Bakan Yardımcısı Çam: Türkiye ekonomide yeni bir şey deniyor, başaracak inşallah

Bakan Yardımcısı Çam: Türkiye ekonomide yeni bir şey deniyor, başaracak inşallah

Kültür ve Turizm Bakan yardımcısı Serdar Çam, "Türkiye ekonomide yeni bir şey deniyor, başaracak inşallah" paylaşımı yaptı. 

Çam,Twitter hesabından yapılan paylaşımda, "Kalkınma hamleleri güçlü siyasi liderlikle olur. Devletime ve yönetimine güveniyorum. Sorunlar tamamen bitmese de şu küresel sert fırtınalardan salimen geçeceğiz inşallah. Psikolojik üstünlüğü olan kazanacak. Malum bu söz çok sık kullanılır: İktisat, iktisatçılara bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir.  Doğruluk payı vardır. Siyasi liderin kabiliyetine ve iradesine göre şekillenir. Güçlü ekonomik kalkınma hamleleri her zaman büyük halk desteği almış, vizyonu olan liderlerle olmuştur." düşüncesini dile getirdi. 

Çam şu ifadeleri kullandı: 

"Yıllarca diğer pek çok ülke gibi; düşük kur, yüksek faiz, düşük yatırım, düşük ihracat, yüksek ithalat, yüksek borçlanma, düşük üretim ve pek çok sarmalın arasında kalmamıza rağmen )özellikle son 10 yılda yaşanan saldırılara rağmen) Türkiye kalkınma hamlelerinde rekorlar kırdı.

Faiz düştükçe kurlar ciddi artıyor,satın alma kabiliyetimiz geriliyor, başta enerji olmak üzere hayat pahalanıyor, belirsizlikler artıyor..,vb. binbir şikayet ve eleştirilere rağmen Türkiye dünyada sanki; yepyeni bir şeyi deniyor! Yepyeni bir risk alıyor! Yepyeni bir dönemeçte!

Mesela son Merkez Bankası 1 puan faiz indirimi öncesi; döviz hızla çıkarken; şayet klasik ekonomi anlayışı olsaydı;belki tam tersi 2-3 puan  artırarak ters köşe yapabilinirdi; eminim ki dövizde 1-2 TL bile o an için şok gerileme olurdu; ama yapılmadı. Basit bir risk alma tavrı değil bu!

Döviz ateşinin söndürülmesinde ısrarla faiz enstrümanını kullanmayan siyasi iradenin en büyük gücü; geçmiş itibarı. Ne hedeflemişse başarması. 2002’de/2008’de ülkemizde ve dünyada çok sert ekonomik rüzgarlar eserken; klasik iktisatçılar siyaset kurumuna hep alaycı yaklaşmıştı.

Şu an Asya’da üretimin krize girmesi; navlunun aşırı pahalanması; tedarik süreçlerinin çok uzaması&dünya pazarlarının ürün bulmakta zorluk yaşaması Türkiye için de ciddi sorunlar getirse de büyük fırsatlara gebe. Satın alma gücümüzü artırmak kaydıyla ciddi üretim üssü olabiliriz!  Başta Avrupalılar, son gelişmeler çerçevesinde Uzakdoğu’daki fabrikaları Türkiye gibi yakın coğrafyaya taşıma kararı aldıklarını bizzat büyükelçileri ifade ediyorlar. Tarımda, sanayide, turizmde yeni yatırımlara hizmet üretebilmek için halen çok eksiğimiz olan İK konusu önemli.

Dünyanın her yerinde ekonomik daralmalar var. Enerji arzı, hayat pahalılığı, satın alma paritesi vs. hep benzer. Böyle bir ortamda akıllıca ve farklı adımlar atanlar yol alır. Evet, yüksek döviz kurun ihracat hariç hiçbir faydası yok. Özellikle ara mamülleri ithalatımız varken. )Şu an istemesek de; bir an önce dengeye girmesi beklenen yüksek kurun şu faydaları olabilir; İçeridekilerin satıp savıp döviz alıp çıkamaması(zarar edeceği için); yeni gelmek isteyenlerin de TR’yi aşırı cazip bulması.(Geçici bir cazibe için olsa da sürdürülebilir değil zaten.)

İstihdamı artırıcak, yatırımı önceleyecek, yabancı sermayeyi cezbedecek, üretimi artıracak, kendi kendine yeten bir ülke olması için 19 yıldır çırpınan bir iradenin başarılı olup olmayacağını zaman gösterecek. Zaten başarılı olmazsa 1.5 sene sonra vatandaş gereğini yapacak!

Her konuda ciddi riskler alan bir iradeyi her seferinde; “acaba, niçin, ne gereği vardı, bu kadar da olmaz ki, bu sefer bunlar gidici, bu sefer baltayı taşa vurdular, bunlar devleti bilmiyorlar, halktan uzaklaştı, saray, vs. vs.”; hep aynı türden eleştiriler ama hep aynı son!? Klasik yöntemlerle artık devletler sadece çelik çomak oynuyor; akıllıca ama delice cesaretler alanlar kazanıyor. Tahditlerin dışına çıkartmıyor müesses düzen.Çalışıp çalışıp sürekli “piyasalar, piyasalar..” diyen önlerinde 3-4 ekranla rakamlarla oynayanlara teslim oluyorsunuz.

Akdeniz’de petrol arama, Libya/Suriye/Afrika/Kafkaslar vb. boy göstertme, Ayasofya’yı aslına döndürme,10 devlete meydan okuma, aynı anda 3 devasa köprü, devasa şehir Hastaneleri, denizin altından tüneller vb, daha pek çok hadise rasyonalist yaklaşımla izahatı mümkün mü sizce?

Bizler dahi tüm bu adımları atarken sorsalar; “Aman biraz yavaş gidelim, temkinli olalım, adım adım gidelim, vs.” derdik. İşte liderlik kabiliyeti tam da burada başlıyor.Herkesin klasik sarmal içinde vıt vıt konuşup evham ürettiği bir vakitte gözü karartıp risk almak gerekiyor.

Şahsım dahil ekonomik sürecin nasıl evrileceğini pek çok kimse bilmiyor.Ancak bildiğim ve aynı zamanda duam; bugüne kadar hiç bizi ortada bırakmayan bir liderimiz var. 15 Temmuz!da ölümüne direnin derken de aynı kararlılıkla bir şeyi ahd etti mi, Allah ona yardım eder(cek)."