Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu dolandırıcılıkla suçlanan Türkiye’nin Washington Büyükelçisi, eski AKP milletvekili Murat Mercan’ın da adının geçtiği yolsuzluk konusuna ilişkin olarak "Dolandırıcılık dosyasındaki elçilik belgesi" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Konuyu gündeme taşıdığında Mercan'ın, yolsuzlukla suçlanmaktan haliyle rahatsız olduğunu, hukuki adım atacağını söylediğini aktaran Terkoğlu, davanın seyrine ilişkin olarak şu ifadeleri kullandı:
"Gerçekten de dosyaya, 16 Eylül 2022 tarihinde, Türkiye Büyükelçiliği antetli bir evrak girmiş. Evrakta Mercan’ın imzası var. “Her şeyden önce iddialar gerçekdışı” diyen Mercan, yazdıklarımı işaret ederek “Şikâyetin kamuya açıklanmasının ardından, olay medya spekülasyonlarının konusu haline geldi” diyerek rahatsızlığını belirtiyordu. Diplomatik dokunulmazlığını hatırlatan Mercan, bu nedenle dava kapsamında yargılanamayacağını, ABD mahkemelerinin kendisi üzerinde bir yargı yetkisi olmadığını ifade ediyordu. Talebini ise şöyle aktarıyordu: “Bu fıkranın (suçlamanın yapıldığı 125. madde) kamuya açık olan orijinal şikâyetten ve mahkemenin davacılardan kabul edebileceği değiştirilmiş herhangi bir şikâyetten çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.”
Mahkeme hâkimi Paul Oetken, Mercan’ın talebini şikâyetçi Kaplan Grup’a aynı gün iletmiş. ABD yasalarına göre, delilsiz bir suçlamanın şikâyet eden tarafa zarar vereceğini, şirkete hatırlatmış. Kısacası, Mercan hakkındaki ithamları geri çekip çekmeme konusunda, karar vermesini istemiş.
Bu arada, Mercan’ın bu yazışmada büyükelçilik antetli kâğıt kullanması dikkat çekiyor. Zira suçlama elçiliğe yönelik değil, Mercan’ın şahsına yönelik. Bu yöntem doğru mu? Sorduğum Dışişleri uzmanları, bir büyükelçinin, Dışişleri Bakanlığı’nı, suçlamalar hakkında bilgilendirme yükümlülüğü olduğunu, izin alması gerektiğini söylediler. Ancak bu durumda, Dışişleri’nin izniyle, diplomatik dokunulmazlığı hatırlatan antetli kâğıtla yanıt verebileceğini anlattılar. Bu gelenekler şimdi sürüyor mu, bilmiyorum. Belki de Mercan, Dışişleri Bakanlığı’nı, söz konusu dava konusunda bilgilendirmiş, resmi yanıt vermesi istenmişti. Washington Elçiliği kaynakları da bunu teyit etti. Her halükârda, büyükelçiye yönelik şahsi bir ithamda, resmi evrakla yanıt görmek şaşırtıcıydı.
Peki Kaplan Grup ne yaptı? Hâkim, yanıt için 14 gün süre vermişti. Sürenin dolmasına bir gün kala, Kaplan Grup’un dilekçesi dosyaya girmiş görünüyor. Hemen açıp, Mercan’a yönelik suçlamaların yer aldığı 125. maddeye baktım. Dilekçe güncellenirken bu kısım değiştirilmemişti. Doğal olarak Kaplan Grup, “İddialarımızın arkasındayız” diyordu. 17 Mart 2023’te sundukları dilekçede dahi, Cross’a, büyükelçilik bağlantılı suçlamada bulunuyorlardı. Bu arada, benim Cross’la yaptığım röportaja da atıf vardı. Konuştuğum elçilik kaynakları da, Kaplan Grup’un geri adım atmadığını, sadece Cross’un “Büyükelçiye yönelik suçlamalardan vazgeçin” talebi olduğunu teyit etti."