Başbakan Tayyip Erdoğan’ın katıldığı A Haber ATV ortak yayınında sorduğu sorular nedeniyle eleştirilen Sabah Gazetesi Başyazarı Mehmet Barlas, eleştirilere köşesinden yanıt verdi.
“Başbakan Erdoğan'ı Allah korumuş... Televizyondaki programda karşısına yürekli gazeteciler çıksaydı ne yapardı acaba?” diye soran Barlas, “Kafalarında Erdoğan'a sorulması gereken yırtıcı soruların listesi bulunan yürekli gazeteciler, televizyon programlarına katılmayı beklemek yerine, keşke cemaat gazetesinin muhabirleri gibi yapsalardı... Başbakan bir yurt dışı gezisi öncesinde basına açıklamalar yaparken sıra soru-cevap bölümüne geldiğinde, onlar havaalanına gelen gazeteciler arasından kalkıp iyice benzetselerdi Başbakan'ı...” ifadesini kullandı.
Eleştirileri yanıtlayan Barlas, “Ama köşelerden ve patron sofralarından kalkıp havaalanlarına kadar gitmek öyle kolay bir iş değil... Ayrıca özgürlük ve demokrasi mücadelesi öyle oradan oraya koşuşarak yapılmaz ki...” şeklinde devam etti.
Mehmet Barlas’ın Sabah gazetesinin bugünkü (9 Mart 2014) nüshasında yayımlanan, “Başbakan'ı yürekli gazetecilerin gazabından Allah korudu” başlıklı yazısı şöyle:
Başbakan Erdoğan'ı Allah korumuş... Televizyondaki programda karşısına yürekli gazeteciler çıksaydı ne yapardı acaba?
Kafalarında Erdoğan'a sorulması gereken yırtıcı soruların listesi bulunan yürekli gazeteciler, televizyon programlarına katılmayı beklemek yerine, keşke cemaat gazetesinin muhabirleri gibi yapsalardı... Başbakan bir yurt dışı gezisi öncesinde basına açıklamalar yaparken sıra soru-cevap bölümüne geldiğinde, onlar havaalanına gelen gazeteciler arasından kalkıp iyice benzetselerdi Başbakan'ı...
Ama köşelerden ve patron sofralarından kalkıp havaalanlarına kadar gitmek öyle kolay bir iş değil... Ayrıca özgürlük ve demokrasi mücadelesi öyle oradan oraya koşuşarak yapılmaz ki... Doğru davranış, davetli olmadığın televizyon programındaki soruları hafif bulmak ve "Soru öyle değil böyle sorulur" diyerek yüreklilikten kaynaklanan yırtıcılığı sergilemektir.
Kısacası Başbakan Erdoğan televizyon programında yürekli ve yırtıcı gazetecilerin eline düşseydi Cemaat Holding'in Pensilvania'da ikamet eden CEO'suna sorulması gereken bütün soruların da cevaplarını vermesi gerekirdi.
Zaten özgürlük ve demokrasi mücadelesi verilirken gözden kaçırılmaması gereken noktalar, bu olayın püf noktalarını da oluşturmaktadır.
Mesela Peygamber'in televizyon dizisinde kamyona bindirilmesi veya "Tweetleri iki katına çıkartın benzeri" buyruklar verdiğinin duyurulması, asla görülmeyecektir. Bu arada "Telejenik beddua" da, hiç yapılmamış farz edilecektir.
AK Parti'nin kapatılması için açılan dava, "Kaosa kalkan eller" manşeti ile yansıtılan 367 şartı rezaleti, e-muhtıra, "3'üncü Köprü'ye de yeni Hava limanına da hayır" diyerek istekleri özetlenen Gezi kalkışması ve MİT Müsteşarı'nı hedef alan "Barış açılımı"nı sabote etmeyi amaçlayan yargı darbesi girişimi falan hiç hatırlanmayacaktır.
Bu açıdan bakıldığında Güneydoğu'dan terör kaynaklı ölüm haberlerinin gelmemesi de teferruattır... Tabii en önemlisi de 28 Şubat'ın medyadaki aktörlerinin aynı rolü dostmodern darbe için de sergilemekte olmalarının görmezden gelinmesi gereğidir.
Bu arada tabii ki AK Parti iktidarında gerçekleştirilen hizmetler ve ekonomideki büyüme görmezden gelinecek, yat sahipliğinden jet sahipliğine terfi eden patronların mutsuzluklarına ağıtlar düzülecektir.
Neticede ülkeye hizmet etmek doğaldır.
Hizmet edenlerin ve mesela Adnan Menderes'in idam edilmesi de, Turgut Özal'ın öldürülmek istenilmesi de bu coğrafyanın siyasal geleneği değil midir? Başbakan Erdoğan kendisini ülkesine ve halkına hizmet etmeye adadığı için, kendisini Menderes ve Özal'dan farklı bir kaderin sahibi gibi görmek haddini bilmezliğe mi kapılmıştır?
İşte bütün bunlar bir televizyon programında Başbakan'a tebliğ edilir ve programın sonunda herhalde Başbakan istifa mektubunu bu yürekli ve yırtıcı gazetecilere arz ederdi.
"Devletin içinde ikinci bir devlet benzeri bir örgütlenme açığa çıktığı için bundan sonra ne yapacaksınız" diye sormak yerine "Bu zamana kadar bu örgütlenmeyi neden fark etmediniz" çizgisindeki sorularla Başbakan iyice köşeye sıkıştırılırdı. Aslında bu yürekli gazetecilerin patronları Barzani'yi araya sokup, bunların Başbakan'ı sorgulayacakları bir televizyon programının Erbil'de yapılmasını belki sağlayabilirler.
Böylece kaçan fırsat telafi edilir...