Barış İnce'den hükümete mektup: Cemaatlerle kurduğunuz ortaklıklar ülkeyi uçuruma sürüklüyor

Barış İnce'den hükümete mektup: Cemaatlerle kurduğunuz ortaklıklar ülkeyi uçuruma sürüklüyor

Birgün gazetesi Yayın Kurulu Üyesi ve yazar Barış İnce, hükümete yazdığı mektupta, " ‘Alnı secdeye değiyor' diye türlü cemaatlerle kurduğunuz ortaklıklar ülkeyi uçuruma sürüklüyor" uyarısı yaptı.

Barış İnce, 'Muktedirlere mektup' başlığıyla kaleme aldığı mektup şöyle:

"Sayın yetkililer,

Her şeyi yapabiliyor olmanın, “yenilmemenin” verdiği şehvet ve öz güvenle toplumun yüzde 50’sinden fazlasını aşağılıyor, toplumun ortak değerleriyle pervasızca oynuyorsunuz. “Rejim değiştirme” itirafından, medeni kanunu değiştirmeye ve son günlerde statlarda yaşananlara kadar her şeyin bir sürecin son halkaları olduğunun görülmediğini zannediyorsunuz. Kafanızdaki planları, projeyi insanların anlamadığını sanıyorsunuz. Sesini fazla çıkaranı susturarak her kesimi ikna ettiğinizi düşünüyorsunuz.

Elinizdeki medya imkânlarıyla, yalanlarla, olanaklarla şimdilik yanınıza çektiğiniz kitleye güveniyor, onların dışındakilere “hain” diyorsunuz. Devletin en tepesi tarafından ihanetle suçlanmayı bile göze alan, bu toplumun en az yüzde 50’sinden, “hayır” cevabı alıyorsunuz da ders almıyorsunuz.

Yeni bir eğitim sistemi ile bu toplumun çocuklarının laik cumhuriyetle bağını kopartarak yeni rejiminize onay verecek nesiller yetişeceğini sanıyorsunuz. Aslında ortak değerlerin altına dinamit koyuyorsunuz. Farklılıkları kaşıyarak ortak bir yaşamı, birlikte bir gelecek hayalini yok ediyorsunuz. Dini kullanarak, ötekine “hain” diyerek ikna ettiğinizi sandığınız yoksul, emekçi insanları inşaatlarınızda öldürüyor, çocuklarının yurtlarınızda yanmasına, tacize tecavüze uğramasına göz yumuyorsunuz. Mağdur aileleri susturuyor, susmayacak gibi olanı yerlerinden sürüyorsunuz. Her şey halloldu sanıyorsunuz.

Bu toplum, yolsuzluk iddialarının darbeci eski ortaklarınız tarafından ortaya saçıldığını biliyor, bundan bir şüphe duymuyor, ama o dinlediklerinin gerçek olduğunu da biliyor. Kimlerin nasıl zenginleştiğini herkes biliyor. Kimisi biliyor da size ikna olduğundan susuyor, kimisi yarattığınız kültürel ayrışmada kendini size yakın sanıyor da susuyor, kimisi susmak zorunda kalıyor da susuyor… Susuyor. Susmayan, sesini mahkeme salonlarında çınlatıyor.

"Cemaat ortaklığı ülkeyi uçuruma sürüklüyor"

“Alnı secdeye değiyor” diye türlü cemaatlerle kurduğunuz ortaklıklar ülkeyi uçuruma sürüklüyor. Hepsi de her gün devletten daha fazla pay istiyor. Arsa istiyor, yurt istiyor, makam istiyor, mevki istiyor. Darbe yapacak güce kavuşuyor. Çıkarınız sürdükçe hiçbiri ile aranızı bozmak istemiyorsunuz, hepsini oy tabanı, kitle tabanı görüyorsunuz. İnsanlar bu cemaatlere mensup olmadan, ya da partinizle bir ilişki kurmadan bir iş yapamayacağını, kadro alamayacağını, iyi bir gelecek kuramayacağını görüyor. Bundan rahatsız olmuyorsunuz, bu algıyı destekliyorsunuz.

