Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele iddialarının anında incelendiğini belirterek, "Bugüne kadar cezaevleriyle ilgili işkence iddialarının şu ana kadar aslı çıkan bir tane örneğine yakın zamanda rastlamadık" dedi.
Bozdağ, Adalet Bakanlığı'nca ATO Congresium'da düzenlenen, "Temel Hak ve Özgürlüklerin Daha Etkin Korunması Paneli'nin açılışında konuştu.
İnsan hak ve hürriyetleri konusunda dünyada bazı sorunlar yaşandığını kaydeden Bozdağ, temel hak ve hürriyetlerin korunmasının, ulusal düzeyde olduğu gibi uluslararası alanda da önemli olduğuna işaret etti. Bozdağ, dünyanın dört bir yanında temel hak ve hürriyetlerin etkin korunmadığını, etkin ihlal edildiğini söyledi.
Her tarafta kanın, terörün, savaşın, ayrımcılığın, hak ihlallerinin bulunduğunu aktaran Bozdağ, Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni imzaladığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Bugün şunu söylemek lazım, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi maalesef bugün bir kağıt parçasından öte gidememiştir. Sadece yazılı bir belge olarak ortada durmaktadır. Bırakın etkin uygulanmasını, uygulamasının doğru dürüst müzakeresinin dahi yapılamadığı bir uluslararası belge durumundadır. Baktığım zaman ben buna belgeden öte bir şey demiyorum, belki varaka desek biraz itibar etmiş oluruz ama ondan öte bir laf da söylemek içimden gelmiyor. Dünyanın dört bir yanına baktığınızda İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ndeki yazılanların gözümüzün önünde her gün nasıl ihlal edildiğini birlikte görüyor, birlikte yaşıyoruz. Bugün Doğu Akdeniz, Ege adeta büyük bir göçmen mezarlığına dönmüş durumdadır."
Aylan bebeğin sahildeki bedenini, Suriye'ye atılan kimyasal silahları, öğretmen Aybüke Yalçın'ın şehit edilişini dünyanın görmediğini vurgulayan Bozdağ, dünyanın dört bir yanında kanın ve göz yaşının hakim olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "dünya beşten büyüktür" sözlerini hatırlatan Bozdağ, insanlığın, özüne döner gibi yeniden İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne dönmesi gerektiğinin altını çizdi.
Bozdağ, temel hak ve hürriyetlerin uluslararası alanda etkin şekilde korunmasının, ulusal anlamda da bunların etkin korunması ve yaşatılması anlamına geleceğini dile getirdi.
Avrupa'da ve bazı ülkelerde İslam düşmanlığının yapıldığını aktaran Bozdağ, İslam düşmanlığı, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, ayrımcılık karşısında sesini çıkarmayanların pişman olacağını belirtti.
Bozdağ, "Sesimizi, insan hakları yerine insanların düşmanlığına doğru yönelten anlayışlara karşı da bizim yükseltmemiz lazım. İnsanları ayıran, insanların kimlikleri, inançları, memleketleri, vatandaşlıkları üzerinden saygıya layık olup olmadığını değerlendiren ilkel anlayışlara karşı da yekvücut bir mücadele şarttır" diye konuştu.
"Müslüman eşittir terörist" sözünün Avrupa'da, Amerika'da normal bir kavram gibi kullanıldığını anlatan Bozdağ, buna karşın, "Hristiyan eşittir terörist" ifadesini hiçbir zaman kullanmadıklarına dikkati çekti.
Bozdağ, batının, insanların ten renklerine, dillerine, inançlarına, kültürlerine ve kendileri gibi yaşam tarzına sahip olanlara sahip çıkmayı insan haklarına sahip çıkmak, insan hürriyetlerini teminat altına almak olarak gördüğünü vurguladı. Bozdağ, şunları kaydetti:
"Ten rengi, lisanı, hayat görüşü sadece batı menşeli olanların hakkını koruyan, diğerlerinin hak ve hukukunu konuşan bir uygulama var. Türk vatandaşlarının hakkını, hukukunu konuşuyorlar, başka ülke vatandaşlarının hakkını, hukukunu konuşuyorlar ama ten rengi, lisanları, dinleri yaşam tarzları ve kültürleri kendi gibi olanların temel hak ve hürriyetlerini, haklarını hem konuşuyorlar hem de etkin bir şekilde koruyorlar. Bu, büyük bir çifte standarttır. İnsanlığın bu çifte standardı ortadan kaldırması lazım ki ulusal düzeyde de temel hak ve hürriyetlerin daha etkin bir biçimde kullanılması sağlansın."
Almanya, Fransa ve Avusturya başta olmak üzere çok sayıda batı ülkesinde Türk vatandaşlarının kurduğu derneklere ve vakıflara saldırıldığını anımsatan Bozdağ, derneklere gidenlerin düşmanlaştırıldığını, bu konudaki soruşturma ve yargılamaların adil işlemediğini belirtti.
