Sözcü gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, öldürüldüğü iddia edilen PKK’nın lider kadrosundan Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin’le ilgili, “Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin'in, Suriye'de rejim karşıtı bir örgüt tarafından öldürüldüğüne ilişkin açıklamanın gerçek olup olmadığını günlerdir öğrenemeyenlerin, örgütün lider kadrosuna eylem yapabileceği beklenebilir mi?” ifadelerini kullandı.
Saygı Öztürk’ün bugün (12 Haziran 2016) yayımlanan “Örgütün lider kadrosu böyle mi izleniyor?” başlıklı yazısı şöyle:
Sıkça gündeme getiriyorum ama gerçekten “Çözüm süreci” adı altında ülkeye büyük zararlar verildi. O sürecin devamı olarak verilmeye de devam ediyor. Bugün yüzlerce askerimiz, polisimiz, korucumuz şehit edildiyse, ilçelerde on binlerce vatandaşımız evsiz, işsiz bırakıldıysa, aylarca sokağa çıkma yasakları devam etti ve hâlâ 14 Mart'tan bu yana Şırnak, Nusaybin, Yüksekova'da devam ediyorsa bunun birinci sorumlusu hükümettir. Sonra ilinde terörle mücadele etmeyen valilerdir.
Vali, hükümetten aldığı emirle teröristle mücadeleye yıllarca izin vermedi. Askerin operasyon istekleri hep geri çevrildi. Emniyet, elindeki güçleri bildiği için mahallelere polisi gönderemedi.
Terör örgütünün ilçeleri ele geçirme planı boşa çıktı. Canını kurtaran ilçelerden ayrıldı. Şimdi “Nokta eylem”lere yöneldiler. Bugün karakollara bomba yüklü araçlarla saldırmak, karakol yakınına bu tür araçları bırakmakla istediği sonucu almaya başladığını gördüler.
Devletin mevcut karakollar yerine güçlendirilmiş, saldırılara kapalı “Kalekol” yapımlarının çoğu yarım kaldı. Çünkü, terör örgütü kalekol yapımlarını “Çözüm süreci” döneminde bile yaptırmadı. “Barıştan söz ediliyor, o zaman niçin kalekollar yapılıyor?” diye HDP'li milletvekilleri de bunların yapımlarını engellemeye çalıştı. Dikkat edilirse saldırılanlar kalekol değil eskiden yapılan karakollardır. Bunlar bilindiği için şimdi Cizre'de, Silopi'de polis karakolları da “Kalekol” projesine uygun olarak yapılacak.
Örgütün, Lice bölgesindeki kampında çalıntı 32 araç ele geçirilmişti. Bunlara patlayıcı yerleştirip jandarma ve polis karakollarına, askeri birliklere, lojmanlara, diğer kamu binalarına saldırmayı hedefliyorlardı. Örgüt, bu tür eylemlerle önemli kayıplar verdirtirken, kendilerinin ise kayıpları olmuyor. Bu tür eylemler örgütü güçlü gösteriyor.
Yasalarımızda hangi durumlarda Olağanüstü Hal ilan edileceği bellidir. Hükümetin, bugüne kadar Olağanüstü Hal ilan etmemesinin nedeni, yöredeki birçok yetkinin askere geçeceği endişesidir. Vali ve kaymakam askere söz geçiremeyeceğinden, polisin, jandarmanın askerin emrinde olacağı için ağırlıklarının kalmayacağını düşünüyorlar.
Tamamen siyasi nedenlerle Olağanüstü Hal ilan edilmiyor ama bugün Güneydoğu'nun birçok il ve ilçesinde Olağanüstü Hal'den daha katı uygulamalar var. Dahası, yasalarda değişiklikler yapıp Olağanüstü Hal'in bütün yetkililerini Olağanüstü Hal uygulanmayan yörelere de taşıma hevesi içindeler. Neymiş adı Olağanüstü Hal olmayacak. Vatanını, toprağını seven siyasetçilerin, yöneticilerin böyle bir ortamda yasalara göre hangi uygulama yapılması gerekiyorsa onu yapmaları gerekiyor. Bu kadar şehit verilmesi sizi hiç rahatsız etmiyor mu?
Güneydoğu'da Kürt kökenli vatandaşlarımızın neler konuştuğundan haberiniz yok mu? Boşlukları gördükçe, “Devlet burada Kürdistan'ın kurulmasını istiyor. Yoksa teröristlerin illere, ilçelere gelmelerine bu kadar seyirci kalır mıydı? Bizi, bunlara teslim eder miydi?” diyor. O bölgedeki görüntü, askerin kırsal alanda olmamasının yarattığı olumsuz hava, vatandaşı da devletten uzaklaştırıyor.
Bölücü terör örgütü PKK'nın lider kadrosu hemen hemen hep aynı. Cemil Bayık, Duran Kalkan, Karayılan ve diğerleri örgütün kurulduğu dönemden beri bulundukları yerleri bile yıllardır değiştirmedi. Peki, örgütün lider kadrosuna dönük operasyonlar niçin yapılmaz? Açıklamalarda “Şu kadar terörist etkisiz hale getirildi” deniliyor. O kadar teröristi öldüreceğinize, örgütün önde gelen isimleri yakalanmış ya da etkisiz hale getirilmiş olsa ancak o zaman örgüte “Darbe” indirilmiş olur.
Abdullah Öcalan'a, Şam'da başarısız bir suikast girişiminde bulunulmuştu. Birkaç önemli ismin yakalanması ya da öldürülmesi de örgüt içindeki kavgadan kaynaklandı. Şemdin Sakık örgütten kaçtı. Hamili Yıldırım'dan kurtulmak istedikleri için örgüt yakalatılıp iadesini sağladı. “Kani Yılmaz” kod adlı Faysal Dunlayıcı örgüt içindeki anlaşmazlık nedeniyle bombalı saldırı sonucu öldürüldü. “Bahoz Erdal” kod adlı Fehman Hüseyin'in, Suriye'de rejim karşıtı bir örgüt tarafından öldürüldüğüne ilişkin açıklamanın gerçek olup olmadığını günlerdir öğrenemeyenlerin, örgütün lider kadrosuna eylem yapabileceği beklenebilir mi?
Örgütte önemli bir konumda olan, eylemleri yönlendiren teröristin nefes alışından bile devletimizin haberinin olması gerekirdi. Acaba bu eylem adını duyurmaya çalışan Tel Hamis Tugayları'na para karşılığı mı yaptırıldı? Yoksa bu grup adını duyurmak için mi böyle bir eylemi kendi açısından fırsata çevirmek istedi? Bunu da belki yakında öğreniriz.