Rant ilişkilerini kendine yediremeyen insanlar, geleceğinden umudunu kesiyor. Başka memleketlerde bir yaşam düşlüyorlar. Bu en kötüsü ki yurttaşların ülkesiyle kurduğu sevgi ilişkisini bozuyorsunuz. Çünkü insan, üzerine bir hayal inşa ettiğini seviyor.

Birileri sizin hep başarılı olduğunuzu ve hiç kaybetmeyeceğinizi düşünerek sözünü eğip büküyor. Karpuz gibi böldüğünüz toplumda bir tarafın hışmından korkuyorlar. O yüzden muhalefeti bile “idareten” yapıyorlar. Yaptıklarınızı “ne var bunda” diye geçiştiriyorlar. Yarattığınız fanatikleri “bu toplumun gerçeği” sanıyorlar. Ama ne yapsalar iki tarafa da yaranamıyorlar.

Düşünmeden saldıran, nefretle beslenmiş “güruh”tan medet umuyorsunuz. Şimdilik ikna ettiğinizi sandığınız, oy aldığınız, fanatikçe bağlı sandığınız kitleler; bir gün sizden umudunu kesecek. İnsan bir yalana belli nedenlerle tahammül edebilir, inanmış gözükebilir ya da belli bir düzeyde inanabilir. Ama vazgeçtiğinde de kandırıldığı için haddinden fazla öfkelenir. Hayranlık sandığınız şeyin içinde asla fark etmediğiniz bir öfke büyütüyorsunuz.

"'Metal yorgunluğu' dediğiniz hantallık..."

“Her şey bizim, tüm güç bizde” diye ekranlarda gevşeyen sırıtışların, devrilen çamların, kimi zaman sizi bile zora sokan itirafların sahipleri sizin en büyük düşmanınız olacak. Çünkü hepsi büyük bir rantın bölüşümünden duydukları hevesle konuşuyorlar şimdi. Aynı ifadelerinden, benzer oturuşlarından, hızla sıralamaya çalıştıkları ezberlenmiş kelimelerden belli. Hepsi bir an evvel rant pastasından yeni bir dilim daha alma hevesindeler. “Metal yorgunluğu” dediğiniz hantallık, aslında şişkinliğin verdiği ağırlık.

"Bize bir iyiliğiniz oldu"

Tüm bu imkânlarınızla bile başaramadığınız şeyi, bundan sonra da başarmanız mümkün gözükmüyor. Sizden sonrasına bir enkaz bırakacağınız ise apaçık gözüküyor. Bu toplumun sarıldığı temel değerleri sarsarak değil, üzerine daha fazla eşitlik daha fazla özgürlük ekleyerek mutlu bir toplum yaratılabilirdi. Sizinse derdiniz hiçbir zaman bu değildi. Bu idealleri dert edinenlerse bedel ödemeye devam etti.

Ama bize yaptığınız bir iyilik de oldu. Yıllarca yaza çize, bağıra çağıra, avaz avaz duyuramadığımız ne varsa, en ince ayrıntısıyla, her alanda, en kör gözlere bile gösterdiniz. Artık anlatacağımız bir şey yok. Bu ülke size rağmen, kullandığınız nefret diline rağmen; sağduyu ile bir arada duruyor, aynı kahvede, aynı okulda, aynı parkta buluşuyorsa sarsmaya çalıştığınız ortak değerler sayesindedir.

Dönüşü olmayan bir yola girdiğiniz için bu uyarıların hiçbirini dikkate almayacaksınız. Ama müsterih olunuz. Hain diye suçladığınız, laikliği savunuyor diye aşağıladığınız insanlar, bu toplumu bir arada tutacak, sizler için de adil olacaktır. El ele tutuştuğumuz sokaklarımıza, nefes aldığımız parklarımıza, birbirinin derdine koştuğumuz komşuluklarımıza, tutsak ettiğiniz arkadaşlarımıza, anılarımıza, umutlarımıza yaptığınız ne varsa, hesabını sorarken dahi önce adaleti öne çıkaracağımızdan emin olunuz.