Bozdağ, şöyle devam etti:
"NSU davası diye bildiğimiz meşhur davanın nasıl karartıldığını, o büyük canavarlığı işleyenlerin nasıl yakalanamadığını, nasıl olayın üstünün örtüldüğünü hep beraber gördük, yaşadık. Failler kayboldu, olayın arka perdesi bir türlü açılamadı. Bu işin arkasında kim olduğunu herkes gördü, herkes bildi ama bir türlü söyleyemedi. Yeri gelince Türkiye'ye insan hakları ve hürriyetleri konusunda ders verenlerin, adil yargılanma konusunda ders verenlerin dönüp bir de bunlara NSU davasını sorması, adil yargılanma hakkı nerede diye haykırması icap etmez mi ama maalesef bakıyoruz burada bunları göremiyoruz. Ayrımcılık, büyük bir kasırgaya dönüşme noktasına doğru gidiyor, ırkçılık da aynı şekilde. Eğer uluslar, milletler, devletler bu hastalıklara karşı tedbir almazsa, bu hastalıklar yaygınlaşacak ve sıhhatli insanlar için de tehdit ve tehlike oluşturma boyutu daha da yükselecektir."
Türkiye'nin mazlumların ve mağdurların yanında yer aldığını söyleyen Bozdağ, "Kim mazlumsa, kim mağdursa onun yanında durmayı vazife gören, hakça bir duruşu, insan hak ve hürriyetlerini esas alan, insanın hukukunu yücelten bir duruşu Türkiye ortaya koydu, bundan sonra da ortaya koymaya devam edeceğiz. Yalnız kalsak da eleştirilsek de hakça tutumumuzu sürdürmek Türkiye'nin büyüklüğüne, Türk milletinin asaletine yakışan bir tutumdur" dedi.
Bozdağ, Türkiye'de hak ve hürriyetler konusunda yapılanları anlatarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde yer alan hakların anayasada yer aldığını bildirdi.
Başörtüsü konusunda ve bazı alanlarda önceki dönemlerde yaşananları hatırlatan Bozdağ, temel hak ve hürriyetlerin korunması konusunda uygulamanın sağlıklı yürümesinin önemli olduğunu belirtti.
Bozdağ, "İddianamenin iadesi müessesesi, soruşturmanın etkin, usul ve yasaya uygun yürütülmesi konusunda yaşanan aksaklıklardan edindiğimiz tecrübelerle biz bu konularda yeni adımlar atacak, yeni düzenlemeler için çalışmalarımızı yürütecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisimizin saygın üyelerine çalışmalarımızı arz edeceğiz. Çünkü buralarda aksamaların yaşandığını görüyor, bundan herkes gibi rahatsız olduğumuzu buradan yüksek sesle ifade etmek istiyorum." dedi.
İnsan hakları alanında tarihi adımlar attıklarını belirten Bozdağ, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının da önemli adım olduğunu dile getirdi.
Bireysel başvurunun etkin şekilde uygulandığını ifade eden Bozdağ, şunları kaydetti:
"Bireysel başvuruyla ilgili konularda bazı sıkıntılar var. Mahkememizin bize ilettiği konular var, bizim bakanlık olarak çalıştığımız konular var. Bu konuları da vatandaşlarımızın lehine olacak şekilde çözüme kavuşturacağımızı, bireysel başvuruyla ilgili yeni düzenlemeler yapma hazırlığı içinde olduğumuzu ifade etmek isterim. Şu anda Anayasa Mahkememizde bireysel başvuruda bulunan kimi dosyaların Adalet Bakanlığı Tazminat Komisyonuna aktarılması konusunda da bir hazırlığımız var. Yakında Meclisimizin bilgisine arz edilecektir."
Tutuklu ve hükümlülerin devlete emanet olduğunu belirten Bozdağ, işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans politikasını hayata geçirdiklerini dile getirdi.
Cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele iddialarının anında incelendiğini anlatan Bozdağ, cezaevlerinin ulusal ve uluslararası denetimlere açık olduğunu hatırlattı. Bozdağ, bu konuda dile getirilip de üzerine gitmedikleri konunun bulunmadığını söyledi.
"Bugüne kadar cezaevleriyle ilgili işkence iddialarının şu ana kadar aslı çıkan bir tane örneğine yakın zamanda rastlamadık" diyen Bozdağ, kötü muamele konusunda da gerekli disiplin işlemlerinin yapıldığını bildirdi. Bozdağ, "En ufacık bir kötü muameleye veya işkenceye veya başka başka yaklaşıma Türkiye'nin cezaevlerinde göz yumulması, izin verilmesi veya bunların kullanılması söz konusu değildir" ifadelerini kullandı.
Panele, Anayasa Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK), Yargıtay üyeleri, milletvekilleri, yargı mensupları ile akademisyenler katıldı. (AA)