Banksy'nin İstanbul'da açılan sergisinden haberi var mı?

Banksy'nin İstanbul'da açılan sergisinden haberi var mı?

Dünya prömiyerini İstanbul'da yapan, Banksy'nin sokakta yaptığı duvar boyamalarından oluşan The Art of Banksy (Banksy’nin Sanatı) isimli sergiyi açan küratör Steve Lazarides,  "Tam 10 yıldır görüşmüyoruz. Bu sergiden haberi yok. İzin vermiş falan da değil. Ama ondan izin almak zorunda değilim" diye konuştu.

Sanatatak'tan Ayşegül Sönmez'e konuşan Steve Lazarides, "Bugün sponsorsuz bir sergi yapmak imkansız, Yıllarca sponsorsuz sergi yaptım. İflasın eşiğine geldim. Tate Modern nasıl sponsor alarak sergi yapıyorsa Banksy sergisi gibi bir sergi yapmak için de sponsor şart" dedi.

Ayşegül Sönmez'in Sanatatak.com'da yayımlanan söyleşisi şöyle:

Banksy sergisinin Global Yatırım şirketinin desteğiyle açılır olmasının yarattığı paradoksu atlatamadık. Girişinin ücretli olmasını da açılışa Cumhurbaşkanı'nın kızının katılmasının şaşkınlığını da...  Serginin izleyiciyi sokaktaymış gibi hissettirme çabasına hiç girmeyelim. Serginin küratörü, Banksy'nin eski dostu Steve Lazarides'e sordum: "Banksy'nin bu sergiden haberi var mı?"

Bristollı Steve Lazarides’in Banksy maceralarını Contemporary İstanbul fuarında dinlemiştim. Steve Lazarides, Banksy’nin üniversite yıllarından arkadaşı olarak onunla az “tag”e çıkmamıştı. Bir keresinde onun yerine yakalanmıştı. Banksy’nin ünlü Tate Modern eylemi sırasında da Steve Lazarides onun yanındaydı.

Banksy’nin saçlarının ve gözlerinin ne renk olduğu konusunda ser verip sır vermezken ünlü graffiti sanatçısının ekonomi sınıfıyla uçtuğunu ağzından kaçırmıştı. Aynı zamanda Banksy’yle tam on yıldır hiç görüşmediklerini ve konuşmadıklarını da…

Dolayısıyla günlerdir oturup kalkıp eleştirdiğimiz Banksy’nin, İstanbul Entertainment Group’un Steve Lazarides küratörlüğünde Global Yatırım’ın desteğiyle açtığı sergiden haberi yok.

Bu sergiyle ilgili izin vermiş de değil kendisine…

Fakat Steve Lazarides, böyle bir sergi yapmak için Banksy’den kanuni olarak izin almak zorunda değil. Çünkü sergideki eserlerin hepsi sergiye özel üretilmiş işler değil. Lazarides’in üniversite yıllarından beri tanıyıp pazarladığı Banksy’yi sattığı koleksiyonerlerden alınarak yapılan bir sergi.

20 koleksiyonerin koleksiyonundaki Banksy’lerin bir araya getirilmesinden oluşan sergiyle ilgili Lazarides’e Banksy’nin bu sergiden haberi olup olmadığını soruyorum. Fuarda onu on yıldır görmediğini hatırlatarak… “Evet, tam on yıldır görüşmüyoruz. Bu sergiden haberi yok. İzin vermiş falan da değil. Ama ondan izin almak zorunda değilim. Bu sergiyi bir retrospektif olarak düşünebiliriz.”

-Bazı işler size mi ait peki?

-Hayır, hiçbir bana ait değil. Zaman içinde sattığım işleri koleksiyonerlerinden izinle topladım.

-Türkiye’den var mı peki sergiyi iş veren koleksiyoner? 

