MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sosyal medya hesabı Twitter üzerinden Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4'üncü sınıf öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun öldürülmesi davasına ilişkin paylaştığı mesajda, "Evladım Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nu şehit eden katillerle ilgili iki yıldır süren davanın sonuçlanması memnuniyet vericidir. Katil ağırlaştırılmış müebbet ceza almış, bir nebze de olsa adalet yerini bulmuştur. Fırat geri gelmeyecek olsa da, yüreklere su serpilmiştir. Dava arkadaşlarının birbirine saygılı, müşfik, muhabbet dolu olması kaçınılmaz bir görevdir. Asılsız isnat, itham ve iftira davaya sığmaz" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sosyal medya hesabı üzerinden gündeme ilişkin paylaştığı mesajlar şu şekilde: "İki türlü dava vardır: Bunlardan birisi hukukidir, yargısal niteliktedir. Diğeri ise yüksek bir ülküye adanmanın mükâfatı ve muazzez halidir. İfade etmeliyim ki, evladım Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nu şehit eden katillerle ilgili iki yıldır süren davanın sonuçlanması memnuniyet vericidir. Katil ağırlaştırılmış müebbet ceza almış, bir nebze de olsa adalet yerini bulmuştur. Fırat geri gelmeyecek olsa da, yüreklere su serpilmiştir. Adalet bir hakkın haklısına gecikmeksizin iadesidir.
Şehidimiz huzurla yatsın, geride bıraktığı dava arkadaşları hakkını koruyacaktır. Dava arkadaşlığı sorumluluk gerektirir, vefa gerektirir, fedakârlık gerektirir, hepsini geçtik sabır ve iyi niyetli olmayı gerektirir. Ülküdaşlık hukuku çiğnenmeyecek, çiğnetilmesine göz yumulmayacak büyük, tarihi ve kutlu bir bağdır. Bu bağ kırılmaz, kopmaz, koparılamaz. Dava arkadaşlarının birbirine saygılı, müşfik, muhabbet dolu olması kaçınılmaz bir görevdir. Asılsız isnat, itham ve iftira davaya sığmaz.
Sosyal medyayı silah gibi kullanarak bir davaya baş koymuş kişilerin birbirine çamur atması kabul edilemez bir ilkellik ve ilkesizliktir. Aslı astarı olmayan, önü arkası belli olmayan şüphe ve vehimlerle itibar suikastına, haysiyet cellatlığına soyunmak tehlikeli bir savrulmadır. Hırslara ket vurmak, öfkeleri dizginlemek, arzulara sınır koymak, elbette samimiyet ve safiyette ise tüm engelleri aşmak zordur, ama soyludur.
Sosyal medyanın dehlizlerinde, dipsiz derinliklerinde ne davaya yön verilir, ne de bir hak müdafaa edilir. Bunu akıldan çıkarmamak lazımdır. Gurur suskun, kibir gevezedir. Onur yüksek, omurgalı olmak asıl ve mecburidir. Sevgi olmalıdır, eğer yoksa saygı zorunludur. Türkiye'deki tartışmaların ana kaynağı uzlaşma zeminlerinin çatlaklığı, buluşma ve birlik olma hissiyatının maalesef yara almış olmasıdır. Her sıkıntı ve açmaza rağmen umutsuzluğa yer yoktur. Karamsarlık aklın durması, sabrın uyuşmasıdır. Bu ise inanç ve kültürümüze aykırıdır. Konuşarak her şey çözülecektir. Münakaşa değil, mutabakat arayışıyla her sorun bitecektir.
Yeter ki isteyelim, yeter ki bunu hedefleyelim. Biz içimizde bir olursak dışımızda ne tür bir komplo olursa olsun, kumpas ve tuzaklar ne kadar vahşi kurgulanırsa kurgulansın işlemeyecektir. Unutmayalım ki, ayrılıkta azap, birlikte hayır vardır. Fitne güçlü olsa da, fikren, fiilen ve fiziken bir arada olanlara zarar veremeyecektir.
Son olarak İstanbul'da meydana gelen doğal afetten büyük bir üzüntü duyduğumu özellikle dile getirmek isterim. 106 yılın en şiddetli yağışlarından birisini yaşayan İstanbul'umuzun yaralarının sarılması, mağduriyetlerin giderilmesi ümit ve beklentimdir. İstanbullu kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyor; Cenab-ı Allah'tan daha büyük felaketlerden ülkemizi muhafaza etmesini diliyorum."