T24 - Yeni doğan bebeğini Türkiye'de bırakarak 19 yıl önce PKK'ya katılmak üzere dağa çıkan Hamiyet Dinçer'de Türkiye'ye dönen grup arasındaydı. Dinçer, dönüş gerekçesini, "biz pişman olduüumuz için gelmedik. Haklı bir mücadele verdiğimize inanıyoruz, ama şimdi barış için bir umut var, diye geldik" sözleriyle açıkladı.Taraf Gazetesi genel yayın yönetmen yardımcısı Yasemin Çongar, dinçer'le yaptığı telefon görüşmesini köşesine aktardı. Çongar'ın Taraf'ta yayınlanan (21 Ekim 2009) yazısı şöyle:“Barışa hazırız, onun için geldik” / Yasemin Çongar / 21 Ekim 2009O bir anne ve çocuğunu 19 yıldır görmedi; adı Mahiye Avşar.O da bir anne ve o da çocuğunu son 19 yılda sadece birkaç kez görebildi; adı Hamiyet Dinçer.Mahiye Avşar, 1990’da PKK’ya katılıp dağa çıkan kızı Hamiyet Dinçer’e, 19 yıl aradan sonra ilk kez bugün sarılacak.Ve Hamiyet Dinçer, 1990’da dağa çıkarken annesi Mahiye Avşar’a birkaç aylık bir bebek olarak emanet ettiği oğluyla, 19 yıl sonra ilk kez bugün doyasıya kucaklaşacak.Bir anne, dağda savaşmaya giden kızını 19 yıl nasıl bekler?Bir kadın, daha sütten kesmediği bebeğini bırakıp dağa savaşmaya niye ve nasıl gider?Mahmur’dan dönen mültecilerle, Kandil’den dönen PKK’lıların dün Silopi’de bir “bayram sevinci” içinde karşılanmalarını izlerken, bu iki annenin, birbirine hasret bu iki kadının hikâyesini düşünüyordum.Bu topraklarda, asker ve gerilla on binlerce gencin canını alan savaşın anlamını ve şimdi çok yaklaştığımız, “mümkün” olduğunu ve karşılıklı büyük hatalar yapılmazsa “kalıcı” olabileceğini belki de ilk kez bu kadar kuvvetle hissettiğimiz barışın değerini ancak bu hikâyeler sayesinde hakikaten kavrayabileceğimize inanıyorum zira.İlk olarak, Hamiyet Dinçer’in annesi Mahiye Avşar’ı dinledim dün.Kandil’den dönenlerin görüntüsü televizyon ekranına yansıdığında, yıllar sonra ilk kez görmüştü kızı Hamiyet’i...“Kocamla geldiğini gördük, çok mutluyuz” diyordu gayet sakin, “çok özledik onu... 19 yıl önce evli ve bir çocukluyken dağa çıkmıştı bizim Hamiyet.”“Niye” ve “nasıl” sorularının cevabıysa, Avşar’ın sükuneti ölçüsünde yalındı, yakıcıydı:“Hamiyetlerin evleri her gün basılıyordu. Kocası sürekli tutuklanarak gözaltına alınıyor, işkencelere maruz kalıyordu. Dayanamayıp dağa çıktılar. Her gün kızımın özlemiyle bekledim, her gün ağladım. Asker anaları ağladığında benim de yüreğim yandı. 19 yıl öyle yana ağlaya bekledim.”Annesinin bu sözlerinden sonra kızını da dinlemek istedim ve Mahmur ile Kandil’den “dönüş” yapan 34 kişi, serbest bırakılıp otobüsle Diyarbakır’a doğru yola çıktıklarında, daha fazla bekleyemedim.Otobüs, dönenleri karşılamaya gelen coşkulu kalabalığın arasından zorlukla ilerlerken telefonla ulaştım ona; “hoş geldiniz” dedim, sorular sordum.1971 Başkale doğumlu Hamiyet Dinçer, türkülü, sevinçli bir gürültünün içinden, işitebilmem için bağırarak, “hoş bulduk” diye cevapladı beni; kısaca söyleştik:Annenizi dinledim bu sabah, çocuğunuzu bırakıp çıkmışsınız dağa...Evet, şimdi 19 yaşında oldu. Arada dağa ziyaretime geldi ama çok az görebildim onu. Adı Erdinç.Hep Kandil’de miydiniz bu yıllarda?1990’dan beri Güney’deydim, daha çok da Kandil’de...Türkiye’ye hiç geldiniz mi 19 yıl içinde?Hayır, ilk kez geliyorum. 1990’dan beri ilk kez göreceğim Diyarbakır’ı, Van’ı.Heyecanlı olmalısınız...Çok heyecanlıyım çok. Müthiş duygulu bir ortam var burada, büyük coşku var.Niye döndünüz?Çok büyük bir sorumluluk yüklendik. Bir halkın sorumluluğunu üstlendik. Bir misyonla geldik.Nedir o misyon?Bu misyon, barışı sağlama misyonudur. Kanı durdurmaktır. Analar artık ağlamasın misyonudur. İşkenceler yaşanmasın diyedir, operasyonlar olmasın diyedir. Kürtlerin kendi dilleriyle ve iradeleriyle yaşayabileceği bir ortamı barış içinde kurmaktır amaç.Bunu mümkün görüyor musunuz? Onun için mi geldiniz?Spekülasyon yapılmamalı bu konuda. Biz teslim olmadık. Biz pişman olduğumuz için gelmedik. Biz haklı bir mücadele verdiğimize inanıyoruz ama şimdi barış için bir umut var diye geldik.Sınırdaki muamele, devleti sizi karşılama biçimi nasıldı?Olumluydu, iyiydi.Dağdan inişler sürecek mi sizce?Teminat oluşursa sürer. Bizim her yönlü hazırlığımız var. Savaşa da hazırız her zaman. Ama şimdi barışa da hazırız. Umudumuz barıştır. Yoksa kimse kolay kolay dağdan inmez. O dağlar, bu kadar büyük bir umut olmadan bırakılmaz.