Suriye’nin Halep kentindeki yaşanan savaşa dair Twitter hesabından tweet atarak 260 bin takipçiye ulaşan 7 yaşındaki Bana ve annesi Fatemah Alabed, Suriye'deki iç savaşta yaşananları ve Türkiye'deki hayatlarını anlattı. "Doğu Halep’te ölüm yalnızca savaş uçaklarından geliyordu. Çatışma görmedik. Kuşatmadan sonra artık açlıktan da ölüyorduk" diyen anne Alabed, ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girdiği dönemle ilgili olarak da "Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na yeniden mesaj gönderdik; ‘Üzülme kardeşim, çalışıyoruz’ diye cevapladı. Yeniden ateşkes haberi gelince harekete geçtik. Sabah 05.00’ten itibaren saatlerce soğukta bekledik. Yeşil otobüsleri görünce heyecanla bindik. Ülkemizden ayrılmanın acısıyla beraber kâbus bitiyor diye mutluyduk" açıklamasında bulundu. Bana, ise Türkiye’de en çok neleri sevdiğini anlatırken Kar, güven ve barış. Burada mutluyum. Suriye’de bombalama hiç durmuyordu" ifadelerini kullandı.
Hürriyet'ten Zeynep Bilgehan'ın röportajı şöyle:
Ankara'nın merkezinde bir kafede, Suriye’nin Halep kentindeki dramın sembol ismi Bana ve annesi Fatemah Alabed’i beklerken endişeliyim. Geçen aralıkta Halep’ten tahliyelerinin ardından mesajlaşıyor ancak bir araya gelemiyorduk. Bana ve annesi Fatemah’nın içeri girmesiyle "Acaba gerçek değil mi" şüphem son buluyor. Attığı mesajlarla Suriye’deki savaşı dünyaya duyuran 7 yaşındaki Bana ve onun adına açılmış ‘Twitter hesabının yaratıcısı’ 26 yaşındaki anne Fatemah ile Türkiye’deki yeni hayatlarını konuşuyoruz.
Bana, Türkiye’de en çok neleri sevdiğini anlatıyor: "Kar, güven ve barış. Burada mutluyum. Suriye’de bombalama hiç durmuyordu. Her yerde duman vardı. Suriye’deki çocukları desteklediğiniz için teşekkür ederim. Çocuklar yaşamayı hak ediyor. Ben boyama yapmayı ve kardeşlerimle kitap okumayı seviyorum. En çok da Harry Potter’ı... Halep’te evimi, okulumu, arkadaşlarımı özlüyorum."
Anne Fatemah, Halep’te doğmuş. Ailesi Doğu Halepli. Liseden sonra Ghassan Alabed’le evleniyor, bir yıl sonra Bana dünyaya geliyor. Fatemah, düzgün ve akıcı İngilizcesiyle anlatıyor: “Bana, başımıza gelen en güzel şeydi. Üniversitede hukuk öğrencisiydim. Eşim de avukattı ve iyi gelirimiz vardı. Halep büyülü bir şehirdi. Seyahatlere giderdik. Kendi evimiz vardı. Mutluyduk.”
Suriye savaşı 2012’de Halep kapılarına dayandığında yaşadıklarını Fatemah şöyle özetliyor: “Halep’te sadece ‘Beşar’ı ve bu rejimi istemiyoruz’ diyen barışçıl eylemler yapıldı. Esad, bu büyük bir suçmuş gibi ilk iş savaş uçaklarıyla üzerimize korku saldı. Savaşın anlamını bilmiyorduk... Bazıları ülkeyi terk ediyordu. Bizse Mısır’daki gibi ülkemizi yeniden inşa edeceğimizi düşünüyorduk. Protestolarda mermiler kullanılıyor ve insanlar ölüyordu ama kimse korkmuyordu. Savaşın anlamını bilmiyorduk... Bazıları ülkeyi terk ediyordu.”
Fatemah bu esnada ikinci çocuğu Muhammed’i dünyaya getirdi. Ancak artık eskisi gibi evden dışarı çıkamıyorlardı. Fatemah, “Ama en azından kendi evimizdeydik. Elektrik kesintileri başladı. Akrabalarımız ve arkadaşlarımız kayboluyordu. Artık savaşın ne olduğunu biliyorduk” diyor.
2013’ün sonlarında bombalamalar arttı. Fatemah bu arada yeniden hamile kaldı. Doğum için Türkiye’ye geldi, sonra Halep’e döndü. Eşi de Doğu Halep’teki yönetim için nüfus kaydı tutuyordu. Savaşın biteceğini düşünüyorlardı. Fatemah bunu söylerken gülümsüyor: “ABD ve Fransa’nın geleceğini duyuyorduk. Ancak Rusya ve İran’ı duyunca bitmeyeceğini anladık ve her şey daha kötüleşti.”
Fatemah, bu arada bir enstitüde İngilizce öğretmenliği eğitimine yazıldı. O esnada kuşatma da başladı... Ancak Alabed Ailesi gitmemekte direndi: "Ailem beni Türkiye’ye çağırıyordu ama biz de gidersek Halep’te kim kalacaktı? Halep kalmayacaktı. Ayrılmak istemedim. Özgür Suriye Ordusu’nu, büyük devletleri bekledik.”
