MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, HDP'nin yerel seçimi kazanmasına rağmen görevden alınan ve yerine kayyım atanan belediye başkanları hakkında açıklama yaptı. Bahçeli, "Bu seçimde Güneydoğu’da alınacak oylar çok önemli. Orada 101 belediyeye kayyum atandı. Şimdi o parti oralarda yine kazanırsa bu çok kötü olur. Çıkarlar, bunu plebisit gibi sunarlar" dedi.
Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök'e konuşan Bahçeli, 15 Temmuz'un ardından geçen 28 ayı anlattı. Özkök bugünkü köşesinde şunları kaydetti:
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile son defa başbakan yardımcısı olduğu gün sohbet etmiştim.
MHP Genel Merkezi’ne ilk defa giriyorum.
2002 seçiminden önce Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genel merkezine gitmiştim.
*
Bugüne kadar bütün parti merkezlerine gittim. Çünkü oralarda bir partinin karakterini de görebiliyorsunuz. MHP de karakterine uygun bir parti. İlişkilerde daha dikkat çeken bir hiyerarşi ve kendine özgü bir disiplin anlayışı hemen seziliyor.
*
Dikkatimi çeken bir nokta da hemen bütün odaların duvarlarında Atatürkfotoğraflarının asılı olması.
MHP 15 Temmuz’a kadar muhalefette kalmayı tercih eden bir partiydi.
Bu tavrı 15 Temmuz’dan sonra değişti.
Bahçeli ile bir saat boyunca 15 Temmuz’dan bu yana geçen 28 ayı konuştuk.
Konuşmamız üç bölümdü.
Dün, bugün ve yarın...
'TÜRKİYE bugüne kadar parlamenter sistemle yönetildi. Bunun çıkardığı sorunları gördük. 12 Eylül’den önce bir cumhurbaşkanı seçemedik, başımıza neler geldi. Sonra Kanad- oğlubaşımıza bir 367 meselesi çıkardı. CHP Meclis’e gelmedi. Biz de gelmesek, yine seçilemeyecekti. Bana sordular “Ne yapacaksınız” diye. “Meclis açıldığında biz o gün 70 arkadaşımızla orada olacağız” dedim. Bunun manası açıktı. Nitekim gittik, aday çıkardık. Bizim adayımıza 71 oy çıktı. Onlardan kızan biri de bizim adayımıza oy vermiş. Biz bunu yapmasaydık, Meclis yine cumhurbaşkanını seçememiş olacaktı. Yani sistemdeki tıkanıklığı gidermek için o gün de sorumlu davrandık.”
Dün 2: 7 Haziran'dan kimse bizi sorumlu tutamaz
"7 Haziran’dan sonraki gelişmelerde kimse bize siz sorumlusunuz diyemez. Daha seçim akşamı “Bu işin normali AK Parti ile CHP’nin koalisyonu kurmasıdır. Biz de muhalefette kalırız” dedim. Bize gelindiğinde de bazı şartlarımız oldu. Nihayetinde Türkiye seçime gitti.”
"7 HAZİRAN seçiminden sonra Ahmet Davutoğlu yanlış bir iş yaptı. Bizden üç arkadaşımızı çağırıp bakanlık teklif etti. Bu yanlıştı. Partiler böyle şeylere tevessül etmemeli. Bakın, biz seçimden sonra ne dedik? Hiçbir talebimiz yok dedik. Bizim teşkilatımızın da talepleri olmaz mı? Olur, ama biz parti menfaatini geri plana attık. Çünkü bizim Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne verdiğimiz destek parti menfaati değil, millet menfaati, devletin bekası meselesi üzerine kurulu. Dün Cumhur İttifakı’nda hiçbir talebimiz yoktu. Bugünkü yerel seçim ittifakında yine ilkeler üzerinden hareket ediyoruz.”
"BİZ niye bu ittifakı destekledik? Cevabı çok basit. 15 Temmuz kafamızdaki her şeyi değiştirdi. Ülkenin parçalanması, devletin yıkılması tehlikesi belirdi. Yani bir beka sorunu vardı. Biz bunun üzerine cumhurbaşkanlığı sistemini destekleme ve Cumhur İttifakı’nı yapma kararı aldık.”
"Evet, biz 15 Temmuz’dan önce AK Parti’yi eleştirdik. Bu eleştirilerimizi açıkça söyledik. Ama 15 Temmuz’da karşımıza öyle bir tablo çıktı ki artık her şeyi bir kenara bırakmamız gerektiğini gördük. Bu sadece bizim için değil, AK Parti için de geçerli bir şeydi. Artık meseleye siyaseti, parti menfaatlerini bir kenara bırakıp bakma zamanı gelmişti.”
"15 TEMMUZ darbe girişimi herkesin gözünü açmalı. Türkiye çok büyük bir tehlike atlattı. Bence CHP de orada büyük bir fırsat kaçırdı. 15 Temmuz’un ertesinde Cumhurbaşkanı bizi davet etti. Ben de gittim. Kemal Kılıçdar- oğlu Bey de geldi. Orada Türkiye’nin bekasını konuşmalıydık. Kılıçdaroğlu farklı konulara girdi. O an “Eyvah, yine bir fırsatı kaçırıyoruz” dedim. O gün konuşulacak konu bunlar değildi. Keşke CHP o sürece daha aktif katılsaydı.”
