Balyoz belgelerinin sahte olduğunu nereden biliyoruz?

Balyoz belgelerinin sahte olduğunu nereden biliyoruz?
Biz "Balyoz" iddialarını elbette ki Çetin Doğan'ın ailesi olduğumuz için bu kadar yakından takip ettik; başkaca davalar konusundaki bilgimiz kısıtlı. Balyoz belgelerini (basında yer aldığı kadarıyla) inceleyecek, üzerinde düşünecek, ve çelişkileri ortaya çıkaracak sabır ve enerjiye sahip olduğumuz için ve belki daha da önemlisi bulgularımızı duyurabilecek kanallara sahip olduğumuz için kendimizi şanslı hissediyoruz.Balyoz iddiaları ve sözde liberal-demokratlar-1Taraf gazetesinde yayımlanmaya başladığı ilk günden beri Balyoz iddialarını yakından izledik. Soruşturmanın gizliliği sebebiyle belgelere doğrudan erişemediğimizden basında çıkan haberlerden özellikle belgelere dayalı olanlar üzerinde çalıştık, ve mevcut olguları sorguladık. Bugün elimizde bu iddialara dayanak oluşturan belgelerin sahte olduğuna dair çok belirgin kanıtlar var.Öte yandan, Balyoz iddialarının yargıya intikalinden önce medyada başlayan yargı sürecini yakından izlemek, bizi Türkiye ile ilgili ve salt Balyoz süreci ile sınırlı olmayanbir yeniden değerlendirmeye itti. Bu süreçte gazeteciliğin en temel ilkelerinin ülkenin elit addedilen gazetecileri tarafından nasıl bir gözü kararmışlıkla çiğnendiğini ve kimi liberal-demokratların kendi savundukları değerlerle tamamen ters düşecek tepkilerini endişeyle izledik. (Muhafazakâr basının ve kimi iktidar partisi üyelerinin verdiği tepkiler ise ayrı bir yazı konusu.)Genel düşüncelerBu yazıda, Balyoz sürecinin bize genel olarak düşündürdüklerini paylaşmak istiyoruz. Ancak, bunu yapmadan önce, bu iddialara ilişkin yaptığımız tespitleri aktarmamız gerek. Daha sonra paylaşacaklarımızın bu bilgiler ışığında değerlendirilmesi gerekiyor.Bilindiği gibi, Balyoz iddialarında ana doküman 11 sayfalık Balyoz Güvenlik Harekat Planı. Bu planın 1. Ordu bilgisayarında, 2 Aralık 2002 tarihinde hazırlandığı iddia ediliyor. Planın altında ‘Balyoz Sıkıyönetim Komutanı Çetin Doğan’ ibaresi var. Bu planın çeşitli ekleri, yine bu plan kapsamında değerlendirilen, darbeye zemin sağlamak için cami bombalamak, uçak düşürmek gibi eylemler içeren planlar var. Tüm bu planların 5-7Mart’ta 1. Ordu Karargahında gerçekleşen Plan Semineri sırasında müzakere edildiği iddia ediliyor.Balyoz Güvenlik Hareket Planı’nın ve eklerinin sahte olduğunu ve 2002’den çok daha sonra bir tarihte yazıldığını açıkça ortaya koyan hususlardan bazılarını sunalım.1. 2 Aralık 2002 tarihli bu ana belgede, 2006 yılında kurulan Türkiye Gençlik Birliği’nden ‘dost unsur’ olarak bahsediliyor. Bu tutarsızlık ilk ortaya çıktığında Taraf Gazetesi, belgede adı geçenin 2006’da kurulan Türkiye Gençlik Birliği değil, 1997’de kurulan Türkiye Gençlik Birliği Derneği (TGBDER) olduğunu açıklamıştı. Bu iki derneğin de web siteleri var, bu sitelere çabucak bir göz atmak, Balyoz darbecilerinin hangi kuruluşu dost unsur olarak belirttiği konusunda hiç bir soru işareti bırakmıyor.Türkiye Gençlik Birliği’nin Temel İlkeler Bildirgesi’nin 5. Maddesi