Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, bakanlık olarak bilimin ışığında üzerlerine düşen görevi yerine getirmekte kararlı olduklarını belirterek, "Bilimle elde ettiğimiz çıktılar, deprem riski altındaki ülkemizi güvenli hale getirmek için bize rehberlik edecek" dedi.
TÜBİTAK tarafından düzenlenen "Deprem Araştırmaları Projeleri Konferansı"na çevrim içi olarak katılan Varank, Türkiye'nin 6 Şubat gecesi büyük bir felaket yaşadığını söyledi.
Varank, deprem haberini aldıktan sonra Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'na (AFAD) gittiklerini ifade ederek, 11 il, 110 bin kilometrekarelik alanda etki oluşturan ve 14 milyon insanı doğrudan etkileyen felaketin insanlık tarihinin kaydettiği en büyük deprem felaketlerinden biri olduğuna dikkati çekti.
Felaketin büyüklüğünün ve geniş bir alanda yaşanmasının kendilerini sorumluluktan kurtarmadığını vurgulayan Varank, "Yakın tarihimizde Gölcük, Düzce, Van, Elazığ, İzmir depremlerini yaşadık. Türkiye aktif fay hatları üzerinde yer alıyor. Bu gerçeği kabul etmek, depremle yaşamayı öğrenmek zorundayız. Bunu gerçekleştirip kötü tabloyu tersine çevirebilecek ortak akla da insan kaynağına da sermayeye de yani her türlü imkana sahibiz" diye konuştu.
Varank, konferanstaki bilim insanlarının, neyin, nasıl yapılması gerektiğini söyleyeceğini bildirdi. Konferansın ve burada ortaya konulacak fikirlerin Türkiye için önemli olduğunu dile getiren Varank, depremden sonra yaptıkları çalışmalara da değindi.
Depremin hemen ardından, TÜBİTAK Doğal Afetler Odaklı Saha Çalışması Acil Destek Programı'nı devreye aldıklarını bildiren Varank, 61 farklı kurumdan 124 projeyi desteklemeye başladıklarını söyledi.
Varank, Türkiye'nin dört bir yanından 577 bilim insanın, jeofizikten lojistiğe kadar farklı alanlarda saha verisi topladığını belirterek, "Ayrıca 1001 yani Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı kapsamında da Deprem Özel Çağrısı'na çıkarak 79 proje teklifini desteklemeye başladık" dedi.
Depremin sadece fiziksel yapıları etkilemediğini, aynı zamanda sosyoekonomik, toplumsal ve çevresel etki ve yıkımlara da neden olduğunu anlatan Varank, bu kapsamda konferansın sonuçlarını en iyi şekilde analiz etmenin önemli bir görev olduğunu söyledi.
Varank, Kovid-19 salgını sonrasında dijital teknoloji uygulamalarının arttığını belirterek, bu teknolojilerin kullanımının deprem riskini azaltmak için önemli fırsatlar sunduğunu kaydetti.
Bakanlık olarak, bilimin ışığında üzerlerine düşen görevi yerine getirmekte kararlı olduklarını ifade eden Varak, "Bilimle elde ettiğimiz çıktılar, deprem riski altındaki ülkemizi güvenli hale getirmek için bize rehberlik edecek" değerlendirmesinde bulundu.
Varak, TÜBİTAK ile depremle ilgili bugüne kadar atılan adımlara da değindi. Bu kapsamda İzmir depreminden sonra TÜBİTAK eliyle sekiz deprem kayıt istasyonu ve beş hassas konum belirleme sistemi kurduklarına işaret eden Varank, bu sistemler sayesinde önemli bilimsel çalışmaların yapıldığını dile getirdi.
Bornova havzasının yapısal özellikleri ve geometrisi ile gömülü faylarını görüntülediklerini belirten Varank, sözlerini şöyle tamamladı:
"Sonuçları bilim dünyasıyla da paylaştık. Deprem araştırmalarına yönelik Türkiye Deprem Platformu'nu kurduk. Platform kapsamında tamamen ulusal kaynaklarla, ülkemiz araştırmacıları ve kurumları tarafından gerçekleştirilen ilk milli deniz araştırma projesini hayata geçirdik. Proje ile toplam 2 bin 300 kilometrelik sığ-sismik veri toplandı ve deniz tabanını kesen tüm aktif faylar haritalandı. Bunların dışında son dönemde deprem araştırmaları başlıklı toplam bütçesi 150 milyon lira olan 80 ayrı projeyi destekledik. Yaklaşık bir ay önce Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli'ni tartışmak üzere ülkemizin ve dünyanın önde gelen bilim insanlarıyla Cumhurbaşkanımızın riyasetinde bir araya geldik. Devamında düzenlediğimiz toplantılar, afet riski altındaki bölgelerdeki güvenlik risklerini değerlendirmek, ülkemiz adına hayati kararlar almak için önemli bir fırsat oluşturuyor. Bu ve benzeri toplantılar vesilesiyle elde edeceğimiz sinerji ve ortak akılla muhtemel afetlere karşı ülkemiz adına yol gösterici bir çerçeve çizeceğiz. Deprem ya da iklim değişikliği sebebiyle tetiklenen başka bir afet korkusu olmadan, vatandaşlarımızın huzurla yaşayabileceği şehirleri mutlaka inşa edeceğiz."
(AA)