Merkezlerin kriz serumu işe yaramayınca para basılması gündeme geldi. İngiltere 30 yıl sonra ilk kez para basımına gidebilir. Kaydi para arzında hızlanmayla birlikte piyasaya yeni banknotların sürülmesini sağlayacak yöntemler de gündemde. 1920'lerden kalma siyah beyaz ve tozlu fotoğraflarda neredeyse iki adam boyundaki adeta "fırından yeni çıkmış" gibi görünen destelerce banknot, o dönemde 1929 Büyük Buhranı'ndan toparlanmaya çalışan ekonomilerin çareyi para basmakta bulmasıyla piyasaya sürülmüştü. Şimdi ise küresel ekonominin kurmayları krizden çıkabilmek için "olmaz" denilene, yani para basımına hiç olmadığı kadar yaklaştı. Kriz silahşörlerinin almadığı önlem kalmadı 2007'nin yazından beri küresel kriz silahşörü merkez bankalarının almadıkları önlem kalmadı. ABD'den Avrupa'ya, Japonya'dan Asya'ya kadar piyasalara trilyonlarca dolar para enjekte edildi, dev bankalar devlet bütçesi ile kurtarıldı, ticari bankalara merkez bankalarından borçlanmaları için yeni programlar oluşturuldu, bu da yetmedi talebi canlandırmak için yine milyarlarca dolarlık harcama teşvik planları oluşturuldu. Ancak alınan hiç bir önlem ekonomilerin 1929'lardan bu yanaki en sert çakılmalarını yaşamasına ya da piyasalarda güven ortamının oluşmasına yardımcı olamadı. Hal böyle olunca Japonya, ABD, İngiltere ve İsviçre'de merkez bankaları sessiz sedasız para basma adımını gündeme getirmeye başladı. Başlangıç vuruşu İngiltere’den geldi. Çarşamba günü İngiltere Merkez Bankası'nın (BoE) yaptığı atak ise para basma dönemi için başlangıç vuruşu kabul edilebilir. Yüzde 1 seviyesine kadar çektiği faizlerinde daha fazla kıpırdayamayan BoE, çarşamba günü hükümetten para basmak için onay aldığını açıkladı. Zaten bir süredir uzmanlar da merkez bankasına "artık para basmaya başla" çağrısı yapıp duruyordu. Sadece İngiltere değil Japonya, ABD, İsviçre ve Güney Kore'de de para basılması gündemde. Bu ay BoJ'un da para basmasının zamanının geldiği yönünde tavsiyeler artmaya başladı. Geçen hafta içinde faiz oranını yüzde 0,5'e düşürerek Avrupa'da "sıfır faiz" uygulamasına geçen ilk ülke olan İsviçre'de de para basımı gündeme alındı. Türkiye de bir süredir bu tartışmanın içinde. Ya IMF ile pazarlık ya para basımı TCMB Başkanı Durmuş Yılmaz Ocak başında 2009'daki para politikalarına ilişkin yaptığı bir toplantıda "Bankalara kredi sağlamak için yeni bir finansal enstrüman geliştirmeye ihtiyaç yok. Merkez Bankası para basma mercii. Merkez Bankası para basma yetkisi çerçevesinde bu imkânı sağlar" deyince para basımı gündeme gelmişti. Ancak IMF ile anlaşılması halinde Türkiye için para basma seçeneği biraz daha zorlanabilir. Ocak ayının ilk iki haftasının sonunda M3 para arzı 468 milyar 211 milyon TL'ye kadar çıktı. Para arzında sene başından ocak ortasına kadar yaşanan artış ise 94 milyar dolar oldu. Para basımı Japonya'yı kayıp 10 yıldan kurtaramadı Para basmak kısa vadede bütçe açıklarının kapanması için bir yol gibi görünse de orta vadede enflasyonu körükleyen bir seçim olabilir. İngiltere en son 1970'li yıllarda para basmış ve piyasayı sterline boğmuştu. Japonya ise ekonomi literatürüne "kayıp 10 yıl" olarak geçen 1990'lı yılları başında girdiği resesyon döneminde çıkış yolunu aldığı onca kantitatif gevşetme önleminin ardından yeni para basımında görmüş, ancak para arzındaki artış Japonya'yı uzun yıllar sürecek bir durgunluğa girmekten alıkoyamamıştı. Üstelik her iki ekonomi de ne zaman para basmaya girişse karşılarında daha da fazla güçlenen bir enflasyon canavarı bulmuştu. Merkez bankalarının "M1" ve "M2" olarak tanımladıkları para arzındaki artışlar, paranın değer kaybetmesine dolayısıyla da mal ve hizmetlerin fiyatlarının göreceli olarak artmasına neden oluyor. Yani piyasada dolaşan paranın bolluğu onun değerini ve alım gücünü düşürüyor, böylece enflasyon körükleniyor. Avusturya'da para arzı Birinci Dünya Savaşı sonrası yılda yüzde 200 artarken, enflasyon aynı dönemde yüzde 300 olmuştu. Almanya'da para arzı yüzde 200 artarken, enflasyon yüzde 5100 olmuştu. Dünya para basmayı en son Birinci Dünya Savaşı sonrasında bu kadar yoğun tartışır hale gelmişti. Ülkeler savaşla harap olmuş ekonomilerini para basarak toparlamaya çalışırken, beraberinde bir "hiperenflasyon" dönemi başlatmışlardı. Burak Saltoğlu - Boğaziçi Üniv. Ekonomi Prof. IMF ile anlaşırsak para basmak zor Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Profesörü Burak Saltoğlu'na göre Türkiye için halen faiz indiriminde gidecek yer var. Bu nedenle de para basmak ancak çok çaresiz kalınırsa gerçekleştirilmeli. "Olası bir IMF anlaşması sonrası ise Türkiye para basmak gibi alternatifleri çok da kolay seçemeyebilir" diyen Saltoğlu, para basmanın enflasyon, yüksek faiz ve ekonomide belirsizlikler yaratma gibi yan etkilerinin olduğuna, yüksek enflasyonla uzun süreli büyüme yakalanmasının da zor olduğuna dikkat çekiyor. Referans'a konuşan Saltoğlu'na göre artık mali genişleme politikalarının sadece hazina tahvilleri ile finansmanı mümkün değil. Bu nedenle de şu sıralar dünya çapında enflasyon beklentileri düşükken para basımına gidilmesi kaçınılmaz olabilir. "Dünya ekonomileri iki aşamalı bir plan yaptı, enflasyon ve kamu borcu yükü şu an ikinci planda. İlk aşamada ekonomiyi toparlamak var" diyen Saltoğlu, bunun para basımını "kaçınılmaz" kıldığını belirtti. Gazi Erçel - Eski Merkez Bankası Başkanı Banknotların para arzındaki oranı zaten çok düşük Para basmanın bir anlamı ve nedeni olması lazım, para basmak derken bunu merkez bankasının çuvallarla para basıp dağıtması şekline algılamamak lazım. Zaten M1, M2 ve M3 gibi para arzlarında tedavüldeki banknotların payı oldukça düşük kalıyor. Kaydi para dediğimiz unsur da var. Merkez bankaları parayı piyasada likidite olmadığı dönemlerde basabilir. Likidite sorunu dışında bir para basımı söz konusu ise o zaman sistemde bir işleyiş sıkıntısı var demektir. IMF ile olası bir anlaşma durumunda merkez bankasının para basımı konusunda bir sıkıntı yaşanacağını düşünmüyorum. Anlaşma halinde konjonktüre göre değerlendirmeler yapılır ve para basma ihtiyacı varsa bu konuda sıkıntı çıkmaz. Referans