Bahçeli'den Türkeş'e: Bir dağa bir serçe konsa dağ ne kazanır, bir dağdan bir serçe kalksa dağ ne kaybeder?

Bahçeli'den Türkeş'e: Bir dağa bir  serçe konsa dağ ne kazanır, bir dağdan bir serçe kalksa dağ ne kaybeder?

Babası Alparslan Türkeş'in kurduğu MHP'de alınan parti kararına rağmen Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun seçim hükümetinde bakanlık teklifini kabul eden Tuğrul Türkeş'e milletvekilliği adaylığı teklif edip etmeyeceği sorulan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, gazeteciye "Siz çok ilgileniyorsunuz. Tuğrul Türkeş’in arkadaşı mısınız? O konu bizim gündemimizden düşmüştür" dedi.

Bahçeli, "Türkeş'in gidişi MHP'ye oy kaybettirir mi?" sorusuna da "Bir dağa bir serçe konsa dağ ne kazanır, bir dağdan bir serçe kalksa dağ ne kaybeder? Bilmem anlatabildim mi?" dedi

Türkeş'in "Seçim hükümetiyle de olsa partimi iktidar yaptım, beni partimden atamazlar" sözleri de sorulan Genel Başkan Devlet Bahçeli, "Hiç kimse, hiçbir partili kendisini yasalar üstünde görmemeli. Tüzüğün üstünde görmemeli, partinin üstünde görmemeli, o partiye gönül verenlerin üstünde görmemeli" dedi.

Devlet Bahçeli, MHP İstanbul İl Başkanlığı'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bahçeli'nin açıklamaları şöyle:

 

Tuğrul Türkeş'in sözleri

 

"Böyle bir açıklamayı uygun bulmadığımı, Sayın Tuğrul Türkeş Bey'e de yakıştırmadığımı ifade etmek isterim. Hiç kimse, hiçbir partili kendisini yasalar üstünde görmemeli. Tüzüğün üstünde görmemeli, partinin üstünde görmemeli, o partiye gönül verenlerin üstünde görmemeli. Yasaya, tüzüğe yersiz kalmış kişi disiplin kuruluyla her türlü işleme muhatap kalabilir."

 

Meydanlara inecek mi?

 

- Seçimde meydanlara gidecek misiniz?

"Sayın Cumhurbaşkanı'nın, Sayın Ahmet Davutoğlu'nu bir kez daha görevlendirmek sureti ile anayasamızın 116 ve 114. maddelerine dayanarak bir geçici seçim hükümeti kurmuşlardır. Bu seçim hükümeti kurulmakla beraber, Sayın Cumhurbaşkanı yetkisi olmamakla birlikte 1 Kasım'ı da seçim günü ilan etmiştir. Bu yetki Cumhurbaşkanı'nda değil Yüksek Seçim Kurulu'ndadır. 3-4 gün sonra Yüksek Seçim Kurulu Cumhurbaşkanı'nın isteği paralelinde sıkıştırılmış bir takvimle Türkiye'yi seçime götürme kararı almıştır. Seçim başlangıç günü 21 Ağustos 2015'dir. Oy verme günü ise 1 Kasım'dır. Bunun anlamı şudur; Türkiye, Yüksek Seçim Kurulu'nun kararı çerçevesinde 26. dönem milletvekilliği genel seçimleri için seçim takvimine 60 günlük bir süre içerisinde belirlemiş ve bunu kamuoyuyla  paylaştığı gibi, siyasi partilerimizle de paylaşmıştır. İşte bu süreçle beraber önümüzdeki pazartesi gününden itibaren 7 Hazirandan geçen süreyi de dikkate aldığımızda, 7 Haziran 2015'de 25. dönem milletvekilliği genel seçimlerinde partimizin milletimizle paylaştığı seçim beyannamesi göz önünde bulunarak aradan geçen süre içerisindeki bazı gelişmeleri de dikkate alarak bir seçim  beyannamesi, güncelleştirmesi yapmak ve yeni bir programla, yeni bir seçim beyannamesi ile, yeni bir yeni bir sloganla milletimizin huzuruna çıkmayı düşünmektedir. Biz de elimizdeki imkanlarla beraber, Türkiye'de bir yönü ile mitingler, bir yönü ile kapalı toplantılar bir yönü ile milletvekili toplantıları yürüten arkadaşlarımızın toplantılarına katkı sağlamak amacıyla onları yalnız bırakmamak için ziyaretler, öbür taraftan da çok barışık olmadığımız, Türkiye'de önemli bir sorun olarak dikkatimizi çeken medyadan da fırsat bulursak görüşlerimizi paylaşmak istiyoruz."

 

Türkeş aday gösterilecek mi?

 

("Tuğrul Türkeş'e adaylık teklif edecek misiniz?" sorusu üzerine) Siz çok ilgileniyorsunuz. Tuğrul Türkeş’in arkadaşı mısınız? O konu bizim gündemimizden düşmüştür. Tekrar tekrar soru sormakla bizi konuşturamazsınız.

 

'Bir dağa bir serçe konsa...'

 

Bahçeli, "Türkeş'in gidişi MHP'ye oy kaybettirir mi?" sorusuna da "Bir dağa bir serçe konsa dağ ne kazanır, bir dağdan bir serçe kalksa dağ ne kaybeder? Bilmem anlatabildim mi?" dedi

 

İpek Grubu'na baskın

 

- Yapılan operasyonlar sonucunda muhalif medyada bir tedirginlik söz konusu, bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Parti olarak bir şey yapacak mısınız?

"Basın ve medyaya aşırı derecede bugünkü siyasi iktidar tarafından baskı değil, zulüm yapılmaktadır. Bir çok basın mensubu arkadaşlarımız görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Yıllarını basın hayatına vermiş, toplumu aydınlatmak, şuurlandırmak için yüksek birikime sahip kişiler Recep Tayyip Erdoğan paralelinde düşünmüyorsa, patronlara baskı yapılmak sureti ile işlerine son verilmiştir. Şimdi bunun bir kötü örneğine daha şahit olmaktayız. Türkiye'nin sosyal ve ekonomik yönden, üretim ekonomisi açısından da katma değer ve istihdam yaratan bir kuruluşunun bir bölümü medya ile meşgul olurken, şimdi oraya baskı yapılarak, her gün ora tedirgin edilmek sureti ile bir yol takip edilmektedir. Bunu MHP olarak doğru bulmuyoruz. Bu yolu tercih eden insanlardan ve bu uygulamaya sebebiyet verenlerden eğer bir gün devlet yönetiminde söz sahibi olduğumuz vakit hepsinin hesabını soracağımızda İstanbul'dan ilan ediyorum. O bakımdan son Koza Grubu olsun, ondan sonrası olsun, ondan evvelki olsun yani havuzun dışındakilere yapılan eziyet, bir gün havuzun içerisinde devletin kudreti ve adaleti ile boğulup gitmesinler. Onlarda akıllarını başlarına alsınlar."