şöyle diyor: “Türkiye Gençlik Birliği, laik ve halkçı bir Türkiye’den yanadır. (...) Din sömürücülerine ve gericilere karşı ilericiliği gelir adaletsizliğine, yoksulluğa ve bireyciliğe karşı halkçı bir ekonomik sistemi savunur.”Taraf’ın belgede yeraldığını iddia ettiği TGBDER ise hiçbir siyasi kimliği olmayan, ağırlıklı olarak Avrupa ile gençlik değişim programları organize eden, gençlere psikolojik danışmanlık, mentorluk hizmeti veren bir dernek. Örneğin, ‘Aşk neden, Neden aşk?’ başlıklı bir panel, bu derneğin etkinlikleri arasında yer alıyor.Sadece bu nokta bile tek başına Balyoz Harekât Planı’nın 2002’de yazılmadığının kanıtı. Bu belgenin 2006’dan sonra yazıldığı, belgeyi hazırlayanların ulusalcı çizgide olan ve darbecilere dost unsur olarak gördükleri Türkiye Gençlik Birliği’nin 2002’de varolmadığını atladığı anlaşılıyor.2. Yine 11 sayfalık bu ana dokümanda 2005’teki bir kongrenin kapanış tebliğinden bire bir alıntı var: “piyasanın ihtiyacı olan emisyonu sağlayamadığı için, ABD Merkez Bankası para basarak Türkiye’deki bu açığı gidermekte ve böylece yabancı para birimleri milli paramızın yerini almaktadır.” Herkes takdir eder ki, ABD Merkez Bankası’nın para basarak Türkiye’deki açığı giderdiği(!) gibi bir fikir birden fazla kişinin aklına gelmiş, üstelik kelimesi kelimesine aynı şekilde ifade edilmiş olamaz.3. Aynı 2005 tebliğinden bire bir alıntılar, Balyoz Planı’nın darbe sonrası uygulanacak politikalarını anlatan J-Ek’inde çok daha yoğun olarak var. Dahası, bu ek tamamen bir derleme görüntüsünde; 44., 55., ve 57, Hükümet programlarından kelimesi kelimesine alıntılarla oluşturulmuş bir yamalı bohça. İlgilenenler bunları blogumuzda görebilir. (http://cdogangercekler.wordpress.com)Bazı vakalar4. Balyoz Harekât Planının ‘durum’ bölümü ise 15 gündür iktidarda olan AKP iktidarının muhalif basına mali denetim yolu ile baskı uyguladığından, AKP’nin anayasa değişikliği ve hukuk reform çabalarından bahsediyor. Dikkat edilmesi gereken bir konu, belgede AKP bunları ‘yapabilir’ demiyor, ‘yapmıştır’ diyor. AKP hükümeti ilk anayasa değişiklik teklifini Nisan 2004’de Meclis’e sundu. İktidarla ilk zamanlar gayet iyi ilişkiler içinde olan Doğan Medya grubuna vergi cezası 2009’da kesildi.5. Balyoz belgelerinden, Balyoz Harekât Planı’na atıfta bulunan bir tanesi üzerinde yazılanlara bakılırsa 1. Ordu’daki Harekât Başkanlığı altında, Plan ve Eğitim Şubesi’nce hazırlanmış. Ancak, Ordu’daki Harekat Başkanlığı’nda böyle bir şube yok! Üstelik, belgeye Harekat Başkanlığı’nın bu tip yazışmalar için kullandığı standart kod yerine, ilgisiz bir sayı konmuş.6. Balyoz Harekât Planı’nda, bu planın “GİZLİ gizlilik derecesinde ve özel olarak seçilmiş, sınırlı sayıda personelin katılımıyla icra edilecek bir plan seminerinde denenecek ve müzakere edilecek” deniyor. Oysa 1. Ordu’da 5-7 Mart’ta gerçekleşen Plan seminerinde toplam ikiyüze yakın personel var. Bu seminere, Ordu seminerine katılımı rutin olan herkes katılıyor. Yine katılmaları rutin olan Genelkurmay başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı