Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na tepki göstererek, "Daha elemanının ne yaptığının farkında değil. Hiçbir şerh düşmüyorsunuz tutanağı imzalıyorsunuz. İtiraz edeceksen toplantı tutanağına 'şerh düşüyorum' de, 'imzalamıyorum' de. Toplantı tutanağını imzalıyorsunuz" dedi.
İstanbul Boğazı'ndaki deniz trafiğinin Panama kanalının 4, Süveyş kanalının 3 katı olduğunu belirten Bakan Kurum, "Gemi sayısı azalsa da boyutları ve yükleri arttı. Yılda 50 bin gemi geçiyor" ifadesini kullandı. Kurum, Boğaz'da yılda ortalama 8 kazanın meydana geldiğini kaydetti. Murat Kurum'un açıklamaları şu şekilde:
"Son şeklini verdiğimiz ÇED raporu bakanlığımıza sunuldu. Bakanlığımız da biliyorsunuz bu ayın 23’ünde ÇED raporunu tamamladı ve bu aşamadan sonra bakanlığımız ve İstanbul il müdürlüğümüz tarafından askıda ilan ediyoruz. İnternet aracılığıyla 10 gün boyunca kamu kurum kuruluşlarımızın, vatandaşlarımızın görüşüne açıyoruz. Nihai ÇED raporumuzda ilan süreci sonunda itirazların değerlendirilmesi ve eksikliklerin giderilmesiyle birlikte ÇED raporunun son halinin vermiş olacağız.
Şunun altını net bir şekilde çizmek istiyorum. Bu ÇED süreci Türkiye’nin en geniş katılımlı en şeffaf süreçlerinden biri olmuştur. Bakın biz bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla son derece açık şeffaf toplantılar gerçekleştirdik ve bu toplantılardan tüm kuruluşların, bilim adamlarının, sivil toplum örgütlerinin, belediyelerimizi değerlendirmelerini aldık ve en son toplantıyı da 28 Kasım 2019’da yaptık, 50’ye yakın kamu kurum ve kuruluşu bu toplantıda kurumlarını temsil ettiler.
Aslında bakarsanız bu toplantıya ilişkin de tutanakla ilgili bir bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum. İnceleme değerlendirme toplantı tutanağı bu, Kanal İstanbul projesi için hazırlanan ÇED raporu ve eklerinin yeterli olduğunun; yapılan inceleme, hesaplama ve değerlendirmelerin yeterli düzeyde, veri ve bilgiye dayandığını, ÇED raporunun çevreye olumsuz etkilerinin giderilmesi için gerekli önlemlerin alındığının, İnceleme Değerlendirme Komisyonu üyelerince tespit edildiği ve ÇED raporuna son şeklinin verilmesine karar verildiği bu tutanakta imza altına alınmıştır. Bu tutanağa baktığınızda 44. Sırada İstanbul Büyükşehir Belediyesi de toplantıya katılmış ve bu tutanağı herhangi bir şerh veya itiraz kaydı düşmeden görüş bildirmiştir. İstanbul İBB temsilcisi de ÇED raporunun altına imza atmıştır.
Şimdi belediye başkanımız çıkıp itiraz ediyor. Daha elemanının ne yaptığının farkında değil. Buraya gelip ÇED raporuna imza atıyorsunuz. İtiraz bildirmiyorsunuz ondan sonra da çıkıyorsunuz diyorsunuz ki ben bu rapora itiraz ediyorum. İtiraz edeceksen toplantı tutanağına gel de ki ben şuna şerh düşüyorum. Ben bu şu nedenlerden dolayı bu tutanağı imzalamıyorum veya itiraz kaydıyla imzalıyorum diye şerh düşmen gerekirken hiçbir şerhi düşmüyorsun ve toplantı tutanağını imzalıyorsun.
Bunu net bir şekilde ifade etmek istiyorum İstanbul’umuzun havasına suyuna gölüne ormanlarına toprağına yeşiline denizine ekolojik dengesine tamamen koruma eksenli bir bakışla yaklaştık ve tüm detayları da bu hassasiyet üzerinde yürüttük.
