumet cephesine kurşun askerlik hevesi, sorarım sizlere zillet değildir de nedir? CHP Genel Başkanı, bir an önce seçime gidilmesini istiyor. Belli ki acelesi var, belli ki aldığı talimatın süresi dolduğundan telaş içinde. Daha da çirkefleşerek milletten korkulur mu diye soruyor. Asıl korkanın, asıl demokrasi kaçakçısının, asıl milli irade kalpazanın bizatihi zihniyeti olduğunu unutmuşa benziyor. Desteksiz sallayan Kılıçdaroğlu, anayasa ile ilgili referandum yerine, seçimlerin yapılıp yapılmaması ilgili referandumdan bahsediyor. Mafyayı Cumhur İttifakı’nın üçüncü ortağı gören Kılıçdaroğlu yine yalan makinesi olmakla kalmıyor, organize suç şebekelerinin nefesi, terör örgütlerinin neşesi, Türkiye düşmanlarının da nesnesi olduğunu görmüyor, göremiyor. Şu anda CHP yönetimine siyasi propaganda üretimini kimin yaptığı, söylem ve eylem sınırını hangi suçluların belirlediği herkesçe bilinmektedir. Kılıçdaroğlu masal atlatmasın, ruh ikizi haline dönen mafyaya baksın. Bizim mafyayla ortak olduğumuzu söylemek bariz bir saptırmadır. Ama mafyanın CHP’ye, boyalı medyaya, tetikçi köşe yazarlarına nasıl nüfuz ettiğini, bunları kafese nasıl yerleştirdiğini bilmeyen, duymayan, görmeyen kalmamıştır.
CHP yönetimi öyle bir hale gelmiştir ki, hamama götürseniz kurna beğenmezler, düğüne götürseniz zurna beğenmezler. Zehirli mantar gibi her dedikodunun etrafında biterler. Tek ayaküstünde kırk yalan söylerler. Sayın Kılıçdaroğlu, fazla heveslenme, fazla celallenme, fazla zorlama, fazla hesap hatası yapma, ülkemizin erken seçim diye bir gündemi yoktur, bunu da kiralık aklından sakın çıkarma. Demedi deme, adam sözü dinle. İP’in başkanıyla birlikte emperyalizmin reklam yüzü olmaya özenme, Türk milletini ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışma. Cumhurun ve Cumhur İttifakı’nın ortak iradesi nettir, nitekim Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimi 2023 yılının Haziran ayında yapılacaktır. Bugünden itibaren de seçimlere 754 gün kalmıştır. Sayın Kılıçdaroğlu, önce sabret, sonra da seyret; milletin zilletle göreceği demokratik hesaba şunun şurasında 2 yıl 24 günlük süre vardır.
CHP yönetimine tavsiyem, ekin tohumun hasını, çekmeyin yiyecek yasını. Mutfakta yangın var deyip durmayın, yanan sizin iradenizdir, yangın yerine dönen sizin imtiyazlı ve izansız siyasetinizdir. Kaldı ki 2021’in ilk çeyreğinde yüzde 7 büyüyen Türkiye ekonomisinin vahim fırtınadan nasıl çıkma başarısı gösterdiğini kabul ve ifade edin. Elbette şu gerçeğin farkındayız, kafasının içi şeytanlaşmış insanlara doğruyu anlatmak, doğruyu göstermek suyun üstünde yürümek, yüzerken terlemek gibidir. Olsun varsın, biz yürümeye de varız, terlemeye de hazırız, çünkü yanlışa teslim edilecek, zillete rehin ettirilecek bir ülkemiz, bir vatanımız, bir milletimiz, bir geleceğimiz asla yoktur. Var diyenlerin alınlarını karışlarız, pejmürde yakalarından tutarız, sorulacak hesabı da mahşere bırakmayız.
