T24 - Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Bardakoğlu, dinle ilgili görüş bildirmekten çekinmeyeceklerini ancak yasa hazırlanırken Diyanet’e görüş sormanın laikliğe aykırı olduğunu söyledi. Resmi resepsiyonlara katılmadığını belirten Bardakoğlu, “Atatürk’ün gösterdiği önemi kimseden görmedik, o yüzden resepsiyonlara katılmıyorum” dedi. Bardakoğlu el sıkma konusunda dini bir kural olmadığını vurguladı.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, türban başta olmak üzere bir yasa düzenlemesi yapılırken “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görüşü nedir?” diye sormanın laikliğe aykırı olduğunu söyledi. Bardakoğlu, “Siyasi tartışma siyasi zeminde yürür. Biz bunun bir unsuru olmadık şimdiye kadar” dedi. Resmi resepsiyonlara katılmadığını belirten Bardakoğlu, “Atatürk’ün gösterdiği önemi kimseden görmedik, o yüzden resepsiyonlara katılmıyorum” dedi. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın, Hayrünnisa Gül’ün elini sıkmaması ile alevlenen “tokalaşma” tartışmasıyla ilgili olarak da Bardakoğlu, “Ben şahsen elini uzatan hanımefendilerin elini sıkmakta bir beis görmüyorum. Tokalaşmanın haram olduğunu bildiren açık bir dini metin bulunmamaktadır” diye konuştu.
Prof. Dr. Bardakoğlu, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer ve Fırat Kozok’un sorularını yanıtladı. Bardakoğlu’nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
‘Siyasetin dışında kalmayı başardık’
- Diyanet’in daha özerk bir yapıya kavuşturulması yönündeki sözleriniz tartışma yarattı. Bu görüşlerinizi açabilir misiniz?
- Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve dini teşkilatların hangi alanlarda ne gibi hizmetler vereceklerinin sınırları, siyasetin sınırları netleşirse, kurumun bağımsız, otonom, özerk olmasındaki kaygılar boşa çıkar.
Yani Diyanet bağımsız, otonom olduğu zaman şimdikinden daha farklı alanlara karışacak, müdahale edecek diye bir kaygıya yer yok çünkü Diyanet’in hangi konularda nasıl hizmet yapacağı artık istikrar kazandı ve benzeri kurumlar arasında siyasetin dışında kalmayı en iyi başaran kurum Diyanet İşleri Başkanlığı’dır.
Diyanet’in kendi yönetimini belirlemesi, mali konularda daha özerk olması önümüzdeki yıllarda tartışılmaya değer bir konudur. Avrupa’da kilisenin başını siyasi iradenin atadığını göremezsiniz.
‘Diyanet rüştünü ispat etti’- Böyle bir yapıda Diyanet’in cemaatlerin kontrolüne girme riski yok mu?
- Diyanet’te de tüm atamalar, devletin diğer kurumlarında olduğu gibi siyasi atamalar geçerli. Bunun hiçbir riski yok da, Diyanet’in özerk olmasının, teşkilatın kendi kendini yönetecek kişilerin seçiminde teşkilat mensuplarının devrede olmasının riski varsa o zaman bu konu tartışmaya değer bir konu değildir. Diyanet bugüne kadar rüştünü ispat etmiştir. Diğer kurumlar nasıl tedbir alıyorsa, Diyanet de alır.
Diyanet de diğer kurumlar kadar güvenilirdir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında da benzer bir yapı vardı.
- Böyle bir yapıda gayrimüslimlere de yer verilebilir mi?
- Şu anda zaten gayrimüslimler kendi idarelerini kendileri oluşturuyor. Türkiye’de diğer din mensuplarının teşkilatları tamamen devletin bürokratik mekanizmasının dışında, kendiliğinden özerk bir şekilde oluşuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı hiçbir zaman devletin dini hayatı kontrol mekanizması olmamalıdır, bir güvenlik birimi gibi hareket etmemelidir. Dine bir şekil verme aracı da olmamalıdır. Devletin toplumsal güvenliğini sağlayacak bir sürü birim var. Bizim din görevlilerimiz topluma din konusunda ayrıştırmadan, dindarlık ölçümü yapmadan dinin doğru bilgisini veren ve buna öncülük eden kişiler olmak zorundadır.