Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) çatısı altında kurulan TİHV Akademi, "Bu suça ortak olmayacağız!" başlıklı bildirinin imzacısı olan ve Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ihraç edilen akademisyenlere ilişkin yeni raporunu yayımladı.
"Barış için Akademisyenler: Güncel Durum" raporu, KHK'lar ile ihraç edilen barış akademisyenlerinin iş ve akademik çalışmalarına ilişkin durumlarını ortaya koydu. Raporda, çevrimiçi yapılan ankete katılan 106 akademisyenin temsiliyet ve genelleme için yeterli olmadığı ancak TİHV tarafından 2019 yılında yapılan araştırmanın örneklemine cinsiyet, yaş ve akademik unvan dağılımı açısından anlamlı olarak benzer olduğu belirtildi.
Raporda yer verilen anket sonuçlarına göre, ihraç edilen her yedi barış akademisyeninden biri hâlâ gelir getirici bir işe sahip değil. Barış akademisyenlerinden yüzde 39'unun tam zamanlı bir işi olmadığı belirlendi.
Rapora göre, yüzde 14,2'si asgari ücretin altında ücretle çalışırken, yüzde 36,8'inin sosyal güvencesi, 10 akademisyenden birinin sağlık güvencesi bulunmuyor. Ankete katılan barış akademisyenlerin yüzde 23,6'sı ise emekli olduğunu belirtti.
Rapor, işlerinden ihraç edilen barış akademisyenlerinin geçim sıkıntısı yaşadığını da ortaya koydu. Anket sonucunda, Türkiye'de akademisyenlerin gelir diliminin altında gelirle yaşayanların oranı yüzde 58,5 belirlenirken; yüzde 6,6'sı çalışmanın yapıldığı sırada hiçbir gelirinin olmadığını, yüzde 14,2'si ise asgari ücretin altında gelire sahip olduğunu bildirdi.
Raporda, ihraç edilmelerinin üzerinden yıllar geçmesine karşın, barış akademisyenlerinin neredeyse yarısının hâlâ ekonomik desteğe ihtiyaç duyduğu belirtildi.
Raporda, ihracın akademisyenlerin akademik çalışmalarını da olumsuz etkilediğine dikkat çekildi. Yapılan ankete katılan her iki akademisyenden biri "Akademik çalışmalarım parçalı ve düzensiz hale geldi" dedi. Anket katılımcılarının yüzde 60'ı akademik çalışma yapma konusunda motivasyonunu yitirdiğini belirtti. Dört akademisyenden biri ise kütüphane ve veri gibi kaynaklara erişemediğini ifade etti.
Raporda, "Bulgulardan hareketle, ancak ihtiyatla, akademisyenlerin iş, çalışma ve gelire ilişkin iki sene önceye nazaran daha iyi durumda olduğu söylenebilir. Buna karşın ihracın akademisyenlerin mesleklerini icra etme üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra belirsizlik hissinin de devam etmesine neden olduğu görülüyor" değerlendirmesi yapıldı.
Ayrıca, Olağanüstü Hal (OHAL) İşlemleri İnceleme Komisyonu'nun Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını tanımaması da eleştirildi. Raporda, "AYM kararına istinaden Barış İçin Akademisyenlerin beraat etmesi, bir başka deyişle suçsuzluklarının ilan edilmesine karşın, yapısı ve çalışma metodolojisi bakımından sorunlu bir idari mekanizma olan OHAL Komisyonunun fiili cezalandırmayı devam ettirmesi hukuken suçtur ve kabul edilemezdir" ifadelerine yer verildi.
Anayasa Mahkemesi Temmuz 2019'da bildiriye imza atan akademisyenlerin ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetmiş ve ceza davalarından beraat kararı çıkmıştı. Göreve iade için başvuruda bulanan akademisyenlerin başvurularını değerlendiren OHAL Komisyonu Kasım ayı başına kadar 10'un üzerinde akademisyenin başvurusunu reddetmişti.