Emek Partisi Küçükçekmece İlçe Yöneticisi Neslihan Karyemez, İkitelli’de Afrin operasyonuna dair barış çağrısı yapan bildiriyi dağıttığı için yaklaşık bir ayı karnındaki bebeğiyle Bakırköy Cezaevi’nde geçirdi. İlk duruşmada tahliye edilen Karyemez, “Bir anne nasıl savaş isteyebilir? Savaşa gönderilen çocuklar hep yoksul, emekçi çocukları” diyerek tepkisini dile getirdi.
Bir anne adayının eleştiri yapmasının, barış istemesinin toplumda saygınlığı ve inandırıcılığı olduğu için hükümetin endişelendiğini söyleyen Karyemez, “Siyasi iktidar, söylediğine karşı kimsenin bir şey söylemesini ya da eleştiri yapmasını istemiyor. Bir bakanın, milletvekilinin oğlu savaşa gitmiyor. Savaşa gönderilen çocuklar hep yoksul, emekçi çocuklar” diye konuştu.
Cumhuriyet'ten Seyhan Avşar'ın sorularını yanıtlayan Karyemez'in açıklaması şöyle:
- Tutuklanabileceğiniz aklınıza gelir miydi?
Hayır. Hiç düşünemezdim. Barış istemek suç olarak görülmemeli ama ülkemiz öyle bir yere geldi ki her şey normalleştiriliyor.
- Gözaltına alınırken herhangi bir işkenceye maruz kaldınız mı?
Fiziksel olarak işkenceye maruz kalmadım ama çocuğumu cezaevinde doğurabilme ihtimali bile ciddi bir psikolojik işkence. Tutuklama kararını duyunca çok şaşkın ve üzgün hissettim kendimi. Hamileyim ve bir problem yaşadığımda hastaneye gidemeyecek olmam ve bebeğimin sağlığı yerinde mi kaygısı... Doğumu orada yapınca çocuğunuz ya sizinle kalacak babasız, ya da dışarıda sizsiz yaşayacak. Bu çok incitici bir duygu.
- Cezaevinde ilk günlerde ilaçlarınızı alamadınız. Cezaevi hamile bir kadın için nasıl bir ortam?
Çok uygun bir ortam değil. Belli kuralları var. Bu da birçok şeyinizi engelliyor. Kadın doğum uzmanı haftada bir gün geliyor. Rahatsızlandığınızda hemen hastaneye gidemiyorsunuz. Aile hekimliği var. Ama bir doktor var. 1300 civarı kadın tutuklu var. Bir doktor yetmiyor. Doktor sadece mesai saatleri içerisinde var. Hafta sonu yok. Haftalarca revire gidemeyen arkadaşlarımız vardı. Koğuşta bir arkadaşımız gece rahatsızlandı. Bir saat hastaneye götürülmesi için gardiyanlara dil döktük. Ameliyat oldu ve günlerce hastanede kaldı. Ben çıktığımda hâlâ hastanedeydi. Tutuklanmam hafta sonuna denk geldiği için cezaevinin revirinde doktor yoktu. Dışarıdan da ilaç almadıkları için dört gün ilaçlarımı alamadım. Bunlar ciddi sorunlar.
- Cezaevinde ilk gününüz nasıl geçti?
İlk defa cezaevine girdim. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Kaygı duyuyordum. Altı yatağın olduğu bir odaya koyuldum. Sadece bir tane pencere vardı. Yalnızdım. Konuşacağım kimse yoktu. Okuyacağım bir kitap dahi vermediler. Soğuk ve kirli bir ortamdı. Üşüdüm. Montumun rengi uygun olmadığı için içeri alınmadı. Kıyafetlerimi ailem getirdi ama hafta sonu olduğu için cezaevine alınmadı. Hastalandım. Sıcak bir çay bile alamadım.
- Cezaevlerinde annesiyle kalmak zorunda olan çok sayıda çocuk var. Neler söylemek istersiniz?
Cezaevi çocuklar için hiç uygun bir ortam değil. Oyuncak yok, park yok. Kapalı bir ortam. Kreşe giden çocuklar var ama kreşe giden çocuklar ciddi pskolojik travmalar yaşıyor. Her gün kreşe gitmek için annesinin yanından ayrılıp hiç tanımadıkları birileri ile x-ray cihazından, askerlerin olduğu bir ortamdan geçerek kreşe varabiliyorlar. Aynı yöntemlerle geri getiriliyorlar. Kreşten gelmek istemeyen çocuklar oluyor. Ama gelmek zorundalar... Demir kapılar üzerlerine kapanıyor. Adli tutuklu kadınlarla kalan çocukların durumu daha zor. Sürekli şiddetin ve küfürün olduğu bir ortamda büyüyorlar. Annelerinin yemeklerinden yemek ve onunla aynı yatakta uyumak zorundalar.