30 Mayıs 2011 günü Balyoz Kumpası'yla tutuklandığında orgeneral rütbesinde tutuklanan ilk muvazzaf asker olan Bilgin Balanlı, darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK'lar hakkında "FETÖ'yle mücadele için çıkarılan KHK'lar amacını aştı, bundan FETÖ kârlı çıkar" dedi. "ABD'nin kendi amaçlarının gerçekleşmesine karşı çıkacağı TSK'yı zayıflatmayı planladığını düşünüyorum" görüşünü savunan Orgenral Balanlı, "Bölgesinin en güçlü hava kuvveti olarak anılan Türk Hava Kuvvetleri'nin, Balyoz davasıyla FETÖ tarafından 'kafası koparılmış bir kartal' haline getirildiğini ifade etmiştim" diye konuştu.
Gazeteci Elif Çakır, canlı yayında ayağa kalkarak Balyoz sanığından özür dilemişti:
Orgeneral Bilgin Balanlı'nın Sözcü'den Gökmen Ulu'ya verdiği söyleşi şöyle:
– Sizleri darbecilikle suçladılar, büyük iftiralar attılar. Kumpaslar çöktü, masumiyetiniz ve haklılığınız hukuken de kanıtlandı. Bugün itibarıyla hangi duygu ve düşünceler içindesiniz?
Yaşadıklarımız çok acı ve Türkiye Cumhuriyeti için son derece yakışıksız olaylardı. Vatanı ve milleti için ölmeye yemin etmiş, darbeyi aklına bile getirmemiş suçsuz insanlar darbeci diye hapse atıldı. Kendimizi ihanete uğramış olarak hissettik. Kalbimdeki yaranın ölünceye kadar kanamaya devam edeceğini söyleyebilirim.
– Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere birçok iktidar yetkilisi FETÖ konusunda “aldatıldık” diyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın kumpas davalarıyla ilgili “Bu davaların savcısıyım” ve 17/25 Aralık sonrasında “Fetullahçılar” için söylediği “Ne istediler de vermedik” ifadesi de var. Bence bu ifadeler olayın boyutlarının ne kadar kapsamlı olduğunu ortaya koyuyor ve “Aldatıldık” ifadesi yaşananları tam olarak açıklamıyor. Maalesef devlet bize yapılan haksızlıkları göz ardı etmiştir.
– Necdet Özel çok eleştiriliyor. Özel'in Genelkurmay Başkanlığı'nda yaşananlar hakkında sizin değerlendirmeniz nedir?
Necdet Özel ile 2003-2005 yılları arasında Diyarbakır'da birlikte görev yaptık. İlişkilerimiz samimi ve dostça olmuştur. Necdet Özel'in Balyoz sürecinde yaptıkları da, yapmadıkları da her zaman bizlerin aleyhinde olmuştur. Diğer taraftan FETÖ'nün TSK içindeki yapılanmasının ve kritik komuta kademelerini ele geçirmesinin Necdet Özel döneminde yoğunlaştığı ifade ediliyor. En yüksek sorumluluk mevkilerinde bulunanların “affedersiniz” diyerek kaçmaması gerektiğini düşünüyorum. Hukuk devletinde yapılanların mutlaka bir karşılığı olmalıdır.
– Bu kalkışma önlenemez miydi?
Büyük olasılıkla TSK, FETÖ'nün gücünü küçümsedi ve FETÖ'cü olduğunu belirleyebildikleri personeli yavaş yavaş TSK'dan uzaklaştırma gibi bir yaklaşım içine girdi. Düşünün ki bir havacı korgeneral, FETÖ üyesi generallerin isimlerini verirken Genelkurmay Başkanı'nın yanında FETÖ üyesi olmaktan tutuklanmış bir personel başkanı not alıyor. Böyle bir aymazlık içindeki TSK neyi öngörebilir ve kimi temizleyebilirdi?
– Siz kumpaslarla ilgili olarak CIA'nın işin içinde olabileceğini söylemiştiniz…
Ben bu değerlendirmemi ilk defa Necdet Özel'in 2011'deki Hasdal ziyaretinde yapmıştım. Elimizde bir delil yoktu ancak dava sürecinde ABD'nin izlerini daha çok görmüştük. Türkiye ile ABD dost ve müttefik olsa da bölgesel sorunlarda iki ülkenin çıkarlarının çatıştığı bir gerçektir. ABD'nin kendi amaçlarının gerçekleşmesine karşı çıkacağı TSK'yı zayıflatmayı planladığını düşünüyorum. ABD için FETÖ'yle ortaklık bulunmaz bir imkân olmuştur. TSK'nın içine düştüğü durumu ve ABD'nin bölgedeki müdahalelerini görünce bu değerlendirmenin ne kadar doğru olduğu da görülüyor.
– FETÖ'yle mücadeleyi yeterli veya sağlıklı buluyor musunuz?