"Belli ki acelesi var. Daha da çirkefleşerek milletten korkulur mu diye soruyor. Asıl korkanın asıl milli irade kalpazanının bizahiti zihniyeti olduğunu unutmuşa benziyor. Desteksiz sallayan Kılıçdaroğlu, Anayasa ile ilgili referandumu yerine seçimlerin yapılıp yapılmamasıyla ilgili referandumdan bahsediyor. Mafyayı cumhur ittifakının üçüncü ortağı gören kılıçdaroğlu yine yalan makinesi olmakla kalmıyor organize suç çetelerini nefesi, Türkiye düşmanlarının da nesnesi olduğunu görmüyor göremiyor. Şu anda Cumhuriyet Halk Partisi yönetimine siyasi propaganda üretimini kimin yaptığı söylem ve eylem sınırını hangi suçluların belirlediği herkesçe bilinmektedir. Kılıçdaroğlu masal anlatmasın, ruh ikizi haline dönen mafyaya baksın. Bizim mafya ile ortak olduğumuzu söylemek bariz bir saptırmadır.
Ülkemizin erken seçim gibi bir gündemi yoktur. Cumhur'un ve Cumhur İttifakı'ın ortak iradesi nettir. Bugünden itibaren seçimlere 754 gün kalmıştır. Sayın Kılıçdaroğlu önce sabret sonra seyret."
"Terörle mücadele alanında gösterilen başarılar milletimizi haklı olarak sevindirmektedir.1 Ocak 2021’den bugüne kadar yapılan 181 operasyonda toplam bin 162 terörist etkisiz hale getirilmiştir. İhanetin bedeli taksit taksit hainlere ödettirilmektedir. Bu ülkeye kast etmek, milli güvenliğimize suikast düzenlemek için elleri tetikte gezen canilerin sonu hüsrandır. PKK/YPG’nin beli kırılmıştır. Hem vatan topraklarımızdan hem de mücavir bölgelerden teröristlerin temizlenmesi konusunda üstün ve fedakârca bir mücadele yürütülmektedir. Türk milletini terör musibetiyle yaşamaya hiçbir güç odağı alıştıramayacaktır. Diken battığı yerden battığı zaman çıkarılacak, bununla birlikte terör örgütlerinin kaynak ve üreme alanları yerle bir edilecektir. Çok şükür yapılan ve daha da cesaretle yapılması planlanan budur. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizle ve diğer tüm güvenlik güçlerimizle gurur duymak, sonuna kadar destek verip dua etmek milli ve manevi bir vecibedir. PKK’nın ihanetle açtığı kanlı sayfa muhakkak surette kapatılacak, FETÖ’nün kalıntıları, elebaşları ve kripto elemanları inşallah yakalanıp cezalandırılacaktır. Bu devran böyle gitmemelidir, gitmeyecektir. Hain terörist başı Gülen’in yeğeni olduğu iddia edilen Selahaddin Gülen, başarılı bir operasyonla yurt dışından Türkiye’ye getirilmiştir. Vakit adaletin karşısında hesap verme vaktidir. Bu aşamada, darısı diğer FETÖ’cülerle PKK’lı alçakların başına olsun demek boynumuzun borcudur.
Özellikle beklentimiz, FETÖ’cülerle birlikte PKK’lılar hakkında süren mahkeme süreçlerinin derhal karara bağlanarak nihayete erdirilmesidir. Şu anda, FETÖ’yle ilgili görülmekte olan soruşturma dosya sayısı 58 bin 720, kişi sayısı da 112 bin 124’dür. Kovuşturma safhasında olan dosya sayısı 33 bin 232, kişi sayısı da 44 bin 413’dür. PKK’yla ilgili devam eden soruşturma dosyalarının sayısı 33 bin 817 iken, kovuşturmaya esas olan dosya sayısı 65 bin 618’dir. Bağımsız ve tarafsız Türk mahkemeleri davaları bir an önce sonlandırmalıdır. Yaklaşık bin 780 gündür süren mahkemelerin maşeri vicdanı rahatsız ettiğini açıklıkla ve ikazen söylemek isterim. Adalet kurumları son kararlarını vermekte geciktikçe dipsiz tartışmalar, ipe sapa gelmez polemikler, bilhassa dış tahrikler artış göstermektedir. Yargı reformlarının konuşulduğu, dördüncü yargı paketinin gündeme geldiği bir dönemde, FETÖ ve PKK’yı kapsamına alan adli süreçlerin bitirilmesi, kimin suçlu kimin masum olduğunun tayin ve tefriki süratle temin edilmelidir.