Ankara’daki Irak tezkeresi konusuyla ile ilgili yoğunluk nedeniyle katılamayınca, seminere hem Genelkurmay’dan hem de KKK’den gözlemci personel katılıyor. Bu gözlemciler kendi raporlarını ilgili komutanlıklara sunuyorlar. Bu seminerin ses kaydı da Çetin Doğan’ın yazılı emir ile yapılıyor. Dolayısıyla bu seminer esnasında darbe provasının yapılmış olduğu iddiasi akıldışı.Hepsini burada detaylandıramayacağımız bir çok başka çelişki ve tutarsızlık var. Örneğin, bu seminerde cami bombalama (Çarşaf ve Sakal) planlarının müzakere edileceği iddia ediliyor, ancak bu eylemler için belirlenen tarih 28 Şubat 2002, yani seminerden önce! Bir Türk jetinin düşürülmesi planını içeren Oraj harekâtının dönemin Harp Akademileri Komutanı tarafından yazıldığı iddia ediliyor, ancak planda Akademi komutanının emir/komutasında olmayan Konya ve Diyarbakır’daki (3. ve 8. Ana Jet Üs) komutanlıklar için öngörülen eylemler var. Balyoz Planı’nda harekât Istanbul’dan yürütülecektir deniyor, ancak, 1. Ordu’nun görev sahası dışında kalan 70 civarındaki ilde nasıl darbe harekâtı yapılacağı, Ankara’daki hükümeti Istanbul’dan nasıl devireceği belirtilmiyor.Taraf gazetesinin iddiasina göre Balyoz belgelerini bir bavul ile Taraf gazetesine teslim eden kişi, 2002-2003 senelerinde 1. Ordu’da görev yapmış emekli bir subay. Öte yandan, bu belgeler arasında sadece 1. Ordu’da değil, başka komutanlıklarda (Akademiler, Jandarma, Deniz, vs.) hazırlandığı iddia edilen belgeler var. Bu subayın çeşitli karargahları dolaşıp gizli belge toplamış olması imkânsız. Üstelik bu belgeleri neden yedi sene sakladığı, ve yedi sene sonra neden doğrudan savcılığa değil de Taraf gazetesine verdiği anlaşılır gibi değil.Eğer önyargısız bir şekilde bakarsanız, bu tutarsızlıkların tek bir tanesi bile, ‘kuvvetli suç şüphesi’ni ortadan kaldırmaya yeter, ve birkaç tanesi bu planın tamamen düzmece olduğunu kanıtlar. Buna rağmen onlarca insan kuvvetli suç şüphesi nedeniyle cezaevinde tutuklu bulunuyorlar. Bu sahtecilik suçunu kimin islediği konusunda da henüz başlatılmış bir soruşturma yok.Biz Balyoz iddialarını elbette ki Çetin Doğan’ın ailesi olduğumuz için bu kadar yakından takip ettik; başkaca davalar konusundaki bilgimiz kısıtlı. Balyoz belgelerini (basında yer aldığı kadarıyla) inceleyecek, üzerinde düşünecek, ve çelişkileri ortaya çıkaracak sabır ve enerjiye sahip olduğumuz için vebelki daha da önemlisibulgularımızı duyurabilecek kanallara sahip olduğumuz için kendimizi şanslı hissediyoruz. Peki ya bu şansa sahip olmayan ve suçsuz oldukları halde şu veya bu nedenle tutuklu bulunan diğer insanlar? Bir hukuk devletinde şüphelinin masum olduğunu ispat etmek şüphelinin kendisine (ya da ailesine) düşmemeli. Bizi bunu yapmak zorunda bırakan, yayınlanan Balyoz belgelerinin gerçekliği sorgulanmaksızın medyada bir iddianameye dönüştürülmesi, şüphelilerin basın mensuplarınca yargılanması ve suçluluklarına hükmedilmesi.Yazının devamında bu olgular ışığında Türkiye’de yaşanan süreci daha geniş bir perspektiften değerlendireceğiz.Pınar Doğan, Dani Rodrik - Radikal