Sabah'ın başyazarı Mehmet Barlas, Suriye’de yaşanan savaşa dair “özeleştirilerine” devam etti. Daha önce “yanıldık” diyen Barlas, "Biz Türkiye olarak Suriye'nin bütünlüğünü savunmamız gerekirken, Esad takıntısı ile sonunda bizi de vuracak olan bölücülüğe destek vermemizin sonuçlarını hesap edememiştik" diye yazdı.
Barlas'ın "Ankara esintili yorumlar" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Biz Türkiyeli gazete yorumcuları Suriye iç savaşının gelişmelerini, doğal olarak Ankara rüzgârların esintisinde yorumladık. Yolun başında o dönem Başbakan olan Tayyip Erdoğan ve ailesinin, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ve ailesi ile sürdürdükleri yakın dostluk vardı. Daha sonra da Suriye'de iç savaşa dayanacak olan kargaşanın, en fazla üç ay süreceği ve Esad'ın devrilmesinin kesin olduğu değerlendirmesi geldi Ankara'dan.
Ankara Suriye'deki iç savaşa ABD'den gelen değerlendirmeleri de hesaba alarak yaklaştı. Yani sonuçta Beşşar Esad'ın ne olursa olsun devrilmesi gerektiğine inanıldı. Bu çizgide Suriye'de rejime karşı olan Kürt oluşumlara ve PYD'ye de destek verildi.
Unutulan ya da görmezden gelinen şey, Esad iktidarının siyasi dayanağı olan Suriye Baas'ının güçlü bir tabana ve devlet içinde güçlü bir örgüte sahip olmasının getireceği sonuçlardı. Ayrıca biz Türkiye olarak Suriye'nin bütünlüğünü savunmamız gerekirken, Esad takıntısı ile sonunda bizi devuracak olan bölücülüğe destek vermemizin sonuçlarını hesap edememiştik. Nitekim şimdi PKK ile PYD'nin farksız olduğunu ve ABD'nin bu örgüte verdiği silah desteğini konuşuyoruz.
Bölgeye yabancı olan ABD'nin önce Irak'ta sonra da Suriye'de trajik hatalaryapması bir noktada doğal karşılanabilir. Örneğin Irak'ın sosyo-politik gerçeklerini yok sayarak bu ülkeyi işgal edip Saddam'ı da idam ettiren ABD, sonunda bu ülkenin bölünmesine ve Sünni tepkisi ile Baas kadrolarının sahipsizliğini değerlendiren DEAŞ gibi bir terör oluşumunun doğmasına sebep olmuştur. Ve ABD Irak'ta kendisine müttefik olarak müttefiki Türkiye'yi hedef alan PKK örgütünü bulmuştur.
Aynı hata
Aynı hata Suriye'de de yapıldı. Ancak bu defa Irak'tan farklı olarak Suriye'de Beşşar Esad'ın yanında Rusya'nın askeri varlığı da vardı. Ve şimdi Türkiye hem eski politikasını yok saymamaya ve hem de Rusya ile karşı karşıya gelmemeye çalışmakta. Rus uçağının FETÖ'cüler tarafından düşürülmesi ertesinde Türk-Rus ilişkilerinde yaşanan krizin, bu defa Suriye ve İdlib üzerinden tekrar edilmesi elbet de istenmiyor.
Bekleyelim
Türkiye'nin Suriye'de bu ülkenin bütünlüğünü savunması ve Esad'a ilişkin rejim tartışmalarına karışmaması en doğru tutum olacaktır. Neticede biz de yabancı ülkelerin bizim bütünlüğümüze saygılı olmalarını ve iç işlerimize karışmamalarını istemez miyiz? Bu arada tabii ki Suriye rejiminin ve Rusya'nın İdlib'deki güvenlik arayışının kanlı bir kırıma dayanmasına da karşı olacağız.