Terörle mücadele cephesini sağlam tuttuğumuz kadar, sosyal ve ekonomik kalkınmışlığı da hedeflemeliyiz. Fakat salgın döneminde dünyanın bile içine gömüldüğü ekonomik şikayetleri siyasal itiraza dönüştürüp kara propagandaların garsonluğunu yapmak doğru değildir, samimi değildir, vatan ve millet sevgisiyle de bağdaşmayacaktır. Mesela domates, patlıcan, soğan yiyemiyoruz itirazını seslendirirken, birden bire hain kurşunları yersek, ülkemizi yemeye çalışanlara gözümüzü ve vicdanımızı kapatırsak tarihi varlığımızı nasıl koruyabiliriz?
CHP yönetimi, bağımsızlık ve bekamız risk ve tehdit altındayken, hangi yangından, neyin yenilip yenilmediğinden söz açıyor? Bakınız, Suriye yaklaşık 10 yıldır iç savaş tünelindedir. Ülke topraklarının üçte biri kontrol dışıdır. Üstelik geçen hafta traji komik demokrasi ihlallerinin tescillendiği bir başkanlık seçimine sahne olmuştur. Esad 2014’de yüzde 88 olan oyunu, seçimlerin yapıldığı coğrafi alanlarda yüzde 95,1’e çıkarmıştır. Şam’da halk sabaha kadar kutlama yapmıştır. Göstermelik diğer iki başkan adayı da beklendiği üzere havalarını almıştır. İç savaşın Suriye ekonomisine maliyeti 1 trilyon 200 milyar dolardır. Halk yoksul ve açtır, sefalet diz boyudur. İç savaş olmasaydı, Suriye barış ve huzur içinde yaşasaydı, dahası 1 trilyon 200 milyar dolar da Suriyelilerin hizmetine harcansaydı, bugünkü kara tabloya mahkum olurlar mıydı? YPG terör örgütünün kendi vatanını koruduğunu, bize de saldırmayacağını acayip ve acıklı çürük bir mantıkla açıklayan Kılıçdaroğlu ve yakın ekibi, Suriye trajedisinden hiç mi ders çıkarmıyorlar? Türkiye’yi Suriye’ye çevirmek için yazılan ve uygulanması için fırsat kollanan rezil senaryoları da mı görmüyorlar? Ülkesine yabancılaşmış, milletiyle gece gündüz misali ters düşmüş bir CHP zihniyetinin yatıp kalkıp mutfak demesi, yaygınlaşan tehlikeleri hafife alması nasıl bir körlük, nasıl bir kütüklüktür? Yabancı gazeteleri okuyun, sivil toplum kuruluşlarının ve düşünce kuruluşlarının raporlarını inceleyin, CHP’nin siyasi üslubuyla benzerliği hemen fark edeceksiniz.
ABD Başkanı olmadan önce Joe Biden’in, 17 Ocak 2020’de, The Newyork Times Gazetesi’ne verdiği demeçte, Türkiye’deki muhalefeti desteklemeleri gerektiğini ifade etmesi, zillet ittifakına atılmış pastır. Kılıçdaroğlu bu pası almış, Türkiye’nin kalesine gol atmak için sahaya inmiştir. Onun için Türkiye’nin terörle mücadelesi, sınır ötesindeki kahramanca faaliyetleri önemsiz, ihmal edilmesi gereken küçük bir ayrıntıdır. ABD’nin 2022 bütçesinde, savunma harcamaları kaleminde, terör örgütü PKK/YPG’nin dahil olduğu eğit-donat programı için 522 milyon dolarlık fon ayrılması müttefiklik hukukuna, geçen hafta bu ülkenin Dışişleri Bakan Yardımcısıyla teyidi yapılan stratejik ilişkiye müzahir şerefli bir tavır mıdır? Bize göre şerefli bir tavır değildir, ama Kılıçdaroğlu’na sorsanız, yalnızca sönmeye yüz tutmuş mutfaktaki yangını söyler, takılmış plak gibi ezberlerini tekrar eder.
