1993’teki Bahtiyar Aydın suikastı ve Lice’de 2’si asker 15 kişinin öldürülmesiyle ilgili davada emekli Albay Eşref Hatipoğlu ve Yüzbaşı Tünay Yanardağ hakkında açılan davaya bugün İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanacak. İddianameye göre, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, devlet içindeki derin güçler tarafından öldürüldü ve bu cinayet Lice’nin yakılmasına gerekçe yapıldı. Olayların yaşandığı dönemde ilçede görevli kamu yetkilileri, resmi açıklamaların aksine, katliamın yaşandığı gün ilçede PKK’li görmediklerini, ilçenin helikopterle tarandığını, tanklarla evlere ateş açıldığını söyledi.
- Lice Kaymakamı Mustafa Ünlüsoy: Süper Kobra helikopteri öğleden sonra hatırlayamadığım bir saatte geldi, ne tür bir silahla ateş ettiğini bilemiyorum, ancak helikopterden atışlar yapılmasından sonra bulunduğumuz yer dahi sarsılıyordı. Çatışma sırasında camide ya da bahçesinde teröristlerin bulunduğuna dair hiçbir iz bulamadık.
- Lice Emniyet Amir Vekili Mustafa Öztan: O gün takviye olarak gelen 4 zırhlı araç ile amirliğimize ait bir zırhlı araç defalarca caminin olduğu yere dalış yaptılar, cami ateş altına tutuldu, ancak ölü ya da sağ hiçbir terörist ele geçirilmedi.
Olaydan sonra kaymakam bey ile de bu konuları konuşmuştuk. “Bahtiyar Paşa komando bölüğün bahçesinde iken dağdan ateş edilip de nasıl öldürülür? İlçede akşama kadar çatışma olur da hiçbir PKK’li nasıl ele geçirilemez?” diye aramızda konuşmuştuk, bu durumu garip karşılamıştık. Eşref Albay suçta kullanılan Kanas marka silahın daha sonra yakıldığını söylemişti, gösterdiği silah da yanmış ve paslı silah göstermişti.
- Emniyet Bekçisi Abdullah Pervane: Olay günü ben hiçbir terörist görmedim, gördüm diyen kimseyi de duymadım, ilçenin kuzey tarafından yaklaşık 3 km dağlık alan vardır diğer yönleri açık alandır. Teröristlerin gündüz vakti ilçeye saldırmaları mümkün değildir ya da çok büyük bir kuvvetle saldırmaları gerekir.
- Polis Mesut Karademir: Hiçbir terörist görmedik. Seslerini de duymadık. 1995 yılına kadar Lice’de görev yaptım. Arkadaşlar arasında bu saldırı çok konuşuldu. Hiç kimse de ne bir terörist gördüğünü, ne de sesini duyduğunu söyledi.
İddianamede olayların ve tanıkların anlatımı ise şöyle özetleniyor:
Operasyonu Diyarbakır Jandarma Komutanı olan şüpheli Eşref Hatipoğlu yönetmiştir.
Resmi tutanaklarda PKK’nin ilçeye saldırması nedeniyle bu sonucun meydana geldiği yazılmış, ancak örgüt o gün ilçeye kendilerine ait hiçbir gruptan saldıranın olmadığını ileri sürmüştür. “Ataç” kod isimli gizli tanık, 1993’te Bahtiyar Aydın’ın Diyarbakır’a Jandarma Bölge Komutanı olarak atandığını, o zamanki rütbesinin Tuğgeneral olduğunu, aynı dönemde Üsteğmen Tünay Yanardağ’ın da Abdülkerim Kırca’ya bağlı olarak Diyarbakır JİTEM’de tim komutanı olarak görev yapmakta olduğunu anlatmıştır” dediği iddia edildi.
- Çatışmanın çok yoğun biçimde ve şehir içinde meydana gelmesine ve gün boyunca devam etmesine 2’si asker 16 kişinin şehit olmalarına, çok sayıda vatandaşın yaralanmasına, ilçedeki birçok bina ve aracın hasar görmesine karşılık, hiçbir teröristin ölü, yaralı ya da sağ ele geçirilemedi.
- Kelvan Mahallesi’nde Eşref Dekman’a ait yanan evde kullanılmaz durumda PKK terör örgüt mensuplarına ait RN 20888 seri No’lu Kalaşnikof tüfek ile çok sayıda Kalaşnikof tüfeğe ait boş kovan bulunduğuna dair tutanak tutulmasına karşılık, bu silahın suçta kullanıldığına dair herhangi bir tespit yapılamadı. n Şehirde, zırhlı araç içinde şehit olan ve yaralananlar hariç yaralanan asker ve polis yok.
- Dere yatağına atılmış olarak bulunan makineli tüfeğin çevresinde bulunan 680 adet kovanın 9 farklı makineli tüfek ile atılmış olmasının tespit edilmesi, arazide 1 ve 2 enkazın altında bulunan 3 Kalaşnikof tüfeğin çevresinde bulunan 301 adet kovanın 29 farklı tüfek ile atıldığı tespit edildi.
- Sokağa çıkma yasağı ve aramalar 3 gün sürmesine rağmen hasar gören binaların nasıl hasar gördükleriyle ilgili ayrıntılı tespit yapılmadı.