"Bakanın göreve geldikten sonra hisselerini devretmesi siyasette alışageldiğimiz bir uygulama değil"

"Bakanın göreve geldikten sonra hisselerini devretmesi siyasette alışageldiğimiz bir uygulama değil"

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, sektörden gelen bakanların hisse devirlerini gündeme getirdi. Etik ölçüleri tanımlayacak bir yasanın yıllardır tartışıldığını hatırlatan Ergin, yasal zorunluluk olmadığı halde 2005 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisinin de hissedarları arasında yer aldığı üç aile şirketini bir işadamına satarak, bu şirketlerle hissedarlık ilişkisini sıfırladığını belirtti. 

Yeni göreve gelen Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un göreve başladıktan hemen sonra kurucusu olduğu okulları yöneten şirketteki hisselerini devretmesini olumlu anlamda şaşırtan bir gelişme olarak tanımlayan yazar, Bir bakanın göreve geldikten sonra hisselerini devretmesinin Türkiye’de siyasette alışagelmiş bir uygulama olmadığını söyledi.  

"Çıksa TBMM’nin itibarı açısından iyi olurdu"

Sedat Ergin, köşesinde eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in siyasileri ilgilendiren etik yasasının çıkmasına ilişkin görüşüne yer verdi. Cemil Çiçek'in açıklamaları şöyle: “O zaman hazırladığımız taslağı siyasi partilere gönderdik, ancak partilerimizden ses soluk çıkmayınca taslak ortada kaldı. Çıksa, TBMM’nin itibarı açısından çok iyi olurdu. İhtiyaç ortadan kalkmış değil” 

 

 

Ergin'in Hürriyet'teki "Milli Eğitim Bakanı hisselerini devredince" başlığıyla bugün (25.07.2018) yayımlanan yazısı şöyle:

"SON zamanlarda olumlu anlamda beni şaşırtan bir gelişme, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un bu görevine başladıktan hemen sonra kurucusu olduğu okulları yöneten şirketteki hisselerini devretmesiydi.

Ankara büromuzdan Hacer Boyacıoğlu’nun haberinden öğrendiğimize göre, Ziya Selçuk’un Maya-Gen Yayıncılık Bilgisayar İnşaat Gıda Turizm Ticaret Limited Şirketi’ndeki hisselerini Oktay Selçuk’a devrine ilişkin karar, geçen hafta Ticaret Sicili Gazetesi’nin 18 Temmuz tarihli nüshasında yayımlanmış.

*

Ticaret Sicili’ndeki karardan şirketin sermaye yapısını öğrenmek mümkün. Buna göre, 2002 yılında kurulan şirketin üç ortağı var. Bunlar, 10.000 hisse payı sahibi olan Ziya Selçuk, 5.000 pay sahibi Oktay Selçuk (kardeşi) ve yine 5.000 pay sahibi Sefa Kayra Selçuk (yeğeni). Hisse paylarının beheri 250 TL değerinde. Ziya Selçuk’un 2.500.000 TL sermaye payı karşılığı 10.000 hisseyi kendisine devretmesiyle Oktay Selçuk’un payı 15.000 adede çıkmış; Sefa Kayra Selçuk eski hisse oranında kalmış.

Aynı kararla, şirketin ‘müdürler kurulu başkanlığı’ görevi de Ziya Selçuk’tan -2027 yılına kadar- Oktay Selçuk’a geçmiş. Hisse devrinin gerçekleştiği şirketin genel kurul toplantısının tarihi 9 Temmuz, yani Ziya Selçuk’un bakanlığı üstlendiği gün olarak görünüyor. Bu genel kurul kararı 13 Temmuz’da tescil edilmiş ve 18’inde de Ticaret Sicili’nde yayımlanmış.

İnternetteki web sitesine göre, Maya Okulları’nın Ankara’da İncek ve Oran’da, ayrıca Diyarbakır ve Antalya Manavgat’ta olmak üzere toplam dört yerleşkesi bulunuyor.

*

Öncelikle not etmek gerekiyor ki, bir bakanın bu göreve geldikten sonra hisselerini devretmesi Türkiye’de siyasette çok alışageldiğimiz bir uygulama değil. Bunun, devir işleminin de üstüne çıkan çarpıcı istisnalarından biri, 2005 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisinin de hissedarları arasında yer aldığı üç aile şirketini bir işadamına satarak, bu şirketlerle hissedarlık ilişkisini sıfırlaması olmuştu

Erdoğan, bu kararı herhangi bir yasal zorunluk olmadığı halde almıştı. Mevzuatta bu konuda bir hüküm bulunmadığı için bakanların, milletvekillerinin daha önceden başlatmış oldukları ticari işlerinin devamı, özel şirketlerdeki hisselerinin, yatırımlarının  ne olacağı sorusu eskiden beri siyasette, kamuoyunda tartışma konusu olagelmiştir.

Herhangi bir yasal yükümlülük bulunmadığı için bir bakanın ya da milletvekilinin ticari faaliyetinin sürüp sürmeyeceği tümüyle kendi kararlarına kalmış bulunuyor. Ziya Selçuk, hisselerini devretmeyi tercih etti. Yeni kabinede şirketi olan ya da hissedar durumundaki Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın bu aşamada şirketlerde icradan tümüyle çekilerek hisselerini koruma yoluna gidecekleri anlaşılıyor. Bir vakıf hastaneleri zincirinin kurucusu olan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın durumu ise buradaki vakıf statüsü nedeniyle biraz farklı bir durumu gösteriyor.

Bazı bakanlıklara özel sektörden isimlerin getirilmesi, başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinde sıkça karşılaşılan bir uygulama. Ancak bakanlık ya da milletvekilliği, son tahlilde kamu adına yürütülen görevler olduğu için, bu şahısların özel işleriyle kamu sorumluluklarının arasına etik kaygılarla bir duvar çekilmesi Batı’da ana ilke olarak kabul ediliyor.

Gelgelelim bu konuları her demokratik ülke ayrı bir şekilde düzenliyor; standart bir uygulama yok. Örneğin, ABD’deki uygulama, bakanlar ve Kongre üyelerinin hisselerini ve diğer yatırım araçlarını kayyımlara devretmesi. Buna karşılık, Avrupa ülkelerinin her birinde farklı uygulamalarla karşılaşmak mümkün. Esnek modeller de var, katı uygulamalar da...

*

Siyasilerin tabi olacakları etik ölçütleri tanımlayacak bir yasa Türkiye’de yıllardır tartışılmakla birlikte bir türlü kuvveden fiile çıkamamıştır. Cemil Çiçek’in 24. dönemde TBMM Başkanlığı sırasında dört partiden birer temsilcinin katıldığı bir ihtisas komisyonu, 2012 yılında kapsamlı bir etik yasası taslağı hazırlamışsa da bu taslağın hayata geçirilmesi mümkün olmamıştır. Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde başlatılan hazırlıklar da kendisi bu görevden ayrılınca gündemden düşmüştür.

Cemil Çiçek, dünkü sohbetimizde “O zaman hazırladığımız taslağı siyasi partilere gönderdik, ancak partilerimizden ses soluk çıkmayınca taslak ortada kaldı. Çıksa, TBMM’nin itibarı açısından çok iyi olurdu. Ben bu yasanın çıkmasında yarar görüyorum, bu konudaki ihtiyaç ortadan kalkmış değil” diye konuştu."