Bizim kaygımız vardır, bizim sorumluluklarımız vardır, bizim tarihe ve millete karşı görevlerimiz tartışmasız seviyededir. Zillet ittifakına göre devletin ve milletin hakkını savunmak gibi bir gündem söz konusu değildir. Ama biz öyle değiliz, olamayız; çünkü bu devlet bizimdir, bu ülke bizimdir, bu millet de doğudan batıya, güneyden kuzeye hepimizdir. Herkes eşittir Türkiye’dir. Konuşmanın bu kısmında, terörle mücadele esnasında şehit olan kahramanlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmetler dilerken, hala tedavi altındaki kahramanlarımıza şifalar temenni ediyorum. Biden’in zillet masasında elinde tuttuğu yedili kozu ne yaparsa yapsın, Türkiye yolundan dönmeyecek, zulme boyun eğmeyecek, ite çakala da eyvallah etmeyecektir.
Merhum Hocamız Prof.Dr.Bahaeddin Ögel’in yüksek lisans talebesi olan bir gazeteci, onunla ilgili bir hatırasını şu şekilde nakletmişti:
“Bir gün derste bir arkadaşımız Atatürk’ümüzü sorgular gibi konuşmuştu. Sevgili Hocam Bahaeddin Ögel, Kaşgarlı Mahmud’dan bir öyküyle cevap verdi. Öykü şöyleydi: Bir kervan yolunda giderken bir kartal kervancının börküne pençe atar. Kervancı börkünü sıkıca tutar ama kartal kervancıyı börküyle havaya kaldırırken kervancıyla beraber kervancının bacaklarıyla sıktığı altında ki eşekte havaya kalkar. Bu kez eşeğe bağlı develer de bir sıra halinde havaya kalktığı anda en arkadaki deve Allah’a şöyle yalvarır. Allah’ım, kervancının bileğine güç ver de börkünü sıkı tutsun.”
Bu öyküyü anlattıktan sonra Hocamız sözlerini şu tarihi hükümle bağlamıştır: “Atatürk bizim börkümüzdür, birliğimizin simgesidir, ona laf yoktur.” Baş giderse börk gider, börk giderse il gider, iffet gider. Allah muhafaza bir daha da geri gelmez. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e tahammülsüzlük, lamı cimi yok Türkiye Cumhuriyeti’ne tahammülsüzlüktür. Bugün varsak, bugün hayattaysak, bunun şeref payesi Türk tarih silsilesinde müstesna bir yeri olan aziz Atatürk’ündür. İdeolojik dogmalarla, ilkel bir taassupla, keskin önyargılarla Atatürk düşmanlığı yapmak, millete değil hıyanete hizmettir. Ayasofya-i Kebir Camii Şerif açılmışken, büyük bir özlem olan Taksim Camii’nin manevi hayatımıza kazandırılması, Müslüman gönüllerle buluşturulması sağlanmışken nükseden Atatürk alerjinin esas gerekçesini nasıl okumalı, nasıl anlamalıyız? İktidarın millete mal olmuş muhterem eserlerini gölgelemeye, kutuplaşmayı teşvik etmeye kimin ne hakkı vardır?