FETÖ'yle mücadele iki ayrı kanaldan yürütülmelidir. Kısa dönemde açığa çıkan FETÖ mensupları tasfiye edilirken uzun dönemde iç ve dış siyasi bağlantıları ortaya çıkarılarak bu yapıların devlet içinde yapılanmaları kesin olarak önlenmelidir. Kanun Hükmündeki Kararnameler'de FETÖ'yle mücadele ve darbecilerin temizlenmesi amacının dışına taştığını da değerlendiriyorum. FETÖ'yle mücadele, tüm muhaliflerle mücadele şekline dönüşme eğilimi göstermektedir. Bu durumdan da FETÖ kârlı çıkabilir.
– Tüm olanlar Türk Ordusu'nu nasıl etkiledi? Nasıl yaralar aldı?
2007'den itibaren önce Kürt Açılımı ve daha sonra Barış Süreci adı verilen dönem içinde TSK terörle mücadele edemez duruma düşürüldü. Bülent Arınç'a suikast yalanıyla TSK faili meçhul cinayetlerle ilişkilendirilmeye çalışıldı. “Camiler bombalanacak” yalanları ve iftiralarıyla halk kandırıldı. TSK'nın saygınlığına darbe vuruldu. Özellikle Balyoz davasında tasfiye edilen ve komuta kademesine gelmesi beklenen nitelikli personelin yerine bugün FETÖ'nün darbeci generalleri olarak gördüğümüz hainler terfi ettirilerek kritik kadrolara yerleştirildi. Bölgesinin en güçlü hava kuvveti olarak anılan Türk Hava Kuvvetleri'nin, Balyoz davasıyla FETÖ tarafından “kafası koparılmış bir kartal” haline getirildiğini ifade etmiştim. Atatürkçü personel tasfiye edildikten sonra ise FETÖ yanlılarının göreve getirildiğini ve “Darbeci bir kuvvet” olarak sahaya sürüldüğünü gördük.
– TSK yaralarını nasıl sarabilir?
TSK'nın yaralarının sarılması uzun yıllar alacaktır. Aslında yaraların sarılmasında üç önemli etken olduğunu düşünüyorum. Birincisi ve en önemlisi psikolojik travmanın aşılması ve moralin yükseltilmesidir. Bu işe baştan başlanmalı, komuta kademesi yenilenmeli ve personelde ve halkımızda oluşan güvensizlik psikolojisi aşılmalıdır. İkinci öncelikli konu KHK'larla yapılan TSK'nın yapısal değişiklikleridir. Bu konudaki düzeltilmeler de hemen yapılabilir. Üçüncü konu ise kaybedilen kritik personelin yerinin doldurulmasıdır. Zira olaya sayısal değil kalite olarak da bakmak gerekir. En büyük kaybı yaşayan Hava Kuvvetleri'nde yüzbaşı-binbaşı seviyesindeki pilotlara sahip olmak 8-10 yıllık bir eğitim ve tecrübe sürecini gerektirir.
– FETÖ'yle mücadele için OHAL ilan edilmesi gerekli mi?
15 Temmuz darbe kalkışması dini siyasete alet eden bir örgütün tüm devlet düzenini ele geçirme gayretidir. Bu açıdan bakıldığında, bu girişim TSK içindeki FETÖ elemanlarının girişimiyle birlikte hareket eden devlet içinde yuvalanmış FETÖ elemanlarının ortak girişimidir ve bu özelliği nedeniyle diğer askeri müdahalelerden çok daha farklıdır. FETÖ elemanlarının tüm devlet kadrolarından temizlenmesi amacıyla olağanüstü hal ilan edilmesi normal bir devlet reaksiyonudur.
– Hükümetin kanun hükmünde kararnamelerle TSK'nın yapısını değiştirmesi doğru bir uygulama mı?
Ben ifade edilen amacın ötesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siyasi otorite tarafından daha sıkı kontrol altına alınmasının ve personel seçiminde etkili olunmasının amaçlandığını düşünüyorum. Zira kararnamenin bazı maddelerinin öngördüğü yapı, terfi ve tayinlerde siyasetçilerin etkinliğini artıracak ve TSK'nın hiyerarşik yapısını bozabilecek niteliktedir. Bu durum siyaset dışı kalması gereken TSK'nın giderek daha çok siyasetin içine çekilme riskini de beraberinde getirmektedir. Bu nedenlerle değişikliklerin amaçlananın tersine sonuçlar doğurabilecek nitelikte olduğunu değerlendiriyorum. TSK açısından diğer bir risk devlet düzeni içinde zamanla ve tecrübelerle oluşmuş olan çalışma düzeninin bozulmasıdır.
– Sizin sıklıkla vurguladığınız “milli ordu” kavramı ne anlam taşımaktadır? Önemi nedir?
Yeniden yapılandırılacak TSK'nın; öncelikle her türlü siyasi etkiden uzak bir yapıda olması sağlanmalıdır. TSK yarı profesyonel bir ordu olmalıdır. TSK personel yapısı kritik teknik görevler için profesyonel olmalı ancak halkın ordusu olma özelliği sağlayan “Mehmetçik”ten vazgeçilmemelidir. Türk halkı kendi ordusunun içindeki çocuklarıyla kendisini ordunun bir parçası olarak görmeli ve onu benimsemelidir. Milletin ordusuyla bağları koparılmamalıdır. Milli ordu başka amaçlar taşıyan güçlerin değil kendi halkının emrinde olur.