"GÜNEYDOĞU’da olaylar başlayınca ben ‘Hemen oralarda sıkıyönetim ilan edin’ dedim. Ama sonradan gördüm ki iyi ki benim o sözümü dinlememişler. Çünkü biz orada o gün komutanlar terörle mücadele ediyor diyorduk, meğer darbe planı yapıyorlarmış. Bir de ellerinde sıkıyönetim yetkisi olsaydı facia olabilirdi.”
- BAHÇELİ’nin odasının bir bölümü tam bir “genel başkan ofisi”.
Karşısı ise tam anlamıyla bir öğretim üyesi odası. Koltukların ve divanın üzeri bile kitaplarla dolu.
Yan taraftaki duvarda ise eski alfabeyle yazılmış bir İstiklal Marşı asılı.
Güzel bir kaligrafi ile yazılmış. Bunu Kapalıçarşı esnafı hediye etmiş.
"BU ittifakta bizim meselemiz şu veya bu kişinin başkan olması değil. Bizim meselemiz devletin bekası meselesi. Onun için bu ittifak içindeyiz. Böyle anlarda siyasi mülahazaları geri plana atmak gerekir.”
"CUMHURBAŞKANI ve AK Parti ile ilişkilerimize gelince... İlişkilerimiz çok iyi. Karşılıklı saygı içinde iyi gördüklerimizi de hatalı gördüklerimizi de söylüyoruz. Onlar da bize karşı saygılı. Bir sorun veya pürüz yok.”
"YEREL seçimlerde niye yeniden ittifak diyoruz, onu da söyleyeyim. Biz bu ittifaka ne için girdik? Devletin bekası, Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü için. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni de bunun için destekledik. Şimdi yeni bir sisteme geçtik. Ama sistem henüz tam oturmadı. Bazı şeyler çok iyi gidiyor, bazı hatalar yapılıyor. Bunları da yüz yüze görüşmelerimizde gayet açıkça söylüyoruz. Bu sistemin yerleşme sürecini iyi yönetmeliyiz.”
"GERİYE baktığımda gerçekten büyük bir felaket atlattığımızı görüyorum. Bu felaketten çıkaracağımız çok önemli dersler var. Bunun başında da ‘adalet’ ve ‘yargı’ geliyor. Baksanıza, bütün adalet mekanizmasını ele geçirmişler. FETÖ’cüler en büyük zararı adalet ve emniyette vermişler. Bir savcı ile bir polis yan yana gelince maazallah hepimizi hapse attırabilirmiş. O nedenle bugün de adalet sistemini tam yerine oturtmalıyız. O günden ders alıp bugün de aynı hatalar yapılmamalı. FETÖ olayında en alttaki memur yerine tepedeki isimlerle uğraşılmalı. FETÖ’cüler gitti, şucular bucular geldi dedirtilmemeli.”
"TEKRAR ediyorum. Yerel seçimlerde alınacak sonuç, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin oturması ve yürümesi açısından çok önemli. Alınacak kötü sonuç her şeyi tersyüz edebilir. Özellikle üç büyük şehir çok önemli. Buralarda HDP, CHP ve diğer partiler destek verip yerel yönetimler kazanabilir. Bu olduğu takdirde daha o gece ‘bu sistemin meşruiyeti’ni tartışmaya açarlar. Bu da içinde bulunduğumuz şu geçiş döneminin altüst olması demektir. O nedenle Cumhur İttifakı devam etmeli diyoruz.”
"BU seçimde Güneydoğu’da alınacak oylar çok önemli. Orada 101 belediyeye kayyum atandı. Şimdi o parti oralarda yine kazanırsa bu çok kötü olur. Çıkarlar, bunu plebisit gibi sunarlar.”
"SİYASİ kombin nasıl olur? Bir yöntemi bulunur. Bizim bu konuda tavrımız çok net. Biraz şakayla söyleyeyim. Geçen yerel yönetim seçimlerinde bizim sloganımız çok netti. Ne dedik? “Tak, tak, tak”. Yani üçünde de MHP’ye oy atacaksın. Bu defa da şunu deriz: “Tak, tuk, tuk”. Bir yöntem, bir siyasi kombin mutlaka bulunur. Yeter ki sistemin oturması konusunda görüş birliğinde olalım.”
"SİZİN temel felsefeniz ne diye sorarsanız hep söylediğimiz şeyi tekrarlarız. Bizim temel felsefemiz milliyetçilik üzerine kurulu. Çünkü şuna gönülden inanıyoruz: Milliyetçilik ve demokrasi ruh ikizidir. Milliyetçilik olmadan Türkiye yönetilemez. Demokrasi olmadan kalkınma olamaz.”
ESKİ Başbakanlık binasındaydı. Bahçeli çevresine vefalı bir insan. Son görüştüğümüzde Özel Kalem Müdürü Murat Çeliker’di... “Son Hüzün” adlı şiiri, Ahmet Şafak tarafından bestelenmişti. Beni yine Çeliker karşıladı... Bahçeli’nin klasik Türk müziği hayranı olduğunu biliyorum. Demek ki genel merkezin baskın müziği bu.
FOTOĞRAFTA Devlet Bahçeli’nin elinde gördüğünüz büyük kitap, partinin seçim analizi. Sayfalarına şöyle göz gezdirdim.
İl il rakip analizi yapılmış.
Her ilde kim kimdir, rakiplerden kim kimdir, oy potansiyelleri çıkarılmış. Ayrıca seçimde partinin kullanacağı kitapçıklar bile hazırlanmış.
Bu beni şaşırttı... Kısaca, son seçimde alınan yüzde 11 oy moralleri yükseltmiş.