ÇED raporumuz 1595 sayfalık ve ekleriyle birlikte 16 bin sayfa olan bir rapor. Bu rapor sürecinde ön açıcı fikirleri destekleri için 56 kurum ve kuruluşumuza, üniversitelerimize, belediyelerimize, 200 tane bilim adamımıza, medyamıza vatandaşlarımıza ben ayrı ayrı teşekkür ediyorum bu hassasiyetlerinden ötürü"
Bakın bugün; İstanbul'un yıllık su tüketimi yaklaşık 1 milyar 60 milyon m3 tür. Kanal güzergâhındaki su rezervini titizlikle incelediğimizde ne görüyoruz? Kanal İstanbul Projesi Terkos Gölü'nün yakın koruma alanına girmemektedir. Terkos Gölü'nün mevcut verimi yılda 133,9 milyon metreküp. Kanal İstanbul'la birlikte gölün verimi yılda 2,7 milyon metreküp düşecek. Bunun İstanbul geneline etkisi yok denecek kadar az, sadece binde 2.5. Sazlıdere Barajı'na gelince; bu gölümüzün de mevcut verimi yılda 49 milyon metreküp. Kanal İstanbul'la birlikte barajın verimi; yılda 19 milyon metreküp olacak. Fark ne kadar? Yılda 30 milyon metreküp.
Sazlıdere Barajı'nın yüzde 61'i kanal içinde kalacak, ancak kalan yüzde 39'luk kısmı koruyacağız. Buradaki su kaybının; İstanbul geneline etkisi yüzde 2,8 seviyesinde. Bu rakamlar bize ne söylüyor? Kanalın toplam su rezervine etkisi %3 seviyesindedir. Peki, İstanbul'u geleceğe taşıyacak esas kaynak olan Melen Barajı projesini tamamlamadığımızda ne olacak? İstanbul'umuza yılda 1,1 milyar metreküp su gelecek. Bu değer, ne anlama geliyor? Bu değer; kanal İstanbul sebebiyle oluşacak farkın tam 34 katı. İstanbul'un ihtiyacı olan yıllık rezervden bile daha fazla. Ayrıca, DSİ tarafından planlaması yapılan Hamzalı, Pirinççi, Karamandere Barajları aktif hale getirildiğinde; yine İstanbul'un su rezervini fazlasıyla arttıracak projeler olacaklar.
İlaveten; şunun da altını çizmek isterim. Kanal inşaatı ve işletme döneminde yeraltı ve yer üstü kaynaklarını koruyacak tüm özel önlemler, ÇED raporu'nda kurgulanmıştır. Kot farkından dolayı Terkos'a dair bir sızıntı veya yeraltı suyu şişmesi beklemiyoruz. Fakat yine de; yer altı su rezervlerimizin ve Terkos'un deniz suyundan etkilenmemesi için; kanalın yüzeyini geçirimsiz özel bir malzemeyle kaplayacak, yan yüzeylerde de özel perdeler, bariyerler, elastik duvarlar yapacağız. Dahası, mevcut yeraltı suyu kalitesi; açılacak gözlem kuyularıyla ortaya koyulacak. Bu analizler aylık periyotlar halinde yapılacak. Dolayısıyla yeraltı sularına ve Terkos'a dair iddialar da gerçek dışıdır. Ayrıca; biz Terkos'un bırakın suyunun gitmesini, Karadeniz kıyısına yapacağımız dolgu alanıyla, Karadeniz'le Terkos arasına adeta bir koruyucu hat yapıyoruz. İstanbul'un su ihtiyacı 1 milyar metreküptür. Biz çok daha fazlasını da ekleyerek; su ihtiyacını tamamen güvence altına alıyoruz."
Kuzey Anadolu fay hattı 11 Çınarcık fay hattı kanal İstanbul’dan 30 km uzakta. İstanbul’da beklenen deprem yerin 20 km altında şiddeti de 7 ve üzeri. Allah geçinden versin inşallah bu depreme karşı da hızlı bir hazırlık yapmalıyız. 20 metre derinlikte bir kanalın 20 km derinlikteki fay hattı nasıl oluyor da depremi tetikliyor. Bu iddia bilimsellikten uzak bir söylemdir.
İBB’ye ait altyapı maliyetleri 10 milyar lirayı bulmamaktadır. İBB projenin içinde ister yer alsın ister almasın bizler tüm projeleri milletimizle nasıl yaptıysak Kanal İstanbul’u da yapacak iradeye de güce de sahibiz. İBB’nin böyle bir projeye katkısını da beklemiyoruz. 110 milyar yeni vergi yükü gelecek ifadesi de asılsız bir ifadedir. Proje ülkemizin menfaati içindir. Bu, parasal büyüklükle ölçülemeyecek kadar değerlidir. Birçok finansman modeliyle birçok projeyi hayata geçirdik. Burada da bu modellerden birini değerlendireceğiz. İnşallah önümüzdeki yıldan itibaren kanal İstanbul projesi de başlayacaktır. Boğazdan ücretsiz geçiş hali söz konusu değildir.