Sözcü gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, Balyoz davasının bir numaralı sanığı olarak 5 yıl hapiste kalan emekli orgeneral Çetin Doğan’ın, Güneydoğu’daki çatışmalar için “Halkı devletten uzaklaştırdılar” yorumunu yaptığını belirtti.
Yazısında emekli orgeneral Doğan’ın “Önceki hiçbir hükümet döneminde olmayanları yaşıyoruz” sözlerine de yer veren Öztürk, Çetin Doğan’ın ‘operasyonlara katılan askerlerin yeterli eğitimi olmadığı’ görüşüne de yer verdi.
Öztürk’ün bugün (30 Mart 2016) yayımlanan “Komutan gözüyle Güneydoğu” başlıklı yazısı şöyle:
Çetin Doğan, 1997-1999 yıllarında merkezi Diyarbakır’da olan Asayiş Kolordu Komutanlığı görevinde bulundu. Güneydoğu’nun koşullarını çok iyi bilen, buna göre önlemler alınması için kafa yoran Çetin Doğan, Genelkurmay Harekat Başkanlığı döneminde İçişleri Bakanlığı ile Emniyet Asayiş Yardımlaşma (EMASYA) protokolünü hazırladı.
Bu protokol uyarınca asker, kendi görev alanlarıyla emniyet ile birlikte plan hazırlıyor, sokak çatışmalarına karşı da askerler eğitiliyordu. “Aman bu plan darbe planıdır” naraları sonucu protokolün birçok maddesi uygulamadan kaldırıldı. Bugün, Güneydoğu’da operasyon yapılan ilçelerde “askerin meskun mahalde çatışma eğitimi almadan gönderilmesi” yüzünden sıkıntılar yaşandığı belirtiliyor. Bunu yapan da AKP oldu.
Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın bir numaralı sanık yapıldığı, 5 yıla yakın cezaevinde tutulduğu, ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırıldığı “Balyoz Davası”nda, sahte belgelerle, dijital verilerle Türk Silahlı Kuvvetleri’nde büyük tasfiye operasyonu gerçekleştirildi. Çetin Doğan, Güneydoğu’dan her şehit haberini duydukça yüreği sızlayan ve ülkemizin nereden nereye getirildiğini gören bir komutan… “Ne oluyor?” diye sorduğumda şunları anlattı:
“Benim öteden beri inandığım ‘en büyük savunma gücü halkın devletine gönülden bağlılığını sağlamak’ olduğudur. Ama bunlar ne yaptı? Devletin yanında olan halkı, devletten uzaklaştırdılar. Bugün ülkemiz çok kritik bir noktada. Bundan sonra devlet çok dikkatli olursa o kritik süreçten kurtarabilir. Bunun için de her şeyden önce şeffaf, halkın ihtiyacını ve onun gerçek istemlerini dikkate alan adımlar atılmalı. Ama görüyoruz ki bunlar değil seçim hesapları, başkanlık hesaplarıyla ülkemiz oradan oraya savruluyor.
Güneydoğu’da da devletin yanında olan halk, yaşananlardan sonra devlete olan güvenini kaybetmiş. Çünkü siyasetçiler, bugün söylediklerinin yarın tam tersini yapıyor. Bu ellerde, geleceğimizin pembe olmadığı kesin. Önce yaptıkları yanlışları kabul etmeleri, bundan sonra da bölgenin rehabilitasyonuna yönelmeleri gerekiyor. Ne yazık ki bölgede her şey darmadağınık.
Yapılan operasyonlarda acı kayıplarımızın sorumlusu da AKP’nin izlediği politikalardır. Gerçek şu ki meskun mahalde operasyonlar konusunda tecrübesizlikler var. EMASYA protokolü gereği güvenlik güçleri arasında eğitim birliği, koordinasyon vardı. O eğitimleri kaldırtan da AKP hükümetidir. Zamanında terör örgütüyle pazarlık içinde olanlar kıymetli hale geldi, halkın birliği için canını verenler, bu uğurda mücadele edenler ise ‘tu kaka’ gibi görülmeye başlandı. Ülkeyi bu hale getirenler, önce kendileriyle hesaplaşmalı.
Bölücü terör örgütüne dönük operasyonları yaptırmayan valiler, terör örgütü ilçelerde etkinliğini artırmaya başlayınca askeri yardıma çağırıyor. Teröristlerin bu kadar kontrolsüz kalmaları, ilçelere yerleşmelerine, silahlanmalarına seyirci kalınmasının sorumluları bir gün çıkıp ‘yanlış yaptıklarını’ açık seçik bir biçimde kamuoyuna anlatmalı.
Bu ülke Habur’dan giriş yapan teröristler için seyyar mahkeme gönderildiğini, onların görkemli bir biçimde Diyarbakır’a gelişini unutmadı. O günlerde yaptıklarına ‘çok güzel şeyler oluyor’ diyorlardı. ‘Güzel günler’ dedikleri, işte bugün yaşadıklarımız. ‘Çok güzel şeyler oluyor’un acı meyveleri bunlar…
Askerlik hayatımda hep ‘Barışta ter dökmeyen savaşta kan döker’ sözünü dikkate aldım. Teröristlerin ilçeleri bu hale getirmesine seyirci kalınması en büyük gaflettir. Teröristlerin silahlandığını, mühimmat yığınağı yaptığını, patlayıcılar yerleştirdiğini başta yöre halkı çok iyi biliyordu. Bunlara göz yuma yuma, dokunmaya dokunmaya ülkeyi bu hale getirdiler. Kahrolmaktan başka çare yok.
Çıkış yolu ancak güven veren bir hükümetle olur. ‘Biz her zaman haklıydık’ diyorlar. Madem haklıydınız ülke bu hale nasıl geldi? Hükümet, bölücü örgütle ilgili hatalarını kabul etmiyor ve hâlâ haklı oldukları görüşünü savunuyor. Eşkıya ile pazarlığın onları cesaretlendirmekten başka bir işe yaramayacağını belirtmiştik. Ortaya çıkan tabloya rağmen hâlâ ‘biz haklıydık’ demeyi de sürdürüyorlar.
İktidara geldiğiniz 2002 yılında terörün durumu neydi, bugün ne? Güneydoğu’daki vatandaşlarımızla konuştuğumda hepsi ‘birlik, beraberlik’ diyor. Başka bir şey değil. Güçlü bir Türkiye’nin unsuru olmayı bütün bölge halkı ister.”
AKP’nin kararsız ve değişken politikaları yüzünden sorun giderek derinleşiyor. Önceki hiçbir hükümet döneminde olmayanları yaşıyoruz…