Her güzel ve memnuniyet verici gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, suyu bulandıran, ortamı kızıştıran, bunu da Müslüman kisvesi altında yapan kişilerin Türkiye’nin huzuruyla oynamaları provokasyondur. Bunlar iyi araştırılmalıdır, maksatları derinlemesine tahlil edilmelidir. Gizli FETÖ’cü olup olmadıkları mutlaka incelenmelidir. Vaazlarıyla milli birliğimizi yaralamaya, tarihi şahsiyetlerimizi kötülemeye hiç kimse cüret etmemelidir. İnanç sahibi insanlarımızı üzmek, özellikte de bugünkü AK Parti hükümetini töhmet altında bırakmak, yapılan muhteşem hizmetleri söz ve fiillerle karalamak temiz bir mizacın, ihlaslı bir kalbin sonucu değildir. Herkes uyanık olmak zorundadır. İslam adına İslam’ın temel değerlerini, kutlu çağrılarını hamasetle tartışmaya açmak ahlaken sorunludur. Sorumsuz ve şuursuz konuşmaların, temelsiz ve mesnetsiz ithamların hiç kimseye faydası yoktur. Atatürk’e bühtan edenlerin milletimizin gözünde zerre değeri olmayacaktır. Zira Atatürk milli birliğimizin ortak paydasıdır. Kim Gazi Paşa’ya saldırıyorsa, kimin Gazi Paşa’ya kötü sözü dokunmuşsa, ya soy kütüğünde bir karanlık nokta ya da mazisinde yüzünü kara çıkaracak bir mahcubiyeti vardır. Atatürk’ün manevi hatırasını hezeyanla ilzam etmek İslam’a katkı mıdır? Mukaddesatımıza sahip çıkmak, ona refik olanlara, ona refakat edenlere sahip çıkmaktır.
Atatürk’e hakaret mukadderatımıza da husumettir. Allah için söyleyiniz, Atatürk’e dil uzatanlar daha iyi Müslüman olduklarını mı sanıyorlar? Atatürk’e en ağır sözleri reva görenler, Türk milletinin ruhunu okşadıklarını mı düşünüyorlar? Ey kendini bilmez akılsızlar, Atatürk’ümüzden ne istiyorsunuz? O tarih sahnesine çıkmasaydı, Türklüğün kıvancı, İslam’ın bekçisi olmasaydı, doğduğunuzda kulağınıza ezan mı okunur, yoksa bir kilise de vaftiz mi edilirdiniz? Atatürk’ün hatıralarına ve heykellerine saldıran zavallılar, sizin yel değirmenlerine savaş açan Donkişot’tan, yancısı Sanço Panço’dan ne farkınız vardır?
Yüce dinimizde, açıkça haram işleyen bir günahkara bile hakaret uygun bulunmamıştır. Dirilere olduğu gibi ölülere sövmek de Hz. Peygamber tarafından kesinlikle yasaklanmıştır. Bu yüzden ölülerin arkasından kötü konuşmamak ve onları hayırla yâd etmek Müslümanların yaşattığı güzel geleneklerden birisidir. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz, “Ölülere sövmeyin. Çünkü onlar, önden göndermiş olduklarının yani amellerinin karşılıklarına ulaşmışlardır.” Kafirlik ve zalimlik Türk milletinin sinesinden çıkan hiçbir vatan ve millet kahramanına layık görülemez. Herkes bilsin ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk bizim ve milletimizin kırmızıçizgisidir. İlk Cumhurbaşkanımız ve Milli Mücadelenin yol başçısıdır. İman ve insaf sahibi herkes ona hürmetle mükelleftir.
Atatürk Türkiye’dir. Atatürk Cumhuriyettir. Atatürk maşeri vicdana altın harflerle kazınmış Ne Mutlu Türküm Diyene seslenişinin mimar başıdır. Onu rahmetle anmak, ana saygı duymak, onun eserlerine sadık kalmak her nesil, her Türk evladı için ödevdir. Emel sahiplerini uyarıyorum, Atatürk’ten elinizi çekin, isnatlarınızı kesin, dilinizi susturun. Fani bedeni olmasa da, müstesna hatıralarını ve yüksek fikirlerini cesaretle savunacak büyük Türk milleti vardır ve kötü niyetlilerin alayını karşılamaya gücü yetecektir. Anıtkabir ile Kocatepe arasına çekilmiş çelikten bir halat olan Milliyetçi Hareket Partisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e sonuna kadar sahip çıkacaktır.