Girişimci ve İnsani Türk Dış Politikası konferansında konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Dış politikamızı belirlerken tarih ve medeniyetimizin getirdiği sorumlulukla hareket ediyoruz. Gücümüzü de biliyoruz, sorumluluğumuzun ne olduğunu da çok iyi biliyoruz. Yakın ve uzak coğrafyalarda bizim varlığımız kesinlikle tesadüf değildir. Milletimizin ve mazlumun hakkını savunuyoruz, hakkını arıyoruz. Ülkemizin, milletimizin büyük bir tarihi medeniyeti olduğunu unutmayalım. Attığımız her adımda tarihimizden ilham alalım." dedi.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, üniversitede düzenlenen “Girişimci ve İnsani Türk Dış Politikası” konferansına katılmak üzere Bingöl’e geldi. Burada yaptığı konuşmada Çavuşoğlu şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye’nin küresel bir aktör haline geldiğini aktaran Bakan Çavuşoğlu, “Ülkemizin, milletimizin büyük bir tarihi medeniyeti olduğunu unutmayalım. Attığımız her adımda tarihimizden ilham alalım. Coğrafyamıza bakın, bulunduğumuz yerde 3 ana kıtanın tam merkezindeyiz. Karadeniz ülkesiyiz, Balkan ülkesiyiz, Ortadoğu ülkesiyiz, Akdeniz, Kafkasya aynı şekilde Afrika’ya uzanan tam merkezdeyiz.
Dolayısıyla böyle bir merkezde çok güçlü olmamız gerekiyor. Dünyadaki çatışmaların, sorunların, krizlerin yüzde 60’ı da bizim coğrafyamızda. Doğrudan bizi ilgilendiren çatışmalar. Tüm zorluklara rağmen hatta bu zorlukların bize öğrettikleriyle birlikte Türkiye bölgesel gücünü arttıran bir ülke oldu, küresel bir aktör haline geldi.
Büyük ülkenin yükü de büyük olur. Nasıl deriz, 'Allah herkese kaldırabileceği kadar yük verir.' Eğer büyük ülkeysek beklenti de çok sorumluluk da çok. Dolayısıyla yükümüz ağırdır ve bunun üstesinden gelmemiz lazım. Bugün Türkiye’nin Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, Karadeniz, Ortadoğu, Afrika gibi bölgelerde ben de varım demesi zaten şart. Bunu görmezden gelme lüksümüz yok bizim. Olmalıyız ve daha da güçlü olacağız inşallah.
Hamdolsun Türkiye dünya haritasında ağırlık merkezine dönüştüğü bir ülke haline geldi. Birçok önemli kararlar artık burada şekilleniyor. Diplomasi sadece belirli bir zümrenin, siyasetçinin ve diplomatik işi olmaktan çıktı. Madem dış politika çok katmanlı, madem Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikası çok yönlü, madem bir tek başımıza diplomatlar olarak yetemiyoruz, o zaman dış politikanın içindeki aktörleri arttırmamız lazım.
Parlamenterler, aynı şekilde iş insanımız, sivil toplum örgütlerimiz, öğrencimiz, üniversitelerimiz, belediyelerimiz hepsiyle beraber, dış politikamızı diğer bakanlıklarla beraber uyumlu bir şekilde yürütüyoruz. Savaş tabiri var topyekûn savaş diye. Bu ne demek? Tüm imkânlarıyla bir devletin, bir milletin savaşın içine girmesi demek. Tıpkı iki tane yaşanan dünya savaşında olduğu gibi. Biz de şimdi diyoruz ki diplomaside topyekun diploması diyoruz. Çünkü dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalamayız.
Her ülke güç unsurlarıyla olduğu kadar irade ve dayanıklılığıyla da sınanıyor. Ne kadar iradesi var, ne kadar dayanıklı? Küresel salgın bitti, Ukrayna savaşı başladı. Hem gıdada hem enerjide ciddi krizler var. Bu krizler giderek derinleşmeye başladı. Küresel ekonomik durgunluk maalesef her yerde hissedilmeye başlandı.
Krizler sadece bölgelerinde değil, binlerce kilometre ötede de etkilerini hissettiriyor. Buna da uzmanlar kelebek etkisi diyor. Mesela Ukrayna krizi Afrika’da açlığa, Avrupa’da göç krizine, Latin Amerika'da ise üretim krizine yol açtı. Dolasıyla bir yerde yaşanan bir krizde herkes etkilenir. Bu savaşın uzamasını isteyenler var maalesef. 'Neden uzamasını istiyorsunuz?' diye soruyoruz, 'Rusya’nın zayıflaması lazım' diyor. 'Rusya’ya bedel ödetmemiz lazım' diyor.
Tamam Rusya’nın yaptığı yanlış. Biz doğruya doğru, yanlışa yanlış diyoruz. O yüzden de zaten saygı görüyoruz. Savaşın uzamasının bedelini kim ödüyor? Dost Ukrayna halkı ödüyor. Canlarıyla, mallarıyla ödüyor. Her gün toprakları bir bir gidiyor. Biz, bu savaşın uzamasını isteyen ülkelere başından söyledik bunu, 'Ukrayna için bölge için bedeli ağır olur, bir an önce ateşkes ondan sonra masada çözümü aramamız lazım' diye. Onun için barış için en çok çaba gösteren ülke Türkiye.
Gücümüzü de biliyoruz, sorumluluğumuzun ne olduğunu da çok iyi biliyoruz. Suriye’de, Libya’da, Irak’ta, Kafkaslarda, Balkanlarda, Orta Doğu’da ve hatta uzak coğrafyalarda zalime Yavuz, mazluma ise Yunus oluyoruz. Yakın ve uzak coğrafyalarda bizim varlığımız kesinlikle tesadüf değildir. Milletimizin ve mazlumun hakkını savunuyoruz, hakkını arıyoruz.
Yeri geldiğinde oyun kurucu oluyoruz, yeri geldiğinde Türkiye’ye karşı kurulan oyunları bozan ülke oluyoruz, bozan millet oluyoruz. Başta savunma sanayi olmak üzere her alanda kapasitemizi güçlendiriyoruz. Bugün İHA’larımız, SİHA’larımız dünya markası oldu. Aktif firmalarımız, kamu ve özel firmalarımız gelen talepleri karşılayamaz oldu. Nasıl oldu da Türkiye bu noktalara geldi şaşırıp kalıyorlar"