-Hatırladığım kadarıyla yok. Biriyle görüştük ama sonra olmadı. Lazarides, bir sokak sanatçısının hem bir finans şirketi sponsorluğunda hem de biletle girilen bir sergi açmasının sanatatak okurlarına da bana da hem ahlaki hem de politik olarak son derece sorunlu ve çelişkili olduğunu dile getiriyorum. İtiraz ediyor:

“Okurlarınızı ve sizi anlıyorum. Onlara neyin ters geldiğini… Bugün sponsorsuz bir sergi yapmak imkansız, Yıllarca sponsorsuz sergi yaptım. İflasın eşiğine geldim. Tate Modern nasıl sponsor alarak sergi yapıyorsa Banksy sergisi gibi bir sergi yapmak için de sponsor şart. Bunun finans şirketi olmasının günümüzde dünyasında ayrı bir önemi yok. Vizyoner olan birinin sponsor olmasının önemi var. Global Yatırım demek ki vizyoner bir şirket olarak böyle bir sergiye yatırım yapıyor. Evet eleştirileri anlıyorum ama bazen durum budur. Durumu olduğu gibi kabul etmek gerekir.”

Estetik açıdan sergiyi adeta bir Banksy sergisi değil de onun simülasyonu gibi eleştirmemizin mümkün olmasına ise şöyle yanıt veriyor:

“Banksy’nin sergisini mümkün olduğunca güçlü kılmak için elimden geleni yaptım. Tipik beyaz küp bir sergi olsun istemedim. Mekan da bir müze ya da galeri mekanı değil zaten. Mekana özgü bir atmosfer yaratak onun mizahını ön plana çıkarmak istedim. Bu serginin merkezinde Banksy’nin mizahı var.” 

Steve Lazarides’e Banksy’nin her ne kadar kapitalizm tarafında kuşatılarak adeta izleyiciyi duvar tüketicisine kendisini de “sözde bir activist” dönüşmekten kurtaramadığını tespit etsem de onun gibi birinin böylesine bir sergiye asla imza atmak istemeyeceğine emin olduğumu söylüyorum.

Lazarides yanıldığımı Banksy’nin en büyük özelliğinin hep bir sonraki adımda ne yapacağını düşünmesi, işlerinin geçmişiyle ve kaderiyle, birer tüketim objesine dönüşmesiyle ilgilenmediğini belirtiyor ve ekliyor: “Kendisi de Dismaland’in girişinde izleyiciden tam 4 İngiliz Sterlin’i alıyor. Bu az bir para değil.Sizin ve okurlarınızın eleştirisinde bir hipokrasi var. Müzeler bir Rothko sergisi yaparken nasıl izleyiciden para alıyorlarsa burada da Banksy gibi prodüksiyonlu bir sergi için bir ücret alınıyor olması normal. Star Wars’a giderken de bilet almıyor musunuz? Üstelik IEG bilet gelirlerini bir derneğe bağışlayacak.Bu da çok anlamlı.” 

Banksy sergisine eleştiri okları hiç şüphesiz her birimizden Steve Lazarides’in bana yaptığı açıklamalar sonunda kuvvetlenerek daha da çoğalacak ve artacak. Sanat alanında muhalefet yapma biçimlerinin içinde bulunduğu kusursuz kapitalist işleyiş tarafından nasıl emildiğinin hem yaşatılıp hem de araçsallaştırıldığın güzel bir örneği bu sergi. Siyaseten ve toplumsal olarak içinden geçtiğimiz bütün çelişkilere büyük tercüman.

Her ne kadar Lazarides sohbetimizin sonunda Sultanahmet’te yaşanan canlı bomba saldırısından sonra Banksy sergisinin ayrı bir anlam kazandığını söylese de, içinden geçtiğimiz zamanları karanlık ve zor olarak nitelendirerek Banksy’nin bu karanlığı aydınlatmada en önemli gücünün mizahından getirdiğini eklese de….

Hepimize ait duvarlara hepimizin hislerinin tercümanı işleriyle bildiğimiz ama aslında hiç tanışmadığmız Banksy’nin butik otele dönüştürülen kamu binası tadındaki sergisi güçlü bir paranoyayla Banksy’nin sadece sanatın asla kamuya kavuşmayacak bir bakıma hayata ve hep “özelleştirilecek” “pazarlanacak” ve bu pazardan asla muaf olamayacak bağımlılığını ifşa etmek üzere geliştirilmiş bir şirket olup olmadığını düşündürüyor.

Banksy diye bir şey yok aslında o da bir çağdaş sanat yatırım şirketi mi acaba?