Gelen olmadığı gibi evlerindeki hayat da normalden uzaklaştı: “Çocuklar hiç dışarı çıkmıyor, kimseyi görmüyorlardı. Artık çıkan seslerden hangi bombanın düşeceğini öğrenmiştik. Eğer yüksek bir hıslama sonrası sessizlik oluyorsa bunun büyük bir bomba olduğunu ve 5 dakika sonra patlayacağını biliyorduk. Sürekli kan ve harabeye dönmüş binalar arasında yürümek normaldi.”
Fatemah, iç çekerek “Umarım bu ülke asla böyle bir şey görmez” diyor ve devam ediyor: “Doğu Halep’te ölüm yalnızca savaş uçaklarından geliyordu. Çatışma görmedik. Kuşatmadan sonra artık açlıktan da ölüyorduk. Temiz su yoktu. Hastanelerde ilaç bulunmuyordu.” Fatemah, Bana’yla yeraltındaki bir okulda İngilizce dersi veriyordu. Ama bombalamanın artması üzerine yine eve kapandılar.
Peki meşhur Twitter hesabı nasıl açıldı? Fatemah anlatıyor: “Kimsenin bizi kurtarmayacağını anladıktan sonra ‘Bir şey yapmalıyız!’ dedim. Bana, Twitter hesabı için cesaretlendirdi. Dünya burada olanları bilmiyordu. Haberlerde rejim yalnızca DEAŞ’a saldırdıklarını söylüyordu. Oysa biz sivildik ve gerçeği göstermeliydik. Videolar ve fotoğraflar çekmeye başladım. Bana’ya gösteriyor ve hissettiklerini yazıyordum. Dünya savaş bölgesinde bir çocuğun yaşadığını öğrendi. Aldığımız destek bana kuvvet verdi. Kanallara haber olunca rejimden tehditler aldım. Esad, Bana hesabının sahte olduğunu ve arkasında teröristler olduğunu söyledi ama insanlar ona inanmadı. Çektiğim fotoğraflardan mesafeleri hesaplayarak yerimi buldular ve evimizi bombaladılar. Hesabı bir süreliğine kapattım. Suyumuz, gıdamız yoktu. Cehennemdeydik. Hesabı tekrar aktifleştirdim ama rejim telefon sinyallerimi takip ediyordu. Bir süre yer değiştirdik. Kıştı, üşüyorduk. Tüm gün su içemediğimiz oluyordu.”
Alabed Ailesi ümidi keserken, onları Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu kurtardı: “Artık öldürüleceğiz diye bekliyorduk. Sonunda ateşkes için çok çalıştığını bildiğimiz Sayın Çavuşoğlu’na mesaj attık. Bana, savaşın yüzü olmuştu. Ateşkesin ilk günü ne olacağını bilmediğimizden çıkmadık. İkinci gün otobüsleri beklemeye başladık. Ancak ateşkesin bozulduğunu duyunca döndük. Sayın Çavuşoğlu’na yeniden mesaj gönderdik; ‘Üzülme kardeşim, çalışıyoruz’ diye cevapladı. Yeniden ateşkes haberi gelince harekete geçtik. Sabah 05.00’ten itibaren saatlerce soğukta bekledik. Yeşil otobüsleri görünce heyecanla bindik. Ülkemizden ayrılmanın acısıyla beraber kâbus bitiyor diye mutluyduk. Biraz sonra rejim kontrol noktasında durduk. 100 kişinin olduğu otobüste aç, susuz, tuvaletsiz 19 saat bekledik. Ertesi sabah saat 07.00’de anlaşma sağlandı. Hayatımızın en karanlık 19 saatiydi.”
Fatemah ve ailesini güvenli bölgede insani yardım kuruluşları karşıladı ve Türkiye’ye getirildiler. Aile, gelir gelmez Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü. O günden bugüne yaklaşık bir aydır Ankara’da Türk devletinin himayesinde yaşıyorlar. Peki bundan sonra ne yapacaklar?
Fatemah cevaplıyor: “Nerede yaşayacağımızı bilmiyorum. Bana okula gidecek ama Suriye’deki çocukları anlatmaya devam edeceğiz. Doğu Halep gibi kuşatma altında başka bölgeler de var. Mülteci kamplarında acı çekenlerin sesi olacağız. Savaştan herkes pek çok şey kaybetti. Çocuklar artık bu dünyaya inanmıyor. Onlara dünyanın iyi olduğunu göstermeliyiz. Umarım son nefesime kadar kalmak için savaştığım Suriye hakkında en iyisi olur.”
Halepli Bana’nın Twitter’da 360 bin takipçisi var. Ona şüpheyle bakanlar olmuş, babasının cihatçı bir terörist olduğu iddia edilmişti. Fatemah iddiayı şöyle cevaplıyor: “Bana’ya propaganda dedikleri gibi eşime de bir kulp takmaları lazımdı. Tweet’leri dünya dili olduğundan İngilizce yazdım. Telefonu evdeki güneş panelleriyle şarj ediyordum.”